Öcalan’ın avukatı: Tecride karşı mücadelemiz sürecek

Müvekkilleri Kürt Halk Önderi Öcalan ile 7 yıldır görüştürülmeyen Av. Mazlum Dinç, görüş yasağının hukuksuz olduğunu belirterek tecride karşı mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. 27 Temmuz 2011 yılından bu yana avukatlarıyla görüştürülmeyen Öcalan, en son 11 Eylül 2016 yılında kardeşi Mehmet Öcalan ile görüşmüştü. Yaklaşık 2 yıldan bu yana kendisinden hiçbir haber alınamayan Öcalan’ın durumuna dair kaygılar gittikçe derinleşiyor.

Avukatlarının şu ana kadar yaptığı 774 görüşme talebi reddedildi. Öcalan’ın ailesi ve avukatları her hafta İmralı'ya gitme başvurusunda bulunuyor. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan görüşme başvuruları her hafta "hava muhalefeti", "koster bozuk", "koster onarımda" ve "OHAL" gibi gerekçelerle reddediliyor. Öcalan’ın avukatlarıyla görüş yasağı ise 7. yılını geride bıraktı. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, Öcalan üzerindeki tecridi ve müvekkilleriyle yapacakları görüşmelere getirilen yasak ile ilgili ANF’ye konuştu.

AVUKATLAR 7 YILDIR İMRALI’YA GİDEMİYOR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Komplo'dan bu yana İmralı Adası’nda ağır bir tecrit altında yaşadığını hatırlatan Av. Dinç, "Zaman zaman bu tecrit koşulları daha fazla ağırlaştırıldı. Özellikle avukatları aracılığıyla dışarıyla görüşme kanallarının hepsi 27 Temmuz 2011 tarihinden sonra tamamen yasaklandı. Avukat görüşlerinin hiçbirinin yaptırılmayışı ciddi bir hukuksuzluk konusudur. Tabii bu tarihten önce de dönem dönem avukat görüşleri engelleniyordu. Kimi zamanlar 3 aya kadar varan görüşme engelleri söz konusuydu. Fakat 2011’den beri 7 yıldır hiçbir avukat İmralı Adası’na gitmiş değil" diye konuştu.

KHK’LER DE BİLE YASAĞA DAİR MADDE YOK

Avukat görüşlerinin yasaklanmasının hiçbir hukuki zemininin olmadığını vurgulayan Av. Dinç, şu değerlendirmelerde bulundu: "Türkiye yasalarından tutalım da OHAL’den sonra hukuku ayaklar altına alarak çıkarılan KHK’ler dahi böylesi bir uygulamanın zemini yoktur. Bir cezaevinde yasal statü anlamında bir tutuklunun veya hükümlünün bir bütün olarak aile ve avukat görüşünün engellenmesine dair hiçbir madde yok.

OHAL’den sonra çıkarılan KHK’lerde kimi tutukluların ailesi ve avukatlarında görüş yasağı getirildi. Ama söz konusu İmralı Cezaevi’nde bulunan sayın Öcalan ve diğer 3 tutuklu olunca bu kısıtlama olarak değil, tamamıyla bir karar olarak ele alındı. OHAL süresi boyunca görüşme başvurularımızın reddine dayanak olarak bu KHK’ler gösterilmişti. Aslında bunlar da bir zemin değildi ama bir bütünen yasaklama zemini olarak bunlar gösteriliyordu."

ÖCALAN’IN TELEFON VE MEKTUP HAKLARI DA ENGELLENİYOR

OHAL’in son bulmasına rağmen görüşme başvurularının devam ettiğini belirten Av. Dinç, hala tecrit ve avukat görüşmeleri önündeki engellerin kaldırılmadığını hatırlattı. Tecridin ortadan kaldırılması için yıllardır mücadele ettiklerini kaydeden Av. Dinç, "Hukuksal anlamda her türlü başvuruyu yaparak hem iç hukukta hem de uluslararası hukukta bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Tabii şu ana kadar hiçbir olumlu sonuç elde edemedik. Çünkü bu mesele tamamen siyasi bir mesele haline getirildi. Sayın Öcalan’ın temel hak ve özgürlükleri dahi siyasetten bir şantaj ve pazarlık malzemesi haline getirildi. Avukat ve aile görüşmelerinin engellenmesi de bu yaklaşımlardan doğan durumdur. Sayın Öcalan’ın mektup ve telefon hakları da zaten yıllardır engelleniyor" şeklinde konuştu.

'CPT’NİN CİDDİ BİR TAVIR ALDIĞINI GÖREMİYORUZ'

Tecrit ile ilgili birçok başvurularının şu anda uluslararası mercilerin önünde durduğunu aktaran Av. Dinç, AİHM ve CPT’ye aylık raporlar gönderdiklerini ve sık sık görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktardı. CPT'nin şimdiye kadar etkili bir girişimde bulunmadığına dikkat çeken Dinç, "2011 tarihinden önce CPT’nin İmralı Adası’na gerçekleştirdiği ziyaretler ve bu ziyaretlerin sonucunda yayımladığı raporlar var. Bu raporlarda haftalık görüş yasaklarına dahi sert eleştiriler getiren, kabul edilemez bulan ve bu yasaklanan haftalık görüşmelerinin biriktirilerek gerçekleştirilmesi yönünde öneriler geliştiren CPT’nin, son 7 yıldır avukat görüşmesine getirilen yasaklara karşı ciddi bir tavır aldığını göremiyoruz" dedi.

Söz konusu bu kurumların hukuk ve insan haklarını temel alan bir biçimde hareket etmediklerini vurgulayan Av. Dinç devamla şunları belirtti: "Bu durum onların tamamen siyasal dengeleri gözeten bir yaklaşım içerisinde olduklarını gösteriyor. Böylelikle bu tür kurumların ciddiyetleri de zedelenmiş oluyor. Çünkü CPT gibi kurumlar sözleşmelerinde varlık sebepleri olarak, cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin önlenmesi olarak misyonlarını tanımlıyorlar. Ancak bu misyonlarını yerine getiren bir yaklaşım göremiyoruz."

'ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİDİN ÖRNEĞİ YOK'

Öcalan üzerindeki tecridin Avrupa veya dünyada başka bir örneğinin söz konusu olmadığını söyleyen Av. Dinç, bu kadar ağır insan hakları ihlali söz konusu olmasına rağmen ciddi bir tavır geliştirilmediğini ifade etti. "Türkiye’de de bu kadar mutlak ve katı tecrit halinin yaşandığı bir örnek yoktur" diyen Dinç, "Aslında dünyada ada cezaevlerine siyasal kişilikleri veya halk önderlerini kapatarak tecrit altına alma örnekleri vardır ama bu kadar katı bir şekilde tecrit altına alma ve dışarıyla iletişimini mutlak bir biçimde kesme örneği bulunmuyor" diye konuştu.

KEYFİ YASAKLAMALAR

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na her hafta düzenli olarak müvekkilleri Öcalan ile görüşme talebinde bulunduklarını belirten Av. Dinç, bu taleplerine karşılık aldıkları ret kararlarının gerekçelerini şöyle açıkladı: "OHAL’den önce tamamen fiili gerekçelerle görüşmelerimiz engelleniyordu. ‘Koster bozuk’ cevabını alıyorduk hep. 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edilir edilmez ilk karar sayın Öcalan’a dönük alındı.

21 Temmuz 2016’da Bursa İnfaz Hakimliği tarafından alınan bu karar, OHAL süresinde İmralı’da tutuklu bulunan kişilerin aileleri ve avukatlarıyla görüşmelerinin yasaklanması, telefon ve mektup gibi iletişim araçlarının engellenmesi yönündeydi. Karara da itirazda bulunduk zira bu kararın hiçbir hukuksal zemini yok. KHK’ler dahi çıkarılmadan böyle keyfi bir şekilde bu yasaklamalar getirildi. AYM'ye götürdük ama olumlu bir netice elde etmiş değiliz."

İMRALI'DAKİ TECRİT OHAL İLE BAŞLAMADI

KHK’lerin dahi avukat görüş yasağına dayanak gösterilemeyeceğini söyleyen Av. Dinç, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Sadece ilerleyen günlerde İnfaz Hakimliği’nin aldığı kararda ufak düzenlemeler yapılarak KHK’ler dayanak gösterildi. Ancak KHK’ler ile avukat ve aile görüşmelerinin yasaklanmasına dayanak gösterilemez. Böyle bir düzenleme söz konusu değil.

Başvurularımız devam ediyor ama İmralı’daki tecrit OHAL ile başlamadı. 7 yıldır avukat görüşme yasağıyla başlayan tecridin derinleştirilmesi var. Bunun OHAL’den sonra da değişeceğine inanmıyoruz. Hukuksal anlamdaki girişimlerimize hem ulusal hem de uluslararası düzeyde sürdüreceğiz. Tecride karşı olan mücadelemiz devam edecek."