Ortadoğu'da çıkar savaşları...

8 yıl geride bırakan Suriye iç savaşında sona doğru giderken ittifak oldukları görünümü veren ülkeler ile karşıt görünen ülkelerin tamamının bir biri ile çelişkili çatışmalı bir sürece girdiler.

Suriye’de QSD güçleri tarafından DAİŞ’in Derazor’da işgaline son verildikten sonra ABD, Rusya, Fransa, İngiltere olmak üzere uluslararası güçler ile İran ve Türkiye gibi bölgesel güçler hesaplarını yeniden yaptılar. Her ülkenin kendisine göre bir hesabı olduğu için aralarındaki ilişkiler ve geçici ittifaklarda giderek çatırdıyor.

Kobanê ile başlayıp Dêrazor’da omurgasını YPG, YPJ güçlerinin oluşturduğu QSD güçleri tarafından DAİŞ işgaline son verilmesi başta ABD ve Rusya olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya gibi uluslararası güçler ile DAİŞ’e hamilik yapan Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler Suriye’de pozisyonlarını güçlendirme çabalarına başladı. ABD önce güçlerini çekeceğini açıklayarak kendisine bir meşruluk kazandırdı. Daha sonra Suriye’de uzun süreli kalabileceğini açıkladı.

ABD Irak’taki varlığı ile Suriye’deki varlığını birleştirerek stratejik yaklaşımını devam ettirecek. Tam da bu dönemde bir yandan kendisi ile hareket eden öte yandan Rusya ile hareket eden Türkiye’ye NATO’da mı yer alacak, yoksa Rusya ile mi hareket edecek anlama gelecek şekilde tutumunu netleştirmesi istedi. ABD yetkilileri, eğer Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzelerini alması durumunda cezalandırılacağı yönünde net ifadelerle açıklamalar yaptı.

İKİ ARADA BİR DEREDE KALMIŞ DURUMDALAR

ABD’nin net tutumunu gören RTE ve AKP S-400 füzeleri için ara formül bulma arayışına girdi. Seçimlerden hemen sonra çeşitli gerekçelerle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulisi Akar, Maliye Bakanı Damat Berat Albayrak, Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın ABD’ye ziyaretlerde bulundu. ABD ara yol bulma arayışlarına girdi. Ancak şu ana kadar herhangi bir ara formül bulunmuş değil. Türkiye S-400 füzelerini Rusya’dan alma durumunda ABD ve NATO ülkelerinin gazabına uğrayacağı kesinleşti. Almaması durumunda ise Rusya’nın gazabına uğrayacak. O yüzden iki arada bir derede kalmış durumda.

ABD ile Rusya arasında sıkışan Türkiye farklı formüller üzerinde çalışıyor. Bu formüllerden biri S-400’leri Rusya’dan alarak Türkiye’ye getirilmeden başka bir ülkede konuşlandırılmasıdır. Bu formül ne kadar tutar belli değil. Zira konuşlandırılmak istenen ülkelerden biri olan Venezüella’daki RTE’nin ortağı Maduro’nun koltuğu sallanıyor. İkinci bir yer olarak ise Azerbaycan düşünülüyor. Azerbaycan’a konuşlandırılması içinde Rusya’nın onay vermesi gerekir. Rusya kendi silahlarının ileride NATO için kendisine dönebileceği bir ülkeye konuşlanmasına izin verir mi acaba?

RUSYA İDLİB'İN TEMİZLENMESİNİ İSTİYOR

RTE ve Türkiye bu formülü tutmayacağını düşünerek bu kez İdlib üzerinden bir adım atmaya başladı. İdlib uzun süredir gündemde. İdlib’in Türkiye tarafından HTŞ’den arındırılmasını Rusya istiyor. Bunun için Türkiye’ye baskı üzerine baskı yapıyor. Rusya İdlib’in temizlenerek denetimine geçmesi Akdeniz’e Suriye’den açılan alanların hepsine hakimiyetini kuracak. ABD ise buna karşı çıkarak İdlib’in HTŞ ve oradaki çete gruplarının elinde kalmasını istiyor. Durum böyle olunca ABD ve Rusya İdlib’ten çıkarılacak çetelerin konuşlandırılması için ayrı ayrı Türkiye ve RTE ile görüşmeler yaptı.

ABD çetelerin çıkarılması durumunda Irak ve Afganistan’a olası İran’a müdahale için kullanılması amacıyla kaydırılmasını istedi. Rusya ise ABD’nin etkili olduğu Libya ve Mısır’a çetelerin kaydırılmasını istedi. RTE de çetelerin Mısır’a kaydırılmasından yanaydı. Zira Mısır’da RTE’nin hamiliğini yaptığı Müslüman Kardeşler’e karşı bir darbe yapılarak planları alt üst edilmişti.

Kendi istemi de buydu ancak işin içinde ABD olunca bu öyle çok kolayda olmayacaktı. Ayrıca RTE her ne kadar Rusya ve İran ile Suriye konusunda anlaşmış olsalar da çetelerin oradan çıkarılmasını istemiyordu. Zira o çetelerle Suriye’de varlığını sürdürmek istiyordu. İki arada bir derede kalarak sıkıştığı için çetelerin bir süreliğine daha kalması için Putin ile yaptığı görüşmede bir ara formül aradı.

ABD İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ SORUNLAR GİDEREK DAHA DA DERİNLEŞECEK

Bu ara formülün üzerinden altı ay gibi bir zaman geçti. Rusya sürekli Türkiye İdlib için verdiği taahhütleri yerine getirmedi diye açıklamalar yaparak baskı oluşturdu. Son dönemlerde ABD’nin S-400’lere ilişkin tutumu netleşip, RTE ve ekibi ara formül bulmak için seferber olunca Rusya’yı da kızdırmamak için İdlib’teki çeteleri kaydırmaya başladığı yönünde açıklamalar yapılmaya başlandı. Yapılan açıklamalara göre Türkiye İdlib’teki HTŞ çetelerini Libya’ya kaydırmaya başladığı yönünde.

Bu açıklamalar HTŞ’nin bazı komutanları tarafından yapıldı. HTŞ çetelerinin Libya’ya kaydırılmaya başlanması şimdiye kadar Libya’ya Türkiye’den gönderilen ve yakalanan silahların amacını ortaya koyuyor. Bu durumda Türkiye Rusya’nın istediği yerlere ABD’ye karşı kullanılmak üzere bu çeteleri kaydırmaya başladığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bununla ABD ile Türkiye arasındaki sorunların giderek daha da derinleşeceğini gösteriyor.

RUSYA İLE İRAN ÇEKİŞMESİ

ABD, Rusya ve Türkiye bağlamında gelişmeler bu şekilde devam ederken, Suriye’de son dört yıldır birbiri ile bazı konularda çelişkili olsalar bile birlikte hareket eden Rusya ile İran’da karşı karşıya gelmeye başladı. Rusya ile İran’ın karşı karşıya gelmesinin temel nedenlerinden biri Rusya’nın İsrail ile yaptığı anlaşma geliyor. Suriye sahasında askeri olarak İran Rusya’dan çok daha fazla yere hakimdir. Askeri olarak İran hemen hemen Suriye’nin her yerine dağılmış durumda. Bir yandan Kasım Süleymani’ye bağlı Spay Kudsi güçleri öte yandan Lübnan’daki Hizbullah aracılığı ile Suriye’nin birçok yerinde hakimiyeti sağlamış durumda.

Rusya’nın sahada öyle ciddi bir etkisi yok. Rusya’nın hakim olduğu alan ise hava sahası ile birlikte siyasal ve diplomatik hakimiyettir. Rusya ile İran’ın Suriye’de karşı karşıya geldikleri temel noktalardan biri Beşar Esad’dan sonra Suriye’nin başına kimin geçeceği konusudur. Başta Rusya ve İran olmak üzere ABD, Fransa, İngiltere ve Arap ülkelerinin tamamı Beşar Esad’ın miadını doldurduğu konusunda hemfikir. Bu ülkelerden birçoğu ÖSO’nun ilk çıkışında Türkiye’nin denetiminde olduğunu bilmediklerinden bu grupların başarılı olmasını istiyordu. Zamanla bu grupların El Kaide ve Müslüman Kardeşler’e bağlı Türkiye’nin denetiminde olduğu anlaşılınca birçok ülke bu isteğinden vazgeçti.

Türkiye de Suriye’de Beşar Esad ve yönetiminin gitmesi konusunda aynı görüşte ancak RTE, AKP’nin Türkiye Beşar Esad’ın değişmesinden çok Suriye genelini İşgal ederek ya da Müslüman Kardeşler’i iktidara getirerek tamamına sahip olmak istiyor. DAİŞ sonrasında gelinen aşamada son dört yıldır birlikte hareket eden İran ile Rusya birçok konuda karşı karşıya gelmeye başladı. Karşı karşıya gelmenin kökeninde etkinlik alanını arttırma var. Etkinlik alanını genişletme mücadelesi Suriye’de Halep üzerinden yapılıyor. Bölgesel ve uluslararası tüm güçler bunun üzerinden bir mücadele yürütüyor. Zira Halep’te etkili olan Suriye’nin tamamında etkili olma anlamına geliyor. Rusya ile İran, Halep üzerinde ciddi bir mücadele içine girmiş durumdadırlar. Öyle ki son zamanlarda her iki güce bağlı gruplar arasında yer yer çatışmalara dönüşen çekişmelerin olduğu da dillendirilmeye başlandı.

RUSYA BEŞAR'DAN SONRA SALMAN EL HASAN DİYOR, İRAN İSE MEMLÜK DİYOR!

İki ülke arasındaki bu çekişme Beşar Esad’dan sonra başa geçecek kişi üzerindeki anlaşmazlıktır. Rusya Suheyl Salman El Hasan’ın Beşar Esad’ın görevden el çektirilmesinden sonra başa geçmesini istiyor. 1991’de Humusta bulunan El-Cumhuriyyetü’l-Arabiyyetü’s-Suriyya/Suriye Arap Cumhuriyeti Hava Kuvvetleri Akademisi’ni başarıyla bitirdi, pilot subay oldu. Beşar Esat’ın babası Hafız Esat da 1955’te Humus Askeri Akademisi’ni pilot subay olarak bitirmiş ve 1958’de havacılık eğitimini geliştirmek için SSCB’ye gönderilmişti. Süheyl Hasan’da eğitim kurslarını tamamlayarak Suriye Arap Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Komutanlığı’nın birçok biriminde görev yaptı.

Suriye Arap Hava Kuvvetleri ve Suriye Arap Hava Savunma birimlerinde görev yaptıktan sonra Özel Harekat birimi elemanlarının eğitiminden sorumlu olduğu Hava Kuvvetleri İstihbarat Servisi’ne katıldı. Hava Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanlığı yaptı. Hava Kuvvetleri deyip geçmeyin, Suriye Baas rejiminin temel dayanaklarından biridir ve rejimin ayakta durması için en güçlü güvenlik hizmetlerini gerçekleştirir.

Hava Kuvvetleri İstihbaratında çalıştığı dönemde en önemli başarısı 2005-2006 arasında Suriye sınırları içinde faaliyet gösteren terör örgütü El Kaide’ye mensup bazı üyelerin tutuklanmasıyla sonuçlanan operasyon sırasında El Kaide ağlarına sızmasıydı. Acımasız olduğu kadar, ihtiyatlı davranması ve tedbire riayette aşırı titizlik göstermesiyle tanınıyor.

HASAN'IN SAVAŞÇILARININ BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ HALEP KÖKENLİ

Sevk idare ettiği “kaplan güçleri” (tiger forces), kısa bir süre içinde yıllardır kuşatma altında bulunan Qusayr hava üssünü kurtarmış ve 800’e yakın DAİŞ çetesini çembere aldığı söyleniyor. Süheyl Hasan’ın savaş taktiği iki aşamalı. İlk aşamada hedef bölge yoğun bomba ve roket atışına tutuluyor. Hatta havadan sivil kayıplara yol açan varil bombaları atılıyor. İkinci aşamada kara birlikleri devreye giriyor. Suheyl Salman El Hasan savaşçılarının büyük bir çoğunluğunu Halep kökenli el Bakır aşireti karşılıyor.

Süheyl Hassan’ın yönetimindeki Kaplan Kuvvetleri; 1. ve 2. Halep kuşatmalarında ana güç olarak kullanılmış, Kuveyris hava üssü kuşatmasını kırmış, Palmira antik kenti ve çevresindeki gaz alanlarını DAİŞ’in elinden, Türkiye ile Rusya’nın anlaşması ile Halep’teki çeke gruplarının, Halep’ten tahliye edilmesinden sonra çete gruplarının boşalttığı alanlara onun güçleri girdi. Rusya’nın teknolojik silah desteği ile havadan paraşütle güçlerini indirerek, DAİŞ’in elindeki El Haydar köyünü aldığı yönünde Rus basınında propagandası yapıldı.

Daha sonra Rusya Genel Kurmay Başkanı Valery Gerasimov tarafından Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun kendisine gönderdiği başarı ödülü Rusya’nın Suriye’deki Hmeymim üssünde kendisine verildi. Bu ödülle aslında Rusya’nın Suriye’de Beşar Esad’ın yerine Suheyl Salman El Hasan’ı hazırladığı birçok çevre ve kesim tarafından dile getirildi.

ALİ MEMLÜK GÖSTERİLERİ ŞİDDET YOLU İLE BASTIRIYOR

İran Rusya’nın Suheyl Salman El Hasan’ı Beşar Esad’ın yerine getirmesine karşı çıkıyor. Oyun yerine kendisine yakın olan Ali Memlük’ün getirilmesini istiyor. Ali Memlük Muhabarat olarak bilinen Suriye İstihbarat genel sorumlusudur. Ali Memlük Aslen İskenderunlu, Sünni bir aileden gelen Ali Memlük, 1945 yılında Şam’da doğdu. İstihbaratın değişik kademelerinde 1970’lerden beri çalışan Memlük, Gazi Kenan’ın emri altında Lübnan’da askeri istihbaratta ve Hava Kuvvetleri istihbaratında çalıştıktan sonra 2005 yılında şu anki görevine getirilmiştir.

Memlük hem Suriye’deki değişik istihbarat yapılanmaları hem de özellikle Arap dünyasındaki istihbarat örgütleri ile iyi ilişkiler sürdürmesi ile ülkedeki istihbarat sisteminin köşe taşlarından birisi haline gelmiştir. Aynı zamanda Suudi Arabistan ve ABD ile yapılan görüşmeleri yürütmüştür.

Ali Memlük ve direktörü olduğu istihbarat örgütü, Suriye içindeki az sayıdaki sivil toplum kuruluşunun ve muhalefetin bastırılmasında ve kontrol altında tutulmasında kilit konumda bulunmaktadır. Deraa’da başlayan ve ülkeye yayılan gösterilerin şiddet yolu ile bastırılmasında da etkin rol oynayan Memlük, ABD’nin ekonomik yaptırımlar kararına tabi tutulan Suriyeli yetkililer arasında yer aldı.

TÜRKİYE SURİYE'NİN ÇETELERDEN ARINMASINA KARŞI

Türkiye ise bunların hiç birini istemiyor. Bunların yerine uzun yıllar yatırım yaptığı Müslüman Kardeşler’in Suriye’yi ele geçirmesini istiyor. 2012 yılından bu yana Suriye’de yaşanan iç savaşa bu amacından ötürü çetelere sınırsız ve sonsuz destek sundu. Rusya ile yaptığı anlaşmalarla denetiminde tuttuğu çete gruplarını Rusya’nın isteği üzerine her ne kadar önce Cerablus, Bab, Azez ardından İdlip ve en son işgal ettiği Efrîn’e çekse de bu grupların tamamen tasfiye edilmesi ve Suriye’den çıkarılmasına karşı politikalar izliyor. Bu durum yer yer Rusya ve yer yerde İran ile karşı karşıya gelmesine neden oluyor.

Bir yandan ABD, Fransa, İngiltere öte yandan Rusya, İran ve Türkiye hepsi birden Suriye’de kendilerine yakın bir yönetimin oluşması için çalışıyor. Her güç bununla Suriye’deki konumunu güçlendirmek istiyor. Uluslararası ve bölgesel güçlerin bu yaklaşımlarına karşılık Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ise apayayrı bir seçenek sunuyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin sunduğu seçenek, Suriye’nin Suriyeli halklar tarafından, herkesin kimliği, dili, kültürü ile demokratik bölgesel özerklerle yönetilen bir Suriye sistemi seçeneğini sunuyor.

Bütün bunlar bir araya getirildiğinde rahatlıkla 8 yıl geride bırakan Suriye iç savaşında sona doğru giderken ittifak oldukları görünümü veren ülkeler ile karşıt görünen ülkelerin tamamının bir biri ile çelişkili çatışmalı bir sürece girdikleri, bu durumun önümüzdeki süreçte daha da derinleşeceğini söylemek mümkün...