Kendini savunma, faşizmden kurtulmaktır!

Kadının özgürleşmesi; öz savunmasını oluşturmasıyla mümkündür. Öz savunmadan yoksun kadın ölüme mahkumdur. Öz savunma ise bilinç, irade ve örgütlülük ister.

AKP-MHP faşist iktidarı kadınlar için büyük bir tehlikedir. Bu iktidar kadına dair her şeye düşmandır. Kadının mücadele ile yarattığı tüm özgürlük ve demokrasi değerlerine savaş açmıştır. Kadın düşmanı bu iktidar, cinsiyetçi politikalar ile tecavüz kültürünü sürekli derinleştiriyor. Kadını, faşist iktidarı ayakta tutacak üretim-tüketim nesnesi haline getiriyor.

Faşist iktidarın kadına karşı geliştirdiği bu faşizan ve ırkçı politikalar, kadının doğasını tahrip ediyor, varoluşsal yapısını bozuyor. Faşizm, ırkçılık, milliyetçilik ve dincilik kadının doğasına aykırı, egemen erkek üretimi sapkın ideolojilerdir. İktidar-devlet sistemi, kadının hakikatini çarpıtıyor, kadını egemen erkeğe, iktidar sisteminin çıkarlarına göre biçimlendiriyor.

Türkiye’de, katiline aşık olduğunu sanmaya varan şuursuzluk, her türlü soykırım ve vahşete karşı çıldırtan kayıtsızlık, kadın doğasında yaratılan derin tahribatın yansımalarıdır. Türkiye’deki faşist iktidar kadın ve toplum düşmanı politikalarıyla toplumun ahlaki politik yapısını büyük oranda tahrip etmiştir. Kadın katliamlarının, çocuk tecavüzlerinin bu derece artış göstermesi, faşist iktidarın toplumsal dokuda yarattığı erozyonun bir sonucudur. Öyle ki, erkek cinsi faşist devletin prototipi olarak tamamen kadına düşman hale getirilmiştir. Faşist iktidar, beş bin yıllık kölelik ideolojisini temel öğreti olarak benimsemiş, tüm topluma da benimsetme çabasındadır. Kadın sorununun kaynağını aldığı beş bin yıllık kölelik ideolojisi, yarattığı tecavüz kültürüyle, iktidar ve faşizmin beslendiği ana kaynak durumundadır.

TJA, ‘Kendimizi savunuyoruz’ şiarıyla bir kampanya başlattı. Faşizmin kadına karşı geliştirdiği organize şiddete karşı kadının meşru savunması elbette zaruri bir ihtiyaçtır. Kadının kendisini savunması, örgütlü ve birleşik kadın mücadelesiyle mümkündür. İstanbul Sözleşmesini savunma mücadelesinde olduğu gibi kadınların ortak ve birleşik mücadelesi faşizmden kurtulmayı sağlayacaktır. Yıkım sürecine girmiş, savaş, tecrit ve işgaller ile kendisini zor bela ayakta tutan faşizm, kadınların birleşik mücadelesi karşısında ayakta kalma gücünü gösteremez.

Kadının özgürleşmesi; öz savunmasını oluşturmasıyla mümkündür. Öz savunmadan yoksun kadın ölüme mahkumdur. Öz savunma ise bilinç, irade ve örgütlülük ister. Kadın özgürlük hareketi yaşamın her alanında kadınları bilinçlendirme, örgütleme, öz güven-öz irade kazandırma çalışmalarını yüksek bir kararlılık ve aşkla geliştirmek durumundadır. Faşizmi yenmek, özgürce, eşitçe ve onurluca yaşamanın gereğidir. Tabii kadın özgürlük mücadelesi toplumsal özgürleşme mücadelesi ile bütünleştiği oranda başarılı olur ve sonuç alır. Toplumsal özgürleşme hedefinden kopuk, kendisiyle sınırlı bir kadın mücadelesi, uzun süreli varlık gösterme ve başarma şansına sahip olamaz.

Türkiye’de AKP-MHP faşizmi yıkılmadan, şaha kalkmış erkek faşizminin son bulması mümkün değildir. AKP-MHP iktidarı, erkek faşizmine dayalı kadın düşmanı bir toplumsal yapı yaratmaya çalışıyor. Kürdistan’da ve Türkiye’de kadın mücadelesi AKP-MHP faşizmini yıkmayı, İmralı tecridini ortadan kaldırmayı hedeflerse kadın kırım politikalarının önüne geçebilir, özgür ve eşit bir yaşamın oluşmasını sağlayabilir.

Demokratik uygarlık öğretisini geliştiren Önder Apo, kadını demokratik uygarlığın başat gücü olarak tanımladı. Kendini özgür kılan, kurallarını kendi belirleyen ve yaşatan kadını, özgür yaşamın, demokratik uygarlığın ölçüsü olarak ortaya koydu. Bir hakikat aranacaksa o hakikat özgür kadın gerçeğidir, diyerek erkek egemen uygarlığa meydan okudu. Bu meydan okumanın bedelini İmralı işkence-tecrit sistemiyle ödemektedir.

Önder Apo’nun özgürlüğü, Türkiye ve Bakurê Kürdistan açısından özgür ve eşit yaşamın, özgür-özerk Kürdistan’ın ve demokratik cumhuriyetin güvencesidir. Önder Apo’nun özgürlüğü, Ortadoğu’daki bu kanlı savaş sürecine son verecek, demokratik ve özgür bir Ortadoğu’nun doğuşunu sağlayacaktır.

Bazı kadın örgütlerinin Önder Apo’yu, ‘erkektir’ diyerek yeterince sahiplenmediğini duyuyoruz. Ne yazık ki halen Önder Apo’nun kadın özgürlük mücadelesindeki düşünsel, felsefi, teorik ve pratik emeği-rolü hak ettiği anlamı ve değeri yeterince bulamıyor. Her zaman hakkın ve adaletin temsilcisi olan kadın için bu üzüntü verici bir durumdur. Kürt kadın özgürlük hareketi açısından da bir özeleştiri konusudur.

Önder Apo’nun kadına felsefi, ideolojik bakışı, kadının bilinç ve irade kazanmasında, örgütlülüğünü, öz savunmasını geliştirmesinde oynadığı rol, derinliğine kavransa-kavratılsa hakkaniyetli olmayan yaklaşımların bırakılacağına inanıyorum. Önder Apo gerçeği tam anlaşılırsa tüm dünya kadınları Önder Apo’nun özgürlüğünü kendi özgürlüğü olarak görecek ve muhteşem bir mücadele verecektir.