Selma Gürkan: Ortak mücadele zemini ilerlemeli

Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, ortak mücadele zemininin sürmesi gerektiği konusunda umutlu olduklarını dile getirirken, periyodik olarak devam etmesi konusunda da ortak bir fikir olduğunu belirtti.

Ekonomik krizin daha da derinleşmesi, anti-demokratik uygulamaların artması seçim gündemini her defasında güncel kılıyor. Bu çerçevede başlayan ittifak ve ortak mücadele tartışmalarıyla da birlikte birçok parti, az çok politik mücadele hattını açıkladı.

HDP, EMEP, TİP, Halkevleri izleyecekleri yol haritalarını kamuoyu ile paylaştı. Bu çerçevede seçim olsun ya da olmasın politik bir mücadele ittifakı ve halkın acil taleplerine ilişkin yan yana durmak adına birçok partinin toplantı ve temas içinde bulunduğu da kamuoyuna yansıdı. Bazı bir araya gelişlere eleştiriler ve katılmama açıklaması da geldi. Lakin HDP’nin çağrısıyla 18 Ocak’ta bir araya gelen EMEP, EHP, Halkevleri, HDP, SMF, TİP, TÖP ve TKP toplantı sonrası; “Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenleri ile en geniş demokrasi, eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmelerini konuşmaya devam edeceğiz. Demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçler olarak üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız” yönünde yazılı bir açıklama yaptı.

Bu tür bir araya gelişlerin sürüp sürmeyeceğini ve tartışmaları, halkın ne beklediğini, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, ANF’nin için yanıtladı.

7 parti bir araya gelerek “Halka karşı sorumluluk” vurgusuyla bir toplantı gerçekleştirdi. Siz de, HDP de hatta diğer yapılar da bunun bir seçim ittifakı olmadığını belirtti. Peki, kamuoyuna da duyurularak ilk adımı atılan bu ortak mücadele zemini ilerleyecek mi?

Biz ilerlemesi gerektiğini düşünüyoruz ve ilerlemesi umudunu taşıyoruz. Siyasi iktidarın ekonomi politikaları, iç siyasette yaşanan baskılar, yasaklar, kutuplaştırma ve şiddete dayanan siyaset ile dış siyasette yayılmacı ve çatışmacı hattaki ısrarını dikkate aldığımızda tüm bu yıkıcı ve yakıcı politikalara karşı ortak mücadele gerekliliği konusunda güçlü bir irade ortaya kondu. Bu toplantıların, buluşmaların düzenli ve periyodik olarak sürdürülmesi konusunda da hemfikir bir karar var ve bu buluşmalarda ortak mücadele zeminleri yakalanırsa bu mücadele ortaklığının gelişeceğini, güçleneceğini öngörebiliriz.

Emek Partisi de dahil olmak üzere oraya gelen ya da gelmeyen birçok parti ya da oluşum bu koşullarda ‘ortak mücadele’ bekleyen kitlelerle temas içinde. Sizin sokaktan, halktan ya da fabrikalardan duyduğunuz bu yönlü talepler neler? Sokak, Millet ya da Cumhur İttifakı dışında bir alternatif bekliyor mu? Bu fikre nasıl bakıyor ve ne istiyor?

Bu toplantının sonuçlarıyla basına yansımasından itibaren gidişatın değişmesini isteyen tüm kesimlerden olumlu mesajlar aldık. Cumhur İttifakı’nın politikalarının sonucunu işsizlik, yoksulluk, baskı rejimi olarak yaşayanlar, bu yönetimden ve yönetim şeklinden illallah diyenler başka bir arayışa geçtiklerinde umutla bağlanacakları bir seçeneğin olmadığından bahsediyor. Millet ittifakına oy verecek olanlardan da yaşanılan sorunların Millet İttifakı iktidarıyla çözüleceğine yönelik beklenti zayıf ve başka bir seçenek ihtiyacını ortaya koyuyorlar. Bu başka bir seçenek tek başına bir sandık seçeneği değil, sandıkta bu iktidar güçlerinin gitmesi için Millet İttifakı’na oy vereceğini söyleyenler aynı zamanda yaşanılan sorunların çözümü için gözlerini başka yere çeviriyorlar. Bu nedenle halka güven verecek, halkın örgütlü gücüne ve mücadele potansiyeline yaslanan bir seçeneği ve bu seçenek etrafında güç birliğinin oluşturulması önem taşıyor. Burada bahsedilen, birlik partilerin yan yana gelip ittifak kurduk şeklinde bir yapılanma değil. Tarif edilen, güncel talepler etrafında siyasi partilerin, emek ve meslek örgütlerinin, çevre, kadın ve gençlik platformlarının, direnişçi üretici köylülerinin, inanç gruplarının, akademilerin vb. emek ve demokrasi güçlerinin mücadele birliğidir.

Sadece o toplantı ile sınırlı değil elbette ama bir araya gelen partilerin programlarında ya da ideolojik duruşlarında ciddi farklılıklar da var. Peki, bunlara rağmen Türkiye’nin içine bulunduğu bu koşullarda sol, sosyalist, demokratik blok en acil hangi talepler etrafında birleşebilir?

Hangi talepler etrafında ortaklaşabiliriz bunun üzerine somutlaşan bir tartışma yürütmedik. Ancak bugün ekonomik kriz ve salgının yükünün işçiler ve emekçi halkın üzerine yıkan politikalar tercih ediliyor ve uygulanıyor.  Enerji, akaryakıt, gıda başta olmak üzere üst üste gelen zamlar halkın yaşama koşullarını her gün adım adım geri götürüyor. TÜİK resmi açıklamalarında bile inkar edilemeyecek düzeyi de dikkate alarak gerçek enflasyon ve işsizlik oranları ortada.

Yaşananlar açık: İBB yönelik teftiş adı altında yürütülen siyasi operasyon, Kılıçdaroğlu, Akşener, Demirtaş başta olmak üzere siyasilere yönelik tehditler, linç girişimleri. HDP kapatma davaları, dokunulmazlıkların kaldırılması, siyasi partiler ve seçim yasalarında yeni düzenlemeler; nafaka hakkının ortadan kaldırılarak sosyal yardım şeklinde sadakaya bağlanması. Hayatın her alanında egemen kılınmaya çalışılan dini kurulların hegemonyasının eğitimde okul öncesine kadar inmesi vs… Dolayısıyla tüm bu politikalara karşı formüle edilecek ekonomik, demokratik ve siyasi taleplerle ortak mücadele platformu oluşturulabilir. Önümüzdeki toplantılarda bu konularda mesai tüketilir diye bir beklentim var.

İttifak zeminine ilişkin sizin de açıkladığınız maddeler oldu. Onları da hatırlamak için, demokrasi ve halk ittifakı için, sizin için en önemli noktalar nelerdir?

Bir ittifakın oluşması için güncel talepleri gündemine alan ama esas olarak nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz, nasıl bir siyasal rejimle yönetilmek istiyoruz sorularına üreteceğimiz, çözümlerde ortaklaştığımız bir platformun oluşması gerekir.  Yani ekonomide halkın taleplerinin ve ihtiyaçlarının esas alındığı halk için ekonomi, halk için bütçe, demokratik haklar ve siyasi özgürlükleri gerçekten güvenceye alan, Kürt sorununun eşit haklarla demokratik çözümünü sağlayan, kadınların hak eşitliğini gerçekleştiren, gerçek bir inanç özgürlüğünü esas alan laikliği esas alan bir demokratikleşmeyi düstur edinen bir yaklaşım. Bugün kayyum rejimi halkın iradesini gasp etmektedir. Halk iradesinin esas olduğu, milletvekillerinden, valilik, kaymakamlık, yargı mensuplarına kadar kamu hizmeti görenlerin seçimle iş başına geldiği, seçilmişlerin halka karşı sorumlu olduğu ve halka hesap verdiği, atanmışların vesayetine son verildiği, seçilmişlerin ücretlerinin kalifiye işçilik ücretlerinin ortalamasına göre verildiği, seçilmişleri bürokrasinin ve siyasetin görevden alması değil, halkın geri çağırma hakkının bulunduğu bir siyasi rejimin alternatif olarak ortaya konulması.  Anti- emperyalizm ekseninde halkların kardeşliğine, dayanışmasına, dostluğa,  başka ülkelerin egemenlik haklarına saygıya dayanan bir dış politika. Bu kriterler elbette üzerinde müzakereye muhtaç.

Bu çerçevede özetlersek, genel olarak demokratik bir Türkiye, halk için ekonomi politikalarını esas alan bir politik platform ittifakın zemini olur diye düşünüyorum.

Ercüment Akdeniz açıklama yaparken hala bu talepleri şekillendirdiğinizi, aydınlardan ve birçok kesimden öneri eleştiri aldığınızı da dile getirdi. Bu anlamda eksik görülen, sizin de ekleme ihtiyacı duyduğunuz noktalar oldu mu?

Geçmişte de çeşitli dönemlerde ihtiyaçtan doğan mücadele birliktelikleri, platformları deneyimleri var önümüzde. Bu deneyimlerin olumsuzluklarından dersler çıkarır, olumlulukların üzerinden yürürsek yol alırız. Büyüteceğimiz, güçlendireceğimiz her mücadele ortaklığı ülkenin demokratikleşmesine giden yolda ilerlemeyi sağlayacaktır. Bu noktada umudumuzu koruyoruz.