Çözüm süreci kritik bir aşamada
Önder Apo çözüm konusunda iddialıdır. Kürt halkı da çözüme hazırdır ve sahipleniyor. PKK de çağrının gereklerini yerine getirmeye hazırım, dedi. Hükümet ne kadar hazır, bir yol haritası var mı?
Önder Apo çözüm konusunda iddialıdır. Kürt halkı da çözüme hazırdır ve sahipleniyor. PKK de çağrının gereklerini yerine getirmeye hazırım, dedi. Hükümet ne kadar hazır, bir yol haritası var mı?
Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ndan bu yana AKP hükümeti kamuoyuna yansıyan herhangi bir adım atmadı. Buna karşı sürekli "PKK kongresini yapsın, silahlı mücadeleye son verdiğini açıklasın" diye baskı yaptı. PKK kongresinin ancak önder Apo’nun bir biçimde katılması ve yön vermesiyle yapılabileceğini bildikleri halde bu söylemden vazgeçmediler. Ayrıca barış ve çözüm ruhuna aykırı bir biçimde Önder Apo’nun üzerindeki tecrit sürdürüldü.
Hükümet içeride ve dışarıda istediğiyle görüşüyor. İstediği konularda uzmanlardan yararlanıyor, dosyalarını hazırlayabiliyor. Ancak karşı taraftaki muhatabı elinde bir rehin gibi tutuyor. Bu yöntem gerçek bir barış ve çözüm niyetinin olmadığını gösterir. Mademki savaş sona erecek, artık düşmanlık yapılmayacak o zaman bu tecrit ve rehin tutmanın ne anlamı kalır? Kürtler ve Türkler bin yıldır birlikte yaşamışlar. Bu kardeşliği pekiştirelim, tarihi geçmişe uygun bir buluşma yapalım diyenler siyasi manevralara ve taktiklere neden başvursun? Buna neden ihtiyaç duyuluyor, anlamak zor. Bu açıdan hükümetin tutumu Kürt halkına güven vermiyor.
Önder Apo beklendiği gibi açık ve net biçimde silahlı mücadelenin sonlandırılacağını ve PKK’nin feshedileceğini açıkladı. Bu büyük bir sorumluluk yüklenme adımıdır. Arada bir üçüncü taraf yok. Hiçbir güvence yok. Buna rağmen İmralı adım atıyor. Devleti yönetenler ise tutuk ve ağırdan alıyor. Bir biçimde hala psikolojik savaş yöntemlerine başvuruyor.
Önder Apo’nun önünün açılması gerekir. Arkadaşlarıyla, toplumun değişik kesimleriyle görüşebilmesi gerekir. Barış için kamuoyunun hazırlanması ve siyasi çevrelerin sürece katılmalarının sağlanması gerek. Hükümet buna ortam sağlamalı. Siyasi ve hukuki ortam hazırlanmalı. Ancak bunlar yapılmış değil. Tersine siyasi ortamı zehirleyecek ve muhalefeti etkisizleştirecek adımlar atıldı. CHP’yi devre dışı bırakma, İstanbul’a kayyım atama, belediyelere el koyma ve E. İmamoğlu gibi insanları tutuklamaya gidildi. Halbuki CHP Kürt sorununun çözümü için destek vereceğini açıklamıştı. Bu hükümet için büyük bir fırsattı. Çözüm için ulusal bir mutabakat ortamı yaratma koşulları oluşuyor. Sadece CHP değil, diğer siyasi partiler de olumlu açıklamalar yaptılar. Ayrıca ABD, Avrupa, Çin dahil dünyanın etkili çevreleri de çözüm konusunda destek verdiler, olumlu açıklamalar yaptılar.
İçeride ve dışarıda sürece dair destek varken hükümet neden ağırdan alıyor? Araya iç politik hesaplaşmaları sıkıştırmak şart mı? Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilme hesabı bu tarihi sorunun çözümünden daha mı önemli? Bu sorular haklı olarak gündeme geliyor ve hükümetin tutumuna dair kuşkuları artırıyor. CHP, diğer parti ve kurumların çözüme desteği büyük bir avantaj. Bu avantajın mutlaka doğru değerlendirilmesi gerekir. Ama Erdoğan CHP’ye saldırı pozisyonuna geçiyor.
Kürt sorunu cumhuriyetle yaşıt bir sorun. 1980’lerden bu yana çatışmalı bir durum var. Bu savaş döneminin bedeli çok ağır olmuş. Maddi ve manevi kayıpları hesaplanamıyor. Bu sorunun arkasına takılan devlet ordusunu Suriye ve Irak’a sürmüş. İstemese de sorunun bölgesel ve uluslararası bir boyut kazanmasına yol açmıştır. Bu kadar boyutlanmış ve yayılmış bir sorunu çözmeye niyeti olan bir hükümet önce muhalefeti bertaraf etme planları yapmaz. Tersine muhalefeti çözümün bir parçası ve dayanağı yapar. Muhalefeti dışlar ve bastırmaya çalışırsan demokratik alanı daraltmış olursun. Demokratik ortamın daraltıldığı, siyasi havanın zehirlendiği bir ortamda barış ve demokrasi nasıl gelişir?
İmralı, hükümetin izin verdiği kadar sürece dahil olursa buradan barış ve çözüm çıkmaz. Hep söyledik, en azından Önder Apo’nun serbest çalışma koşullarına sahip olması gerekir. Bu kadar ağır ve tarihi bir sorunun çözümü arada bir heyetin İmralı’ya gitmesiyle çözülemez. Önder Apo rolünü oynayacaksa koşulların sağlanması gerekir. Barış ve çözüm isteyen bir güç İmralı’yı neden hala tecride alsın, bunun bir mantığı yoktur.
Erdoğan ancak aylar sonra İmralı’ya giden heyetle bir görüşme yaptı. Heyetin yaptığı açıklamaya göre görüşme olumlu geçmiş. Umutlarımız daha da arttı, diyorlar. Umarız öyle olur. Her gün her konuda konuşan Erdoğan’ın ülkenin en temel, en ağır sorunuyla ilgili bu kadar tutuk davranması normal görülemez. Ağırlığını bu konuya vermesi ve sürecin sağlıklı yürümesi ve hız kazanması için de aydınların, muhalefetin ve toplumun önünü açmak için çaba sergilemesini de gerektirir.
Önder Apo çözüm konusunda iddialıdır. Ve üstüne düşeni yapacağını söylüyor. Kürt halkı da çözüme hazırdır ve sahipleniyor. PKK de çağrının gereklerini yerine getirmeye hazırım, dedi. Sorun hükümette. Hükümet ne kadar hazır, bir yol haritası var mı? İlgili çevrelerin sorunu dikkatle izlemesi ve bir tutum sahibi olması gerekir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika