9 yıldır bitmeyen siyasi soykırım

Kürt düşmanlığına dayalı AKP-MHP iktidarı, yerel seçim startını HDP ve DBP’ye yönelik siyasi soykırımla verdi. Son beş günde 20’ye yakın merkezde 300’den fazla kişi gözaltına alındı.

Türk devleti, 30 Mart 2009'da DTP’nin yerel seçimlerde tarihi bir başarı elde ederek 100 belediyeyi kazanmasından sonra 14 Aralık’ta ’KCK operasyonları’ adı altında başlattığı siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürtlerin 30 yıllık legal kazanımlarını tasfiye etme harekatı 9 yıldır, bazen yavaşlasa da sürüyor. Partisinin son kampında yerel seçim stratejisini netleştirirken yeniden Kürtleri ve Kürt siyasetini hedef gösterip tehdit eden Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Cuma günü startı verilen siyasi soykırım operasyonlarında, aralarında siyasetçilerin yanı sıra gazeteci, yazar, işçi, köylü, akademisyen, sivil toplum aktivistlerinin bulunduğu 300’den fazla kişi gözaltına alındı.

2009’DA STARTI VERİLDİ

DTP, 30 Mart 2009'da yerel seçimlerde tarihi bir başarı elde ederek 100 belediyeyi kazandıktan sonran sonra Türk devleti yeni bir döneme girdi. Seçimlerden sadece iki hafta sonra PKK bir kez daha tek taraflı ateşkes ilan etti. Üzerinden 24 saat geçmeden Kürt siyasetine yönelik kitlesel gözaltı operasyonları başlatıldı.

KCK'ye yönelik olduğu iddiasıyla başlatılan siyasi soykırım kampanyasının ilk dalgasında aralarında DTP Genel Başkan yardımcılarının da olduğu 72 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 52'si tutuklandı. Aralık 2009’da DTP kapatıldı. Siyasi soykırım operasyonları ise devam etti.

Aynı dönemde Türk devleti ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan arasında diyalog süreci vardı. Bir yandan görüşmeler yapılırken diğer yandan operasyonlar kesintisiz bir şekilde devam ediyordu.

Devlet ile KCK ve Öcalan arasındaki görüşmeler Haziran 2011'deki genel seçimlere kadar sürdü. Seçimlerden sonra devlet heyeti görüşmekten vazgeçti. Seçimlerin galibi AKP, Oslo görüşmeleri ile bağını kopardı. Öcalan'a tam tecrit de böyle başladı. Avukatların İmralı'ya giderek müvekkilleri Öcalan ile görüşmesi yasaklandı.

Ankara rejiminin Kürtlere yönelik cadı avı ve Oslo görüşmelerinin başarısızlığı, gerilimi daha da tırmandırmıştı. Binlerce kişi sabah erken saatlerde düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda toplanarak cezaevlerine dolduruluyordu.

DTP'nin kapatılması ardından hedef, yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'ydi (BDP). 4 Ekim, 23 Kasım ve 8 Aralık 2011'de BDP'ye yönelik operasyonlarda aralarında yönetici ve akademisyenlerin olduğu yüzlerce kişi gözaltına alındı.

Aynı yıl 20 Aralık'ta bu kez Kürt gazeteciler hedef alındı. Basına yönelik Türk Cumhuriyeti tarihinin en kitlesel gözaltı operasyonu gerçekleşti. Bir günde 46 gazeteci gözaltına alındı, çoğu tutuklandı.

2009'da başlatılan bu baskı kampanyasında gözaltına alınan ve tutuklananların listesi her geçen gün uzuyordu. Belediye başkanları, vekiller, gazeteciler, sendikacılar, akademisyenler, insan hakları savunucuları, öğrenciler, çocuklar cezaevlerine dolduruluyordu. Yumurta ve kitap bulundurmak, puşi takmak, elleri kirli olmak, terli olmak ve slogan atmak tutuklanmak için yeterli delil olarak kabul ediliyordu.

İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre 2009-2011 arasındaki üç yıl içinde siyasi gerekçelerle 27 bin 503 kişi gözaltına alındı, bunlardan 6 bin 444'ü tutuklandı. 12 bin 600'ü aşkın kişinin gözaltına alındığı 2011 yılı insan hakları örgütleri tarafından "polisiye devletin kurumlaştığı yıl" olarak tanımlandı.

Erdoğan'ın kazandığı 12 Haziran'daki genel seçimlere de ateşkes ortamında gidilmişti. Giderek otoriterleşen AKP rejiminin saldırıları sonucunda, seçimlerden sonra ateşkes sona erdi. İlk şiddetli çatışma haberi 14 Temmuz'da geldi. Silvan kırsalında ateşkes pozisyonundaki gerillaya yönelik düzenlenen askeri operasyonda 13 gerilla şehit düştü. Şehirde Kürtlere ve tüm muhalif kesimlere karşı cadı avı yürütülürken gerillaya yönelik de adına “Tamil senaryosu” denilen imha operasyonları başlatılmıştı. Türk hükümeti, tüm hesaplarını gerillanın 2011-2012 kışını çıkarmaması üzerine kurmuştu.

28 Aralık 2011 gecesi, Türk savaş uçakları Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünü hedef alarak çoğu çocuk 34 kişiyi katletti. Kış boyunca saldırılar sivillere, siyasetçilere ve gerillaya yönelik kesintisiz sürdü. 2012 baharında gerilla güçleri, bu baskı kampanyası ve tasfiye operasyonlarına karşı son 30 yılın en kapsamlı hamlelerinden birini başlattı. Baskı kampanyası ve gerillanın bu sürece yönelik sert yanıtı ile bu süreç, Öcalan'ın Mart 2013'teki tarihi çağrısına kadar sürdü.

2015’TEN SONRA TIRMANDI

2013’ten sonra görece azalan siyasi soykırım operasyonları, Türk devletinin 2014’teki savaş kararını 22 Temmuz 2015’te yürürlüğe koymasıyla başlatılan kapsamlı devlet terörü dalgasının (kırda ve kentte imha operasyonları, yerleşim yerlerinin yıkılması ve yeniden işgal) bir parçası olarak devam etti. 2015’te 13 bin kişi; 2016’da 16 bin kişi gözaltına alındı. Bu tablo, kesintisizdir şekilde devam ediyor.

SON 10 GÜNDEKİ YÜKSELME

AKP-MHP koalisyonu, yerel seçimlere de ittifak halinde gideceklerinin deklare ettikten ve hazırlıklara başladıktan sonra Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerel seçimler eksenli nutukları dizdi. Güney ve Batı Kürdistan’a yönelik tahkimat ve yeni alanları işgal hazırlıkları ile neredeyse bütün Kürdistan’a yayılan askeri imha operasyonları eşliğinde tehditler savuran Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki yerel seçimlerde HDP’li adaylar kazansa bile ertesi günü kayyum atayacaklarını söyledi. HDP ve bileşenlerini terörize eden Erdoğan, zafer naralarını atarken Batman’da 8 JÖH elemanın içinde bulundukları zırhlı Kirpi ile birlikte imha edilmesi sonrası “8’e karşı 800” talimatı verdi.

LİCE VE DARGEÇİT KÖYLERİ

Hava yoğunluklu askeri operasyonlara köylerin abluka altına alınıp devlet terörünün boca edilmesi izledi. Batman eyleminden dolayı Batman ve Mardin’in Dargeçit köylerinde baskın ve gözaltılar yapıldı. Dargeçit’in iki köyündeki abluka ve yasak sürüyor. Aynı şekilde Lice’nin köylerinde de askeri operasyon köylerin dünyaya kapatılmasıyla devam ediyor. Gözaltı, işkence ve hakarete korucuların katıldığı talan da ekleniyor.

YENİDEN TOPLU REHİN ALMA

Geçen hafta Perşembe gecesinden itibaren ’KCK operasyonları’ adı altında yeni siyasi soykırım dalgası başladı. İlk üç gün aralarında siyasetçilerin yanı sıra gazeteci ve yazarların da bulunduğu 150’den fazla kişi gözaltına alındı. Pazartesi gecesinden itibaren ise Amed merkezli 9 ilde yüzlerce ev ve işyeri basıldı, 151 kişi gözaltına alınmaya çalışıldı.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI: DEŞİFREYE YÖNELİK

Başında Süleyman Soylu’nun bulunduğu Türk İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 8 ilde yapılan operasyonlar kapsamında 90 kişinin gözaltına alındığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: “PKK/KCK terör örgütünün deşifresine ve faaliyetlerinin engellenmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında 8 ilde toplam 90 şahıs gözaltına alınmıştır. Şüphelilerin ikametlerinde çok sayıda yasaklı kitap, örgütsel doküman, dijital materyal ele geçirilmiş olup, operasyonlar devam etmektedir.”

BAŞSAVCILIK: KCK YAPILANMASI

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise yaptığı açıklamada, operasyonun 2017/9879 ve 2018/5079 soruşturmalar kapsamında yapıldığını ifade ederek, “PKK/KCK terör örgütünün KCK/TM yapılanması (sözde toplumsal alan sorumlusu, Kadın Alan Yapılanması (TJA), İdeolojik Alan, Kent Meclisleri, Kurye İşbirlikçi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Basın Yayın Kültür Yapılanması, Yerel Yönetimler Komisyonu ve Siyasi Partiler vb. alanlarına) yönelik toplam 9 ilde operasyon gerçekleştirilmiştir” şeklinde gerekçelendirdi.

BIRAKILANLARIN İFADELERİ

Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılanların ifade tutanaklarında yer alan gerekçeler ile İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamalar arasındaki çelişki dikkat çekiyor.

BİR İHBAR VARMIŞ!

Gözaltına alınanlardan arasında bulunan bir kişinin ifade tutanağında, 19 Eylül 2018’de Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne yapılan 2037860 sayılı ihbar telefonu üzerine operasyon başladığı ortaya çıktı. İsim verilmeyen söz konusu ihbarda, “Kolay gelsin. Kcklılar bişeyler yapıyor abi. Gizli toplantılar yapıyular. Iraka kandile arbile gidip geliyolar. Bazen pasaportla bazen kaçak gidip geliyular. Orda toplantı yapıp emirleri türkiyeye getiriyolar. Avrupayada gidip toplantı yapıyolar. Diyarbakırda çok fazla evleri var. bu evlerde gizli toplantılar yapıyolar. Durdurun bunları adım gizli kalsın” ifadeleri tutanaklara yansıdı.

‘FİRAR’ İSİMLİ GİZLİ TANIK

Savcılık, ihbarla birlikte yapılan operasyonu 12 Eylül 2018’de “FİRAR” isimli gizli tanığın beyanlarına dayandırdı. Söz konusu gizli tanık ise verdiği ifadede şu beyanlarda bulundu: “PKK/KCK terör örgütünün ideolojisi ve terör örgütünün felsefesiyle yetiştirilmesi, örgütün en başta gelen hedefleri arasında yer almaktadır. PKK/KCK terör örgütünün ideolojisini benimsemiş örgüt mensuplarının yetiştirilmesi ve terör örgütü elebaşının fikir ve sistemiyle yetişip Bağımsız Kürdistan’ın inşası amacıyla KCK yapılanmasının alanlarında faaliyet yürütme kapasitesine sahip kadro yetiştirmeye yönelik ideolojik ve örgütsel eğitimler veren ve bu eğitime katılacak örgüt mensuplarına yönelik çalışma yapan alandır. Örgütün diğer yapılanmaları ile koordine içerisinde hareket etmektedirler.

TJA, DTK, kent yürütmeleri, toplumsal alan çalışması yürüten örgüt mensupları, örgütün siyasi alanı olan siyasi partilerin (HDP, DBP) ve örgütün legal/illegal diğer alanlarından yönlendirilen belirli potansiyele sahip bireylerinin örgütün belirlediği güvenli evlerde ideolojik olarak eğitilmesi ile sorumlu olan alandır. Bu eğitimler birçok defalar HDP ve DBP organizesinde ve hatta bu kurumlara ait binaların sadece belirli kişilerin girebildiği kozmik odalarında verilmektedir.”

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyon ardından yaptığı açıklamada, biri 2017 ve biri 2018 olmak üzere yürütülen 2 ayrı soruşturma kapsamında operasyonun başlatıldığının duyurulması aksine, operasyonun yapılan isimsiz ihbar telefonu ve “FİRAR” isimli gizli tanık beyanlarına dayandırılarak yapıldığı ortaya çıktı.

“İsimsiz ihbar” ile “FİRAR” isimli gizli tanığın isim vermesine rağmen 9 ilde 183 adrese baskın yapılmış, gazeteciler Abdurrahman Gök, Esra Solin Dal, Semiha Alankuş, Kibriye Evren, Lezgin Akdeniz, Cihan Ölmez ile birlikte Kürt siyasetçilerin içinde bulunduğu 100’ü aşkın kişi gözaltına alındı.

HDP NASIL YORUMLUYOR

HDP adına yapılan “AKP-MHP koalisyonu, kapıları kırıp, insanların başlarına silah dayayarak yerel seçim startını verdi” başlıklı açıklamada, 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde HDP’nin almış olduğu milyonlarca oyu hazmedemeyen, son üç yılını HDP’yi meşru siyaset zemininin, demokratik siyaset alanının ve Meclis’in dışına itmek için harcayan AKP-MHP koalisyonunun, gece yarısı operasyonları ile rejimini güçlendirmeye, faşizmi kurumsallaştırmaya çalıştığı vurgulandı. Açıklamada, “2009’dan bu yana haydutvari bir operasyonu kendi çıkarları için devam ettiren AKP iktidarı, halkın gözünde kaybettiği itibarı gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirerek geri kazanma hevesindedir” denildi.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yerel seçimlere 6 aydan az bir süre kaldığını hatırlatarak, şunları söyledi: “Bu son gözaltılarda aslında izlediğimiz şey AKP’nin seçim çalışmasıdır. Nasıl seçim çalışması yaptıklarını 24 Haziran’dan çok iyi hatırlıyoruz. Gözaltılar, saldırılar, cinayetler, kaymakamlar, valiler jandarma komutanları, hepsi AKP’nin kampanyasına dahildir. Böyle seçim çalışmaları yürütüyorlar, şimdi de yerel seçim çalışmalarına başladılar. Ve tabi HDP’yi suçlayan, HDP’ye karşı her türlü nefreti dile getiren Erdoğan konuşmaya başladı. HDP’yi meşru bir parti olarak görmüyormuş. Meşruiyet tartışması yapılacaksa bu HDP ile değil, ancak senle yapılır. Senin meşruiyetin tartışmalı. Bunlar zafer hırsızı, yolsuzluk arsızı, şimdi de ’adayları Kandil’den belirlerseniz, müdahale edersiz. Eğer öyle olursa ertesi gün kayyum atarız’ diyorlar. Tehdit, şantaj ne ararsanız hepsi var, tekmili birden AKP kürsülerinde. Biz seçim sonuçlarına odaklı hareket etmiyoruz. Bizim yolumuz faşizme karşı mücadele yolu. Senin tehditlerine de asla boyun eğmeyeceğiz ve asla pabuç bırakmayacağız. Sanıyor ki bu tehditleri ile halk sandığa gitmeyecek, oyuna sahip çıkmayacak. 40 yıl boyunca sen diz çökmüş, boyun eğmiş bir halk gördün mü? Asla vazgeçmedi, yine vazgeçmeyeceğiz. Siyasi irademize, kentimize, kendimize, geleceğimize ve özgürlüğümüze dün olduğu gibi yarın da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Nasıl o barajları 7 Haziran’da 1 Kasım’da 24 Haziran’da kafana yıktıysak, yerel seçimde de kayyumlarını başına yıkacağız.”