8 Mart ve Leyla Güven

Leyla Güven öncülüğündeki Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direnişi bir çizgidir, faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset karşısında doğru devrimci duruşun ve mücadelenin çizgisidir. 8 Mart ve Newrozu kutlamanın tek doğru çizgisi budur.

Kürdistan ve dünya kadınları yeni bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor. Bu temelde erkek egemen zihniyet ve siyaseti daha derinden anlamaya ve onun yarattığı taciz, tecavüz ve katliama karşı mücadeleyi her alanda daha örgütlü bir biçimde yükseltmeye çalışıyor. Böylece kadın özgürlük devrimini geliştirmek ve özgür kadın öncülüğünde yeni bir dünya yaratmak için büyük bir cesaret ve fedakarlıkla direniyor. Biz de bu direnişin kahraman şehitlerini Sakine Cansız şahsında saygı ve minnetle anıyor, tüm kadınların 8 Mart’ını kutluyor ve özgürlük mücadelesinde başarılar diliyoruz.

Kürt kadınları bu 8 Mart’ı Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde gelişen “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistan’ı özgürleştirelim” direniş hamlesi içinde karşılıyor. Tarihi özgürlük direnişi öncüsü Leyla Güven’in açlık grevi direnişi dördüncü ayını tamamlıyor. Bu direnişe Sebahat Tuncel ve Selma Irmak gibi TC zindanlarında rehin tutulan yüzlerce özgürlük savaşçısı da katılıyor. Mart başı itibariyle zindanlarda bulunan tüm özgürlük tutsaklarının topyekûn açlık grevi direnişine başladığı da basına açıklanmış bulunuyor. Bu vesileyle büyük direnişçi Leyla Güven’i ve şahsında tüm Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direnişçilerini saygıyla selamlıyor, üstün başarı dileklerimizi ifade ediyoruz. Zaferin özgürlük için direnenlerin olacağına dair güçlü inancımızı belirtiyoruz.

Öncelikle şu gerçeği bir kez daha ifade etmekte yarar vardır. Dört ay gibi bir süre bedeni açlığa yatırmak öyle kolay bir şey değildir. Açlık grevi ve ölüm orucu insan soyunun gerçekleştirdiği en cesur ve fedakar bir direniş biçimidir. İnsan kurşunla vurulabilir, sele kapılıp boğulabilir, uçurumdan atlayıp parçalanabilir; çok açık ki, bütün bunların hepsinde canlı yaşamın sona ermesi dakikalarla ölçülen bir zaman süresidir. Deyim yerindeyse göz açıp kapamak gibi bir durumu ifade eder. Ancak dört ay gibi bir sürecin her gününün, her saatinin, her dakikasının, her saniyesinde hücre hücre erimek öyle kolay ve herkesin yapabileceği bir şey değildir. Eğer insanüstü denecek düzeyde bir irade olmazsa böyle bir direniş kesinlikle gerçekleştirilemez. Eğer gerçekten çok yüce amaçlar olmazsa, çok tarihi sorunların çözümü gerekmezse insanlarda böyle büyük ve sarsılmaz bir irade ortaya çıkmaz.

O halde Leyla Güven’i dört ay açlığa yatıran, peşinden binlerce insanı açlık grevi eylemine sürükleyen bu büyük amacı doğru anlamak gerekiyor. Böyle bir direnişle çözümü aranan tarihi sorunun önemini ve ciddiyetini iyi görmek gerekiyor. Başta kadınlar olmak üzere bütün insanlık iyi bilmeli ki, günümüz dünyasında erkek egemen zihniyet ve siyaset altında tam bir kadın soykırımı uygulanıyor. Başta Türk ve İran devletleri olmak üzere mevcut BM devletçi sistemi tarafından Kürt halkına karşı tam bir soykırım yürütülüyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan işte bu soykırımlara karşı çıktığı için, Kürt halkının ve kadınların özgürlüğünü istediğini için yirmi bir yıldır İmralı tecrit ve işkence sistemi altında tutuluyor.

Bir Kürt kadını olarak Leyla Güven, işte bu gerçeklerin bilincine derinliğine ulaşmış olduğu için İmralı’daki tecrit sistemine karşı çıkıyor. Tecridi yaratanın faşizm olduğunu, faşizmi doğuranın da Kürt halkı üzerindeki soykırım zihniyeti ve siyaseti olduğunu ve tüm bunların da kadın soykırımını gerçekleştirdiğini çok iyi görüyor. Bunun için faşizme ve soykırıma karşı çıkıyor. Bunun için Kürt halkının ve dünya kadınlarının özgürlüğünü istiyor. Bütün gericiliklerin İmralı tecrit ve işkence sisteminde düğümlendiğini çok iyi gördüğü için, bütün özgürlüklerin önünü açabilmek amacıyla İmralı tecrit ve işkence sistemine karşı çıkıyor. Hem de bunu bedenini dört aydır açlığa yatırma pahasına yapıyor. İşte buradaki hem amacı ve hem de yöntemi çok iyi anlamak gerekiyor.

Peki çok zor mudur İmralı tecrit ve işkence sistemini kırmak? Çok açık ki, hiç de zor değildir. Kaldı ki, en gerici hukuk sitemi bile tecridi ve rehin tutmayı suç sayıyor. Peki tecridin kırılmasını istemek çok şey istemek midir? Öyle olmadığı açıktır. En gerici hukuk sistemi bile yaşam hakkını güvenceye almaktadır. Özgürlük hiç kimsenin dilinden düşmeyen bir kavramdır. Dolayısıyla Leyla Güven ve arkadaşlarının çok ve gerçekleşemez şeyler istedikleri sanılmamalıdır. Bedenini ölüme yatırarak gerçekleşmesi istenen şeyler gerçekten de insan ve demokrat olmanın zorunlu halleridir. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde cezaevlerinde yakınlarıyla görüşebilmek için insanların bedenini böyle açlığa yatırmak zorunda kalması asıl utanç verici olandır. Ne var ki bu sorun Kürt sorunudur, bu sorun kadın sorunudur. Kürt ve kadın olarak var olmak ve özgürlük istemek, ne yazık ki açlık grevi düzeyinde mücadele etmeyi gerektirmektedir.

Bu çerçevede başta Leyla Güven olmak üzere tüm açlık grevi direnişçilerinin tutum ve isteklerini doğru anlamak gerekiyor. Yine Leyla Güven’in tarihi 8 Mart çağrısını doğru anlamak büyük önem taşıyor. Biz inanıyoruz ki, başta Kürt ve Türk kadınları olmak üzere tüm kadınlar doğru anlayacaklar ve Leyla Güven’in tarihi direnişini bayrak yaparak bu 8 Mart sürecinde amacını ve mücadelesini sahiplenip başarıya taşıyacaklardır. Leyla Güven ve arkadaşlarının yarattığı özgürlük umudunu sahiplenip yeşermesine yol açacaklardır. Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direniş hamlesini 8 Mart’la, 8 Mart’ı da Newroz’la birleştirerek özgürlük devrimini zafere ulaştıracaklardır.

Gerçekten de dört aydır Leyla Güven öncülüğünde gelişen Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direniş hamlesi Mart ayına girerken tüm ezilenler açısından çok güçlü mücadele ve kazanma imkan ve fırsatları ortaya çıkarmıştır. Bu gerçeğin görülerek herkes tarafından doğru ve yeterince değerlendirilmesi gerekir. En başta Kürt halkı ve özgürlük güçleri bu gerçeği iyi görmeli ve doğru değerlendirmelidir. Yine tüm kadınlar bu gerçeği görüp yeterince değerlendirmeyi bilmelidir. Türkiye işçi ve emekçileri aynı tutumu izlemelidir. Gençler ve tüm devrimci-demokratik güçler bu durumu doğru anlayıp gereğini yapmalıdır. Yoksa tarihi bir fırsatı kaçırmış olacağını herkes çok iyi bilmelidir.

Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direniş hamlesi bir turnusol kağıdı gibi herkesin yüzündeki maskeyi almış ve gerçek yüzü net olarak ortaya çıkarmıştır. Faşizme ve kültürel soykırıma karşı duruşun ve mücadelenin doğru çizgisini ortaya çıkartarak, yaşananların ne anlama geldiğini herkese göstermiştir. Faşizm karşısında en iyi devrimciyim diyenlerin gerçek oportünist ve sağcı duruşlarını gösterdiği gibi, mevcut direnişçiliğin de zafer kazanmaktan ne kadar uzak olduğunu net bir biçimde ortaya koymuştur. Burada faşizme teslim olmuş, iradesi kırılmış, boyun eğmiş küçük-burjuva zavallıları için bir şey belirtmeyi bile zaten gerekli görmüyoruz.

O halde Leyla Güven öncülüğündeki Tecridi Kıralım ve Faşizmi Yıkalım direnişi bir çizgidir, faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset karşısında doğru devrimci duruşun ve mücadelenin çizgisidir. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü ve Newrozu kutlamanın tek doğru çizgisi budur. Demek ki öncelikle herkesin bu doğru direniş çizgisinde kendisini sorgulaması ve yenilemesi gerekir. Kuşkusuz bunun sonucu da zafer çizgisinde bir 8 Mart ve Newroz kutlaması olur. Bu temelde Leyla Güven, Sebahat Tuncel, Selma Irmak ve Strasbourg Direnişçileri şahsında tüm direnişçi kadınların 8 Mart’ını bir kez daha kutluyor, başarılar diliyoruz!

Kaynak: Yeni Özgür Politika