Demokratik devrim için küresel direniş

İşgalci saldırılar ağır katliamlar yapmakta, acı vermekte ve hepimizi zorlamaktadır. Ancak buna karşı verilen direnişin ortaya çıkardığı gelişme ve gerçekler, tüm bunlara katlanmaya değer olduğunu da açık bir biçimde göstermektedir.

1 Kasım 2014’te ilan edilen ‘Dünya Kobanê Günü’nün beşinci yıldönümü başta Kobanê, Bochum ve Roma olmak üzere çok sayıda kentte on binlerin katılımı ile coşku içinde kutlandı. İnsanlık faşist-soykırımcı DAİŞ gerçeği karşısında verilen büyük direnişi ve kazanılan küresel zaferi kutladı. Faşist AKP-MHP yönetimindeki TC Devletinin Rojava Kürdistan’a yönelik işgal saldırılarını kınayarak, Bağdadi’nin akıl hocaları Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğüne karşı yürütülen tarihi direnişi selamladı. Kürdistan’dan yükselen bu direnişin bir insanlık direnişi, küresel özgürlük ve demokratik devrim direnişi olduğunu ilan etti.

Ardından ‘2 Kasım Dünya Rojava Günü’ eylemleri geldi. AKP-MHP faşizminde somutlaşan küresel gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltmek ve ortaklaştırmak için, dünyanın demokratik güçleri bu yıl 2 Kasım’ı ‘Rojava Özgürlük Devrimini Savunmak Üzere Küresel Direniş Günü’ olarak ilan etti. Bu temelde yeni ve yaşanılabilir bir dünyanın var ve mümkün olduğunu tüm egemenlere ve umutsuzlara göstermek istedi. Gerçekten de 2 Kasım 2019 tarihi yeni bir milat, iktidar ve devlet sistemi altında yok oluşa giden toplumsallığın, özgürlük ve demokrasi çizgisinde yeniden var oluşunun başlangıcı oldu. Bu durum Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu düşüncelerin gerçekleşebilir olduğunu gösterdiği gibi, Kürt varlık ve özgürlük mücadelesinin dünyayı etkileme ve değiştirme gücünü de gösterdi.

‘2 Kasım Dünya Rojava Günü’ çerçevesinde yaşanan direniş eylemleri, gerçekten de dünya genelinde ve insanlık için yeni bir süreci, demokratik devrim için küresel direniş sürecini başlattı. Çeşitli ülkelerdeki gerici baskı ve katliamlara karşı gelişen devrimci direnişleri destekleme eylemleri tarihin çeşitli dönemlerinde ileri düzeylerde yaşanmıştı, ancak böylesi şimdiye kadar görülmemişti. Beş kıtada ve belki de beş yüzden fazla kentte milyonlarca insan aynı anda meydanlara çıktı ve hep bir ağızdan ‘Katil Erdoğan’ ve ‘Yaşasın Rojava Direnişi’ sloganlarını attı. Yani aynı duygu ve düşünce içinde oldu ve aynı eylemde bulundu.

Minbic’ten Derik’e kadar Rojava Kürdistan’ın ve Kuzey ve Doğu Suriye’nin bütün kentlerinde, Süleymaniye’den Şengal’e kadar Başurê Kürdistan’ın birçok kentinde, Kürdistan’ın Bakur ve Rojhilat parçalarında, Avrupa’nın bütün ülkelerinin bütün kentlerinde, Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da, Amerika ve Avustralya’daki yüzlerce kent merkezinde yedi milyar insanlığın temsilcisi ve öncüsü olan en az yedi milyon insan tarihin en coşkulu eylemini yaptı. Dillerde ‘Bijî Serok Apo’ ve ‘Bijî Berxwedana Rojava’ sözleri vardı ve gönülden TC işgaline karşı gelişen Kuzey-Doğu Suriye direnişi destekleniyordu; ancak gerçekte olan iktidar ve devlet sisteminin ve kapitalist modernite düzeninin baskı, sömürü ve despotizmine karşı yeni demokratik dünya arayışıydı. Rojava kıvılcımı öncülüğündeki Kürdistan özgürlük devrimi insanlığı böyle bir arayış ve yürüyüşte yeniden umutlandırmış ve ayağa kaldırmıştı. Sözde Rojava direnişi destekleniyor, ama gerçekte yeni demokratik dünya yürüyüşü gerçekleştiriliyordu.

Devrim denen tılsımlı yürüyüşün küresel boyutu tarihin her döneminde öngörülmüştür. Hıristiyanlık da Müslümanlık da hep küreselleşmek istemiştir. Her doğan yeni özgürlük akımı kendini küreselleştirdiği oranda muzaffer ve kalıcı olabileceğini öngörmüştür. Sosyalist ütopyanın da özünde dünya devrimi vardır. Bizim kuşak Vietnam ve Küba’da gelişen muzaffer gerilla savaşının ateşi içinde pişmiştir. Dillerden “Ho Ho Ho Şhi Minh/ Bir iki üç/ Daha Fazla Vietnam/ Ernesto’ya Bin Selam!” sözleri hiç düşmemiştir. Kuşkusuz tarihte insanlığın doğrudan desteğini alan en büyük mücadele Japon, Fransız ve ABD işgalciliğini yenen Vietnam Ulusal Kurtuluş Devrimi olmuştur. Ancak Kürdistan Özgürlük Devriminin yarattığı 2 Kasım 2019 küresel insanlık direnişi Vietnam Devrimi etrafında oluşan destek eylemliliğini kat kat aşmıştır.

Başta Önder Apo olmak üzere bugünkü gelişmeleri yaratan Kürdistan Devrimcilerinin ortaya çıkmasındaki bilinç, cesaret ve fedakârlığın temel kaynaklarından biri de muzaffer Vietnam Direnişi olmuştur. Vietnam devrimi Kürtlere, doğru bir önderlik ve çizgi altında her türlü düşmana karşı her zaman direnilebileceğini ve kazanılabileceğini öğretmiştir. Diyarbakır zindan direnişi önderlerinden Mehmet Hayri Durmuş, “Kürdistan Vietnamlaşıyor, bu insan çığlıklarını unutmayın” derken, Saygon zindanlarındaki tarihi direnişi işaret etmiştir. 15 Ağustos 1984 gerilla atılımı Kürdistan dağını Vietnam’ın muzaffer gerillası ile donatma temelinde gerçekleşmiştir. Kürdistan devriminin oturduğu kadın özgürlük çizgisi ve faşist-soykırımcı DAİŞ saldırganlığı karşısında yürütülen muzaffer direniş ise Kürt halkını ve Kürdistan özgürlük mücadelesini tüm dünyaya tanıttığı gibi, Vietnam devrimini de aşan bir küresel destek eylemini ve dahası Vietnam devriminin başaramadığı bir küresel demokratik devrim gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Bu noktada birkaç hususa daha değinmek öğretici olabilir. Beş yıl önceki 1 Kasım Dünya Kobanê Günü insanlık düşmanı DAİŞ saldırganlığına karşı bir ortak ruh ve direniş oluyordu ki, DAİŞ faşizmi zaten Ortadoğu halklarını olduğu kadar Avrupa ve Amerika’yı da tehdit ediyordu. Ayrıca biraz iki yüzlü bir tarzda olsa da ABD ve Avrupa devletleri de DAİŞ’e karşı mücadele ediyor görünüyordu. Dolayısıyla Kürt direnişinin DAİŞ karşısında küresel bir destek bulmasının imkânları biraz fazlaydı. Yani biraz da herkes kendini tehdit eden bir terör gücüne karşı ortak mücadelede birleşti ve esas olarak kendisi için mücadele etti.

Şimdi 2 Kasım Dünya Rojava Günü etkinlikleri görünüşte de olsa biraz farklıdır. Yüzeysel bir bakışla TC Devleti hiç kimseyi tehdit etmemektedir. Dahası ABD ve Rusya gibi küresel siyaset yürüten devletler işgalci TC ile açıktan anlaşma yapmış durumdadır. Hatta BM ve NATO gibi güçler bile TC işgaline onay çıkartır bir konumda bulunmaktadır. İşte böyle bir ortamda Kürt özgürlük direnişinin beş yıl öncekini de kat kat aşan bir küresel insanlık direnişini TC işgaline karşı Rojava etrafında ortaya çıkarmış olması çok büyük bir başarı olduğu gibi, aynı zamanda tarihsel bir gerçeğin de açığa çıkartılıp insanlığın aydınlatılması olmaktadır. Bu durum, faşist-soykırımcı DAİŞ zihniyeti ile AKP-MHP zihniyeti arasında bir farkın olmadığını, dahası DAİŞ zihniyetini ve siyasetini yaratanın da faşist-soykırımcı TC Devleti olduğunu göstermektedir. ABD ve Rusya Federasyonu gibi devletlerin TC’ye açık desteğine rağmen böyle bir eylemliliği ortaya çıkarması, bugün olanın ideolojik özünü daha da belirgin kılmaktadır.

2 Kasım Dünya Rojava Günü eylemliliği bize açıkça şunu göstermiştir: Kürdistan parçalı ve Kürtler soykırım altındayken dünyanın hiçbir yerinde özgürlük ve demokrasi olamaz. Bu durum aynı kadın özgürlüğü sorunu gibidir. Nasıl ki toplumsal özgürlük düzeyi kadın özgürlük düzeyine bağlı ise dünya çapında insanlığın özgür ve demokratik olma düzeyi de Kürtlerin ve benzer halkların var ve özgür olmasına bağlıdır. Faşist-soykırımcı TC’nin işgaline karşı Kürt halkının ve Kuzey-Doğu Suriye halklarının kahramanca direnişi tüm insanlığa bu gerçeği göstermiş ve de öğretmiştir. Bu temelde yine herkes kendisi için, birlikte demokratik bir dünya yaratmak için mücadele etmiştir.

Çok açık ki, bundan daha güzel hiçbir şey olamaz. Evet işgalci saldırılar ağır katliamlar yapmakta, acı vermekte ve hepimizi zorlamaktadır. Ancak buna karşı verilen direnişin ortaya çıkardığı gelişme ve gerçekler, tüm bunlara katlanmaya değer olduğunu da açık bir biçimde göstermektedir. Beş kıtada, beş yüz yerde birden en az beş milyon insan aynı anda sokağa çıkmakta ve hep bir ağızdan “Bijî Serok Apo” ve “Bijî Berxwedana Kurdistan” diye haykırmaktadır. Halklar sokağa çıkıp kendi demokrasisini Kürdistan’ın özgürlüğünde görmektedir. Kadınlar sokağa çıkıp kendi özgürlüğü ile Kürdistan’ın özgürlüğünü birleştirmektedir. Kürt halkının özgürlük direnişi tüm halklara ve kadınlara umut ve cesaret vermektedir. Bundan daha güzel bir şey ve daha büyük bir devrim olabilir mi?

Kaynak: Yeni Özgür Politika