KCK Dış İlişkiler Komitesi üyesi Delîl Amed, Libya'da faaliyet gösteren Mewqîf Al-Lîbî adlı gazeteye verdiği röportajda, Kürt meselesinin tarihsel ve siyasal boyutunu değerlendirerek Arap halklarına, özellikle de Libyalılara dayanışma mesajı verdi. Amed, hem Kürt sorununun tarihsel bağlamına ışık tuttu hem de PKK’nin feshi ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı sonrası gelişen süreci değerlendirdi.
Amed, Kürtlerin Mezopotamya'nın en eski yerleşik halklarından biri olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Kürtler, bu coğrafyada sonradan yerleşen bir halk değil, Mezopotamya'nın kadim halklarından biridir. Toroslar ve Zagros Dağları eteklerinde binlerce yıldır yaşayan bu halk, tarih boyunca çevresindeki topluluklarla barış içinde yaşamayı bilmiştir.”
Kürt halkının son yüzyılda parçalanma ve inkâr politikalarıyla karşı karşıya kaldığını ve bu duruma karşı defalarca direndiğini ifade eden Amed, Kürt hareketinin bugün de bölgedeki halklarla barış içinde ortak yaşamı esas alan bir felsefeye sahip olduğunu söyledi.
Libya’daki gelişmelere de değinen Delîl Amed, kapitalist sistemin vekalet savaşlarıyla Libya’yı parçalamaya çalıştığını belirtti. Ancak buna rağmen Libya halkının tarihsel direnişçi karakterine güven duyduğunu şu sözlerle dile getirdi: “Libya halkı, dış güçlerin sömürgeci saldırılarına karşı geçmişte nasıl kahramanca direndiyse, bugün de iç dinamikleriyle sorunlarını çözecektir. Ortaklıklar temelinde demokratik bir yaşamı yeniden kuracağına inanıyorum.”
HALKLARA ULAŞMA TEMELİNDE ENTERNASYONAL ÇALIŞMALARI GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ
PKK’nin 1978’de, iki kutuplu dünya düzeninde kurulduğunu hatırlatan Amed, partinin ilk hedefinin dört parçaya bölünmüş Kürdistan’da bir ulusal kurtuluş mücadelesi vermek olduğunu belirtti. Amed, “PKK o dönemde hem sosyalist hem ulusal temelli bir mücadeleyi benimsedi. Zamanla bu anlayış demokratik konfederalizm temelinde evrildi. Bugün de en fazla ağırlık verdiği, halklara ulaşma temelinde enternasyonal çalışmaları geliştirmektir” ifadelerini kullandı.
PKK’nin askeri mücadeleye yönelmesinin zorunluluktan kaynaklandığını belirten Amed, geçmişte birçok kez diyalog ve ateşkes denemeleri yaptıklarını, ancak bunların sürekli olarak Türk devleti tarafından boşa çıkarıldığını hatırlattı. Turgut Özal döneminde başlayan diyalog girişimlerinin Özal’ın şüpheli ölümüyle sonlandığını hatırlatan Amed, “1999, 2006, 2009 ve 2013’te de benzer ateşkes kararları alındı. Ancak her defasında devletin saldırıları nedeniyle sonuç alınamadı” dedi.
Amed, PKK’nin artık misyonunu tamamladığını belirterek, “PKK’nin feshi, Kürt halkının artık başka bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. Başkan Apo’nun geliştirdiği Demokratik Konfederalizm sistemi çerçevesinde yeni bir toplumsal örgütlenme hedefleniyor” dedi.
Amed, çözüm sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için Önder Apo’nun özgürlüğü başta olmak üzere, yasal düzenlemelerin ve parlamenter sürecin devreye girmesi gerektiğini söyledi.
Silah bırakma kararının ardından atılması gereken en önemli adımın “yasal zeminin oluşturulması” olduğunu vurgulayan Amed, şu ifadeleri kullandı: “Bugüne kadar Kürtçe yayınlar ve seçmeli dersler gibi bazı adımlar atıldı, ancak bunlar yasal temele oturtulmadı. Mecliste tüm partilerin ve toplum kesimlerinin yer aldığı bir komisyon kurulmalı. Şu anda böyle bir komisyonun oluşturulması gündemde. Umuyoruz, bu süreç, geçmişteki süreçlere benzemez ve herkese kaybettirmez.”
‘SURİYE VE İRAN’DA DA ÇÖZÜM HALKLARIN ORTAK İRADESİNE SAYGIDAN GEÇER
Röportajın devamında, PKK’nin silah bırakma gibi kritik kararlarının Suriye ve İran’daki Kürtler üzerindeki etkisinin olup olmayacağı sorusunu yanıtlayan Amed, Kürt sorununun bölgesel dinamiklerden ayrı değerlendirilemeyeceğini vurguladı: “Sykes-Picot anlaşmasıyla bölgemiz ulus-devletler temelinde yapay biçimde bölündü. Bu sınırlar Kürtleri ve diğer halkları yok sayarak çizildi. Bugün yaşanan savaş ve krizler de bu dayatmacı mantığın ürünüdür.”
Çözüm süreci Türkiye’de gelişirse bu, İran ve Suriye’de de pozitif bir etki yaratacağını kaydeden Amed, ancak her parça için kendi özgünlüklerine uygun, demokratik ve kapsayıcı çözümler gerektiğini belirtti. Amed, “Suriye’de hala ‘tek devlet, tek millet, tek ordu’ anlayışı sürüyor. Dün Alevilere, bugün Dürzilere yapılanlar, yarın Kürtlere de yapılacaktır. Bu tekçi zihniyet felaket getirmekten başka bir işe yaramıyor” dedi.
İran’daki baskılara da dikkat çeken Amed, kadınların başörtüsü nedeniyle öldürüldüğü, binlerce insanın siyasi nedenlerle tutuklandığı ortamda özgürlüklerin hâlâ kazanılamadığını söyledi. Bu nedenle çözümün ancak farklılıkları tanıyan ve eşitliği esas alan bir anlayışla mümkün olacağını vurguladı.
“Türkiye’de gelişecek bir çözüm, hem İran hem de Suriye’de olumlu bir dinamizme yol açacaktır. Ama bu, her parçanın kendi içinde, herkesin kazandığı bir modelle gerçekleşmelidir.”
DEMOKRATİK ÇÖZÜM TÜM BÖLGEYE ÖRNEK OLUR
Amed, Kürt sorununun çözümünün sadece Kürtleri değil, bölgede yaşayan tüm halkları etkileyeceğine işaret etti. Ortadoğu’da Sykes-Picot’tan bu yana uygulanan ulus-devlet modelinin çöktüğünü savunan Amed, demokratik ulus anlayışının yalnızca Kürtlerin değil, Araplar, Farslar ve Türklerin de barış içinde yaşayabileceği bir zemin sunduğunu belirtti.
Amed, “Suriye’de, İran’da ya da başka bir ülkede farklılıkları bastıran tekçi anlayış iflas etti. Tek devlet, tek millet söylemi artık sadece kriz üretiyor. Herkesin kimliğiyle tanındığı, ortak bir vatanda yaşadığı yeni bir yapı kaçınılmaz” ifadelerini kullandı.
Filistin meselesine de değinen Amed, Kürt ve Filistin halklarının tarih boyunca inkar ve imha politikalarına maruz kaldığını belirtti. “Filistin halkının haklı mücadelesini destekliyoruz. Ortadoğu’nun kalıcı barışı ancak her halkın özgürce yaşadığı bir düzenle mümkün olur. Önder Apo’nun demokratik ulus modeli, Filistin için de çözüm olabilir” diye konuştu.
Küresel sermaye ve yeni sistem arayışı
Delîl Amed, küresel kapitalist sistemin artık ulus-devlet yapılarının yerini alabildiğini, ancak yerine neyin konulacağına dair hâlâ belirsizlik olduğunu söyledi. “Ulus-devletler miadını doldurdu, ama yerlerine gelen sistemin adaleti sağlaması gerekiyor. Demokratik konfederal sistem, bu boşluğu dolduracak en uygun modeldir” dedi.
ÇÖZÜM, DEMOKRATİK KONFEDERALİZM
Röportajın son bölümünde Delîl Amed, ulus-devlet modelinin artık günümüzün gerçekliğiyle bağdaşmadığını ve bölge halklarına sürekli savaş, kaos ve yıkım getirdiğini belirtti.
“Ulus-devletlerin kuruluş felsefesi artık çökmüştür. Global sermaye, ulusal sınırları aşındırırken; mevcut yapılar bu değişime ayak uyduramıyor. Bu yüzden savaşlar devam ediyor” diyen Amed, bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolunun Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik konfederalizm sistemi olduğunu söyledi. Bu modelin dini, mezhebi ya da etnik farklılıkları tehdit olarak değil, zenginlik olarak gören ve herkesin kimliğini kabul eden bir toplumsal sistem önerdiğini belirten Amed, “Çözüm; dinci, mezhepçi ve ulusalcı yönetimler yerine; herkesin kendisini ifade edebildiği, eşit haklara sahip olduğu, özgürlükçü bir sistemdir. Demokratik konfederalizm bu ihtiyaca doğrudan yanıt vermektedir” diye kaydetti.