Kurdistan dağlarındaki savaş sürecinin kısa bir panoraması

Zap savaşında 8’uncu ayında sürerken, bu savaşın sonuçlarıyla bağlantılı tarihi olaylar yaşanmakta. Bu savaşın karakteri ve yürütülme biçiminin başlangıç tarihinden, savaş sahasındaki yansımaları itibariyle hakikati ortaya koymaya çalışacağız.

Böylelikle bugünlerde yaşanan gelişmelerin Zap savaşıyla ne denli bağlantılı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaya çalışacağız.

KİMYASAL İLE NÜKLEER KARAKTERLİ NATO-GLADYO
SAVAŞ TARZININ BAŞLANGICI VE HAZIRLIK SÜRECİ

14 Nisan 2022 günü Zap alanına hava saldırılarıyla başlayan işgal ve soykırım harekatı 17 Nisan günü karadan işgal harekatı ile devam etti. Aslında bu işgal harekatının başlangıç tarihi 2021 yılın Şubat ayında Garê’de 4 gün süren işgal harekatıyla başlamıştı, ancak bu 4 günlük harekat büyük bir fiyaskoyla sonuçlanınca Nisan ayına ertelenmişti. Ardından Türk devleti 23 ile 24 Nisan akşamı üç bölgede Avaşin, Zap ve Metina alanlarında işgal ve soykırım harekatını genişleterek devam etmişti. Fakat yıl sonuna kadar ancak ilk gün asker indirebildiği birkaç tepeye karayolu ulaştırarak kalabildi, diğer tüm alanlardan ya çekilmek zorunda kaldı ya da gerilla güçlerinin devrimci operasyonları sonucu ağır darbe alıp sahayı terk etmek zorunda kaldı. İşte 14 Nisan 2022 günü hava saldırılarıyla başlayan işgal ve soykırım harekatı aslında 2021 yılının Şubat ayında yeni bir boyutla ve ileri bir aşamayla başlamıştı. Bu yılki Zap savaşı bunun devamı ve ileri aşamalarından biriydi. Yeni boyut ve ileri aşama nedir diye bir soru sorulabilir? İşte bu iki soruyu şöyle detaylandırabiliriz:

SAVAŞTA YENİ BOYUT

Türk devleti tarafından Temmuz 2015’te başlatılan soykırım savaşı 2019 yıllında Heftanin savaşına kadar yoğun tekniğe ve KDP’nin sağladığı yerel istihbarata dayalı devam ediyordu. Ancak Heftanin savaşında Türk devleti tüm bunlara rağmen bocalamaya devam etti 2019 da hedeflenen işgal harekatı sınır hattında bulunan 3 tepeyle sınırlı kalmıştı. 2020 yılının Haziran ayında tüm Heftanin bölgesi hedeflenerek tekrardan kara harekatına başlanmıştı. Fakat ne KDP’nin istihbarat ve gerillanın bağlantı yollarını keserek kuşatmaya alma desteği ne de yoğun kullanılan savaş tekniği sonuç alamamıştı. Çünkü Heftanin gerilla bölgeleri içerisinde en küçük bölgelerden ve çoğu sivil yerleşim yerlerinin olduğu bir yerdi, öte yandan KDP iki yıla yakındı fiili olarak kuşatmaya aldığı ve birçok bölgeye konumlanarak yerelden aktif istihbarat sağladığı ve Türk devletiyle bir koordinasyon merkezi kurarak sıcak takip merkezi olarak adlandırılan yerel istihbaratı anlık değerlendiren bir konumdaydı. Tüm bu olanaklara rağmen Türk devleti gerillanın hakimiyetini bitiremediği gibi üst üste ağır darbe almaktan kurtulamadı. Böylece 2015 yılında başlatılan ve belli bir askeri taktik ile yürütülen soykırım savaşı artık ilerleyemiyor sonuç alamıyordu. Diğer bir deyişle taktiksel olarak büyük bir tıkanma yaşıyordu. İşte bunun sonucu olarak NATO Gladyosu fili olarak devreye girdi ve savaşı yeni bir boyutla devam ettirme kararına varıldı. Bunun için 2021 ile 2022 yıllarının ilk aylarında Hulusi Akar’ın Almanya’ya yapılan ziyaretlerini hatırlatmam yeterlidir. Bilindiği üzere Almanya Gladyonun merkezi konumunda ve Kürt halkına yönelik düşmanlığı Türk faşist devletinden daha ileridedir. Buradan açıkça anlıyoruz ki bu savaş tarzı NATO’nun gayri resmi savaşıdır, yoksa malum faşist rejimin savaş bakanı NATO karargahı yerine neden her harekat öncesi Almanya’da olur? Faşist Türk rejimini kurtarma ve aynı zamanda zayıfladığı düşünülen gerillayı bitirmeyi amaçlayan nihai ve büyük bir kıyım harekatı olarak planlandı. Hulusi Akar Berlin’den döner dönmez vakit kaybetmeden Hewlêr ve Bağdat’a harekat planını iletme ziyaretleri yaptıktan hemen sonra Şubat ayında Garê’de bu harekatın startı verildi. Yeni boyut dediğimiz olay, Türk faşist devletine tüm kapılar sonuna kadar açılacak ve deyim yerindeyse kimse bu savaşı görmeyecekti. Hiçbir yasal engel tanınmayacak ve uluslararası yasalar ile kurumlar bu savaş boyutunda geçerli olmayacaktı. Bu konuda Gladyo tarafından herkese görev dağılımı yapılmıştı.

2021 yılı gerilla açısından bir dönüm noktasıydı hem savaşın karakteri hem kullanılan yeni mühimmatlar ile kimyasal silahlar… Tüm bunlara karşı gerilla gerek mevzilerini güçlendirme gerek yeni taktikleri uygulamada yaşanan aksaklıkları gidermek için yoğun bir değerlendirme ve tartışma sürecine girmişti. Öte yandan bu savaştan çıkarılan sonuçlar itibariyle gelecek yıla yani 2022 yılında gelişecek saldırılara hazırlıklarda tüm hızıyla sürüyordu. En önemlisi ise gerilla güçleri tüm imkansızlıklara rağmen ve KDP’nin kuşatma ve ambargosu nedeniyle istenilen düzeyde tamamlayamadığı savaş tünellerinde bile ilk aşamada Türk ordusunu frenlemeyi başarmıştı. Ayrıca kısmi olarak uygulamaya geçilen hareketli gerilla timleri önemli sonuçlar ortaya çıkarmış ve yıl sonunda bazı bölgelerden Türk ordusunu temizlemeyi başarmıştı. Yani gerilla güçleri taktiksel açıdan tam netleşmişti geriye eksik kalan yanlar tamamlanacaktı.

2021 yılı Türk ordusu açısından ise deyim yerindeyse zurnanın zurt dediği bir yıldı. Tüm imkanlarını seferber etmiş, uluslararası yasalar askıya alınmış, her türlü kimyasal silah ve taktik nükleer mühimmat kullanmasına rağmen ilerleme yoktu. Beklendiği gibi gerillada bir çözülme yaşanmamıştı tersine giderek manevra kabiliyetini geliştiren ve taktik üreten bir durum ortaya çıkmıştı. Ordu içerisinde büyük bir bunalım yaşanıyordu, kimi askerler gerilla güçlerine sığınmaya yeltendi, hava saldırıları artık hiçbir sonuç alamıyor ve KDP’nin tüm girişimleri kısmi boşa çıkmış tam sonuç alamamıştı. Garê’de yaşanan fiyaskonun beteri yaşanıyordu, ordu tel tel dökülüyordu. Ancak bir konuda istenilen düzeyde sonuç alabilmişlerdi bu da onlara gelecek yılda aynı yöntemin ileri bir aşamasıyla bu kıyım harekatını sürdürmelerine olanak sağlıyordu. O da savaşın boyutunu gizleme konusunda kısmi bir başarıydı. Kimyasal silahlar ile taktik nükleer mühimmatların kullanılmasında, Kurdistan Özgürlük Hareketi’nin bu konudaki çabaları tek taraflı kalmıştı. 2021 yılının sonunda Türk faşist rejimi tekrardan hareketlenmeye başladı ve Hulusi Akar yılı değerlendirmek için yine Berlin’deydi. İki Barzani ve bir Hüseyin olarak nitelendirdiğim üçlü işbirlikçi takımı Akar’ın kapısında kuyruğa girmişlerdi. Bu da yeni yılda saldırı boyutunun nasıl bir düzeyde olacağına önemli bir işaretti.

YENİ BOYUTTA İLERİ AŞAMA

2022 yılı Rus Ukrayna savaşıyla başlamıştı bu da faşist Türk rejimi için altın bir fırsat demekti. Halihazırda savaşın boyutunu ve savaş sahasında gerilla karşısında yaşadığı hezimeti ustalıkla gözlerden ırak tutmayı başarmıştı, hele hele tüm dikkatlerin Rus Ukrayna savaşında olduğu bir süreçte bu bulunmaz bir nimetti. 2021 yılında yaşadığı hezimeti telafi etmenin fırsatını yakalamıştı ve hazır tüm dünyanın dikkati Ukrayna’dayken bu savaşı ileri bir aşamayla sonuçlandırmak ve yaşadığı ağır krizden bir nebze kurtulmak istiyordu. Faşist Türk rejimi büyük bir hevesle ve Berlin’den onayladığı eylem planını hayata geçirmekte gecikmeyecekti. Zaten hiç durmadan devam eden hava saldırıları 14 Nisan 2022 günü itibariyle yoğunlaştırılarak devam etti, yine önceki yılda harekatın başlatıldığı Avaşin, Zap ve Metina alanları temel hedefti. Fakat bu seneki saldırıların odağında ve yoğunluk merkezi Zap alanı olacaktı.

17 Nisan 2022 günü Avaşin ve Zap alanlarının tamamına asker indirmeye başlandı ve ilk dikkat çeken durum ise ilk gelen askerler mevzilendikten sonra hızla kimyasal gazları savaş tünellerine sıkmaya başlamaları oldu. Gerilla karargahı bu durumu hemen fark etti ve savaşın üçüncü veya dördüncü günü olması gerek hemen ek tedbirler alınması konusunda bir talimname gönderdi. Öte yandan diğer alanlarda olası saldırılara karşı ve özellikle kimyasal silahlara karşı ek tedbirler alınması talimatları gönderildi, çünkü savaş ileri bir aşamaya geçmişti ve Türk ordusunun ilk pratiğinden anlaşılıyordu ki kimyasal ve taktik nükleer silahlara ağırlık vereceklerdi. Bu durum artık çok açık bir şekilde anlaşılmıştı. Gerilla güçleri tüm hava bombardımanlarından ustalıkla kendini koruyup düşman birliklerini yakın mesafeye gelinceye dek ciddi bir hareket içerisine girmiyorlardı. Bu önceki yılın önemli taktiklerinden biriydi ve aynı taktik ve yöntemle Türk ordusu saldırıya geçmişti. Gerilla güçleri aynı taktiği tam olarak uygulamayı tercih etmiyorlardı, dolayısıyla birçok bölgede gerilla ile Türk ordusu iç içe geçtikten sonra gerilla tüm birlikleriyle saldırıya geçmişti. İlk başta gerilla güçleri neden böyle bir taktikle hareket ettiğini anlamlandırmamıştım ancak yıl sonuna doğru geldiğimizde bu taktiğin ne kadar yerinde bir taktiksel hamle olduğunu daha iyi anlıyorum. Çünkü Türk ordusu temel stratejik taktiği ‘temas kur, geri çekil, teknikle imha et’ biçimdeydi ve gerilla yıllarca bu stratejiyi boşa çıkaracak yöntemler geliştirdi. Nihayet gerilla Türk ordusunun bu temel stratejik taktiğini tümüyle çürütmeyi başarmıştı ve gerilla güçleri Türk ordusunun nefesini duymayana kadar esas mevzilerini deşifre etmiyor, saldırı timlerini harekete geçirmiyordu. Zap savaşında neredeyse tüm bölgelerinde böyle bir durum yaşanıyordu, öte yandan gerilla güçlerinin hava güçlerine müdahale birlikleri büyük bir ustalıkla kimi yerde şaşırtma, kimi yerde pusuya çekme, kimi yerde darbeleme şeklinde özellikle ilk günlerde Türk ordusunun hava güçlerine büyük darbe indirmeyi başarmışlardı.

DEVRİMCİ OPERASYON VE BİRİNCİ KIRILMA NOKTASI

Türk devleti ilk birkaç günden sonra artık bu harekatın büyüklüğünü saklayamaz durumdaydı. Ancak yine de resmi olarak büyük bir harekat düzenlediklerini itiraf etmekten kaçınıyorlardı, 24 Nisan 2022 günü bir dönüm noktasıydı. Gerilla güçleri Zap’ın Kurojahro ve Cehennem alanlarında gerçekleştirdiği devrimci operasyonlar sonucu aldığı darbelerle Türk ordusu şoka uğramıştı ve ordu komutasında zaten anlamlandırılamayan harekat tarzı sorgulanmaya başlanmıştı. Burada şöyle kısa bir bilgi ile durumu açıklayayım harekatı koordine eden ordu komutanlarından büyük bir kısmı ‘sınırdan kara yoluyla stratejik tepeleri sağlamlaştırarak ilerlemeliyiz. Bu haliyle piyade güçlerimizi ve hava gücümüzü çok fazla geniş bir bölgeye dağıttık böyle bir durumda kontrolü sağlamak karşı saldırıları önlemek güç oluyor’ diyorlardı. Ancak aynı gün Ankara’dan Hulusi Akar duruma müdahale etmek için sınıra geldi ve ertesi gün işgal harekatı Zap suyunun batısı olan Girê Cudî, Girê Hakkarî ve Girê FM alanlarını kapsayacak şekilde genişletildi. Burada Hulusi Akar ordu içerisinde bu harekat tarzından rahatsız olanlara net bir mesaj veriyordu ‘geriye bir adım atma şansınız yok’ halk diliyle söylersek ‘kem küm yapanın yükü iki katına çıkar’ şeklindeydi. Tabi burada faşist rejim çok yönlü bir mesaj veriyordu, aslında bu mesaj ordu kademesindeki komutaya olduğu kadar gerilla güçlerine de kendince sert bir mesajdı. Yani ‘geri çekilmemi bekliyorsanız yanılıyorsunuz maddi ve manevi kayıplar umurumda değil, her eyleminize harekatı genişleterek cevap vereceğim buna gücüm var’ demek istiyordu. Buradan da anlaşılıyor ki Hulusi Akar sırtını dayadığı güce hangi derecede güvendiğidir, bu güç günümüzde tanrı yerinde olan tartışmasız NATO’dan başkası değildi. Akar bol keseden talimatlar yağdırdı işgal harekatı genişletildi de sonra ne olacaktı? Gerilla güçlerinin temel bir stratejisi olan savaşı araziye yayma, orduyu arazi derinliğine çekme taktiğini Akar verdiği talimatlarla kendisi uygulamıştı, bu gerilla güçleri açısından dezavantaj değil büyük bir avantajdı. Türk ordusu için işlerin kontrolden çıktığı tarihin başlangıcı 24 Mayıs 2022 günü alınan karar olma ihtimali yüksektir. Türk ordusunun bu hamlesine gerilla güçleri devrimci operasyonlarla karşılık vermeye devam ettiler ve yine çok sayıda Helikopter düşürüldü ve darbelendi, gerilla güçleri yaptığı eylemleri ekseriyetle belgeliyor ve kamuoyuyla paylaşıyordu. Öte yandan ele geçirilen silahlar açıklanıyor ve en önemlisi ele geçirilen asker cenazelerinin fotoğraf ve videolar ile kimlik bilgileri açıklanıyordu. Türk ordusu bunlar karşısında attığı her adımda daha büyük kayıplar veriyor ve gerilla sahadaki inisiyatifini daha çok perçinliyordu. Özetle kaş yapayım derken göz çıkartıyordu, savaş giderek yaygınlaşıyor Türk ordusu kırmızı şal görmüş boğa gibi hareket eden her canlıyı hedefliyor elindeki en büyük silahı olan kimyasal ve taktik nükleer silahların kullanımına ağırlık veriyordu. Eğer tam olarak tanımlarsak Türk ordusu Zap’a çakılıp kalmıştı, gerilla paylaştığı görüntü ve belgelerle savaşın boyutunu ve şiddetini gözler önüne seriyordu. Türk devleti artık savaşı saklayamaz durumdaydı mızrak çuvala sığmıyordu, bu durumda en iyi bildikleri özel savaş yöntemleriyle hakikati çarpıtma olayları tersyüz etme faaliyetlerine giriştiler. Ancak bu sahneleri o kadar kamuoyuna izletmişlerdi ki her zaman mutlu sonla biten film gibi herkes ezberlemiş, bu yüzden özel savaş ellerinde fena patlamıştı.

Faşist rejim sahadaki yerel unsurlara ciddi baskılar kurduğu ve bir an önce sonuç almak istediği haddinden fazla kendisini savaş sahasında hissettiriyordu. Zap’ın Şehîd Şahin bölgesinde aylardır devam eden şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Türk ordusunun önünde adeta set örülmüştü, bu direnci kırmak için var gücüyle yüklendiler ancak gerilla güçleri buna hazırlıklıydılar. Savaş tünellerine girmeye çalışan askerlere gerilla güçlerince ağır darbeler vuruldu, üst üste defalarca tekrarlanan bu taktiğin hiçbir mantıklı izahı olamazdı. Bunun apaçık büyük bir baskı sonucu aynı yöntemleri tekrarladıkları net bir şekilde anlaşılıyordu. Her defasında ağır kayıplar veren Türk ordusu kayıplarından hiç bahsetmemesi, hiçbir şey olmamış gibi davranması gerilla güçlerinin yeni bir yöntem denemelerine imkan tanıyor. Bir gerilla şöyle bir cümle kurduktan sonra: bu kadar silah ve cephaneye el koyduk yine görmezden geliyorlar acaba asker cenazesine mi el koyalım? Gerilla komutanı neden olmasın, olabilir diyor. Gerilla güçleri kanıt olarak kamuoyuna sundukları asker cenazelerinin görüntü ve fotoğrafları sadece savaş sahasındaki hakikati görünür kılmak içindi. Bunlar dışında HPG çok sayıda askerin kimlik bilgilerini paylaştı, bunlar çoğu cenazeleri ya gerilla güçlerinin eline geçmiş ya da gerilla denetiminde uzun süre kalmış çürümüş veya ordu tarafından ağır bombardımanla tahrip edilmiş cenazelerdir.

DEVRİMCİ OPERASYONLAR VE İKİNCİ KIRILMA NOKTASI İLE KDP’NİN GİRİŞİMİ

Tüm bunlar yaşanırken adeta Hulusi Akar komuta kademesine bir ayar verecek şekilde başka bir bölgeden yeni bir saldırı başlattı. 4 Temmuz 2022 akşamı Türk ordusu Girê Amediyê bölgesinin birkaç noktasına eş zamanlı olarak helikopterlerle asker indirmeye başladı. Konumu gereği ve işgal harekatının seyrine göre bu harekat beklenen bir harekattı, ancak harekatın başlatıldığı tarihe dikkat. Bu doğal seyri itibariyle devam eden bir harekat tarzı değildi. Normal şartlarda tarih konusunda Türk ordusu oldukça dezavantajlı bir durumdaydı, buna rağmen neden bu askerler buralara bırakıldılar? Bunun iki mantıklı izahı olabilirdi, ya bunlar yem olarak öne atılmışlardı daha gerilerde veya stratejik yerlerde daha çabuk konumlanmak için karşı gücü olabildiğince uğraştırmaktı. Sonradan sahadan gelen bulgular ortaya çıkardı ki bu iki mantıklı dediğimiz seçeneklerin ikisi de geçerli değildi. Tam tersine açıkça Hulusi akar itirazları olan komuta kademesine adeta ders verecek şekilde direk genelkurmay başkanına bağlı Bordo Bereli yani özel kuvvet güçleriyle bir gövde gösterisi yapmaya çalıştığı ortaya çıktı. Birincisi bu gücün öncü birlikleri tam donanımlı yani hepsinde HK marka Alman menşeli silahlar, kask teçhizatından taşıdıkları kasaturaya kadar normal ordu birliklerinden farklı. İkincisi bu gücün sahadaki rahat özgüvene dayalı hareket tarzıydı. Muhtemelen bu güç gönderilmeden önce baya bir devlet büyükleri tarafından sırtları sıvazlanmıştı, öyle ki Konya’da yürüyormuş gibi gerilla alanlarında yürüyorlar ve ilk buldukları yarıklara veya savaş tünellerine girmeye çalışıyorlardı. Tabi sahadaki savaş gerçekliği anlatıldığı gibi değildi. Deyim yerindeyse rezil rüsva oldular, HPG yaptığı eylemin termal kameralarla çekilmiş görüntülerini 14 Temmuz 2022 günü yayınladıktan sonra hakikat ortaya çıkmaya başladı. O da yetmedi yine ilk gün bu askerlerden bir grup Amediye’nin Şehîd Pirdoğan tepesine ilerlerken savaş tünellerine yaklaşıyorlar gerilla güçleri de yakından takip ediyor. Sonra gizli bilinmeyen olarak düşünülen savaş tünellerinden birinin kapısına yöneliyorlar ve birkaç asker savunma pozisyonu aldıktan sonra el işaretiyle iki asker önden tünele giriyorlar biraz ilerledikten sonra içeriden çatışma sesleri geliyor. Bu sırada sıradan bir insanın bile bu gücün kendi askerine koşması gerek diye düşünebilir. Ancak tam bu sırada içeride zaten gerillalar tarafından vurulan askerler bu sefer dışarıdan tünel kapısına savunma pozisyonunda olan askerler tarafından arkadan yoğun ateş altına alıyorlar, üst üste el bombaları içeriye atıyorlar, son olarak B-7 ile vuruyorlar. Normal şartlarda bunun hiçbir askeri mantığı yok ancak olaylar tam olarak bu şekilde gerçekleşti. Neticede gerilla güçleri her iki askerin (Naci Kaygısız ve Nurettin Tokyürek) cenazelerine, silahlarına ve diğer askeri malzemelerine el koyuyorlar. Hulusi Akar’ın özel operasyonu da bu şekilde ortaya çıktı.

Savaş sahası yaz aylarının da sıcaklığıyla doruğa ulaşmıştı, Türk ordusu attığı her adımda çuvallıyor ve kimyasal silahların kullanımına ağırlık veriyordu. Öte yandan en seçkin askerlerin cenazeleri Amediye şehir merkezinin hemen üst tarafında bulunan tepede gerillanın elindeydi ve HPG asker ailelerine çağrıda bulunmuştu istemeleri halinde cenazelerini alabilirler diye. Bu Hulusi Akar’ın uykularını harap etmişti, ancak attığı her adım ise Osmanlı tokadı gibi kendisine çarpıyordu. İşte tam bu noktada KDP’ye ileri emri verildi. KDP Amediye tepesinde çakılıp kalan ve adım atamaz hale gelen iki helikopteri orada düşürülen Türk ordusunun imdadına yetişmek için kolları sıvadı. İşgal harekatının başlangıcından bu yana gerek Kurojahro bölgesine askerlerin Şeladizêden piyade çıkarılmasına öncülük etmede gerek hava yoluyla erzak takviyesi ve yaralı tahliyesi için sıkıntı oluşan bölgelerde KDP kimi zaman gizli kimi zaman gizleme ihtiyacı duymadan Türk ordusunun imdadına yetişmeyi bildi. Fakat bu sefer daha aleni bir görevlendirme söz konusuydu, Amediye’den tepeye Güneyden karayolu yapma ve Türk askerlerin yanı başına bir üs bölgesi inşa etmekti. Basına yansıdığı üzere KDP tüm görevleri harfiyen yerine getirdi ve karayolu yaptı, Türk askerlerine mevziler hazırladı. Şimdi Türk askerleri beş dakikaya yürüyor gidip oradan erzak ihtiyacını karşılıyor mevzisine geri dönüyor. Bunlar tüm belgeleriyle kamuoyuyla paylaşıldı bundan dolayı şimdilik daha fazla detaylandırmak gerekmiyor. Hulusi Akarın attığı adımlar tam tersi sonuç verince Türk ordusu içerisinde ciddi bir kargaşa yaşandığı sahadaki hareketlerine her haliyle yansıyordu. Askerler kimi yerlerde üstlerinin talimatlarını dinlemiyor ağız dolusu küfürlerle tartışıyorlardı, kimi yerlerde Girê Amediye gibi yerlerde tekme tokat ana avrat küfürlerle kavga etme durumları söz konusuydu. Abarttığımı düşünenler olabilir şimdiden söyleyeyim bunlar belgelenmiş, HPG uygun görürse yayınlayabilir. Kısacası Türk ordusundaki tıkanma ve bunalım iyice sahada kendisini hissettiriyordu. Bu süre zarfında önemli bir prova olduğunu düşündüğümü Perex katliamı ve kısa süre sonra Türk ordusu içerisinde bazı önemli gelişmeler olacaktı. 

YARIN:

Perex Katliamı, KDP ve asıl plan

Kördüğüme dönüşen operasyon

Bugüne kadarki operasyonların bilançosu