GÖRÜNTÜLÜ

‘Abdullah Öcalan gibi halkının meşrutiyetine sahip liderler barışı tesis edebilir’

İmralı tecridini siyasi bir tecrit olarak değerlendiren İsviçreli Parlamenter Nicolas Walder, "İşkence yöntemi olan bu tecride son verilmeli. Öcalan özgür olmalı. Sadece halkının meşrutiyetine ve saygınlığına sahip liderlerle barış tesis edilebilir" dedi.

NICOLAS WALDER

25 yılı aşkın bir süredir ağır tecrit koşulları altında İmralı Ada Hapishanesinde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 3 yılı aşkın bir süredir hiçbir haber alınamıyor. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi başta olmak üzere uluslararası yetkili kuruluşlar İmralı’daki bu tecride sessiz kalarak suça ortak olmayı sürdürürken, 10 Ekim’de küresel çapta startı verilen “Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesi de ikinci aşamasında farklı toplumsal kesimler arasında gün geçtikçe daha da büyüyor.

İmralı işkence sistemine tepki göstererek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük talep edenlerden birisi de İsviçre Yeşiller Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İsviçre Federal Parlamento Milletvekili Nicolas Walder. Geçtiğimiz günlerde Abdullah Öcalan’ın esir tutulduğu koşullara dönük İsviçre Federal Konseyi'ne sunulan önergenin de ortak imzacılarından olan Nicolas Walder, İmralı tecridine ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önemine dönük ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘TECRİT BİR İŞKENCEDİR VE ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRIDIR’

Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tutukluluk koşullarını siyasi bir tecrit olarak değerlendiren Parlamenter Nicolas Walder, “Bu tecridin amacı, Öcalan’ın kendisini ifade etmesini engellemek ve aynı zamanda enerjisini kaybetmesini sağlamaktır. Tecrit, bir tür işkence yöntemidir. Bir insanı tecrit etmek ve iletişimden mahrum bırakmak açıkça bir işkence şeklidir. Bu tecrit aynı zamanda Türk hükümetinin istediği her şeyi yapabileceğini göstermenin bir yoludur. Bu tecrit kabul edilemez. Türkiye, diğer ülkeler gibi sadece işkenceyle mücadele etmeyi değil aynı zamanda uluslararası hukuka saygı göstermeyi taahhüt eden uluslararası antlaşmalara imza atmıştır. Uluslararası hukuk, açıkça keyfiliği ve her türlü işkenceyi yasaklamaktadır” diye kaydetti.

‘SORUN OLMAMIŞ OLSAYDI CPT RAPORUNU YAYINLARDI’

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) üzerinden geçen zamana rağmen hala İmralı raporunu açıklamamasını eleştiren Nicolas Walder, “Bir noktada CPT bu raporunu yayınlamak zorunda kalacaktır. Bu rapor bugüne kadar yayınlanmadıysa bunun nedeni muhtemel sorunlu durumlar olmasıdır. Gerçekten de eğer rapor Erdoğan hükümetinin lehine olsaydı, sanırım çoktan yayınlanmış olurdu. Yani bazı sorunlu durumlar var gibi görünüyor. Umarım bu rapor önümüzdeki süreçte yayınlanır ve gerçekten de birçok ihlalin olduğunu, bu tutsaklığın ve tecridin politik olduğunu ve Öcalan’ın tutsaklık koşullarının kabul edilir olmadığını ortaya koyar. Ve Türk hükümetini bu koşulları düzeltmeye çağırır” dedi.

‘SADECE HALKININ SAYGINLIĞINA SAHİP LİDERLER BARIŞI SAĞLAYABİLİR’

Abdullah Öcalan’ı Kürt sorununun çözümünde temel aktör olarak değerlendiren Parlamenter Nicolas Walder, devamla şunları ekledi: “Kürt halkı ile Türkiye arasında bir barış ortamının ve her şeyden önce barışçıl ortak birlikte yaşamın sağlanabilmesi isteniyorsa, Sayın Öcalan gibi müzakere yeteneğine sahip kişilerin müzakere edecek bir konumda olması gerektiğine inanıyorum. 

Kürt halkı ezici bir çoğunlukla Sayın Öcalan'ı destekliyor. Ancak ve sadece halkının meşrutiyetine ve saygınlığına sahip liderler barışı tesis edebilir. Dolayısıyla yaratılacak bir barış süreci için Öcalan’ın müzakerelere katılması hayati önem taşımaktadır. Abdullah Öcalan ile müzakere etmek, bölgede çözüm arayan herkesin menfaatinedir. Eğer bugün hala savaş devam ediyorsa, bunun nedeni Türkiye'nin Öcalan gibi müzakere edebilecek konumda olan insanları hapiste tutmasıdır”.

‘İSVİÇRE TÜRKİYE’Yİ UYARMALI’

Kürt sorununun çözümünde ve Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarına son verilmesi noktasında İsviçre’nin de sorumluluk alması gerektiğini söyleyen Walder, “İsviçre'nin saygınlığı, azınlıklara, özgürlüklere ve insan haklarına saygıyı da içeren uluslararası insancıl hukuku ve uluslararası kamu hukukunu savunmasına dayanıyor. Dolayısıyla temasları, görüşmeleri ve çok güçlü ikili bağları vasıtasıyla Türkiye'ye yükümlülüklerini hatırlatmak İsviçre'nin sorumluluğundadır. İsviçre Türkiye'ye yükümlülüklerini, özellikle de insan haklarına saygı gösterme ve siyasi mülahazalardan ziyade temel haklara saygı temelinde bağımsız ve tarafsız adaleti teminat altına alma yükümlülüklerini hatırlatmalı. Bu bağlamda İsviçre, Türkiye’ye Öcalan’a dönük keyfi uygulamalara ve kötü muameleye son verilmesi çağrısında bulunmalıdır” dedi. 

‘ÖCALAN ÖZGÜRLÜK HAMLESİ ÖNEMLİ VE DESTEKLENMELİ’

“Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesinin önemli olduğunu kaydeden Parlamenter Nicolas Walder, “Dünyada yaşanan birçok sorun, gözleri Türkiye’de olup bitenlerden uzaklaştırdı. Bu anlamda hem Öcalan şahsında Kürt tutsakların durumunu hem de Kürt sorunu gibi önemli bir sorunu gündemde tutan bu kampanya oldukça önemli ve desteklenmesi gerekir. Rusya ve Çin ile yaşanan gerilimlerin tırmandığı bir süreçte Batı, Türkiye ile yeni bir cephe açmak istemiyor. Bu durum da Türkiye’de yaşananlara sessiz kalmalarına neden oluyor” diye ekledi.

‘TÜRKİYE SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR, SESSİZ KALAMAYIZ’

“Başka yerlerde farklı önceliklerimiz var diye Kürt meselesi unutulamaz veya göz ardı edilemez” diyen Nicolas Walder, devamla şunları kaydetti: “Öcalan’a Özgürlük Kampanyası bize unutmamamız gereken bir meseleyi, Kürt sorununu hatırlatıyor. Bu bölgeye odaklanmaya devam etmeliyiz, çünkü haysiyet hakkı gibi insan haklarının ayaklar altına alındığı Türkiye’de yaşananları ve Kürt halkına karşı savaşı göz ardı edemeyiz. Örneğin, Türk ordusunun Suriye'nin kuzeyinde gerçekleştirdiği saldırılar uluslararası hukukun açık bir ihlali ve savaş suçu kapsamındadır. İsviçre’yi ve Avrupa ülkelerini Kürtlere dönük bu tür uygulamaların uluslararası hukuk tarafından yasaklandığını kararlılıkla yinelemeye çağırıyoruz. Türkiye'nin kendi sınırlarını aşarak başka bir ülkedeki halka saldırmaya hakkı yoktur.”