Sever: Dürzilere yönelik saldırı başarılı olsaydı, Colani'nin şansı artacaktı

Gazeteci Aykan Sever, Dürzi kenti Süveyda’ya yönelik saldırılarda Suriye Geçici Hükümeti ve HTŞ güçleri başarılı olsaydı, İsrail ve ABD’nin Colani ile yürünecek bir plana uzak olmayacaklarını belirtti.

AYKAN SEVER

Suriye’nin Süveyda bölgesinde, Colani yönetiminin Bedeviler ile Dürziler arasındaki çatışmaları bahane ederek bölgeyi işgal etme girişiminin ardından başlayan olaylar henüz yatışmadı. Yerel kaynaklara göre, Dürziler kenti büyük oranda kontrol altına alsa da cihatçı çetelerin saldırıları yer yer devam ediyor.

Öte yandan, Colani ile İsrail ve ABD arasında sürmekte olan normalleşme süreci ise bu çatışmayla birlikte sekteye uğradı. Özellikle ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın çatışmadan hemen önceki açıklamaları Colani’yi destekleyen bir tondayken, çatışmalarla birlikte Barrack ifadelerini değiştirmeye başladı.

Gazeteci Aykan Sever, yaşananları ABD’nin geniş bir bölgedeki dizaynıyla alakalı politikasına bağlıyor.

Sorularımızı yanıtlayan Sever, eğer Suriye Geçici Hükümeti ve HTŞ başarılı olsaydı, İsrail ve ABD’nin Colani ile yürünecek bir plana uzak olmayacaklarını söyledi.

‘COLANİ İSRAİL’İN ÇIKARLARINA TERS DAVRANMIYOR’

Aykan Sever, İsrail’in üçüncü günden itibaren çatışmaya dahil olduğunu hatırlatırken, geçici hükümetin başarılı olması ihtimalinde tablonun farklı olacağını da vurguladı:

“Üçüncü Dünya Savaşı dediğimiz süreçte Amerikan siyaseti, başta kendi içinde olmak üzere, daha fazla sertleşiyor. Biraz daha hedef odaklı hareket ettikleri söylenebilir. Kısa vadeli sonuç almaya yönelik birtakım hamleler yapıyorlar. Bunlardan bir tanesi Orta Doğu'da. Tabii başında Tom Barrack’ın da olduğu bu tabloda anlaşılan, sadece Orta Doğu değil, aynı zamanda Güney Kafkasya'yla ilgili bir ihale gündeme getirilmiş ve Trump da buna total olarak bakıyor, anladığım kadarıyla.

Total derken; birincisi, tabii ki Suriye'de adım atarken, Colani'ye şans verirken öncelikle Suriye'yi düzenlemek istiyorlar. Ama bunun Lübnan, İsrail, İran, Irak ve aynı zamanda Güney Kafkasya boyutu var.

Bunu yapabilmeleri için, doğal olarak, kendilerine borçlu ve aynı zamanda suç ortağı olan bir figür ile organizasyona ihtiyaçları var. Hem Azerbaycan'da yapılan görüşmelerde hem de daha sonra Tom Barrcak'ın açıklamalarında gördük. Bu, Süveyde’ye saldırıya cesaret verdi. Yani İsrail'le yapılan görüşmelerin sonrası Colani zaten cesaret almıştı ve Tom Barrack'ın açıklamalarının İsrail siyasetinden bağımsız olduğunu düşünmemiz biraz saçma olur. Birtakım çelişkiler olabilir; ancak nihayetinde uzlaştıkları açık. Tom Barrack'ın açıklamalarında, evet, değişen şeyler oluyor kuşkusuz; ancak her zaman İsrail'in çıkarlarının gözetilmesinin birinci sırada olduğunu söyleyebiliriz.

Saldırılar ilk başladığında, hatırlayacak olursak, ilk iki gün İsrail herhangi bir şey yapmadı; ancak üçüncü gün saldırdı. Dolayısıyla şunu basitçe söyleyebiliriz: O iki gün bir şey yapmaması, sonuçta HTŞ'ye verilmiş çekin bir kapsamıydı. Geçici hükümet, yani HTŞ başarılı olsaydı, Dürzileri soykırıma tabi tutup oraları işgal edebilseydi, büyük olasılık onun üzerinden, yeni bir anlaşmayla devam edeceklerdi.

Ama şu da var: Sonuçta Colani'nin bir anlamda varlığı tehdit altında. Hizbullah liderlerini ya da Hamas liderlerini ortadan kaldıran İsrail, benzer bir tehdidi muhtemelen Colani'ye de yöneltiyor. Colani de bunun bilincinde, Türkiye'den de öyle açıklamalar geliyor.

Dolayısıyla şöyle bir gerçeklik var: Colani'nin geleceği başta olmak üzere, birtakım lider kadrosunun geleceği tehlikede ve bunun bilincindeler. Zaten bu süreçte bazı önde gelen HTŞ mensupları da öldürüldü. O yüzden buna göre davranıyorlar. İsrail'in çıkarlarına aykırı davranabilirler; ama bunun karşısında ne olacağını bildikleri için, doğal olarak, hiçbir zaman aykırı davranmayacaklardır.”  

‘HTŞ İLE ÖZERK YÖNETİMİ YAKINLAŞTIRMAK İÇİN YİNE ZORLAMAYI DENEYECEKLER’

Amerika’nın gelişmelerden sonra yeni bir yöne gitmek için de hamleler yaptığını kaydeden Aykan Sever, bu süreçte HTŞ ile Rojava Özerk Yönetimi’nin yakınlaştırılmaya çalışılacağını ifade etti:

“Geldiğimiz durumda, tabii ki Amerika bir siyaset deniyor kendine göre. Sonuçta, kontrol edebileceği bir güç istiyor. Bunun formülün ne olduğu önemli değil. Diyelim ki federalizm tartışıldığı noktada, zaten hem Colani hem de örgütünün yapısı itibarıyla, ideolojik yapı açısından da çoğulculuğa, federalizme ya da demokrasiye ve kapsayıcılığa müsait değiller. Bu yönetimde Sünni ve tekçi bir Arap anlayışının hüküm sürdüğünü görüyoruz.

Bu toplu katliam başarılı olsaydı, Colani'nin şansı daha fazla artacaktı. Colani üzerinden kurulan politikalar daha fazla geliştirilecekti. Ancak şimdi gelinen noktada geri adım atmaya başladılar. Yeni politikalar deniyorlar; fakat bunun da bir sınırı var. Yani siz, sonuçta Colani’yi lider olarak seçip ‘Suriye'nin geleceğini belirlesin’ dediğiniz takdirde, onların yapabileceklerinin de bir limiti var.

Ancak bu, esnemeyecekleri ya da esnemek zorunda kalmayacakları anlamına gelmez. Ortada bugüne kadar birikmiş problemler var. Sonuçta, 2011 sonrası Suriye Savaşı'nda bu örgütün oynadığı rol, herhangi bir demokratik yönelime müsaade etmeyen bir durumda. Böyle kanlı bir birikimin üzerine orada çoğulcu bir yapı kuramazsınız.

Dolayısıyla, Amerikan politikaları ne zaman Colani'nin kellesini alır, bilmiyoruz; ama asıl problemleri bence alternatiflerinin olmaması. Paris'te bir görüşme olacak deniliyor. Toplantıda Rojava Özerk Yönetimi, Fransa ve Barrack'ın olacağı söyleniyor. Hem Fransa hem de Amerika sürece kendilerine göre yön vermeye çalışacaktır.

Ancak Özerk Yönetim’in bir defa tutumu net. Başından beri, böyle bir şeye ortak olamayız, diyorlar-doğal olarak. Ancak anlaşılan, Fransa ile Amerika, HTŞ ile Özerk Yönetimi mümkün olduğu kadar yakınlaştırmak için yine bir zorlama deneyecek. Bundan normal koşullarda sonuç almaları mümkün değil.

Federalizme karşı Hakan Fidan'ın ağzından ‘müdahale ederiz’ diye açıklamalar duyduk. Gerçi tersini iddia etseler de Amerikan siyasetinin en büyük yardımcılarından biri olmuş oluyorlar. Sonuçta, Özerk Yönetimi HTŞ'ye yakınlaşma politikasına mahkûm etmeye çalışıyorlar.

Türkiye basınında, Özerk Yönetim’in Dürzilere yakın davranmasıyla ilgili ‘İsrail'e pas atıyorlar’ gibi değerlendirmeler oldu. Bu, aslında Özerk Yönetimi ve Dürziler de dahil olmak üzere buradakileri birer özne olarak görmeyen, uluslararası güçlerin oyuncağı gibi gören bir yaklaşım oluyor.

Bu yaklaşım hem Dürzilere hem de Özerk Yönetim’e haksızlık. Tam da aslında uluslararası güçlerin yapmaya çalıştığı şey bu: Bir tür çaresizliğe mahkûm ederek buradaki insanları özne olmaktan çıkarmak.”

‘COLANİ’NİN KALMASINI ABD KADAR İSRAİL DE İSTİYOR’

Aykan Sever, Colani’nin kalmasını ABD kadar İsrail’in de istediğini belirtirken, Lübnan’ın parçalanması planı ihtimalini de hatırlattı:

“Colani’nin kalması sadece Amerika'nın tutumu değil, İsrail'in de tutumu ve aynı zamanda Körfez ülkelerinin de tutumu. Çünkü Körfez ülkelerinin zaten kendileri demokratik değil -o ayrı mesele- fakat sonuçta Colani’yi ve onun temsil ettiği güçleri uygun bir figür olarak görüyorlar ve maddi yatırımlarla bu dengeyi korumaya çalışacaklardır.

Bir de şöyle senaryolardan söz ediliyor. Çok uzun vadeli gibi görünmekle birlikte, ‘hiç olmaz’ diyemeyeceğimiz ihtimallerden biri şu: Lübnan'ın bölünerek belli bir bölümünün HTŞ yönetimine, belli bir bölümünün ise İsrail'e bırakılması. Yani Lübnan'ın ortadan kaldırılmasıyla Hizbullah problemini kendilerine göre böyle kökten çözmüş oluyorlar. İsrail de tabii ki ihtiyaçlarını karşılamış olacak burada.

Bir diğeri ise Zengezur Koridoru. Azerbaycan'la Nahçıvan arasında, Ermenistan üzerinden geçecek bir koridor tartışması söz konusu. Amerika, buraya ‘Yüz yıllığına bize verin’ diyerek talip oldu zaten. Henüz olmayan bir koridor aslında.

Bu koridorla Orta Asya'dan -yani Azerbaycan da dahil olmak üzere- Güney Kürdistan üzerinden Suriye'ye ve oradan İsrail'e uzanacak bir petrol hattı ya da petrol- gaz hattı kurulabileceği yönünde varsayımlar ileri sürülüyor. ‘Davut Koridoru’ gibi ifadelerle de aslında besleniyor bu.

Bunlar hiç olmayacak şeyler değil. Sonuçta şimdi değilse de bu tür senaryoların üzerine çalıştıkları kesin. Zaten bu işlerin genel dinamiği, ticaret yolları ya da enerji yolları meselesidir. Bütün bu hikayelerin arkasında kazanç kapısı meselesi var. Özellikle Amerikan yönetimi için kazanç meselesi çok önemli.

Zengezur Koridoru'yla ilgili kiralama önerisini sunarken de öyle. Yani, dünyayı Trump'ın ellerine bıraktığımız takdirde dünyanın geleceği çok iyi olacak diye düşünüyor olabilirler tabii, ama bu, pek de mümkün görünmüyor.”