'AKP'nin yerel seçimlerde yenilmesi iktidarını sorgulatır'

Yerel seçimlerin sonuçlarının Türkiye’deki genel siyasetin seyrini bazen genel seçimlerden çok daha derinden belirlediğini vurgulayan Gazeteci İrfan Aktan, "AKP’nin yerel seçimlerden ciddi bir yenilgiyle çıkması iktidarını sorgulatır" dedi.

Türkiye’de 31 Mart günü yapılacak olan yerel seçimin çalışması, seçime girecek olan partilerin adaylarının açıklanması ile fiilen başladı. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) belediyeleri kayyumlar tarafından gasp edilirken, beraberinden bir çok belediye eş başkanları tutuklandı.

Türkiye’nin batısından doğru bakılırsa da AKP-MHP ittifakının İstanbul adayı istifa etmeyen Meclis Başkanı Binali Yıldırım, CHP-İYİ Parti-Saadet Parti ittifakının İstanbul adayı ise Ekrem İmamoğlu, HDP ise İstanbul’dan aday çıkarmayacağını açıkladı. Yerel seçimin şimdiden esen rüzgarını Gazeteci İrfan Aktan ile konuştuk.

Yerel seçim sonuçları hakkında öngörünüz nedir?

Şimdiden seçim sonuçlarına ilişkin bir öngörüde bulunmak zor. Ama Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı kritik şehirlerin AKP’de kalıp kalmaması, iktidarın bundan sonraki yapısını da, yolunu da belirleyebilir. Keza kayyum atanan belediyelerin tekrar HDP tarafından kazanılması, AKP’nin bu politikasını daha net sorgulatacak. Öte yandan yakın geçmişteki seçimlerde ortaya çıkan hile veya şaibelerin 1 Nisan itibariyle tekrar tartışılacağı anlaşılıyor.

Yurttaşlar sandığa gidiyor ama sandığa attığı oyun akşam aynı mühürle çıkıp çıkmadığını artık kestiremiyor. Bu da giderek seçime katılım motivasyonunu etkiliyor. Öyle görünüyor ki belli odaklar halkın artık sandıktan da umudunu kesmesini istiyor. Mevcut iktidarın sandıkta bile sınanmasına tahammül edilmiyor.

HDP’ye her taraftan saldırı var. Hiçbir parti HDP ile bir arada -yan yana- görünmek istemiyor. Milliyetçi bir yerde duran İYİ Parti'nin bulunduğu ittifaka, aday göstermediği şehirlerde destek vermesi halkta nasıl bir tepkiye yol açıyor?

Halk dediğiniz, heterojen. İçinde HDP’lisi de var İYİ Partilisi de. Milliyetçisi de var, enternasyonalisti de. İYİ Parti, HDP karşıtı söylem üzerinden MHP’den oy devşirmeye çalışıyor. Dolayısıyla HDP karşıtlığı, zaten onun yapısına aykırı değil. Fakat herkesin bildiği üzere yerel seçimlerde HDP ile CHP, belli bölgelerde kağıda dökülmemiş bir anlaşma içinde. HDP kazanamayacağı kesin olan bazı yerlerde aday göstermeyerek CHP’ye alan açıyor.

Fakat ne CHP bunu açıkça dillendiriyor ne de HDP. Öte yandan CHP’nin İYİ Parti’yle ilişkisi ise Millet İttifakı adı altında, somut, kağıda dökülmüş bir anlaşma olarak yürüyor. İYİ Parti’nin HDP karşıtı söylemi olağan ama HDP’nin görece desteğini alan CHP’nin de buna ya sessiz kalarak veya çeşitli aday tercihleriyle destek vererek bu süreci yürütmesi bence daha dikkat çekici.

AKP ve CHP’nin İstanbul adayı ideolojik olarak birbirine aslında yakın isimler. Örneğin İmamoğlu’nun Beylikdüzü deneyimi var. Beylikdüzü’deki belediyecilik anlayışı AKP’den çok farklı bir yerde durmuyor. Aday açısından daha soldan bakan bir alternatif olamaz mıydı?

Elbette olabilirdi! Rantla işi olmayan, büyük sermayenin değil halkın lehine icraatlarda bulunan solcu bir belediye başkanı İstanbul için kurtuluş anahtarı olurdu. CHP pekala Alper Taş’ı Beyoğlu’na değil de İstanbul büyükşehir adayı gösterebilirdi. Ama sonuçta CHP sola değil, sağa oynayan, orada konumlanmaya çalışan ama solu da işine yaradığı ölçüde işlevselleştiren bir parti. CHP ile AKP adayları arasında İstanbul’a yönelik farklı belediyecilik anlayışları üzerinden bir mücadele yok. Anlayışları birbirine çok yakın. Buradaki mücadele anlayış değil, iktidar mücadelesi.

Bu seçimi sadece bir yerel seçim olarak görebilir miyiz? Yoksa burada çıkacak sonuç erken bir genel seçimin habercisi olabilir mi?

“Sadece bir yerel seçim” demek, bu seçimin önemini küçümsemek anlamına gelmez. Evet, bu sadece bir yerel seçim. Ama zaten Türkiye’de ne oluyorsa yerelde oluyor. Dolayısıyla elbette yerel seçimlerin sonuçları, etkileri, Türkiye’deki genel siyasetin seyrini bazen genel seçimlerden çok daha derinden etkiliyor, belirliyor. AKP’nin bu yerel seçimlerden ciddi bir yenilgiyle çıkması iktidarını sorgulatır.

HDP’nin belediyelerine kayyum atandı, başkanları tutuklandı. 31 Mart’taki seçimde bu gerçeklik HDP için avantaj mı dezavantaj mı?

Halkın seçtiği başkanları hapse atıp yerine memur atamak sadece polisiye bir uygulama değil. Bunun aynı zamanda psiko- sosyal, siyasal, ekonomik sonuçları da var. Kayyum, her seçim sonrası uygulayabileceğiniz bir yöntem değil. Bir kez yaparsınız ama ikincisini denediğinizde bu artık belli bir bölgede yurttaşların oy hakkını sistematik olarak rafa kaldırdığınız anlamına gelir. Keza kayyum atadığınız bölgedeki pozisyonunuzun, oradaki sıfatınızın da daha net tanımlanması söz konusu olur.

Öte yandan kayyum uygulamasıyla beraber iktidarın atadığı belediye şeflerinin halkta sempatiyle karşılandığına dair herhangi bir işaret yok. Muhakkak iktidara yanaşarak çeşitli rant olanaklarına kavuşanlar olmuştur bu süreçte. Ama halkın kahir ekseriyeti bu uygulamanın kendi onurlarını zedelediğini biliyor. Bu haleti ruhiyenin HDP’ye olan ilgiyi artıracağı kanaatindeyim.