İnsanlığın yüreğindeki çözüm

Tecrit sürdükçe ve Önderlik özgür, yaşar ve çalışır koşullara kavuşmadıkça asgari düzeyde bir çözüm imkanından bile bahsedilemez. O halde ancak faşizmin mutlak tecridini kırmakla çözümün önünün açılabileceği belirtilebilir.

Kürdistan’da dağ deyince akıllara hemen gerilla ve faşizme karşı geliştirdiği muazzam direniş geliyor. Dağla özdeşleştirilen Özgürlük Hareketinin çözüm için nasıl bir siyaset düşündüğünü soranlar son dönemlerde çoğalıyor.

Dağ yıllardır diyor ki, Önder Apo çözümün adresidir. Bu kadar sade ve açık bir cevap veriliyor. Önder Apo olmadan çözümden bahsetmek mümkün değildir. Kimileri bunu sadece manevi bir yaklaşım olarak anlamaktadır. Oysa bu aynı zamanda bir realitedir. Şöyle ki, Önder Apo 20 yıla yakın bir zamandır İmralı hapisliğindedir ve Türk hükümetleri istedikleri an onunla görüşme ve görüştürme imkanına sahiptir. Görüşmek ve görüştürmek bir yana mutlak tecrit uygulamak, savaş ve soykırım ısrarındaki mutlakiyeti göstermektedir. Savaşta ısrar edenin kim olduğunun daha açık bir kanıtı olabilir mi? Bu koşullarda bile “acaba PKK çözüm istemiyor mu?” şeklinde şüpheye düşmenin akıl ve vicdanla herhangi bir alakası olabilir mi?

Tecrit sürdükçe ve Önderlik özgür, yaşar ve çalışır koşullara kavuşmadıkça asgari düzeyde bir çözüm imkanından bile bahsedilemez. Geçen yıllarda yaşananlar bunu yeterince kanıtladı. O halde ancak faşizmin mutlak tecridini kırmakla çözümün önünün açılabileceği belirtilebilir.

Mutlak tecridi kırmak için bugün Kürdistan, Türkiye, Avrupa ve dünyanın her yerinde milyonlar ayaktadır. Sayın Leyla Güven açlık grevindedir; onun yüreği tüm insanlığın yüreğidir ve nihayetinde onunla birlikte halkımız açlık grevi eylemlerindedir. Tüm bu eylemler insanın vicdanını ayaklandırmaya yetiyor. Dağın vicdanı ise faşizme vurduğu darbedir, gerillanın eylemidir ve yaşam tarzıdır.

Gerilla eylemi faşizme karşıdır. Türkiye’yi yıkmayı değil aksine faşizmden kurtarıp demokratikleştirmeyi hedefliyor. İnsanlık adına bundan daha hayırlı ne vardır ki? Fedaice mücadele ederek faşizme son vermeye çalışmaktan daha vicdanlı ne olabilir ki?

Vicdanın diğer adı ahlaktır. Ahlak olgusu egemenlerin çarpıttıkları tanımlarla değil öncelikle vicdanla ele alınmalıdır. Bu anlamda faşizme karşı boyun eğmek vicdan yitimidir. Direnmek ise ahlaklı olmakla eş anlamdadır. Dağdan daha vicdanlı, daha ahlaklısı yok dediğimizde kimsenin alınganlık göstermesine gerek yok. Çünkü direnen herkes nerede olursa olsun aynen bir dağdır; vicdanlıdır, ahlaklıdır.

Dağı ve dağlıları çok kaba sananlar var, hatta duygusuz, vicdansız sananlar! Hayret ediyor insan. Oysa dağlılar doğayı, toplumu ve insanlığı korumayı tek yaşam felsefesi edinmiştir.

DAİŞ vahşetine karşı tüm halkları büyük bedellerle koruyan bu hareketin ve yöneticilerinin değil Erdoğan ve Bahçeli’nin terörist olduğunu tüm insanlık görmektedir. Adalet Divanının kararı ardından ABD tutumunu değiştirmeli, Avrupa Birliği de tutarlı davranmalı ve PKK’yi derhal terör listesinden çıkarmalı; faşizme ve kirli savaşlarına güç vermekten başka işe yaramayan bu haksız, vicdansız tarihi yanlışa son vermelidir. Yoksa tek başına bu karar göstermelik olmaktan öteye bir anlam taşımayacaktır. Kararın alındığı dönem akıllardadır. Şimdi de belirli yıllarla sınırlandırılması söz konusudur. Tutarlılık açısından karar tüm hükümleriyle birlikte tamamen ortadan kaldırılmalı, PKK’nin meşruluğu kabul edilmelidir. Bununla paralel olarak AKP-MHP ve bu faşizan yapıların idarecileri ise terör, savaş ve insanlık suçlarından yargılanmalıdır. Her yerde bunu gündem yapmalı ve hukuki başvurularda da bulunmalıyız.

Adalet Divanı bir kere davayı açar, mahkemeyi başlatırsa Hitler, Mussolini, Franko, Saddam ve Miloseviç’in tüm faşizan suçlarının toplamından daha büyük suçların Türkiye’deki faşist diktatörlük tarafından işlenmiş olduğu kanıtlanacak; bir dünya dosya, tanık ve kanıtlarıyla beraber mahkemeye yağacaktır. O mahkemeyi başlatacak sürecin önünü açmak için ilk adım olarak hak, hukuk, insanlık adına terör listesinde PKK’nin yer almasına son verilmeli ve PKK karşıtı tüm kararlar kaldırılmalıdır. Demokrat olmanın ölçütü ve gereği budur.

Öte yandan AİHM tutuklu HDP eski Eşbaşkanı hakkında karar alıyor ama başta diğer tutuklu eski Eşbaşkan sayın Figen Yüksekdağ olmak üzere diğer tutuklu milletvekilleri ve siyasiler hakkında tek bir açıklamada bulunmuyor. Bu da tutarlı bir yaklaşım olmadığı gibi çözüme de hizmet etmiyor. Oysa hepsi aynı konumdadır ve AİHM’in Demirtaş kararı hepsi için emsaldir; karar bu şekilde hepsini kapsarsa Erdoğan da öyle kolayca, arsızca ve diktatörce kararı tanımadığını söyleyemez.

Tekrar çözüm konusuna dönersek bunun vicdanla bağlantısı açıktır ve çözüm istemeyenler kesinlikle vicdansızdır, ahlaksızdır ve insanlıktan nasiplerini almamışlardır.

Dağın vicdanı zerrece bir imkan varsa sonuna dek demokratik çözümden yanadır. Sorgulayanlar doğru sorgulasın. Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle cevaplayın: Zerrece bir demokratik çözüm imkânı var mı? “Yok ama yaratın” diyenler de bilmeli ki, gerilla bunu söyleyenlerin de haklı taleplerini gerçekleştirmenin, demokratik çözümün önünü açmanın mücadelesini veriyor. Faşizmi yıkmadan bu nasıl mümkün olabilir ki?

Faşizmi yıkma mücadelesi tecridi kırma, Kürdistan’ı özgürleştirme ve Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesidir. Şimdi Kürt halkı başta olmak üzere halklarımızın verdiği ortak mücadelenin böyle bir anlamı vardır. Her şey birbiriyle bağlantılıdır. Ne tecride karşı mücadele ne Kürdistan’ı özgürleştirme ne de Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesi birbirinden kopuktur. Bu anlamda açlık grevleri Türkiye illerine de yayılmalıdır.

Demokrasiden ve demokratik çözümden yana olduğunu iddia eden örgüt ve partilerin en azından Leyla Güven’le dayanışma içinde olan açlık grevi eylemcileri kadar bir duyarlılık göstermeleri, onların yanında olmaları gerekmez mi?

HDP hiç zaman kaybetmeden en vicdanlı şekilde Leyla Güven’i ve tüm açlık grevi direnişlerini sahiplendi. CHP neden açlık grevleri karşısında sessiz kalıyor? Açlık grevleri aynı zamanda vicdan çağrısıdır. CHP bu çağrıya kulağını kapayacak mı? Yine özellikle bir başka vicdan çağrısı da geçtiğimiz günlerde tarihi önemdeki Kürt Dili çalışmasını gerçekleştiren tüm değerli katılımcılaradır. Kürt Dili için bir araya gelen bileşenlerin açlık grevlerinde de bir arada olmaları ulusal birlik adına eyleme geçmenin en anlamlı örneğini teşkil edecektir. Aydınlar ve sanatçıların destekleri ise vicdanların güvencesi olacaktır.

Değerli halk vekilimiz sayın Leyla Güven tüm sağlık sorunlarına rağmen açlık grevi eylemine öncülük yapmış ve demokratik çözüm için büyük bir vicdan çağrısında bulunmuştur. Onun bu onurlu duruşuna ve dağlı yüreğimize dokunup vicdan çağlayanını coşturan tüm açlık grevi direnişçilerine selam olsun! Eylemlerinin vicdanları ayaklandıracağına ve çözümün önünü açacağına olan büyük inançla, yürekten başarılar!

Kaynak: Yeni Özgür Politika