Şehit Helmet gerçeğini doğru anlamak

Yazar Selahattin Erdem’in Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan makalesi…

Güney Kürdistan’ın büyük devrimcisi, özgürlük ve demokrasi savaşçısı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sadık bir öğrencisi, PKK Merkez Komitesi ve KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Helmet (Diyar Xerîb), TC devleti ve ajanlarının Kandil’e düzenlediği bir hava saldırısında alçakça katledildi. Besbelli ki söz konusu saldırı son derece bilinçli ve planlı düzenlenen bir saldırıydı. Yani Diyar Xerîb, katiller tarafından bizzat seçilmiş ve hedef alınmıştı.

Son bir hafta boyunca başta Süleymaniye olmak üzere Kürdistan’ın dört bir yanında ve yurtdışında halk Diyar Xerîb’i andı. Taziyeler kurdu, yürüyüşler yaptı, açıklamalarda bulundu. Bütün bunlar hala da artarak devam ediyor. Diyar Xerîb’i anma etkinlikleri giderek artacağa ve büyüyeceğe benziyor. Diyar Xerîb’in katledilmesi Güney Kürdistan’da sanki bardağı taşıran son damla gibi. Halkın TC işgal ve katliamlarına karşı çıkışının bu temelde zirve yapacağı anlaşılıyor. Biz de bütün bunlar temelinde, öncelikle büyük devrimci ve özgürlük savaşçısı Helmet’i saygıyla anıyoruz. Taşıdığı özgürlük bayrağının Kürt gençlerinin ve halkının ellerinde daha yükseklerde taşındığını görüyoruz. Bu devrimci kişiliğin böyle bir mücadele içinde sürekli yaşayacağını belirtiyoruz.

Besbelli ki öncelikle Helmet kişiliğini doğru tanımak ve anlamak gerekiyor. Karşımızda Güney Kürdistan toplumsallığı içinde doğmuş olan, çocuk yaşta Saddam faşizminin Enfal saldırılarına maruz kalan, özgürlük fikirlerini üniversite yıllarında edinen, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlük çizgisini bilerek ve seçerek benimseyen ve bu temelde 25 yıldır dört parça Kürdistan’ın özgürlüğü ve demokratikleşmesi için mücadele eden bir kişilik var. Herhalde Önder Abdullah Öcalan’a böyle seçerek katılmasında ulusal birlik ve bütünlük, demokrasi ve TC işgaline karşıtlık belirleyici rol oynuyor. Yani Helmet kişiliği her türlü diktatörlüğü, işbirlikçiliği, pasifizmi ve boyun eğmeyi reddediyor. Kendi özelliğini TC işgaline karşı durmada ve halk demokrasisini istemede buluyor. Bu nedenle de faşist-soykırımcı TC devletinin Kürdistan’ın Başûr ve Rojava parçalarını da işgal etme hayalleri kurup hesapları yaptığı ve bu temelde Bradost’tan başlayarak işgal saldırılarını geliştirdiği bir süreçte Helmet kişiliğinin vahşice katledilmesi bir tesadüf olmuyor. Belli ki işgalci güçler, öncelikle işgale en çok karşı olan kişiliği seçiyor ve hedefliyor.

Bu bakımdan, her şeyden önce Helmet kişiliğinde dile gelen ve temsil edilen yurtseverliği, halkçılığı, özgürlükçülüğü, demokrasiyi, mütevaziliği, cesaret ve fedakârlığı görmek ve bunları doğru anlamak gerekiyor. Dikkat edilirse, faşist-soykırımcı saldırganlık arttıkça geri çekilen değil, tersine öne çıkan, daha çok görev ve sorumluluk üslenen ve daha cesur ve fedakârca mücadeleye yönelen bir duruş ve kişilik söz konusudur. Bu duruma hakikati görme ve ona fedai çizgisinde sahip çıkma tutumu da diyebiliriz. İşte bu tutum ve duruş, gerçek öncü devrimcilik ve yurtseverlik açısından bir örnek ve ölçüdür. O halde Helmet gerçeğini doğru anlamak ve sahiplenmek, ancak bu ölçüleri edinip uygulamakla mümkün olur.

Olaya TC devletinin işgalci saldırıları açısından bakıldığında ise söz konusu devletin adım adım böyle bir şeye sürüklendiği açıkça görülmektedir. Zaten ideolojik ve stratejik açıdan TC gerçeğinde böyle bir yapılanma vardır. Kürt düşmanlığı ve soykırımcılığı hiçbir yerde özgür Kürt varlığına müsaade etmeme tutumunu geliştirirken, devlet kuruluşundaki Misak-ı Milli çizgisi de Başûr ve Rojava Kürdistan’ı ele geçirmeyi öngörmektedir. Günümüzde Üçüncü Dünya Savaşı kapsamında süren küresel ve bölgesel çatışma da artık TC devletinin böyle hareket etmesini istemektedir. Yani TC devleti daha çok savaşın içine çekilmeye ve bu savaş çerçevesinde ona yeni bir ayar verilmeye çalışılmaktadır. Kısaca kendisi değişemeyeni başkaları değiştirir kuralı işlemektedir. Besbelli ki Türkiye ortamı kendi iç dinamikleriyle sürecin istediği zihniyet ve siyaset değişimini yapamamaktadır. Bu konuda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ön açıcı çabaları reddedilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye içinde etkili bir demokratikleşme gerçekleşmedikçe TC daha çok bölgesel savaşın içine çekilecek, daha fazla Kürt düşmanı ve katliamcı hale getirilecektir.

İşte bu duruma karşı çıkacak bir irade Türkiye içinde gelişmediği gibi, ne yazık PKK dışında Kürdistan’da da gelişmemektedir. Yani Kürdistan duruşu da bu tehlikeli ve herkes için felâkete yol açacak işgalciliğe karşı çıkacak bir konumu yeterince arz etmemektedir. Basit ve ucuz iktidar çıkarları çerçevesinde Erdoğan ve Bahçeli kişiliklerinin bu oyunun piyonları olarak kullanılması gibi, KDP ve YNK yönetimleri de çok basit güncel çıkarlar karşılığında kullanılmaktadır. Yani ya görülmeyerek ya da çok kötü bir biçimde halkın geleceği bugünün basit çıkarlarına feda edilmektedir. İşte Helmet kişiliğini bir de Ortadoğu’da ve Kürdistan’da yaşanan yeni paylaşım savaşı çerçevesinde ele alıp değerlendirmek ve doğru anlamaya çalışmak önem taşımaktadır. Belli ki Kürt halkı kurbanlar vermeye devam edecektir.

Büyük devrimci Helmet kişiliğinin katledilmesi olayına biraz daha somut bakarsak, her nedense en çok konuşması ve hesap vermesi gerekenler adeta süt dökmüş kedi gibi susmaktadırlar. Bu konuda Tayyip Erdoğan yönetimi gerçekten de açık sözlüdür. Katliamı kendilerinin gerçekleştirdiğini ve bunu ordu-MİT işbirliği temelinde yaptıklarını açıklayıp itiraf etmişlerdir. Tabi bu açıklama da başka bazı güçleri sorumlu ve suçlu konuma getirmiştir. Çünkü işin içine MİT’in girmesi, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile KDP ve YNK Yönetimlerini doğrudan olayın sorumlusu yapmaktadır. Öyle ya, TC MİT’i Güney Kürdistan’da resmi bir güç olarak bulunmakta ve söz konusu güçlerin bilgisi ve ortaklığı temelinde hareket etmektedir. O halde MİT’in Diyar Xerîb cinayetini planlayıp gerçekleştirmiş olmasından da Güney Kürdistan Bölge Yönetiminin, ayrıca KDP ve YNK Yönetimlerinin en azından bilgisi ve onayı vardır. Ayrıca söz konusu cinayet için MİT’e destek vermiş olma ihtimalleri de izaha muhtaçtır. Çünkü bu güçlerin, en azından bu güçler adına veya bu güçler içinde bazılarının MİT’e desteği olmadan MİT’in Diyar Xerîb cinayetini örgütleyip gerçekleştirmesi mümkün değildir.

O halde Güney Kürdistan Bölge Yönetimi ile KDP ve YNK Yönetimlerinin izah etmesi gereken çok önemli hususlar ortada vardır. Kuşkusuz bilinçli ve planlı bir cinayet işlenmiş, Güney Kürdistan’ın özgürlüğüne, birliğine ve demokratik geleceğine saldırı yapılmıştır. Diyar Xerîb katliamını Güney Kürdistan açısından böyle değerlendirmek gerekir. Demek ki olay büyük ve durum ciddidir. Dolayısıyla sorumluluk altında olan Güney Kürdistan Bölge Yönetimi ile KDP ve YNK Yönetimlerinin kendi durumlarını Kürt ve dünya kamuoyuna izah ve ifade etmesi gerekir.

Oysa söz konusu güçler, böyle bir açıklayıcı tutum yerine susmaktadır. Mevcut yönetimlerin hiçbirinden, bu satırlar yazılana kadar herhangi bir resmî açıklama yapılmamıştır. Yönetim içinden bazı bireylerin dil ucuyla söyledikleri elbette bir yönetim açıklaması anlamına gelmez ve onun yerini tutmaz. Susmak ise bir tür suçu kabullenmeyi ifade eder. Kısaca Kürt ve dünya kamuoyu Güney Kürdistan Bölge Yönetiminden ve KDP-YNK Yönetimlerinden Diyar Xerîb’in katledilmesi üzerine resmi ve doyurucu açıklama beklemektedir. Belli ki bunu yapmazlarsa, o zaman doğal olarak töhmet altında kalırlar. Bu da en başta kendileri açısından iyi olmaz.

Bu temelde büyük devrimci Diyar Xerîb’i bir kez daha saygı ile anıyor, Kürt halkının ve dostlarının özgürlük mücadelesini büyüterek anısını yaşatacağına inanıyoruz.