Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde tutsaklara yönelik hak ihlalleri sürüyor. Adalet Bakanlığı'nın Kasım 2024 verilerine göre, İdare ve Gözlem Kurulları kararıyla 8 bin 521 tutsağın tahliyesi engellendi.
2025 yılının ilk yedi ayında bu sayı daha da artarken, sadece Bolu Cezaevi’nde, çoğu 30 yıldan uzun süredir tutuklu bulunan 30 tutsağın tahliyesi engellendi. Bunların arasında yaşlı ve ağır hasta tutsaklar da yer alıyor.
İlgili kurul ise avukatların ve insan hakları savunucularının çağrılarına rağmen feshedilmiyor.
Hem tahliye ertelemeleri hem de işkence olaylarıyla gündemden düşmeyen Elazığ 2 Nolu Cezaevi’nde, tutsaklar kötü muameleye karşı yedi gündür dönüşümlü açlık grevinde.
Yaşanan kötü muameleye karşı Elazığ Cezaevi’ne giderek tutsaklarla görüşen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Amed Milletvekilli Serhat Eren, cezaevi müdürlerinin ihlalleri sürdürdüğüne dikkat çekti.
Eren, cezaevi yetkililerinin, ‘Dışarıda ne olduğu bizi ilgilendirmez, biz içeriye bakarız’ ifadeleriyle başlatılan süreç karşısında sorumluluktan kaçtığını belirtti.
Serhat Eren, 17 Temmuz’da Elazığ Cezaevi’ni ziyaret ederek tutsaklarla görüştü. Görüşmede çok sayıda hak ihlalinin kendisine aktarıldığını belirten Eren, son olarak yapılan koğuş baskınında, Lokman Aslan adlı bir tutsağın fiziki işkenceye uğradığını ve koğuştan çıkarılarak bir gün boyunca koridor alanında bekletildiğini söyledi.
Cezaevinde koğuş baskını ve aramaların çok zamansız yapıldığını, tutsakların odasına giren gardiyanların kötü muamelede bulunduğunu belirten Eren, “Bu aramaya karşı çıkan tutsaklar darp ediliyor. Osman Aslan da buna tepki gösterdiği için kolu burkularak tek başına dışarı çıkarılıyor. Götürüldüğü koridorda bir gün boyunca kötü muameleye ve işkenceye maruz kalıyor. Bu, sadece son süreçteki örneklerden biri. Cezaevinde ne insani ne de hukuki bir uygulama var” dedi.
'TUTSAKLAR TEDAVİ OLAMADAN CEZAEVİNE GERİ GÖTÜRÜLÜYOR’
Cezaevinde hasta tutsakların hastaneye sevk edilmediğine dikkat çeken Eren, durumu şöyle aktardı: “Tabii bunun dışında çokça ihlalden bahsettiler. Bu ihlallerin başında, özellikle hasta tutsakların hastaneye gitme taleplerinin karşılanmaması geliyor. Bazen bir yıl sonra cevap veriliyor. Bazı hastaların çok acil tedaviye ihtiyaçları olduğunu, hastaneye gitmeleri gerektiğini ifade ettiler; ama buna rağmen cezaevi idaresi talepleri karşılamama noktasında bir direnç gösteriyor.
Yine, hasta ve doktor mahremiyeti gözetilmiyor. Tutsaklar gittikleri hastanede saatlerce bekletiliyor, çift kelepçe dayatması yapılıyor ve ağız içi araması yapılmak isteniyor. Bu insanlık onuruna yakışmayan uygulamalardan dolayı hasta tutsaklar tedaviye erişemeden cezaevine dönüyor.”
'TUTSAKLARIN TAHLİYESİ KEYFİ BİR ŞEKİLDE ENGELLENİYOR’
Tahliyesi engellenen tutsaklara da değinen Serhat Eren, tutsaklara özellikle PKK'ye dair sorular sorulduğuna ve kurulun başlatılan süreçten bağımsız kararlar aldığına işaret etti.
Eren, “Sonuç itibarıyla şartlı tahliye süreçleri değerlendirilir. İdare ve Gözlem Kurulları, 30 yılını doldurmuş olan kişilerle ilgili yaptığı mülakatlarda tutsaklara, ‘Siz PKK hakkında ne düşünüyorsunuz? PKK’yi savunuyor musunuz? Üyesi misiniz?’ gibi sorular soruyor. Aslında onların infaz süresini uzatmanın gerekçesini oluşturmak için bu tür soruları soruyorlar.
Tutsaklar bu sorulara karşı şunları söylüyor: 'Kendini feshetmiş, silah bırakma kararı almış, bir örgütün üyesi olunur mu? Buna dair soru sorulur mu?' Bu soruların kendisi, bizzat kötü niyetli ve infazlarını uzatmaya dönük sorular olduğu yönünde. Baştan sona hak ihlalleriyle dolu olan bir süreç” ifadelerini kullandı.
'İDARE, SÜRECE KARŞIT TUTUMUNU İHLALLERLE GÖSTERİYOR’
Eren, tutsakların sorunlarını görüşmek için yaptıkları başvuruların da reddedildiğini belirtti “Cezaevinde iletişimlerini engellemeye çalışıyorlar. Olası sorunların çözümü için tutuklular, idareyle görüşme talebinde bulunuyorlar; fakat bu görüşmeler hiçbir şekilde kabul edilmiyor. ‘Bireysel bir sorununuz varsa gelin, bize yazılı olarak talepte bulunun. Aksi takdirde sizinle görüşmüyoruz’ diyorlar.
Cezaevi savcısı ve mevcut müdürün şöyle dediği ifade ediliyor: ‘Dışarıda bir çözüm, barış süreci olabilir. Bizi ilgilendirmez. Süreç umurumuzda değil. Biz içeriye bakarız.’
Sürece dair umursamaz bir tavır takınarak cezaevlerindeki ihlalleri daha da artırıyorlar.
‘OLASI BİR ÖLÜMDEN BAKANLIK SORUMLUDUR’
Serhat Eren, tutsakların bu ihlaller nedeniyle dönüşümlü açlık grevine başladığını ve cezaevi idaresi geri adım atana kadar eylemin süreceğine dikkat çekti:
“Tutsaklar talepleri kabul edilinceye kadar eylemlerini sürdürmekte kararlı. Bu noktada hem cezaevi müdürlerine hem de Adalet Bakanlığı’na sorumluluk düşüyor. Bu sürece karşı tutum alan cezaevi idarelerinin değiştirilmesi gerekiyor.
Bundan sonra meydana gelecek her bir hak ihlali, her bir işkence, her bir kötü muamele ve tedavisi yapılmadığı için yaşamını yitirecek veya hastalığı kötüleşecek her bir tutsağın durumundan Adalet Bakanlığı’nın kendisi bizzat sorumludur.
Biz, Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğunu yerine getirmesini, bir an önce bu kötü uygulamaların kaldırılmasını ve sürecin tamamına ermesi açısından cezaevlerinin önemli bir yerde, önemli bir noktada durduğunu ifade ediyoruz. Cezaevlerine yaklaşımın bu sürece yaklaşım anlamına geldiğini belirterek, Adalet Bakanlığı’na bir an önce bu sorunların çözümü noktasında çağrıda bulunuyoruz.”