Bêrîtanlaşmak

Kadın özgürlük çizgisi ve kadın kurtuluş ideolojisi her şeyden fazla Şehit Bêritan direnişinin izlerini taşır. Denebilir ki bu yönlü gelişmelerin ilham kaynağı olmuştur...

‘Şehit Bêrîtan’ olarak tanınan Kürt kadın gerilla komutanı Gülnaz Karataş’ın Xakurkê’de 25 Ekim 1992’deki şehadeti üzerinden tam 28 yıl geçti. Bu 28 yıl boyunca Kürdistan özgürlük mücadelesinde gerçek anlamda bir Bêritan rüzgârı esti. Bêritan adına onlarca direniş ve özgürlük türküsü yapıldı. Binlerce yeni doğan Kürt kızına Bêritan adı verildi. Gerilla saflarında yüzlerce Bêritan isimli savaşçı ve komutan yer aldı. En az yüze yakın Bêritan, faşist-sömürgeci TC’ye ve işbirlikçilerine karşı özgürlük savaşı içerisinde şehit düştü. Şehit Bêritan direnişi, Kürt kadın savaşçılığının gerilla ordulaşması sürecini başlattı.

Gülnaz Karataş, Xakurkê’de iki yıllık bir gerillacı ve kadın gerilla komutanıydı. Rubarok karakol eylemi ardından gelişen ve Kürt özgürlük savaşı tarihine ‘Güney Savaşı’ olarak geçen 1992 Ekim-Kasım savaşına Xakurkê cephesinde katıldı. Türk ordusuna ve onunla ittifak eden KDP-YNK güçlerine karşı son mermisine kadar savaştı. İhanet içinde olan işbirlikçi güçler tarafından, daha sonra kendi adıyla anılan tepede dört bir yandan kuşatıldı. Sürekli yapılan ‘Teslim ol’ çağrılarına önce mermi ve bombalarla karşılık verdi. Bunlar tükenince taş atarak savaştı. Kuşatma daralınca silahını ve kayda değer eşyalarını tahrip etti. En son olarak da düşmana teslim olmayı reddedip “Bijî Serok Apo” diyerek kendini uçurumdan attı ve şehit düştü. Bu tutum, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından “Özgürlük direnişinin çizgisi” olarak tanımlandı.

Ekim-Kasım 1992 Güney Savaşı, ABD Yönetiminin NATO çerçevesinde oluşturduğu “Çekiş Güç Operasyonu” adlı stratejik plan temelinde gerçekleşti. Bu çerçevede ABD Yönetimi, TC ile yeni oluşturulan Güney Kürdistan Bölge Yönetimini PKK’ye karşı siyasi ve askeri ittifak içine çekerek böyle bir gerici saldırıyı geliştirdi. Bu saldırı, aslında Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ve ‘Körfez Savaşı’ ile başlayan Üçüncü Dünya Savaşının Kürdistan cephesine yayılması oluyordu. Bu temelde PKK’nin Güney Kürdistan’a girişi engellenmek ve Kürdistan Özgürlük Hareketi Güney’den kuşatılmak isteniyordu. Daha sonra ‘Uluslararası komplo’ olarak tanımlanan ABD saldırısı esas olarak 1992’den itibaren başlatılıyordu.

Bu tanımlamalar ardından esas sorumuz şudur: Peki bu 28 yıl içerisinde en genel planda neler oldu? Kuşkusuz bu soruya birçok açıdan yaklaşılıp çok yönlü cevaplar verilebilir. Biz burada bunların sadece üçü üzerinde duracağız. Elbette en önce de Kürdistan Özgürlük Hareketini ezmek ve tasfiye etmek isteyen küresel saldırının durumuna bakacağız.

Çok açkı ki, PKK’ye karşı 1991-92’de oluşan ABD-TC-KDP ittifakı ilk saldırısını Ekim-Kasım 1992’deki Güney Savaşı ile geliştirdiği gibi, söz konusu saldırılarını daha sonra da sürdürdü. 1993-98 yoğun ve kesintisiz savaşı tamamen bu kapsamdaydı. 9 Ekim 1998 tarihinde başlatılan ‘Uluslararası komplo’ da tamamen bu kapsamda geliştirildi. Bu çerçevede, geçen 22 yıllık süre içerisinde Önder Apo’nun imhasıyla PKK’yi tasfiye edebilmek ve PKK’nin tasfiyesi ile de Kürt soykırımını sonuca götürmek için söz konusu saldırı çok çeşitli yöntemlerle sürdürüldü.

Dikkat edilirse, Kürdistan’ın Bakur, Başur ve Rojava parçalarında bugün de sürdürülen imha ve tasfiye saldırısı aynı kapsamdadır. Üç parçada birden yürütülen saldırı Önder Abdullah Öcalan’ı ve PKK’yi etkisiz kılmayı ve tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Söz konusu saldırıyı yürüten ittifak yine esas olarak ABD-TC-KDP ittifakıdır. Dolayısıyla bir bakıma geçen 28 yıl içerisinde değişen ciddi bir şey olmamıştır. 28 yıl önce PKK kuşatılmak ve Bakur’da tasfiye edilmek istenirken, belli ki bu başarılamamış ve dolayısıyla şimdi üç parçada birden Önder Apo ve PKK’ye karşı imha ve tasfiye saldırısı yürütülmek zorunda kalınmıştır. Belki bu biçimde PKK’nin Güney Kürdistan’a girişi geciktirilmiştir, ancak PKK’nin tam olarak kuşatılması ve ezilmesi başarılamamıştır.

Üzerinde duracağımız diğer boyut, kuşkusuz Kürt halk direnişinin durumudur. Dikkat edilirse, 28 yıl önce başlayan ulusal diriliş devrimi yayılarak Kürt demokratik uluslaşmasını ortaya çıkartacak düzeye ulaşmıştır. Sadece Kuzey Kürdistan’da ve Xakurkê-Haftanin hattında yoğunlaşmış olan gerilla gücü, geçen 28 yıl içerisinde dört parça Kürdistan’a yayılmış ve Rojava’da 19 Temmuz Devrimini başaracak düzeye ulaşmıştır. 28 yıl önce yeni şekillenmekte olan Kürt demokratik siyaseti, bu süre içerisinde çok yoğun bir direniş temelinde kendini örnek bir siyasi duruş haline getirmeyi başarmıştır.

Kısaca bu 28 yılın Kürtler açısından kazanımı çoktur ve de tarihidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlük bilinci, başta Kürt kadınları ve gençleri olmak üzere toplumun ezici çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Özgürlük mücadelesi dört parça Kürdistan’a yayılmış, Rojava ve Şengal gibi çok güçlü devrim adımları ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz Güney Kürdistan’da yaşananlar da olumlu ve olumsuz yönleriyle tarihi bir birikim oluşturmaktadır. Sonuçta Kürt sorununun siyasi çözümü gerçekleşmemiş ve tüm parçalarda Kürtler özgürlüğüne kavuşmamıştır. Ancak bu 28 yılda yaşanan gelişmeler hem Kürtlerin özgürleşme umudunu güçlendirmiş ve hem de Kürt özgürlük mücadelesini dünyada ilham alınan örnek haline getirmiştir.

Üzerinde durmak istediğimiz son boyut, kadın özgürlük devrimine ve öz savunmasına ilişkindir. Denebilir ki Şehit Bêritan gerçeği en çok da bu alanda rol oynamış ve hiç kimsenin aklından bile geçiremeyeceği tarihi gelişmelere yol açmıştır. Şehit Bêritan çizgisi bir özgürlük devrimi ve kadın gerilla ordusu ortaya çıkarmıştır. Bu gelişme de Kürdistan sınırlarını aşarak tüm dünya kadınlarını etkiler düzeye ulaşmıştır.

Öncelikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dehasının ürünü olan kadın özgürlük çizgisi ve kadın kurtuluş ideolojisi her şeyden fazla Şehit Bêritan direnişinin izlerini taşır. Denebilir ki bu yönlü gelişmelerin ilham kaynağı olmuştur. Bêritan direnişçiliği yayıldıkça müthiş bir kadın özgürlük bilinçlenmesi ve eylemini ortaya çıkarmıştır. İki kişi olarak bir araya gelemeyen Kürt kadını, özgürlük devrimine öncülük eden bir örgütlenmeyi ve serihildanı var eden güç haline gelmiştir. Bugün bu temelde yaşanan coşku, heyecan, bilinç ve eylem ortadadır. ABD-TC-KDP ittifakının faşist-soykırımcı saldırılarına karşı yenilmeyen direniş, özgürlük bilinci edinen ve örgütlenen Kürt kadınının eseri olmaktadır.

Kuşkusuz Şehit Bêritan gerçeğinin kadın üzerindeki en büyük etkisi, kendi öz gücüne güven kadar, onu öz savunmaya çekme yönünde de ortaya çıkmaktadır. Faşist-soykırımcı saldırganlık arttıkça, tüm toplum gibi ve onlardan daha fazla olarak kadınlar öz savunma ve direniş gerçeği üzerinde durmaktadır. Çünkü erkek egemen faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı ancak bu temelde var ve özgür olunabileceğini anlamaktadırlar. Böyle bir bilinç ve istek gün geçtikçe artmaktadır. Fakat bunda daha gerçekçi ve cesur olmaya, öz savunma gerçeğini Şehit Beritanca ele alarak silahlı direnişe kadar vardırmaya ihtiyaç vardır. Çünkü erkek egemen zihniyet ve siyaset iktidar ve devlet haline gelmiştir ve onların temelinde de silahlı güç vardır.

Dikkat edilirse, şehadetinin 28. yıldönümünde Şehit Bêritan gerçeği her zamankinden çok daha canlı ve günceldir. Çünkü 28 yıl önce Gülnaz Karataş’ı katleden ittifak, bugün de aynı saldırılarını Bakur’da, Başur’da, Rojava’da, Şengal’de sürdürmektedir. O halde, 28 yıl önce zaferin yolunu gösteren Bêritan direniş çizgisi bugün için de geçerlidir ve zaferin yaratıcısıdır. Dolayısıyla ABD-TC-KDP ittifakının komplocu saldırganlığına karşı gelişen ‘Tecride, İşgale, Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ hamlesinin direniş çizgisi de zafer kazanan Şehit Bêritan çizgisidir. O halde tüm kadınların da toplumun da her zamankinden fazla Beritanlaşması gereklidir. Bu temelde direniş sembolü Şehit Bêritan’ı şehadetinin 28. Yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA