Bilgen: Toplum krizin bedelini ağır ödeyecek  

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, OHAL'in sadece şeklen bittiğini, yetkilerinin sürdüğünü belirtti. AKP politikalarının ekonomik çöküş getirdiğini ve bunun bedelini toplumun ağır ödeyeceğini söyledi.

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bilgen'in konuşmasından satır başları şöyle:

'OHAL YETKİLERİ DEVAM EDİYOR'

Türkiye büyük bir kriz yaşıyor ama Meclis kapalı. OHAL şeklen bitti ama fiilen OHAL yetkileri aynen devam etmektedir.

Dersim’de ormanların yakılması ile ilgili on kişilik bir milletvekili heyetinin orada bir inceleme ziyareti yapması nasıl bir tehdit oluşturabilir? Kaldı ki normal vatandaşların geçişine izin verilirken milletvekillerinin geçişinin engellenmesi partimize yönelik ayrımcı bir uygulamadır. Ayrıca hak ve özgürlüklerin talimatla engellendiğinin de göstergesidir.

İdam cezası ile ilgili bir tavır ortaya koymak için İran Büyükelçiliği'ne çelenk bırakmak isteyen vekillerimizin engellenmesi, basın açıklamasının tehdit olarak tarif edilmesi bu ülkede hala nasıl bir anlayışla yönetildiğimizi somut biçimde ortaya koymakta.

Bu engellemeler konuya ya da katılımlara göre de değişmiyor. Mesela iş cinayetleri ile ilgili 'adalet ve vicdan nöbeti' diye uzun süredir bu ülkede bir çalışma var. Orada yakınlarını kaybedenlerin buna dikkat çeken bir açıklama yapması engelleniyor. Tüm bu engellemeler son derece keyfi ve hukuk tanımaz bir yaklaşımın eseri.

'ROBOSKİ'DE 7 YILDIR BİR TEK KİŞİ YARGILANMADI'

Dün her ne kadar adli yıl açılış etkinliğinde sanki yargının tüm sorunları çözülmüş gibi bir yaklaşım sergilense de Türkiye’de yargı var mı yok mu bunu tartışacak noktaya geldik. Yargıtay Başkanı’nın hiç aklına geldi mi acaba; 7 yıldır bir tek kişinin yargılanmadığı bir Roboski Davası var. Yargılama yoksa yargı yoktur. Yargının olmadığı yerde yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından söz edilebilir mi?

15 Temmuz’un hemen arkasından Berat Albayrak şu cümleleri kurdu: 'Bir Uludere konusunu, bir de 24 Kasım uçak konusunu yeniden inceleyeceğiz.' Yeniden yargılama başlaması gerektiğini ifade etti. Uçak vurulması ile ilgili bir inceleme süreci işledi, çünkü arkasında Rusya vardı. Ya da Yargıtay Başkanı’nın dikkat çektiği Brunson Davası ile ilgili izah ihtiyacı duyuldu. Ama görünen o ki arkasında Rusya ya da Amerika’nın olmadığı davalar, aynı ilgiye mazhar olmuyor. Onun için Roboski’de 7 yıldır hala yargılanan yok.

'KRİZLER BİRBİRİNİ TETİKLİYOR'

Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam, krizlerin birbirini tetiklediği bir ortam. Biraz önce Rusya İdlib’de hava harekatı başlattı ama Türkiye’nin bu konudaki tavrının neyi içerdiğini Türkiye toplumu bilmiyor, muhalefet bilmiyor. İktidar partisi ne ekonomik krizle ilgili ne dış politika krizi ile ilgili ne sistem krizi ile ilgili toplumu ve Parlamento’yu bilgilendirme ihtiyacı duyuyor. Konuyu da Kurtuluş Savaşı olarak tarif ediyor. Bu çatı Kurtuluş Savaşı’nda açık kalması ile övünen bir çatıdır. Şimdi her türlü plansızlığı, beceriksizliği 'savaş' diye tarif edeceksiniz ama Parlamento’yu toplama iradesini ortaya koymayacaksınız.

'TOPLUM KRİZİN AĞIR BEDELİNİ GÖRECEK'

Siyasetin birinci görevi gerçeği halkla paylaşmaktır. Enflasyon 14 yılın en üst rakamlarına çıkmıştır ki gerçek rakamlar bunun çok üzerindedir. Enflasyon rakamlarının bu boyutlara ulaşması, Merkez Bankası’nın önümüzdeki günlerde para politikası ile ilgili üzerine düşeni yapacağını ima etmesi ısrar edilen, inat edilen ekonomi politikasının kriz üretmeye devam edeceğini gösterir.

Hukuki reformlar yapılmadan, Türkiye güvenilir bir ülke olamayacak, ekonomik kriz de siyasi kriz de derinleşecek. Toplum önümüzdeki günlerde okul harcamaları ya da ısınma harcamaları nedeniyle aslında yaşadığımız krizin ne kadar ağır bir bedeli olduğunu görecek. Bu çatıyı, Meclis'i kapalı tutmak asla sorunu çözmeye dair bir iyi niyet taşımıyor."

SORULARI YANITLADI

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Bilgen, "Enflasyon rakamları parlak değil, döviz kurundaki dalgalanmalar devam ediyor, Halkbank’ın dövizi düşük fiyatlandırması olayı var. Tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Türkiye toplumu devlet bankaları dışındaki bankaların gerçek sahiplerini biliyor mu? Türkiye toplumu bu kadar dış borçlanma yetkisinin suistimal edilmesini onaylıyor mu? Devletin teminat verdiği özel sektör faturasının toplum tarafından ödenecek olması, dövizdeki artış sebebiyle de bunun yüzde 30’lar civarında artması toplumun ortaklaşabileceği, sahip çıkacağı bir durum olabilir mi?

Bir bankanın komik bir rakamla döviz satışı yapması 'teknik bir hata' denilerek açıklanamaz. Açıkça ekonomik bir suçtur. İşlemlerin iptal edilmiş olması da toplumsal tepkinin eseridir. Bu tepki olmasa olan olacaktı. Bütün yapılacak işleri baştan deklare etmek, kimlerin faydalandığını açıklamak, sorumlularla ilgili gerekli işlemlerin yapılacağına dair bir irade beyanı olmalıydı. Bunların hiçbiri olmadı.

Türkiye ne finans sektöründe ne gerçek yatırımda ne günlük hayatta ekonomiyi yönetebiliyor. Ekonomik krizin sorumlusu da siyasi iktidardır. Dış güçlerle ya da konjonktürle izahı mümkün değildir. Bu konuda da çelişkili açıklamalar var. Dün Hazineden sorumlu bakan, ABD ile stratejik ittifak ilişkisinin devam edeceğini söyledi. Bir taraftan tüm faturayı ABD’ye yükleyip bir taraftan da bu açıklamayı yapmanın bir anlamı yok."

Bilgen'e, "Yerel seçimlerde Bahçeli, Cumhur İttifakı’na yeşil ışık yaktı. Faik Öztrak 'ittifak gündemimizde yok' dedi. Bir de Bahçeli, Türkiye’de PKK’nin yöneteceği belediyelerin olmaması gerektiğini söyledi. Siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz ve ittifaka nasıl bakıyorsunuz" sorusu da yöneltildi. Bilgen, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bakın, 1 yıl boyunca iddianamesi olmadığı halde tutuklu bulunan belediye başkanlarımız var. Bu kadar eminseniz, suçu bu kadar net biliyorsanız bunu 1 yıldır neden iddianameye dökmüyorsunuz? Belediye eşbaşkanlarıyla ilgili bir girişim, denetim mekanizması işledi ve bir suç ortaya çıktı mı? Bunu açıklasınlar. Teftiş Kurulu raporlarında AKP’li belediyelerle ilgili mi, DBP’li belediyelerle ilgili mi yolsuzluk tespitleri var? Kaldı ki hiçbir gerekçe kayyumlarla yönetmeyi meşru kılamaz. Bu iktidar atanmış valileri bitirme iddiası ile siyasete girdi ama şimdi seçilmişler adına halk iradesini tanımamayı kanıksamış durumda. Bu sakat anlayış, bu seçmen iradesini yok sayan zihniyet yerel seçimlerin sağlıklı bir zeminde yürümesine imkan vermez.

Bizim baştan ittifak yapma heves ve hırsımız yok ama toplumdaki beklentiyi yok saymak gibi hakkımız da yok. Bütün siyasi partiler toplumun beklentisini gözetmek zorundadır. 24 Haziran’dan bütün partiler ders çıkarmalıdır. Korkuyla siyaset olmayacağını, korkulara boyun eğerek birlikte yaşadığımız ülkeyi birlikte yönetme becerisini sergileyemeyeceğimizi ifade etmek isterim.

Bizim an itibarıyla seçim planlamasına dair şimdiye kadarki tartışmalarımız ilkesel tartışmalardır. Toplum bu konuda hangi beklenti içindeyse, bize hangi görevi veriyorsa bunu araştıracağız. Önümüzdeki günlerde yerel buluşmalar gerçekleştireceğiz, toplumun bize verdiği görev neyse üzerimize düşeni yapacağız."