Dünya Kobanê Günü ve Bakur gençliği

Bakurê Kurdistan’da gençliğe büyük saldırı var; özel savaş her yönden yöneliyor, ancak çok cılız karşı koyuşlar var. Sınır tellerini yıkarak Bakur’dan Rojava’ya akan gençlik, bugün ne yapıyor?

Dünya Kobanê Günü ve Dünya Rojava Günü, tüm dünyada büyük etkinlikler yapıldı. Kürt halkının özgürlüğü savunuldu, Türk devletinin işgalciliği ve soykırımcılığı kınandı.

Kürdistan ve onlarca ülkede, Kobanê direnişi büyük bir vefa duygusuyla anıldı. Neden vefa? Çünkü Kobanê’de direnen herkes, tüm dünyanın başına bela olan DAİŞ’e en büyük darbeyi vurdu. Katlederek ilerleyen, ‘Irak Şam İslam Devleti’ kurmak için ne hikmetse Kürtlere/Kürdistan’a saldıran ve Kobanê’de bayram namaz kılmayı planlayan DAİŞ’in tüm emelleri, Kobanê’de yerle yeksan oldu. DAİŞ, en büyük hezimetini Kobanê’de yaşadı. O günden sonra sık sık “DAİŞ’in en büyük hatası, Kürtlere bulaşmak oldu” sözü söylendi. Elbette DAİŞ’in en büyük hatasıydı. Kürtlere, hele hele Öcalan’ın yıllarca emek verdiği, eğittiği Rojavayê Kurdistan’a saldırarak onları köleleştireceğini düşünerek büyük yanıldı.

Kobanê direnişinin, Kobanê zaferi haline gelmesinde Kürdistan’ın tüm parçalarının, Türkiyeli devrimci özgürlükçülerin, tüm dünya halklarının emeği var. Ancak en fazla aklımızda kalan, sınır tellerine sel olup akan ve tel örgüleri yerle bir ederek Rojava’ya geçen ve yüzlercesi o topraklarda can veren Bakurê Kurdistan gençliğinin emeği var. Yüzlercesi Kobanê direnişinde can verdi. Suruç, Kobanê direninin en canlı tanığı, en büyük emek veren merkezi olarak Kürdistan özgürlük tarihinde büyük rol oynadı. ‘Kobanê ruhu’ diye tanımlanıyor 6-8 Ekim direnişleri. Çünkü Kobanê’nin özgürlüğü için ortaya çıkan özgürlük ve direniş ruhu öyle bir eyleme geçti ki, sınırları tanımadı, engel olarak görmedi.

Bakurê Kurdistan gençliği, özgürlük arayışının büyük örgütleyici gücünü kendinde gördü, bu gücü harekete geçirdi. Sadece kendi örgütlülüğü için değil, tüm Kürdistan parçalarının özgürlüğü için mücadele maratonuna katıldı.

O sınır tellerini yıkarak özgürlük seli olup Bakur’dan Rojava’ya akan gençlik, bugün ne yapmaktadır? Türk faşizminin saldırılarının salt işgal olmadığını bilmekteyiz. Gençliğe her türlü saldırılar yapıldı/yapılıyor. Özellikle öz yönetim direnişlerinden sonra gençliğe büyük saldırılar oldu. Mücadele içindekiler, büyük bir onurla şehadeti karşıladı. Bu gençlerin tüm aileleri de aynı onurla bu şahadetleri karşıladı. Esir düşenler, Türk mahkemelerinde Paris Komünü’nden Çiyagerlere kadar tüm öz yönetim direnişlerinin tarihsel anlamını anlattı, haklı davalarını dillendirdi ve düşmanı yargıladı. Adeta Mazlum Doğan’ın Diyarbakır zindanlarında yaptığı PKK savunması gibi bu gençler de yeni bir direnişin siyasal savunmasını yüksek sesle haykırdı.

Şehitler ve esir düşenlerin dışında da büyük bir gençlik kesimi var Bakurê Kurdistan’da. Bu gençlik, Önder Apo’nun İmralı işkence sistemine alındığı dönemlerde dünyaya gelmiş, Kürdistan’da özgürlük bilinciyle büyümüş, yurtsever kültürü almış ve direnişi kendi bilincinde meşrulaştırmış bir gençliktir. Gençliğin bu bilincine büyük saldırılar yapıldığını, Türk faşizminden, soykırımcılığından biliyoruz. Birçok genç kaçırılmış, tecavüzle korkutulmaya çalışılmış, ajanlaştırılarak kendi toplumuna düşman haline getirilmeye çalışılmıştır. Yine birçok genç, uyuşturucu başta olmak üzere toplumsal ahlakın dışına çekilmeye çalışılmıştır.

Türk soykırımcı rejimi, her zaman gençliğe karşı özel savaş saldırıları yürütmüştür. Ancak Türk faşizminin tüm bu saldırıları, öz yönetim sürecinde kendi örgütlülüğünü oluşturan gençlik tarafından engellenmiştir. Gençlik örgütlenmesi, gençliği bilinçlendirip politik bir bilinç kazandırmıştır. Her yaştan gençlik grupları düşman tanımını yapmış ve bunun karşısında kendisinin, halkının nasıl yaşaması gerektiğine dair sorulara cevaplar oluşturmuştur. Türk faşizminin öz yönetim sürecindeki saldırılarının temel hedefi, örgütlenmiş gençlik yapısını yok etmek ve özel savaş yoluyla gençliği özgürlük mücadelesinden koparmaktı.

Bugün gençliğe büyük saldırı var; özel savaş her yönden yöneliyor. Ancak bunca baskı, bunca faşist uygulama, bunca saldırı karşısındaki çok cılız karşı koyuşlar, yeni sorular sordurmaktadır.

Kobanê ruhu denilen tanımı ortaya çıkaran direniş ruhu, bugün nerededir?

Kobanê ruhunu katletmeye çalışan bir düşman karşısında var olmanın nasıl adımları atılacaktır?

Salt siyasal partiler etrafındaki dar eylem anlayışından nasıl kurtulacaktır?

Türk faşizmi, tüm Kürtlerin özgürlükçü, eylemsel dinamizmini kayyumlarla bloke ediyor. Sırasıyla illere, ilçelere kayyumlar atayarak tek tek Kürdistan’daki belediyeler gasp ediliyor. Kayyum gaspına karşı ilk başlarda yapılan eylemlerin ya giderek kitleselleşmesi ya da giderek alternatif yerel yönetim mekanizmasını oluşturması, bunun için de kayyumları işlevsizleştirmesi gerekirken bunların olmayışı da mevcut durumun, gidişatın kayyum karşıtı mücadelede yeterli olmadığını gösteriyor.

Tüm bunlar, Bakurê Kürdistan gençliğinin yeniden örgütlenmesini, düşman karşısında sınırları bir daha yerle bir etmesini, kendini yeniden konumlandırmasını ve Denizler, Mahirler, Mazlumlar ve Kemal Pirler’in yaptığı gibi topluma öncülük etmesini gerektiriyor.