Güven’in direnişi 180'inci, ölüm orucu 7'nci gününde

DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eyleminin 180'inci günündeyken, PKK ve PAJK'lı 15 tutsağın ölüm orucu 7'nci gününde devam ediyor.

1999 yılında Kenya'nın başkenti Nairobi'de uluslararası bir komplo ile kaçırılarak Türkiye'de esaret altına alınan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 20 yılı aşkın bir süredir tecrit altında. Zaman zaman siyasal konjoktüre bağlı olarak kendisiyle görüşmeler yapılsa da, genel olarak Türk devletinin Öcalan'a karşı tecrit politikası değişmedi. Özellikle 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana tecridin boyutları ağırlaştırıldı. Sadece iki kez kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürüldü. Bu görüşlerde tecridin kaldırılması talebiyle başlatılan açlık grevlerinden sonra gelişti. Öcalan üzerinde mutlak tecrit devam ederken, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, tecridin kalkması, Öcalan'ın özgür yaşar ve çalışır koşullarının sağlanması için 180 gündür bedenini açlık grevine yatırmış durumda.

Güven, 20 Ocak 2018’de Türk devletinin Efrîn'e yönelik işgal saldırılarına karşı açıklamalar yapması nedeniyle rehin alınmıştı. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davasının 7 Kasım tarihindeki duruşmasına SEBGİS ile bağlanan Güven, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için açlık grevi eylemine başladığını duyurmuştu. Güven, mahkeme heyetine ve kamuoyuna kararını şu sözlerle açıklamıştı: "Ben siyasette Sayın Abdullah Öcalan’ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiçbir savunma yapmayacağım. Yargı hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim."

Eyleminin 79. gününde tahliye edilen Güven, direnişine evinde devam etti. Evine döndüğü gün Mezopotamya Ajansı'na verdiği röportajında şunları belirtmişti: "Önderliğimiz bizlere mesaj gönderene, siyasi heyetle ve avukatlarıyla her hafta görüşme gerçekleştirene kadar eylemimizi sonlandırmayacağız. Biz uğrunda ölecek kadar sevdiğimiz yaşamı ancak özgür önderlik ve özgür Kürdistan ile mümkün olduğunu biliyoruz. Bu konuda eylemimi sonuna kadar sürdüreceğim."

180. gününde olan Güven'in sağlık durumu da gittikçe kötüleşiyor. Bir süredir ses ve kokuya duyarlılık, baş ağrıları ve mide krampları yaşayan Güven'in, ağzında yaralar çıkmaya başladı. Güven tahliye olduğundan beri kızı Sabiha Temizkan, DTK Amed Delegeler Eşsözcüsü ve aynı zamanda sağlıkçı olan Zelal Bilgin ve Tevgera Jinên Azad-Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri Figen Ekti ve kısa bir süre önce Diyarbakır Hapishanesi'nden tahliye olan Aliye Tok yanında kalıyorlar.

Güven'in eylemi büyük bir moral ve motivasyonla devam ediyor. Sağlığı her ne kadar kötüleşse de, umudu ve direnci canlılığını koruyor. Direnişinin üç mevsimini geride bırakan Güven, Kürdistan tarihinde önemli bir mihenk taşı oldu. Bir kadın, anne ve siyasetçi olmanın sorumluluklarını taşıyan Güven, eyleminin başarıya ulaşacağından bir an bile olsa kuşku duymadı. Bu inanç ve kararlıkla eylemini bugüne kadar sürdüren Güven, kendisinden sonra bedenini açlığa yatıranlar için ciddi bir referans ve güç kaynağı oldu.

Eyleminin 84'üncü gününde İşkence ve Kötü Muamelenin Önlemesi Komitesi’ne (CPT) bir mektup gönderen Leyla Güven, şu satırlara yer vermişti: "Sayın Öcalan üzerinde tecridin kaldırılması ve işkence sistemine son verilmesi amacıyla cezaevinde 8 Kasım’da başladığım açlık grevinin 79’uncu gününde 25 Ocak 2019’da tahliye edilmiş olsam da, Sayın Öcalan üzerinde tecridin kaldırılarak en temel hak olan avukatlarıyla ve ailesiyle düzenli görüşme garantisi sağlanana kadar açlık grevimi sürdüreceğimi bilmenizi isterim.CPT’nin sahip olduğu yetki ve hakları etkin bir şekilde kullanarak devam eden gayri-meşru İmralı Tecridi’ne karşı gerekli girişimleri hızlandıracağına inanıyorum ve Türkiye’de ve uluslararası kamuoyunda giderek artan duyarlılığa denk düşecek yapıcı katkıyı sağlamanızı ve kurumsal sorumluluğunuzu yerine getirmenizi bekliyorum.”

Leyla Güven'in direnişinin devam ettiği sırada, hapishanelerdeki ilk fedai eylem haberi Tekirdağ'dan geldi. PKK tutsağı Zülküf Gezen, Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla kendini asarak fedai eylem gerçekleştirdi. Akabinde Ayten Beçet, Mahsum Pamay, Yonca Akıncı, Siraç Yüksel, Zehra Sağlam ve Medya Çınar adlı tutsaklar da fedai eylemler gerçekleştirdiler. Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, "Hamlemizin ilk şehidi olan Zülküf Gezen yoldaşla başlayan fedai eylem Ayten, Medya, Zehra ve Uğur yoldaşlarla devam ederken Yonca Akıcı ve bugün Siraç Yüksel yoldaşın fedai eylemi biz yoldaşlarını derinden sarsmış ve bizlere büyük sorumluluklar yüklemiştir. İçinde bulunduğumuz direniş çizgisi 14 Temmuz direniş çizgisi ekseninde devam ederken böylesi fedai eylemlere başvurulmasını tasvip etmiyor, örgütsel bütünlük içerisinde hareket edilmesi gerektiğini belirtiyoruz"diyerek, fedai eylemlerin yayılmasını önlemişti.

Leyla Güven, gerçekleşen bu fedai eylemlerden çok etkilenmişti. Zelal Bilgin daha önce ANF'ye verdiği röportajında Güven'in fedai eylemlerden nasıl etkilendiğini şu sözlerle dile getirmişti: "İlk olarak Zülküf Gezen'in haberini almıştık. Bu haberden sonra sağlığının daha çok kötüye gittiği bir aşamaya girdik. Zindanlardan gelen bu haberler Heval Leyla'yı psikolojik olarak etkiledi. Gencecik insanların ölümlerine tanıklık etmek, bir anne, kadın ve direnişçi olarak onu çok sarstı. Çünkü Leyla Güven, herkes yaşasın ve ölümler olmasın diye de bu eyleme başladı ve cezaevlerindekilerin ailelerini de teker teker düşünen biri. Ailelerin feryat ve çırpınışlarına da bir yandan tanıklık ediyor."

Güven, zindanlardaki eylemlerden sonra bir açıklama yaptı. Bir direnişin söz konusu olduğunu ve bu direnişin etrafında kenetlenmesi gerektiğini ifade etti. Dengê Welat radyosuna Kürtçe sesli bir mesaj gönderen Leyla Güven, açlık grevinde güç ve morale ihtiyaç olduğunun altını çizerek, fedai eylemlerin çok değerli olduğunu ancak her eylemin kendisinden bir parça götürdüğünü kaydetti. Güven, sözlerine şöyle devam etmişti:

"Zülküf arkadaş, Ayten arkadaş, Uğur arkadaşın eylemleri önüne saygıyla eğiliyorum. Onlar, fedai bir ruhla sessizliği kırmak istediler. Ama şunu söylemek istiyorum; bu eylemleri yapan her arkadaş benim de bedenimden, ruhumdan, yüreğimden bir parça götürüyor. Bu eylemler karşısında saygıyla duruyoruz. Ama şunu söylemek istiyorum; zaten başlatılmış bir eylemimiz var. Biz zaten eylem halindeyiz, sonuç almaya yaklaştık. Açlık grevi eylemcileri etrafında yerlerimizi almalıyız. Yeni eylemlerde bulunmamalıyız. Fedai eylemler gerçekten çok değerli, haklarında bir şey söylenemez, ama Kürt Halk Önderi tarafından da bu eylemler defalarca değerlendirildi, ‘ölümü değil yaşamı önünüze koymalısınız’, ‘onurlu bir yaşam için mücadelenizi yükseltmelisiniz’, ‘yaşamınıza son vermek değil, farklı eylemlerle mücadeleyi yükseltmelisiniz’ denildi."

Güven, eyleminin 174. günündeyken hapishanelerdeki tutsaklar bir açıklama yaparak, 15 PKK ve PAJK'lı tutsağın 30 Nisan itibariyle açlık grevi eylemlerini bir üst aşama olan ölüm orucuna çevireceklerini duyurdular. Leyla Güven, eyleminde bir mevsimi geride bırakırken, ölüm orucu direnişinde olan 15 tutsak da eylemlerinin 7. günündeler.

Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'nde Nesrin Akgül, Şükran Aydın ve Zozan Çiçek; Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi'nde Ardıl Çeşme ve Aslı Doğan; Van Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar, İhsan Bulut ve Erol Cengiz; Diyarbakır D Tipi Hapishanesi'nde ise Ergin Akhan, Enver Dönmez, Ahmet Topkaya, Abdulhalık Kaplan ve Ferhat Turgay ölüm orucunu eylemini sürdürmektedirler.