Kürtlerin gerçek gündemi

Kürtlerin demokratik özgür toplumsal yaşamı için Kürtler ne yapacak? Kürt soykırımı bir sorundur, salt Kürtlerin değil tüm Ortadoğu’nun sorunudur ve Kürtlerin kendileri bu sorunun çözümü için neyi gündemlerine almalıdır?

Kürtlerin gerçek gündemi Ulusal Demokratik Birliktir. Demokratik Ortadoğu’nun zemini, ancak Kürtlerin ulusal demokratik birliği ile örülebilir. Bu, Kürtleri diğer uluslardan, halklardan ya da topluluklardan üstün görmekten öte bir anlama kavuşmuştur. Zira Kürtlerin parçalanmışlığı üzerinden Ortadoğu’nun, bugünkü devletlerin haritası çizildi. Bugün AKP-MHP iktidarı öncülüğünde Türkiye devleti haritaları de facto olarak değiştirmeye çalışıyor. Başur Kürdistan’daki karakollar ve üsler, Rojava Kürdistan’da Afrin başta olmak üzere işgal edilen şehirler, yaşananların salt askeri olaylar olmadığını, olsa bile siyasi haritaların değişimine odaklanıldığını gösteriyor.

AKP’nin Lozan’ı kabul etmediği, Lozan’ın yüzüncü yılında Erdoğan’ın Mustafa Kemal’in yapamadıklarını yapmayı, Rojava ve Başur Kürdistan’ı alarak büyük Türk yurdu emellerini gerçekleştirmek istediği ortadadır. Bugün Erdoğan ağustos ayı vesilesiyle Mercidabık savaşından söz ediyor. Mercidabık savaşı, Osmanlı’nın Suriye, Lübnan ve Filistin topraklarına el koyduğu savaştır. Tabi direnen onurlu Kürtlerin de kutlayacağı bir Ağustos var ancak mesele salt bu değildir. Tüm Kürtlerin şunu dert etmesi lazım. AKP-MHP karşısında, hiçbir Kürdün, hiçbir Kürt partisinin kıymeti-harbiyesi yoktur. Bundan dolayı hiçbir Kürt partisi, kendini salt kendi bölgesel çıkarlarıyla ele alıp kendisi dışındaki Kürtleri kurban olarak Türk soykırım sistemine sunamaz. AKP pratiğinde, Türk soykırım sistemi Kürt ve Kürdistan gerçeğini tümden yok etme amacındadır. Bunu tüm Kürtler bilmelidir. Bugün siyasal tutumlar alırken, anlaşmalar yaparken tarih unutulmamalıdır, Kürt toplumsallığı unutulmamalıdır. AKP, sadece soykırım amacına ulaşmak için dün paçavra dediği bayrağı bugün kabullenmiş gibi görünmektedir. Ötesi ölü kürdün kabullenilmişliğidir.

Kürtlerin ulusal demokratik birliği, dört egemen devleti ilgilendirmektedir. Bundan dolayı parçalanmışlığına rağmen ulusal birliğin ortak ilkeleri olmak zorundadır. Ulusal demokratik birliğin ilk şartı, belki de tek şartı, Kürt halkının varlığını, toplumsallığını, özgür demokratik toplumsal haklarını güvenceye almak için bir ortak siyasi tutum sergilemektir. Bunun için, tüm Kürt oluşumlarının siyasal doğrultularını sorgulaması gerekir. Bu temel varoluşsal bir zorunluluktur. Kendi siyasal çıkarlarını eksen almak, eğer Kürt ve Kürdistan değerlerine zarar veriyorsa, bunlar tüm siyasal oluşumlar, partiler ve örgütler tarafından tartışma konusu yapılabilmelidir. Bu durum, siyasi hareketlerin tek akılla yönetilmesi anlamına da gelmez. Bu durum, ortak toplumsal ilkelere bağlı kalarak Kürt ve Kürdistan davasına yaklaşımı belirlemek anlamına gelir. Çünkü Kürdistan, öyle bir ülkedir ki, egemenlik kurmuş olan devletler kendi devlet sınırlarını korumak için kendi sınırları içindeki Kürtleri inkar ederken, sınır ötesindeki Kürtleri soykırım siyasetine araç yapabilmektedir.

Hiçbir Kürt oluşum, salt kendi bölgesel çıkarları için, başka devlet sınırındaki Kürtleri, bu Kürtleri temsilen mücadele eden Kürt parti ya da örgütleri kurban etmemeli, düşman görmemeli, soykırımcı egemen devletlerle bu tarz anlaşmalara-ortaklıklara girmemelidir. Türk devletiyle girilen ilişkiler bu anlamda tüm Kürdistan değerlerini yok edecek düzeyde tehlikelidir.

Hiçbir Kürt oluşum, başka bir oluşumun yokluğu üzerinden kendini inşa etmemelidir. Buna en önemli örnek başur işgalidir. PKK’nin yok edilmesi temelinde Başur işgaline izin verilmesi, göz yumulması, Kürt ve Kürdistan mücadelesi açısından kabul edilemez. Başur işgali karşısında, “ŞurAda PKK yok oraya saldırmayın” demek,“BurAda PKK var oraya saldırın” anlamına gelen PKK’yi terörize etme yaklaşımı, tarihe derin bakamamak, Türk sömürgeciliğine karşı koyamamak, siyasal irade olamamaktır. Eğer bugün, bazı Kürt şahsiyetler çıkıp konuşabiliyorsa, bu PKK sayesindedir. PKK’nin bitirilmesiyle hiçbir Kürt kendini büyüteceğini sanmamalıdır. PKK biterse, tüm Kürtlük biter. Bu gerçeği tüm Kürt örgütler görmeli ve PKK karşıtı saldırılar başta olmak üzere, tüm egemen devletçi saldırılara tutum almalıdır.

Ulusal demokratik birlik için, tüm parçalardaki Kürt toplumsallığının birbirini tanıması gerekir. toplumsal zeminler birbirine kapatıldığından dolayı da demokrasi kültürü gelişmemekte ve toplumsal zemin de bunun mücadelesini vermekten uzak tutulmaktadır.

Kürtlerin kendi ulusal birlikleri kadar, Ortadoğu halklarıyla demokratik ulus temelinde ilişkiler geliştirmesi de aynı derecede önemlidir. Bu konuda özellikle Kürt Arap ilişkileri giderek önem kazanmaktadır. Zira, AKP, Kürt-Arap savaşı yaratmak için her türlü saldırıyı, başta DAİŞ ve benzer ufak gruplar olmak üzere her türlü çete örgütlenmesini, işbirlikçi örgütlenmeyi geliştirirken, Arap halkı, Kürtlerin öncülük ettiği mücadeleyi sahiplenerek hem DAİŞ karşıtı savaşta Kürtlerle birlikte ön cephede de yer aldı, Kürtlerle demokratik özgürlük ilkeleri temelinde birlikte yaşamayı tercih etti ve demokratik ulus inşasına katıldı. Bu anlamda AKP’nin korktuğu başına geldi. Kürtler Araplarla savaşmadı, barıştı ve demokratik yaşamın temelini oluşturdu.

Öyle ki, AKP içindeki Kürt vekiller bile Kürtlüklerini unutarak “kuzey doğu Suriye’de Kürt yok” diyerek dünyanın tanıklık ettiği ve desteklediği tarihi direnişi dahi inkar edecekler. Raqqa ve Derazor’daki Arapları anlatırken Afrin’deki Kürtlere değinmekten özellikle kaçmaları, inkarcılığın zirvesidir. AKP’nin gerçek Kürt görüşü, Afrin’dir, Cizre’dir, Sur’dur, Nusaybin’dir. Bundan öte bir görüşü yoktur. Kürtler bunu bilmeli ve bu bilinçle kendi bölgesel siyasetlerini de belirlemelidir. Ulusal demokratik birliğin bir şartı, egemenini tanımak ve parçalanmışlığın, sınırların ya da devlet baskılarının zihniyetleri, siyasetleri belirlemesine izin vermemektir.

Özcesi, ulusal demokratik birliğin ilk şartı, AKP siyasetine destek ya da ortak olmamak, AKP-MHP soykırım sistemi karşısında durabilmektir.

Tabi bunların hepsinin olabilmesi için ilk şarttan daha öncelikli bir şart daha vardır ki, olmazsa olmazdır. Kürt toplumunun sınırları engel yapmadan, özgür siyasi iradeleriyle konuşabilecekleri mekanizmalar oluşturmak gerekir. KNK’nin yaptığı çağrı bundan dolayı büyük anlam taşımaktadır. KNK çağrısına bazı örgütler olumlu cevap verdiler. Tüm Kürt oluşumların bir şekilde bu çağrıyı muhatap alması ve bir cevap vermeleri öncelikli şart olmaktadır.