Buldan: Leyla Güven'in talebi milyonların talebidir

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: Leyla Güven’in grevi kendisi için değildir. 3 buçuk yıldır kendisinden haber alınamayan, tecrit içinde tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan’a ilişkindir. Bu talep, milyonların talebidir.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin İzmir İl Kongresi’ne katıldı. Kongrede konuşan Puldan, "Seçim dönemlerinde partimize dönük yoğun baskıların olduğu bir süreci yaşıyoruz. Her sabah birkaç ilimizden gözaltı haberleriyle uyanıyoruz. Ancak bizler tutuklandıkça çoğalan, öldürüldükçe büyüyen bir halkın geleneğinden geliyoruz. Asla tükenmeyeceğiz, bitmeyeceğiz. Siz tutukladıkça biz çoğalacağız, siz öldürdükçe büyüyeceğiz, siz bizi baskı altına aldıkça biz mücadelemizi büyüteceğiz. 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da başaramadılar, şimdi yine başaramayacaklar. 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde HDP’nin iradesi her yere yansıyacak. Her yerde kazanacağız, her yerde başaracağız" dedi. 

Adaletin ve hukukun olmadığı bir ülkede yaşadıklarına dikkat çeken Pervin Buldan, "Bizler sesini çıkaran herkesi ezmeye çalışan bir zihniyete karşı mücadele veriyoruz. Ancak bu ülkeyi yönetenler Türkiye toplumunu, her kesimi kendi tahakkümü altına almaya çalışıyor, bu zihniyeti, bu ülkeye hakim kılmaya çalışıyor. Bunu başaramadıklarını kendileri de bilmelerine rağmen yok saymaya, imha etmeye ve baskıcı zihniyeti Türkiye’nin her yerine yaymaya çalışıyorlar" diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, şu hususlara dikkat çekti:

'İMRALI'NIN KAPISINDA KİLİT VARKEN BARIŞ DA MÜZAKERE DE ASLA BAŞLAYAMAZ'

"Bugün sevgili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevinin 25’inci günü. Sevgili Leyla Güven’e sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Onun eylemini buradan sahiplendiğimizi belirtmek istiyorum. Halkların barışı için başlattığı bu direnişi selamlamak istiyorum. Leyla Güven’in grevi kendisi için değildir. Bir halkın barışına, demokrasisine, özgürlüğüne her zaman katkı sunmuş olan ancak 3 buçuk yıldır kendisinden haber alınamayan, tecrit içinde tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan’a ilişkindir. Bu talep, milyonların talebidir. 

Bugün İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit aynı zamanda Türkiye halklarına uygulanmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu kaos Sayın Öcalan’a uygulanan tecritle başlamıştır. Bu ülkede barış ve müzakere süreci yaşanırken, o sürecin bu ülkenin geleceğine, yarınlarına ne kadar büyük katkı sunduğunu gördük. O 3 yıl içinde İzmir başta olmak üzere, bu ülkede yaşayan herkes bu ülkede bir umut olduğunu, bu ülkenin geleceğine güvenle baktığını gördü. Bu ülkeye cenazeler gelmedi. Bu süreçle birlikte Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir insan yaşamını yitirmedi, annelerimiz ağlamadı. Yaptığımız iş çok onurlu bir işti. Bizi postacılıkla suçlayanlara şunu söyledik: “Bu görevi bize bir daha versinler, bir daha gideriz, insanların yaşamını yitirmemesi için görev almaya hazırız.” Ama bu süreci bitirenler bugün insanların kafasında farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Oslo’da yeni bir sürecin başladığı algısını oluşturmaya çalışanlar şunu bilsinler ki İmralı’nın kapısında koca bir kilit varken, barış ve müzakere süreci asla başlayamaz. Cezaevlerinde siyasi rehineler varken böyle bir sürecin başlamasının imkanı yoktur. "