Buldan: CPT elindeki bilgileri derhal açıklamalıdır

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: Sayın Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmediğine dair bilgi hepimizin kaygılarını bir kez daha derinleştirmiştir. Bir an önce yetkililerin açıklama yapmasını bekliyoruz. CPT de elindeki bilgileri derhal açıklamalıdır.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Parti Meclisi toplantısının açılışında konuştu.

 Güncel gelişmeleri değerlendiren Buldan'ın konuşmasının satır başları şöyle:
"Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yılında başta Tahir Elçi olmak üzere bu ülkede faili meçhullerde yaşamını yitiren bütün insanlarımıza, arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. HDP olarak, failli meçhul kalan bu karanlık cinayetlerin aydınlatılmasında büyük bir rol oynayacağımızı ifade etmek istiyorum. Türkiye’de failli meçhuller büyük bir kara leke olarak tarihe geçmiştir. Bu cinayetleri aydınlığa kavuşturmak, faillerin ceza almasını sağlamak bizler açısından bir sorumluluktur ama aynı zamanda tarihsel bir sorumluluktur.
Geçen hafta 25 Kasım dolayısıyla salı günü HDP kadın grubumuzu topladık, kadın gündemiyle grup toplantımızı gerçekleştirdik. Aynı zamanda bir hafta boyunca yerellerimizde, alanlarda, meydanlarda, sokaklarda her yerde her kimlikten kadınla, her sesten ve her renkten kadınla bir araya geldik. Taleplerimizi sokaklarda ifade ettik, itirazlarımızı dile getirdik. Kadınların yaşadığı baskıyı, şiddeti ama aynı zamanda eşitlik mücadelesini her alanda dile getirmeye çalışan ve bütün engellemelere rağmen sokakları terk etmeyen kadınlarla bir araya geldik. Nagihan Akarsel ve Jîna Amini’ye atfettiğimiz 25 Kasım haftasında, Jin Jîyan Azadî sloganını daha güçlü bir sesle, hep birlikte kadınlar olarak haykırdık. İşte bu bir hafta boyunca her türlü engellemeye rağmen sokakları terk etmeyen, taleplerini dile getiren bütün kadınlara buradan sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum.

'KADINLAR RANTÇI VE TALANCI DÜZENİ BOZACAK'

25 Kasım haftasında kadına yönelik şiddet yine bitmedi. Baskı ve tutuklama operasyonları hız kesmeden devam etti. İki gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 50 kadın hakkında gözaltı kararı çıkardı. Bunun akabinde bir operasyonla kadınlar gözaltına alındı. Bu operasyonun adı ne, amacı ne, bu operasyonu yapmanın ve seçim sürecine yaklaşırken kadınları gözaltına almanın sebebi ne? Bunu sormak ve cevabını vermek istiyorum. Demokratik siyasete ve mücadele yürüten kadınlara yönelik bir operasyondur. Aynı zamanda bir intikam operasyonudur. Yani sokaklarda, meydanlarda mücadele yürüten kadınlara yönelik bir intikam operasyonudur. Kadın muhalefetinden duyulan korkunun operasyonudur. Aynı zamanda bu operasyonun adı 2023 seçimlerine hazırlık operasyonudur. Seçimlere yaklaştığımız bir dönemde kadınları gözaltına alarak seçimlere hazırlanmaya çalışan iktidara hatırlatmak isterim; kadınlar sizin operasyonlarınızla, tutuklama, baskı ve şiddet politikalarınızla asla diz çökmeyecek ve bu mücadeleden vazgeçmeyecek. En önemli işi kadınlara saldırmak olan iktidara buradan bir kez daha sesleniyorum; kadınlardan korkmaya devam edin, çünkü mücadelesinden korktuğunuz kadınların sizin rantçı, talancı, kayyımcı düzeninizi bozmaya gücü var. Bu güçlerini yaşamın her alanında uygulamaya yetkisi de var. Bir kez daha kadın arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 SAVAŞ POLİTİKALARI

Taksim’de sivil insanlar hedef alınarak yapılan bombalı saldırıya ilişkin soru işaretleri güncelliğini korumaktadır. Ortada bu kadar çelişki olduğu halde Taksim saldırısı yine Kürde saldırmanın esaslı bir gerekçesi haline getirildi. Kürtlere hızlıca savaş ilan edildi. AKP-MHP ittifakı için seçimde bir zafer görünmüyor. Bu nedenle bir zafer kazanmanın peşine düşen bir iktidarla karşı karşıyayız. Yani AKP-MHP ittifakı kendilerine yeni bir zafer yaratmanın yolu olarak Kürtlere Kürt halkının yaşadığı her yerde savaş açma politikasını bir kez daha gündeme getirdi. Bununla seçimlere hazırlandığını her birlikte görüyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye’ye atılan bombaların kendilerine oy sandıklarında oy olarak dönmesini hesaplıyorlar. Bunun adı bu kadar açık ve nettir. Günlerdir süren operasyonlarda bir yıkım yaşanıyor. Sadece sivil insanlar yaşamını yitirmiyor, aynı zamanda yaşam yerleri tahrip ediliyor. Ancak bu zihniyet sadece AKP-MHP iktidarının zihniyeti olarak algılanmamalı, siyasal muhalefetin de bu konuda, özellikle Kürtler ve Kürt sorunu konusunda, yani çözümsüzlük konusunda iktidarla ortaklaştığını bir kez daha görüyoruz. İktidar değişsin ama çözümsüzlük siyasetine devam edilsin zihniyetiyle bizim HDP olarak hiçbir ortaklığımız söz konusu olamaz.

 İMRALI TECRİDİ

Halkımızın derdi 'kim iktidar olsun' değildir; halkımızın derdi savaş ve çözümsüzlük siyasetine son verecek, ülke barışına, ekonomisine ve refahına yatırım yapacak yeni bir siyasi aklın ülkeyi yönetmesidir. İşte halkımız böyle bir değişim bekliyor, böyle bir değişim için gün sayıyor ve seçimi iple çekiyor. İktidarın bütün savaş politikalarının toplumu sürüklediği yer, hiç kuşkusuz ki İmralı’dan başlayarak bütün cezaevlerine ve hatta toplumun her alanına yansıyan ve yayılan tecrit politikalarıdır. Tecrit, iktidarın siyasi kimliği haline gelmiştir. Tecridi derinleştirdikçe otoriter rejimi daha kolay hayata geçirebileceğini keşfeden bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz bu tespiti, yıllardır devam eden acı tecrübelerimizden yola çıkarak yapıyoruz.
Türkiye, 2013-2015 yılları arasında sürdürülen Çözüm Sürecinin iktidar tarafından rafa kaldırılmasıyla birlikte çok farklı bir sürecin içine çekildi. Çok büyük acılar yaşandı, çok büyük bedeller ödendi. Çatışma, çözümsüzlük, kutuplaşma, haksızlık, hukuksuzluk, cezaevleri, katliamlar yaşamın her alanına bu süreç rafa kaldırıldıktan sonra yayılmaya başladı. Buradan ilgili-ilgisiz bütün çevrelere bir çağrı yapmak istiyorum. Düşünce, inanç ve meşrebiniz ne olursa olsun elinizi vicdanınıza koyun ve Türkiye’nin Çözüm Sürecinde yaşadığı rahatlama ile sürecin bitirildiği, yani Sayın Öcalan’a yönelik mutlak tecridin devreye sokulduğu dönemden sonra yaşananları kıyaslayın. Bunu rica ediyorum. Çözüm Sürecinin bitirilmesinin Türkiye’ye maliyetini, açlığı, sefaleti, yoksulluğu göz önüne getirmesini bütün halkımızdan bir kez daha rica ediyorum. Neden diye sormanızı özellikle istirham ediyorum. Bu salonda siyaset yapan arkadaşlarımız da Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalı sürecin bedelini, acısını, faturasını çok ağır ve derinden yaşayan insanlardır. Bizler o dönemin öncesinde bile, çatışmalı dönemler devam ederken çok büyük bedeller ödedik, her birimiz büyük acılar yaşadık. Bu ülkede annelerin gözyaşı döktüğü, çocuklarını toprağın altına verdiği ve genç insanların yaşamını yitirdiği süreçlere hep birlikte tanıklık ettik. O yüzden belki de bu ülkede çözümün ve barışın kıymetini en fazla biz biliriz, en fazla bedel ödeyenler bilir, en fazla acı çekenler bilir. Bu ülkenin, bu toplumun neleri kaybettiğini görerek meseleye ciddiyetle yaklaşmasını umut ediyorum.

 Bir kez daha ifade etmek isterim ki Sayın Öcalan'ın devrede olduğu her dönem Türkiye bir rahatlamayı yaşamıştır. İşte 2013-2015 süreci bunun tanığıdır. Herkes Sayın Öcalan'ın rolüyle nereye geldiğini görmüştür. Çözüm Sürecinde oynadığı role bütün Türkiye tanıktır. Ama bugün ağır bir tecrit altında olduğunu, bu uygulamanın bir suç ve hukuksuzluk olduğunu, gayri meşru olduğunu bir kez daha bu kürsüden belirtmek istiyorum. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin hukuksuzluğuna, adaletsizliğine bu ülke tanık olmak zorundadır. 3 Mart 2020’den beri Sayın Öcalan ve diğer siyasi mahpuslardan haber alınamadığını, her seferinde, yaptığımız her konuşmada dile getirmemize rağmen tecridin giderek derinleştirildiğini, tecridin kaldırılması yönünde yapılan çağrılara kulakların tıkandığını hep birlikte görüyoruz. 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yapılan telefon görüşmesi kesilmiş, o tarihten beri İmralı’dan hiçbir şeklide haber alınamamıştır. Asrın Hukuk Bürosu dün yaptığı bir açıklama ile CPT’nin İmralı’ya gittiğini ancak Sayın Öcalan’ın CPT ile görüşmeye çıkmadığını yazılı bir açıklama ile Türkiye kamuoyuna duyurmuştur. Eylül 2022’de İmralı’ya yapılan CPT ziyaretinde Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığını Asrın Hukuk Bürosu paylaştı. Sayın Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmediğine dair bilgi hepimizin kaygılarını bir kez daha derinleştirmiştir. Bu konu acilen açıklığa kavuşturulmalıdır. Bir an önce yetkililerin açıklama yapmasını bekliyoruz.

 'KİMSE GAYRİCİDDİ YAKLAŞMASIN'

Bizim muhatabımız Adalet Bakanıdır, bizim muhatabımız devlettir. Eş Genel Başkanlar olarak bir süre önce İmralı’ya gitmek üzere yaptığımız başvuru Adalet Bakanının masasında hala duruyor. Bize herhangi bir olumlu ya da olumsuz cevap verilmemiştir. Bu meseleye hiç kimsenin gayri ciddi yaklaşmaya hakkı da yoktur haddi de yoktur. İktidar ya da Adalet Bakanı derhal bir açıklama yapmalıdır. Çünkü kamuoyunun bu konuda beklentisi çok fazladır. CPT’ye buradan ayrıca bu çağrıyı yapmak istiyorum. CPT de elindeki bilgileri derhal açıklamalıdır. İktidarın bu hukuksuz uygulamalarına ortak olmamalıdır.
HDP olarak, bu mesele açıklığa kavuşana kadar, avukatların yaptığı başvuru Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilene kadar girişimlerimizin devam edeceğini özellikle belirtmek istiyorum. Ben bugün bu PM toplantımızda çok farklı bir konuyu konuşmayacağım. Bu birkaç konu üzerinde yaptığım değerlendirmelerle sınırlı tutacağım. Ortak gücümüz ve ortak mücadelemizle çözümsüzlük siyasetini tarih sahnesinde de sandıklarda da yenilgiye uğratacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Buna yürekten inanıyorum. PM toplantımızın bir kez daha hayırlı olmasını temenni ediyor, başarılar diliyorum. Yolumuz ve yolunuz açık olsun. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum."