Erdoğan’ın Kürt açmazı

AKP iktidarı Suriye’de de kötü oynamaya devam ediyor. Özellikle Kürt karşıtı politikalarında bir değişiklik yapmış değil. Türkiye’de kardeşlik Suriye’de düşmanlık nasıl bir arada yürüyecek?

Önder Apo’nun çağrısı üzerinden aylar geçti. Çağrıya karşılık olarak PKK kongresini topladı, varlığına ve silahlı mücadeleye son verme kararı aldı. Son olarak da 11 Temmuz’da bir grup basın ve gözlemcilerin önünde silahlarını yaktı. Önder Apo’nun barış ve demokratik toplum manifestosu temelinde Kürt tarafı teorik, felsefi ve stratejik büyük değişimlere imza attı. Buna karşın hükümetin somut olarak attığı bir adım yok. Önder Apo’nun konumunda bir değişime gidilmedi. Aylar geçmesine rağmen yasal hazırlıklar için doğru dürüst bir komisyon bile oluşturulmadı. Meclis başkanı komisyonun kurulması için daha yeni görüşmelere başladı.

Sürecin disiplinli ve derli toplu yürütülmesi, provokasyonların önlenmesi için dikkat edilmesi gerekli. Buna karşılık da sonuç almak ve topluma mal etmek için adımların atılması zorunlu. Halka mal edilmeyen bir girişimin sonuç alması da zordur. Halkı barış sürecine katmak ve hazırlamak gerekir. Bunun yanında olabildiği kadar muhalefet ve siyasi güçlerle ortaklaşmak gerek. Bunlar yapıldığında barış ve demokratik toplum çözümü güçlü bir toplumsal desteğe sahip olur. Sürecin sağlıklı yürümesi için zemin hazırlanır ve güven ortamı sağlanır.

Süreç belirttiğimiz gibi sağlıklı yürümüyor. Riskler ve kırılgan bir zemin var. Bunun nedeni de hükümetin sorunu topluma ve muhalefete mal etmemesidir. Hükümetin denetimindeki basın halkı barışa ve demokratik çözüme hazırlamıyor. Basın eskisi gibi saldırgan olmasa da yapıcı ve demokratik bir çizgide değildir. Özellikle muhalefete, CHP’ye karşı kutuplaştırıcıdır. Psikolojik savaş formatından çıkmış değil.

Erdoğan siyasi varlığını iktidar olmakta görüyor. Bu Türkiye demokrasisi ve barış için büyük bir risk olarak ortada duruyor. Bir yandan "Terörsüz Türkiye’’ diyor diğer yandan da CHP’yi etkisizleştirmek için yargıyı sopa olarak kullanıyor. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı E. İmamoğlu’nu hapse tıkıyor. Belediyelerine operasyonlar düzenleyerek çalışamaz hale getirmek istiyor. CHP yöneticilerine peş peşe davalar açılıyor. CHP’yi etkisiz hale getirmek, alternatif olmaktan çıkarmak çalışıyor. DEM Parti’yi ve Kürt halkını da çözüm süreciyle nötrleştirme ve CHP’yle ilişkilerini bozmak, aralarına güvensizlik duvarı örmeye çalışıyor.

CHP’nin erken seçim çağrılarına Erdoğan olumsuz cevap veriyor. Ama herkes biliyor ki, Erdoğan erken seçime gidecek. Zamanında yapılacak bir seçimde Erdoğan’ın anayasaya göre bir daha aday olması mümkün değil. Erdoğan tarihi bir sorunda, Kürt sorununun çözümünde bile iktidar, siyasi hesaplar yapıyor. İşte bu, sürecin sağlıklı gelişmesi ve sonuca gitmesi için büyük bir risk yaratıyor, zemini kırılgan hale getiriyor.

Erdoğan siyasi hesapları için barış sürecini de araç olarak kullanmaktan sakınmıyor. Muhalefeti katmıyor. Sürecin kaderini elinde tutmak istiyor. Siyasi olarak işine yarıyorsa sürdürür, yaramıyorsa sürdürmez. Şu anda görüldüğü kararıyla CHP’yi, muhalefeti hırpalayacak, süreci siyasi çıkarlarına göre zamana yayacak ve koşullar uygun olduğunda seçime gidecek. Seçimde de 50 yıldır kimse PKK’ye silah bıraktıramadı, bunu ben başardım diyerek, zafer kazanmış gibi propaganda malzemesi yapacak. Kısacası Erdoğan ölene kadar iktidarda kalmayı kafaya koymuş durumda.

AKP iktidarı Suriye’de de kötü oynamaya devam ediyor. Özellikle Kürt karşıtı politikalarında bir değişiklik yapmış değil. Bu politikası sadece Kürtlere zarar vermiyor. Suriye’de Baas yerine daha baskıcı ve anti demokratik bir sistemin yerleşmesine çalışıyor. Suriye halkının umutlarına ve beklentilerine karşı bir duruş içinde. HTŞ üzerindeki etkisini çok kötü kullanıyor. Onu Kürt ve demokrasi karşıtı çizgiye çekiyor. Suriye üniter olsun, katı merkezi bir yönetim kurulsun diyor. Suriye’de yeni hükümet kurulduğunda Dürziler, Aleviler ve Kürtler dahil edilseydi çelişkiler bu kadar derinleşmezdi. Ama Erdoğan yönetimi bütün yatırımını HTŞ’ye yaptı. Tekçi yönetime yönlendirdi. Destek verdi. Kürtlerin statüsüz bırakılması için hep teşvik etti. HTŞ zaten demokratik bir zihniyete sahip değil. Onlarda biat kültürü hakimdir. Böyle bir zihniyete Suriye gibi çok dilli, kültürlü bir ülke nasıl teslim edilir? Türkiye bu gerçekleri bir tarafa bırakarak HTŞ’yi her koşulda destekliyor. Erdoğan, "Ahmet Şara’yı yalnız bırakmayız, yanındayız" diye açıklama yapıyor. Devlet olarak Suriye’ye müdahale ederiz, güvenliğimizi ilgilendiriyor vb. diyor.

Türkiye’nin gücü Kürtlere yetiyor! ABD ve Avrupa karşısında NATO üyeliğini kullanarak Kürtleri ezmeye ve yalnızlaştırmaya çalışıyor. Bunların yanına şimdi de HTŞ’yi katarak Suriye’yi Kürtlerin cehennemine çevirmek istiyor. HTŞ’yi Kürtlere saldırmak için hazırlıyor. Arapları Kürtlere karşı kışkırtmak için çalışmalarını hızlandırıyor. İşte bütün bunlar Kürt sorununun çözümü önünde büyük bir handikap olarak duruyor. Türkiye’de kardeşlik Suriye’de düşmanlık nasıl bir arda yürüyecek?

Kaynak: Yeni Özgür Politika