Son Dakika: Stêrk ve Medya Haber: Baskın korsanvari ve komplodur, susturamayacaklar!

Şık: 3 yıl önce yeniden kurulan bu savaş tezgâhını bozacağız

Amed’deki mitingde konuşan HDP İstanbul Milletvekili adayı Şık, halkların büyük barış destanı yazdığını ifade ederek, “24 Haziran’da hep birlikte bir kez daha göstereceğiz. Ve 3 yıl önce yeniden kurulan bu savaş tezgâhını bozacağız” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde 24 Haziran seçimleri kapsamında gerçekleştirilen "Büyük Amed” mitingi, İstasyon Meydanı’nı dolduran yüzbinlerin katılımıyla yapılıyor. İstasyon Meydanı’na akan yüzbinler, kısa sürede alanı doldururken, binlerce kişi alan dışında beklemek zorunda kaldı. Alan dışında kalan binlerce kişi ise alkış, ıslık ve sloganlarla polise tepki gösterirken, İl Emniyet Müdürü, polis kontrol noktasının bulunduğu yere geldi. Halkın yoğun tepkisi üzerine polis kontrol noktaları 50 metre geriye çekildi.

POLİS ALANA SİNYAL KESİCİ YERLEŞTİRDİ

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı mitingde, polisin engellemeleri baş göstermeye başladı. Alana sinyal kesici yerleştiren polis, canlı yayın aracının yayınını durdurdu. Tüm baskı ve engellemelere rağmen yüzbinlerle dolup taşan İstasyon Meydanı’nda, coşku gittikçe artıyor.

BULUTTEKİN: 24 HAZİRAN SEÇİMLERİ TÜRKİYE’NİN KADERİNİ BELİRLEYECEK

Mitingde yüzbinleri selamlayarak konuşan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Filiz Buluttekin, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a Amed’ten bin selam olsun. Seçimlere 3 gün kaldı. Bu seçim önceki seçimlere benzemiyor. Bu seçim tarihi bir seçimdir. Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir seçimdir. Tarihi olması bundandır, bu seçim demokratik toplum ile faşizm arasında bir mücadeledir. Faşizm kazanırsa, yüzyıllık katliam, soykırım ve sömürgecilikle karşı karşıya kalacağız. Eğer demokratik toplum çizgisi kazanırsa, özgürlüğün yolu açılacaktır. Türkiye’nin demokratik toplum çizgisini temsil eden tek parti HDP’dir. Oylarını arttırmak için her gün toplumu çatıştıran, yaşamı kabusa çeviren, tek adam rejimini Amed halkı çok iyi tanıyor” dedi.

Sur ilçesinde ve bölge kentlerinde yaşanan yasak ve yıkımı hatırlatan Buluttekin, “Amed halkı olarak ablukaları ve Sur’u unutmayacağız. Günlerce yerlerde kalan cenazelerimizi unutmayacağız. Yeni Roboski, Suruç katliamları olmasın diye, dağlarımıza bombalar yağmasın diye bu toplumsal hafızamızı canlı tutmak lazım. Onursal değerlerimize sahip çıkmak, faşizme en net cevaptır. Bundan dolayı sandıklara gidip oy kullanmak faşizmi yıkacaktır. Tüm barajları yıkıp, sandıklarımıza sahip çıkmalıyız. Sandık güvenliğimizi bizler sağlayacağız. Sabaha kadar ayakta olacağız. Oylarımızı çalmalarına izin vermeyeceğiz. Bu temelde başta kadınlar ve gençler olmak üzere siz değerli halkımızı seçim günü sandıklara sahip çıkmaya çağırıyorum. Ne olursa olsun sonu muhteşem olacak” şeklinde konuştu.

ÇAMÇI: DİRENDİK, BUNDAN SONRA DA DİRENECEĞİZ

HDP İl Eşbaşkanı Mehmet Şerif Çamçı ise partisinin “Em livirin, em dikarin” sloganıyla konuşmasına başlayarak, şunları söyledi: “Haksızlıklara karşı buradayız. Bütün baskılara karşı buradayız, bütün zulümlerine karşı buradayız. Halkımız diz çökmedi, onlara boyun eğmedi. Direndik, bundan sonrada direneceğiz” diye konuştu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kaldıracak güce sahip olduklarını ifade eden Çamçı, “Sayın Öcalan çözümün adresidir. 24 Haziran’da sandıklara giderken Taybet Ana’yı unutacak mıyız? Sur’u, Cizre’yi, Nusaybin’i unutacak mıyız? İrademize el koydular, kayyumları unutacak mıyız? 20 aydır Selahattin Demirtaş zindanda, Demirtaş ve bütün tutsakları unutacak mıyız? Derin yaramız Roboski katliamını unutacak mıyız?” diye sordu.

Mitingde ayrıca DBP İl Eşbaşkanı Çağlar Demirel’in gönderdiği mesaj okundu.

YİĞİTALP: TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNİN EN EŞSİZ SEÇİMİNİ YAPACAK

HDP Amed Milletvekili Sibel Yiğitalp, HDP’nin fikriyatının sahibi Öcalan’ı selamlayarak, “Tarih boyunca rolünü oynayan Amed, hoşgeldin. Yüzbinlerin aktığı bir yerden cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve bütün politik tutsaklara selam olsun. Hiçbir zaman davasından vazgeçmeyen, tarihe öncülük eden başta barış anneleri, gençler, kadınlar ve Amed halkına selam olsun” diye konuştu.

Kürdistan’da son 3 yılda yaşanan yasak ve yıkıma anımsatan Yiğitalp, şunları söyledi: “Onların Türkiye halklarına tek vaadi ölüm ve yoksulluk. Amed halkı olarak, yaşamdan, yaşatmaktan ve demokratik siyasetten yanayız. Onlar her zaman tarihin çöp kutusundadır. 3 gün sonra seçim yapılacak. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en eşitsiz seçimi yapılacak. OHAL’in gölgesinde bir seçim vaat ediliyor. Biz hiçbir zaman vazgeçmedik, biz demokratik siyasetin olmazsa olmaz olduğunu söylüyoruz. Mücadelemizi sonuna kadar yürüteceğiz. Kimsenin bundan kuşkusu olmasın. Son 3 yılın karnesini söyletmesinler. Taybet Ana’yı, belediyelere atanan kayyumları, OHAL’le bir gecede binlerce insanın işten atıldığını hatırlatırız. Size insanlığı öğreteceğiz. Bizim oylarımız çok önemlidir. Biz o sandıkları patlayıp barajı aştıktan sonra demokratik siyaset nasıl yapılır onlara göstereceğiz.”

HDP’nin kadının siyasete kattığına işaret eden Yiğitalp, “Bu mücadeleyi daha güçlü hale getirmek için sandıklara da güçlü bir şekilde gideceğiz. Bizler savaş toplumunda büyüdük, artık çocuklara savaşsız bir dünya vermek. Bunun için demokratik siyasette ısrar edeceğiz. O nedenle sandıklara giderek, bir oy HDP’ye, bir oy Demirtaş’a” diye konuştu.

ŞIK: TESLİM OLMADAN, İNAT VE UMUTU BÜYÜTEREK BURADAYIZ

HDP İstanbul Milletvekili adayı Ahmet Şık’ın yüzbinlere yaptığı konuşmanın satır başları ise şöyle: “Barışı ve özgürlüğü; asla ve asla zalim Dehaklara teslim etmeyen, Devrimci Kawa’nın yiğit insanları merhaba. Selam olsun Ahmed Arif’in, Apê Musa’nın, Vedat Aydın’ın, Tahir Elçi’nin memleketine. Selam olsun sizlere. Her mahallesinde, her sokağında, hakikati yaşatmak için direnen kadını, genci, yaşlısı ile umudu, umutları çoğaltan, biz yapan Diyarbakırlılar; bu ülke, bu topraklar, bu coğrafya ne zaman postallarla ezilse. Ne zaman karanlığa boğulmaya çalışılsa, bir özgürlük aşkı tutuşturur kendini. O özgürlüğü aydınlatanlara selam olsun bin selam.

Bu meydan, bombalar gördü. Bu meydan, en büyük acılarla sarsıldı. Bu meydandan yükselen çığlıklar, hâlâ havada asılı duruyor. Bu meydanda, yitirdiğimiz canlarımız var. Bu meydanda o canların sesi, sözü var. Ancak, bunca kötülüğe, bunca acıya rağmen hoş bulduk. Bu ne güzel bir karşılama. Bugün burada sizlerin karşısında olmak ne büyük onur ne büyük mutluluk. Hakikat bizimle. Hakikat bu meydanda, hakikat, ‘Bir oy Demirtaş’a, bir oy HDP’ye’ diyerek korkmadan, teslim olmadan, inat ve umudu büyüterek, ‘buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz’ diyenlerin sesindedir, sözündedir, duruşundadır. ‘Bir yanımız Gezi, bir yanımız Sur, bir yanımız Cizre’dir’ diyenlerdedir. Bir yanımızda Berkin’ler, Ali İsmail’ler bir yanımızda Ceylan’lar, Uğur’lar var. Birlikte güçlüyüz, geçmiştekinden daha da güçlüyüz.

Önceki eşbaşkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksedağ’a, hapislerdeki tüm milletvekillerine selam olsun. Bu şehrin işkencehanelerini de zindanlarını da çok iyi bilen Gültan Kışanak’ın şahsında hapiste tutulan belediye eş başkanlarına, parti yöneticilerine ve üyelerine selam olsun. Özgürlükleri gasp edilen on binlerce öğrenciye, hakikatin peşindeki gazeteci dostlarımıza ve bütün siyasi tutsaklara selam olsun. Bin selam. Birbirimizi tanıyoruz. Yıllarca haber yapmak için, buradaki sesi Türkiye’ye duyurmak için geldim yanınıza. Ve biliyorum ki; hemhal olmaya gelen kimseyi geri çevirmezsiniz. Derdinizi de paylaşırsınız, sofranızı da muhabbetinizi de. Sağ olun, var olun. Bu güzel şehre bu kez partimizin vekil adayı olarak geldim. Ama amacım değişmedi. Bir kez daha sesiniz olmaya, sesinizi taşımaya geldim.

Büyük bir gururla ve onurla, yürek dolusu söylüyorum bunu; sözümüz var. Özgürlük ve barış için her ahın, her gözyaşının, yaşatılan her acının, çekilen her çilenin sözünü tutacağız. Bir kardeş, bir dost, bir yoldaş olarak sesleniyorum size, bilin ki sözünüz sözümüzdür ve asla yere düşürmeyeceğiz. Üstelik artık yalnız değilim. Artık hiçbirimiz yalnız değiliz. Tarihi bir birleşmeye gidiyoruz. Asla ne zindanlar, ne taş duvarlar yıkabilir, ayırabilir bizi. Bu birleşmenin coşkusu tüm ülkeye her gün daha da yayılıyor, yayılacak. Coşkunuzla coşuyor, acınızla acıyor, sevincinizle seviniyoruz. Türkiye halkları olarak, bizleri ezmeye çalışanlara karşı direnenler olarak, bir kez daha kardeşleşiyoruz. Ezilmişliğimizde hemhal oluyor, direnişimizde birleşiyoruz.

‘OMUZ OMUZA OLDUKÇA ZALİMLERİN KABUSU OLDUK’

Bizler bu ülkenin mezarlıklarında, zindanlarında, mahkeme salonlarında, barikatlarda, Gezi’de, Suruç’ta, Ankara Garı’nda birleştik. Newrozlarda, 1 Mayıslarda buluştuk. Buluşmamız, birleşmemiz, dilimizi ortaklaştırmamız yeni değil. Bizler bu ülkenin tekstil atölyelerinde, fabrikalarında, plazalarında, tarlalarında birleştik. Bizler birleştikçe onlar saldırdı. Ama omuz omuza durdukça, zalimlerin kabusu olduk. Ve bizler birleşmeye devam ettikçe zalimlerin çetesi ayrışacak. Dağılacak. Zindanlar yaptılar bize, darağaçları kurdular. İşkencelerden geçirdiler, ölü bulunduk yol kenarlarında. Kaçırıldık, asit kuyularında eritildi bedenlerimiz. Kaybedildik, sırtımızdan vurulduk. Yargısız infazlarda kaldı kanlı bedenlerimiz bize, bizlere reva görülen o zulmün toplamı duruyor şimdi karşımızda. Meydan okuyor bize. Meydan okuyor arkasına aldığı, zimmetine geçirdiği devletle. Çoluğumuza, çocuğumuza sövüyor, analarımızı yuhalatıyor. Cesetlere dahi işkence yaptırıyor. Sokakları, mahalleleri bombalatıyor.

Türkülerimizi, sözümüzü, sesimizi linç ettiriyor. İnkar ve talanla varlığını borçlu olduğu şovenizme, milliyetçiliğe, militarizme sarılıp, ağzında idam, hayalinde Bahçeli’nin ipi, meydan meydan dolaşıyor. Meydan okuyor bize. Hodri meydan diyoruz biz de. Hodri meydan Diyarbakır’dan. Benim anadilim Türkçe, sizinki Kürtçe. Çok sevdiğinizi bildiğim Ciwan Haco, bir şarkısında, ‘anamın sırtı kamçı izlerinden haritaya dönmüş’ diyor. Anadillerimiz farklı olsa da zalimler, analarımızın dilini ortaklaştırdı. Analarımızın gözyaşlarını ayrıştırmak istediler. Bizi birbirimize kırdırtmak istediler. Ülkemizi ırkçılıkla, milliyetçilikle, kindarlıkla bölmek istediler.

Ama işte, bir kez daha yan yanayız, beraberiz. Ve biliyoruz ki, biz yan yana durursak analarımızın sırtına kamçıyla harita çizenlerin de, menfaatleri için bu ülkenin gencecik yoksullarını ölüme gönderenlerin de sonu gelir. Ve işte yan yanayız. Bir aradayız, omuz omuzayız. O yüzden korku, telaş, panik içindeler. Sonlarının geldiğini biliyorlar. Hepimiz biliyoruz: savaştan, kandan beslenen bu menfaat çetelerinin sonu geldi. Bu çetelerin sözcülüğünü üstlenen, gönlü barıştan yana insanları yalanlarıyla uyuşturmaya çalışan onlarca kiralık kalem var. Tasmalarını kim tutuyorsa, onun sesi oluyorlar. Biliyorum, biliyorsunuz; bu haysiyetsizlerin, bu zalimlerin sizin karşınıza çıkacak yüzleri yok. Kendileri de patronları da bugün Diyarbakır’a gelseler insan içine çıkamazlar.

Bu kiralık kalemler, devleti ele geçirmiş AKP isimli çetenin işbirlikçiliğini, suç ortaklığını üstlenmişler. İşleri, oturdukları masaların başından sizinle, bizimle ilgili yalanlar üretmek. En son Suruç’ta yaşananların gerçek yüzünü hepimiz biliyoruz. Bu mafya iktidarının, bakanlarının ve kiralık kalemlerinin söylediği yalanları ibretle izliyoruz. Kendi çevresindekiler de dahil tüm ülkeyi, bütün toplumu korkutarak, yalana boğarak saltanatını sürdürmeye çalışan biri var. İsmi lâzım değil. Kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Fıtratını ve icraatını hepimiz biliyoruz. Bir gün şehirlerimizin yıkım emrini veriyor, ‘kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacaktır’ diyor, sonra çıkıp kardeşlikten bahsediyor.

Bir yanında bahçeli, bir yanında çiller, ama hiç utanmadan, yüzü kızarmadan ‘çözüm sürecini HDP bitirdi’ diyor. Karşınıza gelecek değil geçmişle çıkıyor 1990’ların acılarını yaşatanlarla çıkıyor. En son Yenikapı’da olduğu gibi, siyasi hortlaklar ordusuyla çıkıyor. Çünkü artık birbirlerine mecburlar, birbirlerine demir zincirlerle bağlılar. HDP’nin temsil ettiği ses sıkışıp boğulsun istediler. Anaların barış sesi Diyarbakır’dan İstanbul’a, Hakkâri’den İzmir’e, Nusaybin’den Adana’ya, Cizre’den Trabzon’a ulaşmasın istediler. Bu sesler, birbirine karışan nehirler gibi buluşup Ankara’dan duyulmasın istediler. Seçilmiş siyasetçilerimizi, partili arkadaşlarımızı hapsettiler. Savaşa kesin bir dille itiraz eden akademisyenleri okullarından kopardılar. ‘Barış’ diyen öğrenci kardeşlerimizi tutukladılar. Medyayı; diz çöktürüp, ele geçirdiler. Teslim alamadıklarına da el koydular. Çamur medyasıyla kötülük yayıyorlar. Bizi birbirimize kırdırtmak istiyorlar.

Ama onlara ve yaptıkları bunca kötülüğe rağmen bu ülkede güvercinler barışın sesini köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaştırdılar. Birbirinden uzaklaştırılmak, yabancı kılınmak istenenlere barışın sesini ulaştırdılar. Evet, zalimler o güvercinleri de vurdular. 2015’te, 5 Haziran’da bu meydanda yapılan mitinginde 5 canımıza kıydılar. Sonra da Hrant Dink gibi Tahir Elçi’yi de vurdular. Suruç’ta, barış elçisi gençlerimizi, Ankara’da 101 barış güvercinimizi katlettiler. Yüzlerce kez canımızı yaktılar. Ama ne yaptılarsa olmadı. Barışın sesini kısamadılar. Halkların coşkun selini durduramadılar. Kararlığımız zalimleri ürkütüyor. Efrîn’de heykelini yıktıkları Demirci Kawa’nın yaktığı ateş bizim yolumuzu aydınlatıyor, onları ise daha da korkutuyor.

Bir kişiyi, o diktatör özentisini göndermemiz yetecek. HDP’yi bir kez daha ve bu kez daha çok vekille meclise taşıdığımızda hepsi birden, tarihin çöplüğüne gidecek. Hem de öyle bir gidecekler ki, bu sefer hortlamaya bile mecalleri kalmayacak. Son 3 yıldır daha da şiddetleşerek sürdürülen, yıllardır yaptıkları zulümler bizlere diz çöktüremedi. Emin olun ki en güçlü görünmeye çalıştıkları bugün bile, en tepedekinden en aşağıdakine, bu çetenin her bir üyesinin bizlerin karşısında dizlerinin bağı çözülüyor. Emin olun ki; yalan söylemekten bitap düştüler, kendi yaydıkları nefretle zehirlendiler. Yalana memur bu zavallıları tek bir mühürle emekliye ayırmanın zamanı geldi. Çünkü bu yalan tünelinden bunalan ve çıkmak isteyen sadece biz değiliz. Halkların arasına örülmüş yalan duvarlarını yıkmanın, onların yerine barış köprüleri kurmanın zamanı geldi. Bu ülkenin barışa ve özgürlüğe inanan insanları, bir dediği bir dediğini tutmayan bu diplomasız başkomutan bozuntusuna tek bir mühürle tezkeresini verecek.

‘Kürt sorunu yok’ diyen bu müstebite, istibdat heveslisine, ‘var’ diyeceğiz. ‘Çözümü de var, demokrasi’ diyeceğiz. ‘Demokratik çözüm senin kenara çekilmenle başlayacak’ diyeceğiz. Kanla beslenip zulümle varlığını sürdüren, son kuruşuna kadar devleti yağmalayıp, son ağacına kadar ülkeyi talan etmeye kararlı bu mafya iktidarını yıkacağız. Bu asalak nefret mühendislerinin devrini sonlandıracağız. Ne ölüsü buzlukta saklanan Cemile’yi, ne vurulmuş bedeni kapısının önünde bekletilen Taybet Ana’yı, ne de Kemal Kurkut’u unutacağız. Unutmak değil, hatırlamaktır barış. Saklamak değil, yüzleşmektir barış.

Özlemini çektiğimiz barışın, bu topraklardan yeşermesini sağlayacağız. Çünkü her kim olursa olsun, bu ülkenin gençlerinin ölmesini engellemek, akan kanın durmasını yakaran annelerin ellerini buluşturmak boynumuzun borcudur. Mecliste, sokakta, tarlada, meydanlarda, hayatın her alanında, ödenmiş tüm bedellerin hakkını, hakkıyla savunacağız. Ben ve arkadaşlarım, boğmak istedikleri sesinizi Ankara’ya taşıyacağız. Bizden önce bu bayrağın taşıyıcısı olanlar her türlü zulme maruz kaldılar. Şu Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceye yatırılan Gültan Kışanak’lar o işkencelere rağmen yılmayıp, teslim olmayıp geldiler ve zulüm yaşadıkları şehirleri yönettiler.

Şimdi Gültan Kışanak ve arkadaşları bir kez daha zindanda. Ama hepsini, çok daha güçlenmiş olarak çıkaracağız o zulümhanelerden. Selahattin Demirtaş’ı, Onur Hamzaoğlu’nu, Ferhat Encü’yü, Sebahat Tuncel’i, İdris Baluken’i, Figen Yüksekdağ’ı, tüm milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı ve bütün yoldaşlarımızı o zindanlardan çıkaracağız. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesini mezarından çıkartan ırkçı güruhun bileğini bükeceğiz. Diyarbakır’ı Edirne’yle, hapishane üzerinden zincirlemeye, kelepçelemeye çalışan bu zihniyeti alt edip, halkları barışla, kardeşlikle birleştireceğiz. Kardeşleştikçe birleşeceğiz, birleştikçe çoğalacağız, çoğaldıkça da bu korkak zalimleri 24 Haziran’da sandıklarda alaşağı edeceğiz.

Sizler insanlığınızla, sabrınızla, direncinizle bir büyük barış destanı yazıyorsunuz. Değişim, adaleti sağlamak, barış kolay değil. Ama kararlılıkla bizler değiştirebiliriz. Bunu bütün dünyaya gösteriyorsunuz. 24 Haziran’da hep birlikte bir kez daha göstereceğiz. Ve 3 yıl önce yeniden kurulan bu savaş tezgâhını bozacağız. Bu yalan tünelinden çıkacağız. Yalnızca seçimi değil, hakikati de kazanacağız. Gezi direnişi bir yanıyla da sizlerin barış türkülerinin yankılandığı yerdi. 24 Haziran’da hep birlikte, bu kutuplaştırma tezgahını bozduğumuzda, 5 yıl önce Gezi Parkı’ndan yayılan barış türkülerimiz Türkiye’nin her yerinde artık daha da güçlü yankılanacak. Hep birlikte güzel günler göreceğiz. Biz kazanacağız. Serkeftin.”

BULDAN: PATLAYAN BOMBALARIN YERİNE İNSANLAR SEL OLDU AKTI

Amed mitinginde bir konuşma yapan HDP Eş Başkanı Pervin Buldan şunlaı söyledi:

“Sevgili Amedliler, bugün burada bu akşam saatinde o kadar büyük bir coşku ve moral var ki konuşmaya söz bulamıyoruz.

Sizler kararınızı vermişsiniz zaten, hazırlığınızı yapmışsınız zaten. 24 Haziran'da AKP’yi ve Erdoğan’ı sandıklara gömeceksiniz.

24 Haziran’ı sandıklarda hesap soracağımız bir gün olarak belirledik. Şimdiden sizleri kutluyoruz. 3 yıl önce bu meydanda 5 Haziran tarihinde bu kadar büyük bir kitlenin içine bomba attılar ve 5 insanımız yaşamını yitirdi. Ancak gördüler ki o patlayan bombaların yerine insanlar sel oldu aktı. Çünkü bizler acılarımızı unutmayız, bizler tarihimizde yazılan ve bize reva görülen hiçbir acıyı unutmayız. Kürt halkı geçmişini unutmaz, Kürt halkı acısını unutmaz, Kürt halkı Sur’u unutmaz, Cizre’yi unutmaz, Suruç’u unutmaz.

Kürt halkı tarihi boyunca büyük zulümler gördü, acılar yaşadı. Sur unutamayacağımız acıların içindedir. Cizre, Silopi, Gever unutmayacağımız acılar içindedir. Ama bayram arifesinde oruçları ile Suruç’ta insanları katleden zihniyet asla Kürtlerin unutmayacağı acılı tarihlerin içine girmiştir. Suruç halkı yalnız değildir. Diyarbakır, Ağrı, Hakkari halkı tüm Kürdistan Suruç halkıyla beraberdir. AKP hükümeti bu sefer de yaptığı provokasyonun altında kalmıştır. Adli tıp raporu göstermişti ki Suruç’ta insanlarımız AKP’nin organize ettiği çetelerin saldırısına uğramıştır. O çeteler ki insanlarımızı hastanede kafalarını keserek katletmiştir. İşte bugün Amed meydanında burada sizler bir kez daha Suruç’a sahip çıktınız, Sur’a, Gever’e, Demirtaş’a sahip çıktınız, hepinize teşekkür ediyoruz.

KÜRT SORUNUNU GÖRMEK İSTİYORSA TANSU ÇİLLER’İN YÜZÜNE BAKSINLAR

Gelip burada ‘bu ülkede Kürt vatandaşlarım var ama Kürt sorunu yoktur’ diyen zihniyet bugün sizin yüzünüze nasıl bakacak? İstanbul’da kurdukları ittifakla, yanlarına aldıkları Tansu Çiller’le, Mehmet Ağar’la, Sedat Peker’le bir kez daha gösterdiler ki Kürt halkına karşı düşmanlıkları devam ediyor. Kürt sorununu görmek istiyorlarsa yanlarına aldıkları Tansu Çiller’in yüzüne baksınlar. O Tansu Çiller ki o Mehmet Ağar ki 90’lı yıllarda asit kuyularında inslanlarımızı diri diri katledenlerdir. O kurdukları ittifakın içerisinde Susurluk ittifakı vardır. Bir kurtlar sofrası kurdular, kurtlar sofrasında Türkiye’yi 90’lı yıllara geri götürmenin kararını aldılar. Ancak biz buna izin vermeyeceğiz.

Türkiye halkları asla bir daha 90’lı yıllara gidilmesine izin vermeyecek. Bu ülkede zulümden, ölümden, kandan ve gözyaşından başka 16 yıllık iktidar döneminde bu ülkeye bir şey getirmeyen AKP Hükümeti, 24 Haziran’da elveda diyecek, onlara güle güle diyeceğiz.

Onlar savaştan başka bir şey vaat etmiyorlar. Kerkük’e, Efrin’e gittiler, şimdi Minbic’e ve Kandil’e gitmek istiyorlar. Ama Türkiye halkları buna onay vermiyor. Bu ülkede artık ölüm olsun istemiyor. Bizler bu ülkede sorunların savaşla değil, çözümle olacağına inanan bir parti olarak Amed semalarında F-16'ların değil barış güvercinlerinin uçurulmasını istiyoruz. Bu semalardan bu halkın arzu ettiği barış güvercinlerinin uçurulmasına çok az bir zaman kaldı. 24 Haziran’da AKP’nin gidişiyle Demirtaş’ın gelişiyle buna kavuşacağız.

Şimdi her gün Sevgili Demirtaş’la ilgili HDP ile ilgili onlarca yalan, onlarca uydurma sözlerle halkın kafasında farklı algılar yaratmaya çalışıyorlar. Birkaç gün önce Demirtaş’ın idamından bahsediyorlardı, şimdi Demirtaş’la ilgili “bu parti aday fukarası mı başka aday bulamadı zindandan aday gösterdi” diyor. Sana mı soracağız? Elbette ki içimizde adam da vardı kadın da vardı ama biz Selo’yu uygun gördük. Biz Selo’yu başkan yapmaya karar verdik, bunu sana sorma gereği duymadık, buna halkımız karar verdi.

Demirtaş’ın hanları ve sarayları yok, ayakkabı kutularında paraları yok, Demirtaş milyonların gönlünde sevgisi olan, insanların gözünde umut olan bir aday. Ama korkmakta haklısın. Rüyalarına giriyor kabusun oluyor, biliyoruz. O rüyalar 24 Haziran’da gerçek olacak. Recep Bey rüyanda görmek istemiyorsan uyuma. Çünkü sadece 4 gün kaldı. 4 gün sonra Demirtaş’ı zaten karşında göreceksin, bu meydanda göreceksin.

Kürt halkına her türlü ayrımcılığı yaptılar, Kürt halkının bütün değerlerine saldırdılar. Sizin iradenizle seçilen belediye başkanlarımız Kışanak ve Anlı’yı görevden aldılar, yerlerine kayyumlar atadılar. Şimdi belediyelerimizle ilgili Sevgili Kışanak’la ilgili giderken milyonlarca borç bıraktı diyorlar. Tek bir borç bıraktığına dair belge çıkarırsan ben siyaseti bugün bırakmaya hazırım. Çünkü belediye başkanlarımız borç bırakmadılar, artı üzerine para bıraktılar. O belediyelerde Gültan Kışanak’ın onuru var. 24 Haziran’dan itibaren o belediyelerdeki kayyumlar sizin kıraathanelerinizde kayyumluk yapacaklar.

HDP’yi baraj altında bırakmak için her türlü oyunu oynuyorlar. O kadar korkuyorlar ki gözaltılar ve tutuklamalar yapıyorlar, ama korksunlar ve bilsinler ki bizler tutuklandıkça daha çok çoğalan bir halkız. Asla kimsenin önünde diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz, biat etmeyiz. Recep Tayyip Erdoğan senin de önünde diz çökmeyiz!

25 HAZİRAN’DA AKP’SİZ BİR ÜLKEYİ SİZLERE ARMAĞAN EDECEĞİZ

İnanın bu devran dönecek. Bu ülke hak ettiği bir yaşamda, Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, kadınıyla, genciyle bir arada eşitçe mutlaka buluşacaktır. Bu tarih uzak değildir, 24 Haziran sonrasıdır. 25 Haziran’da AKP’siz bir ülkeyi sizlere armağan edeceğiz.

Bu kararlılığı şimdi sandıklara taşıma zamanıdır. Oylarımıza ve sandıklarımıza sahip çıkacağız, oylarımızın çalınmasına izin vermeyeceğiz. Kararsız olan kesimlere çağrı yapıyoruz. Kararınızı şimdi verin, bu karar tarihi bir karar olacak ya aydınlıktan ya da karanlıktan yana bir tercih yapacaksınız. Tercihiniz aydınlık olmalı, geleceğiniz olmalı, barış olmalı, özgürlük olmalı. Böyle bir yaşama, Erdoğan’a asla mahkum değilsiniz. Bunun için kararınızı verin, bu son fırsattır, bu fırsat bir daha kimsenin eline geçmeyebilir. Karanlık günler yaşadık, özgürlüğümüzü ve geleceğimizi çaldılar elimizden, ama artık dur demenin zamanıdır. AKP’siz bir ülkeyi yönetmenin zamanıdır. OHAL’i kaldırmanın zamanıdır. KHK’lerle işinden atılanların işlerine dönme zamanıdır. Acılarımızı tarihe gömme zamanıdır. 24 Haziran bunun tarihidir. Herkes elini vicdanına koysun yaşadığı acılar gördükleri zulmü asla unutmasın. Demirtaş’ı asla unutmasın.

Öyle bir Türkiye düşünün ki, HDP’nin Parlamento’da güçlü bir temsiliyeti ve Demirtaş'ın cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye’yi düşünün, böyle bir Türkiye’de yaşamak hepimizin hayaliydi. Ama bu hayal gerçek olacak. Kimsenin kaygısı olmasın. Sizleri AKP’den, Erdoğan’dan kurtaracağız.

Özellikle genç yoldaşlarım hala müşahitlik için başvuru yapmayanlar varsa mutlaka müşahit olsunlar. Çünkü devrimi siz gençler gerçekleştireceksiniz, tarih yazacaksınız. Sizler tarihe altın harflerle yazılacaksınız, bunun için büyük sorumluluğunuz var.

Sevgili kadın arkadaşlarım, bu sorumluluk ve bu vebal hepinizin. Sandıklar sizlere de emanet, unutmayın ki kadınların elinin olduğu sandıktan kimse oy çalmaya cesaret edemez.

4 günümüz var. Bu 4 günde de çalışacağız. Herkesin elini tutacağız, herkesin kapısına gideceğiz. İnsanları ikna edeceğiz. Biz biliyoruz ki HDP’ye bir kere oy veren, bir daha HDP'den elini çekemez onun için iktidara yürüyeceğiz.”