Kürt gazetecilerin şimdi de aile görüşleri kısıtlanıyor

Hukuksuz bir biçimde tutuklanan 16 Kürt gazetecinin şimdi de aile görüşlerinin keyfi bir biçimde kısıtlandığı ortaya çıktı. Gazeteci Aziz Oruç’un eşi Hülya Oruç, gazetecilerle sadece 20 dakika görüşebildiklerine dikkat çekti.

Hukuksuz bir biçimde tutuklanan 16 Kürt gazeteciye yönelik zulüm cezaevinde de sürüyor. Amed'de 8 Haziran’da polisler tarafından yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan, il emniyet müdürlüğünde 8 gün tek kişilik hücrelerde tutulan ve gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanan gazetecilerin, şimdi de aile görüşlerinin keyfi bir biçimde kısıtlandığı ortaya çıktı. Mezopotamya Ajansı (MA) editörü olan gazeteci eşi Aziz Oruç’u dün cezaevinde ziyarete giden Hülya Oruç, eşiyle sadece 20 dakika görüşebildiğine dikkat çekti.

ANF’ye konuşan Oruç, bu eziyetin bilinçli bir şekilde özellikle gazetecilere yapıldığına işaret etti.

 Oruç, “Sabah görüşümüz vardı. Geldiğimizde bizimle aynı saatte görüşü olan siyasi tutsakların yakınları tam vaktinde alınırken, biz gazetecilerin yakınları yaklaşık 15-20 dakika bekletildik. Neden görüşe alınmadığımızı sorduğumda, infaz memuru, ‘Herkes ayrı ayrı alınacak’ dedi. Ancak görüşe girdiğimizde sadece 20 dakika görüşebildik. Bizden önce girenlerin görüşü sürerken bizi aniden ‘bitti’ diyerek çıkardılar. Bu hukuksuzluğa itiraz ettiğimizde ise resmen dalga geçerek, ‘15 dakika geç başlayanlar var’ dedi. Ben de 15 dakika geç başlayanların zaten biz olduğumuzu hatırlattığımda güldüler” diye konuştu.

GÖRÜŞ YERİNDE ÇİFT CAM ARASINA BİR DE PARMAKLIK KONDU

Bir önceki görüşmede normal süre olan 1 saat görüşebilirken, bu defa böyle bir keyfi uygulamayla karşı karşıya kaldıklarını belirten Oruç, görüşme koşullarının diğer cezaevlerine göre çok daha kötü olduğunu, kapalı görüşlerde normalde cam arkası görüşebilecekken, Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde iki cam arasında bir de demir parmaklıklar olduğuna, o nedenle de eşinin yüzünü bile göremediğine dikkat çekti. Gazetecilerin hukuksuz bir biçimde tutuklanmaları yetmiyormuş gibi, şimdi de aileleriyle yapmak istedikleri görüşlerin de bu şekilde kısıtlandığını vurgulayan Oruç, duyarlılık çağrısı yaptı. Ortada Elazığ’a sevk gibi bir söylentinin de dolaştığına dikkat çeken Oruç, bunu avukatla görüştüğünde daha önce bu cezaevinden Elazığ ‘a sevkler olduğunu, bu durumun da genel olarak endişelere yol açtığını söylediğini belirtti.

‘DAHA ÖNCE DE BENZER BİR KUMPASLA TUTUKLANDI’

Eşinin yıllardır aynı eziyetle karşı karşıya bırakıldığını belirten Oruç, daha 1 yıl önce benzer bir kumpasla gözaltına alınıp tutuklandığını hatırlattı. Dicle Haber Ajansı KHK’lerle kapatıldıktan sonra Süleymaniye’de gazetecilik faaliyetlerini sürdüren eşinin oradan Avrupa’ya geçmek isterken Ermenistan’da yakalanıp, işkence edilerek İran’a teslim edildiğini ve sadece iç çamaşırıyla kalacak şekilde soyularak Türkiye tarafına atıldığını anlattı. O dönemde bir komplo kurulduğunu belirten Oruç, saatlerce soğukta yürümekten zatürre olan eşinin yandaş medyada, “İran’dan Türkiye’ye giriş yapan terörist yakalandı” diye lanse edilerek hapsedildiğini hatırlattı. Bu davadan beraat edip mesleğini sürdüren eşinin sadece 1 yıl sonra benzer bir kumpasla tekrar tutuklandığını vurgulayan Oruç, “Yerimiz yurdumuz belli olmasına rağmen, saat 04.00’da eve baskın yaptılar. Arama kararını bile Aziz’in omzuna vurarak, ‘Anladın mı, kafan basıyor mu, idrak ediyor musun’ şeklinde provoke edici bir tavırla okudular. Evi darmadağın ettiler, banyodaki çöp kutularına kadar aradılar. 8 gün tek kişilik hücrelerde tutulmaları yetmiyormuş gibi gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklandılar” dedi.

‘SAVAŞI SORGULAYAN GAZETECİLERİ SUSTURMA OPERASYONU’

Aziz’in sokak röportajı yaptığı bir inşaat işçisinin savaşa karşı söylediği sözler gerekçe gösterilerek gözaltına alındığına dikkat çeken Oruç, Türk bayraklı kolye boynunda, beyaz gömlek ve kırmızı ceketle sorguya gelen savcının, eşine, tıpkı Ahmet Hakan’ın katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ye yönelttiği “PKK bir terör örgütü müdür ?” diye sorduğuna işaret etti. Herkesin sorgusu 20 dakika sürerken, eşinin sorgusunun 3 saat sürdüğünü anlatan Oruç, beraat ettiği dosyalarının bile sorulduğuna dikkat çekti. Bu süreçte eşini göremeyen Oruç, son zamanlarda özellikle savaşı sorgulayan gazetecileri susturma ve onlar üzerinden diğer meslektaşlarına gözdağı verme operasyonunun söz konusu olduğunu vurguladı. O gün adliye önünde beklerken iki polis arasında kulak misafiri olduğu konuşmayı da aktaran Oruç, “Gazetecilerin fotoğraf makinelerini delil olarak gösterenlerden açıkça her şeyi beklerim” dedi. Oruç, “Polisler kendi aralarında konuşurken, biri ‘Hani öbürü yok o fotoğraf çeken?’ diye sordu. Diğeri ise ‘Kim o?’ diye sordu, ‘Abdurrahman Gök’ dedi. Dinlediğimi anlayınca ise uzaklaştılar” diye konuştu. Bu yapılanın tamamen kendi kasetlerini, ortaya dökülen pisliklerini örtbas etmek için yapılan bir kurgu olduğunu kaydeden Oruç, yıllar önce de aynısının yaşandığını ama sonuçta bu komploları kuranların kaybettiğini hatırlattı.

EN ÇOK ÇOCUKLAR MAĞDUR!

Bu süreçte en çok da çocuklarının mağdur edildiğini ifade eden Oruç, onların babalarını sadece 1 yıl görebildiklerine dikkat çekti. Özellikle bu son tutuklamadan sonra oğlunun çok kötü olduğunu anlatan Oruç, şöyle konuştu: “Aziz daha önce tutuklandığında oğlumuz 15 aylıktı, kızımıza ise 2.5 aylık hamileydim. Çocuklarımın babalarıyla geçirdiği zaman sadece bir yıl. Oğlum o yüzden travma yaşıyor. Geçen gün makası alıp evdeki bütün perdeleri, tülleri, sineklikleri kesti. Geceleri sürekli kabusla uyanıyor ve ‘Babam nereye gitti? Yine mi gelmeyecek?’ diye soruyor. Bu defa ona yaşananları açıklamak zorunda kaldım. O yüzden de eve her gelen misafire ne iş yaptıklarını soruyor, gazeteci cevabını alınca ise susuyor. Mesela geçen günlerde komşumuz geldi, yine ne iş yaptığını sordu, ‘Doktor’ dedi. Kardeşime sordu, o da mali müşavir cevabını verdi. Oğlum da hemen, ‘O zaman babam gelince söyleyin ona, ya doktor ya da mali müşavir olsun’ dedi. Kendince böyle bir dünya kurmuş, gazeteci olursa tutuklanır ama doktor veya müşavir olursa babası bir daha gitmez diye düşünüyor.”

Şu anda eşinin ve arkadaşlarının cezaevinde üçer kişilik hücrelerde tecritte tutulduğunu da aktaran Oruç, gazetecilerin serbest bırakılması için duyarlılık çağrısını yeniledi. Özellikle basın meslek örgütlerine büyük görev düştüğünü hatırlatan Oruç, burada kriminalize edilmeye çalışılanın gazetecilik mesleği olduğunu ve buna ses çıkartılmadığı takdirde bu hukuksuzluğun her yere yayılacağı uyarısında bulundu.