İmralı tecridi Ortadoğu'daki savaşın merkezidir-MAKALE

İmralı tecridi aynı zamanda Ortadoğu’daki savaşın da merkezidir. Bu durumun Rusya’dan tut NATO’ya uzanan yelpazede adaya gidilmesi ile yakından bağlantısı var.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, yazdığı son savunma metninde “Toplumbilimde temel kavram ve kuramların tanımı yapılmadan anlamlı yorumlar geliştirmek güçtür” diyerek bir konuya dikkat çekiyor. Peki bu konu ne olabilir? Şüphesiz onlarca şey sıralayabiliriz ama şunu ıskalarız genelde, Öcalan; kendinden yola çıkarak konuşur. Tüm okulu, mikro kozmos olarak bellediği insan yani kendi dünyası, belleğidir. Kendinden yola çıkarak konuştuğu şeylerden biri de “tecrittir”, “İmralı”dır…

Çünkü Öcalan’a göre esas gerekli olan, toplumsal olgunun doğru tanımlanmasıdır. Devamla “Toplumu tanıma çalışmaları sanıldığından çok daha düşük düzeyde bir anlam birikimine sahiptir. Toplum tanımlanmaya çalışıldıkça cehalette derinleşme gibi bir paradoksla karşılaşılmaktadır. İnsan bireyinin gelişiminde toplum ne denli belirleyiciyse, gelişiminin önünde de o denli engeldir. Toplumsal paradoks budur” demektedir.

Öcalan, her şeyin tanımının net olması noktasında çok dikkatlidir. Yerine oturmamış bir kavram ve kuram, asla toplumsal bir nitelik kazanmaz. Asla yol almaz. Misal “Kürt” kelimesi, yeniden ve yeniden anımlanmaya, en başından beri yeniden izah edilmeye muhtaçtır. Bugün “sorun” denilen şeyin esas ve tarihsel yönü, yanlış tanımlanmasından kaynaklıdır. Neden? Çünkü İmralı’da bir tecrit var ve biz bu tecride ad koyamıyoruz.

Bildiğimiz manada bir tecrit olmadığı gerçektir. “Derinleştirilmiş tecrit” dense yeterli midir? Hayır! Onun niteliğini ve şiddetini eksik anlatmış olur. İmralı’daki tecride “Derinleştirilmiş mutlak tecrit” denilebilir mi?

Eksik ama denilebilir.

Çünkü sınırı ve dehşet boyutu “mutlaklığında” saklı. Ve yine derin-mutlak boyutu ile durumu zaman/mekan boyutunda bir yere oturtmamıza yardımcı olabilir. Fakat bu da yeterli değildir? Çünkü bu tecridi tecrit yapan yıkıcı gerçeklik, onun “biricikliğinde” yatıyor olmasıdır. Şuan yeryüzünde bir çeşidinin ve benzerinin olmamasıdır. Bu benzersizliği onun anlaşılması için bir çağrı iken, bizim için bir görmeme durumudur. Benzersizliğine eğildiğimizde, sınır ve tahayyülleri aşan gerçekler çıkıyor karşımıza. Bu alanda Kürtlere karşı yürütülen özel savaşın da en önemli parametresi belirir. Nedir bu? Elbette “unutturma/k” meselesidir.

Ada şahsında tecrit, tecrit şahsında da Öcalan unutturulmak istenmektedir. Yılları bulan bu barbarlık girişimi aynı zamanda savaşın da en yüksek boyut aldığı zaman aralığıdır. Tecrit artarken savaşın büyümesi demek, her şeyin İmralı ile ilgili olduğu noktasına bizi götürür. Türkiye’deki tüm siyaset adaya bağlıdır. Kim ne derse desin gerçeklik budur ve öyle olduğu da er-geç ortaya çıkacaktır.

İmralı bir aynadır. Ülkenin içinde olduğu tecridin yüzünü vermesi açısından önemlidir. Öcalan’a yaklaşım topluma yaklaşımdır ve bu Kürtlerle sınırlı değildir, bunun da artık görülmesi gerekir. Tecridin boyutunu sadece bunlarla sınırlı tutamayız. İmralı tecridi aynı zamanda Ortadoğu’daki savaşın da merkezidir. Bu durumun Rusya’dan tut NATO’ya uzanan yelpazede adaya gidilmesi ile yakından bağlantısı var. Şuan Ortadoğu’da yürütülen savaş, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşul ve çıkmazlar, hepsi adaya yaklaşım ve onun üzerinden şekillenen politikalar ile ilgilidir. Eğip bükülecek bir yanı yoktur çünkü NATO bu savaşa yön verebilecek en büyük felsefenin ve sözlerin nerede olduğunu biliyor. Bundan ötürü, onun şahsında uluslararası operasyon yapıyor. Manipülasyon uyguluyor tüm araçları ve hatta elindeki tüm “ülkeler” ile…

Bundan ötürü ülkede ve dışarıda, özellikle şuan İdlib şahsında ısınan Ortadoğu’da, her adım ve her politik manevra, özelde Kürt sorunu bağlamında genelde de geleceğin kurulumu açısından, bize düşen ilk şey, bu durumları tecrit üzerinden okumaktır. Ancak o zaman bir kavrayışa sahip olabileceğiz.