Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için BM'ye 'acil başvuru'

Asrın Hukuk Bürosu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat ziyaretlerinin engellenmesini BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’ne taşıyarak, “Acil harekete geçme”ye çağırdı.

Mezopotamya Ajansı haberine göre , Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ile İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aile ve avukat ziyaretlerinin sağlanması talebiyle Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezanın Önlenmesi Alt Komitesi’ne (SPT) başvuruda bulundu. 

Başvuruda yaşanan hak ihlallerine ilişkin bugüne kadar periyodik olarak başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere Adalet Bakanlığı, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılık kararlarıyla Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü ve İnfaz Hakimliği’ne başvurular yapıldığı belirtildi. Avukatlar, yaptıkları başvurulardan bugüne kadar hiçbir şekilde olumlu sonuç almadıklarının altını çizerek müvekkillerinin “incommunicado” kapsamında alıkoyulduğunu da ifade etti.

Başvuruda Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin (UMSHS) 7’nci maddesi “Hiç kimse işkenceye veya zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamaz. Bu hak mutlaktır, olağanüstü hal ve ya savaş hali de dahil olmak üzere hiçbir durumda işkence yasağı ihlal edilemez” ile 10’uncu maddesi “Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkesin, insani muamele ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygı görme hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir” şeklindeki maddeleri hatırlatıldı.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin (İHK) izlemekte olduğu içtihadın insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyi birbirinden ayırmadığını ve ayrım yapmayacağına dikkat çeken avukatlar, “Kısıtlamalar ya da disiplin yaptırımları, hiçbir koşulda işkence ya da zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezalandırma oluşturacak ağırlıkta olamaz. Süresiz olarak hücrede tutulma, uzatılmış hücrede tutulma, toplu cezalandırma özellikle yasaklanan işkence uygulamalarıdır (Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallar md. 43). Hücrede tutma, mahpusun anlamlı insani temas olmaksızın 22 saat ya da bir günden fazla bir süre tutulmasına göndermede bulunur” diye belirtti.

Başvuruda şunlar da belirtildi: “Uzatılmış hücrede tutma, aralıksız 15 günü aşan bir süre için hücrede tutmaya göndermede bulunur. Hücrede tutma sadece istisnai durumlarda, son çare olarak, mümkün olduğunca kısa bir süre için ve bağımsız denetime tabi olarak, sadece yetkili merciin izni ile kullanılır. Mahpusun aldığı cezaya istinaden uygulanamaz (Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallar md. 45).” vurgularını yaparak Müvekkillerinin süresiz olarak hücre koşullarında tutulduklarını, dışarıyla hiçbir iletişim kurmalarına izin verilmediğini, aile bireyleriyle ve avukatlarıyla görüşmelerinin süresiz olarak yasaklandığını açıkladı.”

Asrın Hukuk Bürosu avukatları, müvekkillerinin dış dünyayla temasının tam bir yasak halinin uygulandığını kaydederek müvekkillerinin mevcut durumunun bir tür “incommunicado /alıkoyma” hapsi olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bu durumun uluslararası insan hakları belgelerine ve standartlarına kesinlikle aykırı olduğunu dile getiren avukatlar, “İHK verdiği kararlarda ‘incommunicado’ insanlık dışı olarak değerlendirmiştir” diye belirtti.

Başvuruda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 18 Mart 2014 yılında Abdullah Öcalan’ın başvurusu üzerine verdiği şu kararlara da değinildi: “Sosyal tecridinin önlenmesini sağlayacak iletişim imkanlarının yokluğu (hücresinde uzun süre televizyon olmaması ve telefon etme hakkının olmaması), bilgiye erişim bakımından getirilen aşırı kısıtlamaları, ziyaretçiler (aile bireyleri ve avukatlar) bakımından ceza infaz kurumuna ulaşımın önündeki engellerin süregelen varlığı dikkatte alarak İmralı Cezaevi şartlarının, işkence yasağının ihlalini oluşturduğu tespitinde bulunmuştur.”

Başvuruda, 25 Mart 2021 yılından bu yana haber alamadıklarını ve AİHM’in vermiş olduğu İmralı Cezaevi kararından bu yana müvekkillerinin çok daha ağır tecrit koşullarında kaldığı ifade edilerek “Bu durum her türlü potansiyel risk barındırmaktadır” denildi. 

Asrın Hukuk Bürosu avukatları başvurularının devamında şu hususlara da yer verildi: “Müvekkillerimizin hangi koşullar altında tutuldukları konusunda en ufak bir bilgiye sahip değiliz. Temiz havaya çıkma imkanlarından, birbirleriyle görüşme periyotlarından, basılı, görsel ve işitsel yayınlara ulaşma imkanlarından haberdar değiliz. Müvekkillerimizin bu koşullarda tutulmaya devam edilmeleri, kendilerini güvende hissedebilecekleri ve güvende olduklarının denetlenebileceği koşulların sağlanmaması, avukatları ya da aileleriyle ve bir bütünen dış dünya ile hiçbir şekilde iletişim kurmalarına izin verilmemesi UMSHS’nin 7. Maddesinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlalini oluşturmaktadır. 

Avukatlar, müvekkillerinin dış dünyadan tam bir izolasyon halinde tutuluyor olmaları, 13 aydır kendilerinden hiçbir haber alınamıyor oluşu sağlık durumları, tutulma koşulları, özcesi maddi ve manevi varlıkları konusunda derin endişeler taşıdıklarını, devletin, Sn. Öcalan ve diğer Müvekkillere yönelik ‘İncommunicado’ alıkoyma uygulamalarına bir an önce son vermesi için acil harekete geçilmesini ve müvekkillerin güvenliklerinin tespiti amacıyla İmralı F-tipi hapishanesinin ziyareti başta olmak üzere gerekli adımların atılmasını talep etmektedir.”