Çukurova’daki üç cezaeviyle ilgili rapor

İHD, Adana Barosu ve ÇHD, Çukurova’nın üç cezaeviyle ilgili rapor hazırladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Adana Şubesi ve Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu, Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi, Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi ve Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan tutuklularla yaptıkları görüşmeleri raporlaştırdı. Heyet, hazırladığı raporu İHD Adana Şubesi’nde açıkladı. 

'BİR AN ÖNCE TALEP KARŞILANMALI'

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, açlık grevi ve ölüm orucunda olan tutukluların aileleri ile Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) temsilcileri ve insan hakları savunucularının katıldığı basın toplantısında konuşan Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Tugay Bek, insan hayatının pazarlık konusu yapılmaması gerektiğini belirterek, tutsakların taleplerinin bir an önce karşılanması gerektiğini dile getirdi. 

'HEKİM KONTROLÜ YOK, ONUR KIRICI ARAMALAR VAR'

Daha sonra İHD Adana Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü Avukat Zelal Demiray, Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi, Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi ve Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan tutuklularla görüştüklerini kaydederek, hazırladıkları raporu açıkladı. 

Demiray, 3 cezaevinde 67 tutuklunun süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerini devam ettirdiğini belirtti. Binlerce tutsağın açlık grevinde olduğunu ifade eden Demiray, tutsakların her gün hekim tarafından kontrol edilmesi gerekirken, hekimlerin günlük kontrole gitmediğini, sağlık personelinin gelip kilo, tansiyon, kan şekeri ölçümü yaptığını kaydetti. Demiray, tutsakların mektuplarında açlık grevinden bahsettiğinde el konulduğunu, koğuşların rutubetli ve havasız olduğunu, normal zamanlarda hastane sevkleri sırasında askerlerin ağız içine varan onur kırıcı aramalar yaptığını paylaştı. 

'DURUMLARI KRİTİK' UYARISI

“Hali hazırda devam eden aylardır açlık grevinde olan mahpuslarda geri dönüşü olmayan sağlık problemleri ile kalıcı hastalıkların oluşma kaçınılmazdır” diyen Demiray, şöyle devam etti: “Yine sağlık ve insan hakları kuruluşlarının oluşturduğu Bağımsız Tıbbi İzleme Heyetlerinin açlık grevindekilerin sağlık problemlerini yerinde tespit ve değerlendirmesi gerekmektedir. Açlık grevini sürdüren mahpusların durumu ise kritik eşiktedir. Yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğu bilinciyle, içinde bulunulan psikolojik ve siyasal ortamın etkisiyle yaşam hakkını büyük bir riske sokan açlık grevlerinin daha fazla can kaybı yaşanmadan son bulması için bir an evvel taleplerin karşılanmasının ve sorunun çözümünün elzem olduğunu belirtmek isteriz.”

HAK İHLALLERİ 

Raporda, tespit edilen hak ihlallerine şöyle yer verildi:

“* Açlık grevine giren mahpusların bulunduğu bölge hapishanelerinde ilk günden disiplin soruşturmaları başlatıldığı ve bir takım disiplin cezalarının verildiği, açlık grevine elinde olmayan sebeplerle giremeyip ancak desteklerini açıkça ifade eden mahpuslara da aynı disiplin yaptırımının uygulandığı tespit edilmiştir.
 
* Özellikle Osmaniye Hapishanesinde mahpusların aileleriyle yaptıkları telefon görüşmelerinde açlık grevinde olduklarını söylemeleriyle beraber telefon görüşmelerine anında son verilmiş, örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle mahpuslara telefon görüş yasağı ve hücre cezası gibi disiplin cezaları verilmiştir.
 
 * Açlık grevine giren mahpusların bulunduğu hapishanelerin tamamında mahpusların ilk günden itibaren her gün hekim tarafından kontrol edilmesi gerekirken, kilo ve tansiyon kontrollerinin hemşireler ve gardiyanlarca yapıldığı, revir hekiminin ise nadiren koğuşların önüne geldikleri tespit edilmiştir.
 
* Ocak ayında açlık grevine mahpuslarda; kilo kaybı, uyku sorunu, baş dönmesi, tansiyon düşüklüğü, koku, ses ve ışığa karşı duyarlılığın artması, mide bulantısı, bağırsak kanaması, gözlerde yanmalar gibi semptomların görülmeye başladığı tarafımızca tespit edilmiştir.
 
* Hapishanelerin tamamında ayakta sayım dayatmasının devam ettiği, mahpusların kalkmadığı takdirde infaz koruma memurları tarafından kollarından tutularak zorla kaldırıldıkları, avluya çıkarıldıkları provoke edici hareketlerde bulundukları iddia edildiği dikkate alındığında haysiyet kırıcı bu durumun sonlanması gerektiği tespit edilmiştir. 
 
* Basın-yayın-TV gibi haber alma ve bilgi edinme araçlarında, kitap, dergi ve gazetelerde kısıtlamaya gidildiği, hiçbir hapishanede istenilen gazetelerin örneğin Yeni Yaşam gibi temin edilmediği, Yeni Yaşam adlı gazetenin bayilere gelmiş olmasına rağmen bu sefer de açlık grevine giren Leyla Güven ile genel olarak devam eden açlık grevlerine ilişkin haberlerin yer alması nedeniyle açlık grevini yaygınlaştırıcı ve teşvik edici ihtimali ile verilmediği tespit edilmiştir. 
 
* Özellikle Osmaniye Hapishanesinde açlık grevlerinden sonra mektupların nadiren gidip geldiği, çoğu mektubun verilmediği, mektuplarda yazan beyanlardan ötürü disiplin soruşturmaların başlatıldığı, Kürtçe dil ile yazılan mektup ve kartların ‘bilinmeyen bir dil’ olarak tanımlanarak tercümesi için ücret verilmesi gerektiğinden bahisle el konulduğu, Kürkçülerde ise yaşanan genel hak ihlallerine karşı yazılan başvurular ve mektupların sakıncalı olduğu gerekçesiyle gönderilmediği ve el konulduğu tarafımızca tespit edilmiştir.
 
* Özellikle Osmaniye Hapishanesinde, Nusaybin davalarından yargılanan mahpusların bazılarına özel muamele uygulandığı, yaralı olanların tedavilerinin özenli ve düzenli bir şekilde yapılmadığı, tek başlarına tutuldukları Melis Teksan ve Abdülkadir Baybars  adlı mahpusların gerekçe gösterilmeksizin arkadaşlarının yanından alınarak başka bir koğuşta tek başına kaldığı, yine Abdulkadir Baybars adlı mahpusun ise açlık grevinde de olmasına rağmen 1 yıla yakın süredir tek başına tutulduğu tespit edilmiştir.
 
* Hapishanelerin büyük çoğunluğunda yaşanan haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı çıkan mahpuslara yoğun disiplin cezalarının verildiği, özellikle Osmaniye T1’ de kalan kadın mahpuslara verilen hücre cezalarında, hücrelerin yaşamaya elverişli olmayacak derecede kötü olduğu, yine hücre camının karşıda erkek hücrelerin olduğu gerekçesiyle siyah poşetlerle kapatıldığı, erkek aklının bu anlamda hapishanelerin dizaynında de etkili olduğu, bazı mahpusların aldıkları disiplin cezalarından ötürü 2 yıla yakın süredir aileleriyle açık-kapalı görüş yapamadıkları, bazılarının ise aylardır aileleriyle telefon görüşü yapamadıkları tespit edilmiştir.”