HDP'den '2019 Hak İhlalleri Raporu'

HDP, Türkiye ve Kürdistan kentlerinde 2019'da yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, '2019 Hak İhlalleri Raporu' hazırladı.

Raporun girişinde, "2016 yılında gerçekleşen darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal ile en temel insan hakları ihlal edilmiş, sadece sayısal verilere dahi bakıldığında Türkiye nüfusunun yüzde 50’si belli bir ideolojiyi desteklemediği için sistematik olarak hak ihlallerine maruz bırakılmıştır" denildi.

KHK'ler ve kayyum gasplarına dikkat çekilen raporda, işkence vakalarının da arttığı belirtildi. Kürdistan'da zırhlı araçların sivilleri öldürmeye devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada, siyasi soykırım operasyonlarına da değinildi.

Raporda, defalarca koruma talep ettiği halde kadınların erkekler tarafından katledilmesinin de 'çökmüş adalet sisteminin göstergesi' olduğu vurgulandı.

Raporda, siyasetçiler Abdullah Zeydan, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak ve Osman Kavala ile Ahmet Altan'ın hukuksuz tutuklanmalarına da değinildi.

SİYASİ SOYKIRIM

Raporda öne çıkan bölümler şöyle:

"Sadece 2019 yılında en az 1674 üyemiz veya destekçimiz gözaltına alınmış, en az 200’ü tutuklanmıştır.

24.07.2015 tarihinden bu yana partimize, partimiz tabanına ve bileşenlerine yönelik gerçekleşen siyasi soykırım operasyonları neticesinde toplam 15 bin 530 kişi gözaltına alınmış, aralarında Eş Genel Başkanlarımız, Milletvekillerimiz, il-ilçe eş başkanlarımız, yöneticilerimiz ve parti üyelerimizin bulunduğu 3 bin 661 kişi tutuklanmıştır. Bu kapsamda Genel Merkezimizin Temmuz 2016 tarihinden bu yana edindiği bilgiler doğrultusunda toplam 10 bin 719 kişi gözaltına alınmış 2 bin 251 kişi ise tutuklanmıştır.

Şimdiye kadarki gözaltı sayıları 16 bini aşmış durumdadır. Toplam tutukluluk ise 5 bin 66 kişidir. Bunlar sadece ulaşabildiğimiz sayılardır. Ulaşamadığımız tutukluluk ile birlikte toplam tutukluluk sayısı 6 binin üzerindedir.

KAYYUM DARBESİ

HDP’li 6 belediye eş başkanı ve 50’den fazla belediye meclis üyesine KHK’lı oldukları gerekçesi ile mazbataları verilmemiş; belediye başkanlarının yerlerine ikinci en yüksek oy alan partinin adaylarına mazbata verilmiştir.

19 Ağustos 2019 tarihinde Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine kayyım atanarak, yerel yönetimlere yönelik sistematik kayyım uygulamasına 2019 yılında da devam edilmiştir. Aralık ayı itibari ile 17 Belediye Eş Başkanımız tutuklanmış, 28 belediyemize kayyım atanmıştır.

31 MART SEÇİMLERİNDE İHLALLER

Seçim süreci boyunca seçim çalışmalarında görev almış 750 partilimiz gözaltına alınmış, bunlardan 107’si tutuklanmıştır. Bu süreçte;

⦁ 9 HDP Belediye Eş Başkan adayı, 9 HDP Belediye meclis üyesi adayı, 6 HDP İl Eş Başkanı, 6 HDP İlçe Eş Başkanı, 13 HDP Yöneticisi, 1 HDP MYK üyesi, 6 HDP PM üyesi gözaltına alınmış,

⦁ 1 HDP Belediye Eş Başkan adayı, 1 Belediye meclis üyesi adayı, 1 HDP İlçe Eş Başkanı, 2 HDP İl Eş Başkanı, 2 HDP Yöneticisi, 1 HDP PM üyesi tutuklanmıştır.

HDP tarafından Kürtçe hazırlanan “Azadi Bi Xwerevberine Dest Pe Dıke, Ya Me Ye Halkların Demokratik Partisi”, “Azadiye Xo İdare Kerdene Ra Sıfte Bena”, “Ye Mao”, “Li Dijî Şer Aşitî” afişleri hakkında çeşitli illerdeki Sulh Ceza Mahkemelerince yasaklama ve toplatılma kararları verilmiştir. Siirt Sulh Ceza Hakimliği, HDP tarafından 28 Şubat'ta Diyarbakır'da açıklanan 'Kayyım Raporu' hakkında toplatma kararı verdi. Pek çok mitingde asılan Leyla Güven posterleri indirilmiştir. Eş Genel Başkanların da içinde bulunduğu seçim konvoyları miting ve halk buluşması alanlarına giderken sayısız kez durdurulmuş, GBT yapılmış, gerekçesiz bekletilmiştir. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli hakkında Dersim aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşma sebebiyle soruşturma başlatılmıştır. Haymana, İskenderun, Esenler, Keçiören, Fatih, Alanya, Siirt, Sapanca seçim büroları ve/veya il – ilçe binalarına fiziksel saldırıda bulunulmuştur. Ceylanpınar’da seçim bürosu açılışına polis müdahalede bulunmuştur. Mardin’de 4 HDP seçim bürosunun açılması Kaymakam ve Vali tarafından engellenmiştir. Van, Çanakkale, Alanya ve Osmaniye’de HDP’nin seçim araçlarına saldırılar düzenlenmiştir.

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere tüm hükümet temsilcileri Eş Genel Başkanlarımızı, milletvekillerimizi, önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızı ve partimizi sayısız kez hedef göstermiş; partimize, seçmenlerimize, yöneticilerimize hakaret etmiştir.

HDP’ye yönelik görülmemiş bir medya ambargosu uygulanmıştır. Kamu yayıncılığı yapması gereken TRT dahil hiçbir televizyon kanalında HDP’nin seçim çalışmalarına yer verilmemiştir. (Sadece Fox TV, oldukça sınırlı sürelerde - 2-3 günde 130 saniye - HDP’ye ilişkin haberlere yer vermektedir) Yüz binlerce kişinin katıldığı Diyarbakır ve Van Newrozları hiçbir kanalda haber olmamıştır.

İMRALI TECRİDİ

1999’da Türkiye ve farklı uluslararası güçlerin ortak operasyonuyla Türkiye’ye getirilen Öcalan, o tarihten bu yana tecrit altındadır. Öcalan’ın durumu Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini aşan bir işkence ve tecrit sistemiyle açıklanabilir. Son süreçte Saray rejiminin doğrudan karar sahibi olduğu tecrit sisteminde keyfi karar ve uygulamalar söz konusudur.

Hakkâri Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in başlattığı ve daha sonra Diyarbakır’da 3 milletvekilimiz, dünyanın birçok yerinde ve cezaevlerinde binlerce tutuklu ve hükümlü ile 200 gün devam eden tecride karşı açlık ve ölüm orucu eylemleri sonucunda Öcalan 8 yıl aradan sonra avukatlarıyla görüşebilmiştir. Bir süre avukatlarıyla ve kardeşi ile görüşebilen Öcalan, Suriye’deki savaşı da kapsayan barış mesajları vermiş ancak bu mesajlar karşılığını yerel seçimler sonrası savaşta ısrar olarak göstermiştir.

Öcalan’a yönelik mutlak tecrit uygulamasında belirleyici olanın evrensel hukuk normları ve adalet anlayışının değil, dönemsel siyasi tercihler olduğunun en bariz örneği 31 Mart Yerel Seçimleri sürecinde de görülmüştür. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 'Öcalan’la görüşme yasağı kaldırıldı' demesine rağmen süregelen tecrit uygulaması AKP İktidarının siyasi çıkarlar temelinde yürüttüğü ikiyüzlü siyasetin göstergesi niteliğindedir.

CEZAEVLERİNDE YAŞANAN HAK İHLALLERİ

Mahpusların tek kişilik hücrelere konulması; süngerli oda uygulamaları; cezaevi görevlilerinin uyguladığı darp ve kaba dayak; yiyeceklerin oldukça az ve hijyene uygun olmayışı; disiplin cezalarının keyfi bir biçimde uygulanması; cezaevine gönderilen mektupların mahpuslara ulaştırılmaması; kalabalık olan koğuşlarda yatacak yer bulunmaması; hasta mahpusların tedavi süreçlerinin aksatılması, kelepçeli muayene dayatması ve ilaçların verilmemesi; kitap ve yayınların verilmemesi; sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması; kaloriferlerin yanmaması; anneleri ile birlikte kalmak durumunda olan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi; ziyaretçilere yönelik onur kırıcı muameleler ve çoğu kez ziyaret hakkının engellenmesi; çıplak arama uygulamaları; mahrem alanlara kameralar konulması; havalandırma boşluklarının tel örgülerle çevrilmesi gibi kişilerin en temel hakları ihlal edilmektedir. Yine çok sayıda mahpus tarafından iletilen önemli bir diğer husus da can güvenliği kaygısının yoğun biçimde yaşandığına ilişkindir. Cezaevi görevlileri tarafından yoğun şekilde darp edilen ve tek kişilik hücrelere konulan mahpuslar, görevlilerin kendilerini ölümle tehdit ettiklerini de ifade etmektedirler. Ayakta sayım uygulamaları, askeri tekmil dayatması, kantin alışverişlerinin sınırlanması, avukat görüşlerinde gardiyanların da bulunması gibi uygulamalar da yoğun ihlaller arasındadır.

Adalet Bakanlığı tarafından, Türkiye’de Temmuz 2019 tarihi itibariyle 353 ceza infaz kurumu olduğu belirtilirken, cezaevlerinin toplam kapasitesi 218 bin 950 olarak açıklandı. 353 cezaevinin 75’i açık, 7’si kadın açık, 9’u kadın kapalı, 7’si çocuk kapalı ve 4’ü çocuk eğitimevi. Yeni açılan ceza infaz kurumlarının toplam kapasitesi ise 16 bin 566 olarak belirtildi.

İnşaatı devam eden 114 ceza infaz kurumu arasında 2 kadın, 1 kadın açık; 2 de çocuk cezaevi bulunuyor. 114 ceza infaz kurumunun toplam kapasitesi ise 73 bin 448 olarak açıklandı. İhale aşamasındaki 23 ceza infaz kurumunun toplam kapasitesi 14 bin 919 olarak belirtilirken; bunlardan yalnızca biri kadın cezaevi. 

Hapishanelerde 457’si ağır olmak üzere 1333 hasta mahpus bulunuyor. İHD’nin geçen yılki açıklamasında, hasta mahpus sayısı 1154’tü. Adalet Bakanlığı’nın konuyla ilgili verdiği son bilgi ise Şubat 2017 tarihli. Bakanlık o dönem itibariyle Adli Tıp Kurumu raporuyla ağır ve sürekli hastalığı belgelenen tutuklu ve hükümlü sayısı 841’e ulaştığını açıklamıştı.

2019 HAK İHLALLERİ

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na 01.01.2019-08.11.2019 tarihleri arasında Faili Meçhul Cinayetler ve Kayıplar için 1, Kolluk Kuvvetleri tarafından yapılan kötü muamele için 24 yine Kolluk Kuvvetleri tarafından yapılan işkence için 17 başvuru yapılmıştır.

İnsan Hakları Derneği tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2019 yılı ilk 6 ay İnsan Hakları İhlalleri Raporuna göre Keyfi Öldürme, Silah Kullanma yetkisinin ihlali veya 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle; güvenlik güçleri tarafından vurulan 2 kişi yaşamını yitirdi, 7 kişi yaralandı. Köy korucuları tarafından vurulan 1 kişi yaralandı. 2019 yılı ilk 6 ayında; 1 siyasi parti yöneticisi ve 2 avukat saldırı sonucu yaşamını yitirdi. 1 siyasi parti yöneticisi, 1 gazeteci, 1 yerel yönetici, 2 Avukat ve 1 sağlık görevlisi gerçekleşen saldırılarda yaralandı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan ve 1 Ocak-8 Kasım tarihlerini kapsayan günlük insan hakları raporuna göre 1000’e yakın basın açıklaması, eylem ve etkinliğe müdahale edilip, 1500’ün üzerinde kişi gözaltına alınmıştır. Gözaltıların büyük çoğunluğunda yurttaşlara yönelik kolluk kuvvetleri tarafından taciz, hakaret ve şiddet uygulanmıştır.

2019 yılı içerisinde bölgede devam eden silahlı çatışma ortamında yaşamını yitiren PKK’lilerin cenazelerinin alınması ve ailelerine teslim edilmesi sürecinde zorluklar ve ihlaller yaşanmaya devam etmektedir. Cenazelerin ailelerine verilmesi sürecinin uzunluğu, başvuru sürecinde kolluk kuvvetlerinin psikolojik baskılarına maruz kalmaları, taziyelerinde yalnızlaştırıp yurttaşların cenazelere katılımlarına engel olmaları ve yine dini vecibelerinin yerine getirilmesi ile ilgili ihlaller gerçekleşmektedir.

İçişleri Bakanlığı 2019 yılı içerisinde yargı süreçleri işletilmeksizin idare kararıyla sokağa çıkma yasağı ve özel güvenlik bölgesi adı altında Anayasa’nın ilgili hükümlerini açık şekilde ihlal etmiştir. Toplanabilen veriler üzerinden baktığımızda İçişleri Bakanlığı Anayasa’yı çok defa ihlal etmiştir.

5 kent merkezi ve bu kentlere bağlı 20 ilçe sınırlarında bulunan yüzlerce bölgeyi kapsamına alacak şekilde toplamda, 9 kez özel güvenlik bölgesi ilanları gerçekleşti. Bazı bölgelerdeki ilanlar, periyodik şekilde uzatıldı. 3 kent merkezi ve bu kentlere bağlı 6 ilçede bulunan 147 köy/mahalle ve bu köy/mahallere bağlı bulunan onlarca mezrayı kapsamına alacak şekilde toplamda, 8 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Aynı raporda başta Hakkâri olmak üzere (14 kere) 31 kez özel güvenlik bölgesi, 29 kez de sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır. Valilik ve kaymakamlıklar tarafından 138 kez eylem etkinlik yasağı konmuştur. Başta HDP il ve ilçe binaları olmak üzere demokratik örgütlerin faaliyet gösterdiği binalara 30’un üzerinde kolluk kuvvetleri tarafından baskın düzenlenmiştir. Raporda başta HDP’li üyeler olmak üzere 16 kişiye ajanlık ve ispiyonculuk dayatması yapıldığı, 13 kişi de zorla kaçırılıp tehdit edilmiştir. Raporda dikkat çeken bir diğer husus ise kolluk kuvvetleri tarafından 3 yurttaşın öldürülmesi onlarca yurttaşın yaralanması olmuştur. Son olarak 31 Mart ve 23 Haziran Seçimlerinde kolluk kuvvetleri tarafından 20’ye yakın ihlalin yaşandığı tespit edilmiştir.

'CUMHURBAŞKANINA HAKARET' DAVALARI

2018'de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret iddiasıyla açılan davalar rekor kırdı. 2017’de 20 bin 539 olan soruşturma sayısı 2018’de 26 bin 115’e çıktı. 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk 4 yıllık ilk görev süresinde sanık sayısı yüzde 1400’e yakın bir artış gösterdi.

AİHM KARNESİ

AİHM’in sağladığı istatistiklere göre, 1959-2018 yılları arasında AİHM’de Türkiye’nin taraf olduğu tam 3.532 dava görülmüş. Bu davaların verilen karara göre dağılımı ise şöyle:

AİHS’in en az 1 maddesinin ihlal edildiği hükmü verilen dava sayısı : 3,128

AİHS’in hiçbir maddesinin ihlal edilmediği hükmü verilen dava sayısı: 81

Dostane çözüm ile sonlanan/ Kayıttan düşürülen dava sayısı: 213

Diğer hükümler: 110

Türkiye’nin AİHS maddelerinden en az birini ihlal ettiğine dair kararların, AİHS maddelerine göre dağılımı ise şöyle (tek bir davada birden fazla madde konu olabildiği için tablodaki toplam sayı karara varılan dava sayısından yüksek çıkmaktadır):

Yaşam hakkı: 137

Etkin soruşturma hakkı (md 2 dahilinde): 219

İşkence yasağı: 31

İnsanlık dışı ve aşağılayıcı müdahale: 237

Etkin soruşturma hakkı (md 3 dahilinde): 215

Özgürlük ve güvenlik hakkı: 755

Adil yargılanma hakkı: 919

Yargılanma süresi: 603

AİHM kararlarının uygulanmaması (md 6 dahilinde): 66

Kanunsuz ceza olmaz: 4

Özel ve aile hayatına saygı: 112

Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü: 12

İfade özgürlüğü: 321

Toplanma ve dernek kurma özgürlüğü: 95

Etkili başvuru hakkı: 279

Ayrımcılık yasağı: 19

Mülkiyetin korunması: 660

Eğitim hakkı: 6

Serbest seçim hakkı: 11

AİHS’in diğer maddeleri: 33

KADINLARA DÖNÜK HAK İHLALLERİ

TÜİK’in hesaplamalarına göre, kentlerdeki genç kadın işsizlik oranı son 2 ayda yüzde 40'ı geçti. Kentsel genç kadın işsizliği Ağustos 2018'de yüzde 32.9 iken Ağustos 2019'da yüzde 42.6'ya yükseldi. İŞKUR'a kayıtlı işsiz kadın sayısı ise geçen yıla göre yüzde 22.8 artışla 2 milyon 42 bin 844'e ulaştı.

OECD’nin istihdam raporuna göre, üye ülkeler arasında kadın istihdamının son bir yıl içinde düştüğü üç ülkeden biri Türkiye oldu. Rapora göre Türkiye’de 2017 yılının son çeyreğinde istihdama katılım oranı kadınlarda yüzde 33 iken, 2018 yılının son çeyreğinde yüzde 32,8’e düştü. Şili’de de bu oran yüzde 53,2’den yüzde 53,1’e Estonya’da yüzde 72,6’dan yüzde 71,8’e geriledi. OECD’nin diğer ülkelerinde ise kadın istihdamı arttı. Bu verilere göre Türkiye, kadınların istihdama katılım oranında 36 üye ülke içinde en son sıradaki yerini korudu. İsviçre’de kadınların istihdama katılım oranının yüzde 76 olduğu ve OECD içinde bu ortalamanın yüzde 61, AB içinde yüzde 63 olduğu dikkate alındığında, Türkiye’de kadınların istihdama katılımındaki düşük oran özellikle dikkati çekiyor.

Bunun yanında, çalışan kadınların yüzde 20,9’u ücret almıyor. Yani 8 milyon 661 bin çalışan kadının 1 milyon 807 bini ücretsiz aile işçisi konumunda. Ücretli ve yevmiyeli çalışan kadın sayısı sadece 5 milyon 922 bin iken, işveren kadın sayısı 128 bini, kendi hesabına çalışan kadın sayısı ise 804 bini ancak buluyor. Oysa, işveren sayısı erkeklerde 1 milyon 75 bine, kendi hesabına çalışan sayısı 3 milyon 884 bine, ücretli veya yevmiyeli çalışan erkek sayısı 12 milyon 784 bine ulaşırken ücretsiz aile işçisi konumunda erkek sayısı 754 binde kalıyor. Bir diğer ifadeyle 18 milyon 496 bini bulan çalışan erkeklerin sadece yüzde 4,1’i ücretsiz aile işçisi konumunda.

İş aramayıp çalışmaya hazır kadın sayısı 1 milyon 360 binde, iş bulma ümidi olmayan kadın sayısı 250 binde, mevsimlik çalıştığı, ev kadını, öğrenci, emekli veya çalışamaz olduğu halde iş bulsa işbaşı yapmaya hazır kadın sayısı 1 milyon 110 binde, mevsimlik çalışan kadın sayısı 104 binde, eğitim ve öğretimde olan kadın sayısı 2 milyon 356 binde, emekli olan kadın sayısı 1 milyon 251 binde kaldı. 11 milyon 312 bin kadın da ev işleriyle meşgul sayıldıkları, bir diğer ifadeyle ev kadını oldukları gerekçesiyle iş gücüne dahil edilmedi. 2 milyon 651 bin kadın da çalışamaz halde bulunuyor. 1 milyon 456 bin kadın ise ailevi ve kişisel nedenler ve bunun dışındaki diğer nedenler yüzünden iş aramayan ve iş başı yapmaya da hazır olmayan kadınlardan oluşuyor.

2019 Ocak ayında kadınlarda işsiz sayısı 1 milyon 714 bin, işsizlik oranı ise yüzde 16,5 düzeyindeydi. İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar da dahil edildiğinde kadınlarda işsiz sayısı 1 milyon 714 binden 3 milyon 74 bine çıkıyor. Bu durumda da kadınlarda işsizlik oranı yüzde 26,2’ye yükseliyor.

Kasım ayında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile birlikte "Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi Toplantısı"nda kadın cinayeti rakamlarını açıkladı. Açıklanan rakamlara göre Türkiye'de 2016'da 304, 2017'de 353, 2018'de 280, 2019 yılında 299 kadın öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun açıkladığı rakamlara göre ise Türkiye’de, 2016'da 328 kadın, 2017'de 409 kadın, 2018'de 440 kadın öldürüldü.

Türkiye’de her 10 kadından 4'ü şiddete, her 5 kadından biri hayatının bir döneminde tacize ya da tecavüze maruz kalmaktadır.

ÇOCUK KATLİAMLARI

Günümüzde uzun yıllardır çözülemeyen Kürt meselesine yönelik şiddet politikaları ve son yıllarda yeniden başlayan çatışmalı süreç en çok çocukları etkilemeye devam ediyor. Askeri araçlar nedeniyle 16 çocuğun hayatını kaybetmiş olması, askeri mühimmat ve savaş atıklarının yol açtığı çocuk ölümleri ve yaralanmalardaki artış durumun vehametini gösteriyor. 4 yaşındaki Nupelda ve 8 yaşındaki Ayaz Güloğlu kardeşlerin yaşadıkları mezrada evlerine çok yakın bir yerde buldukları cismin patlaması sonucu hayatlarını kaybetmesi, bölgedeki çocukların risk altında olduklarının kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’nin Ekim ayında Kuzey Doğu Suriye’ye gerçekleştirdiği askeri müdahale sonucu, sınır bölgelerinde Emine (12), Leyla (15), Elif (11), Mazlum (11) ve Muhammed (9 aylık bebek) olmak üzere 5’i çocuk, 18 insan yaşamını yitirdi, pek çok insan yaralandı. Edinilebilen bilgiler Kuzey Doğu Suriye’de ise Mohammad (11), Qais (15), Mihammad (13) olmak üzere en az 3 çocuğun yaşamını kaybettiği, pek çok çocuk ve yetişkinin de yaralandığı yönünde… Askeri müdahale ile birlikte sınır bölgelerindeki okullar eğitime ara verdi, hastaneler kriz anında birden fazla kişiye acil destek veremiyor, güvenlik tedbirlerinin yetersizliği nedeniyle birçok hane evini terk etti.

ÇOCUKLAR CEZAEVİNDE

Çocuğa özgü adalet için özgürlüğün kısıtlanmasının son çare olması, onarıcı ve kurum dışı alternatif yöntemlere başvurulması gerekirken, ayrıca kapalı kurumların şiddet ürettiği bilgisi sabitken; 743’ü anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalmak zorunda olan çocuk olmak üzere 3 bin çocuk cezaevlerinde yaşamaya devam ediyor.

İŞ CİNAYETLERİ

Ocak ayında en az 159 işçi, Şubat ayında en az 127 işçi, Mart ayında en az 114 işçi, Nisan ayında en az 153 işçi, Mayıs ayında en az 164 işçi, Haziran ayında en az 131 işçi, Temmuz ayında en az 178 işçi, Ağustos ayında en az 149 işçi, Eylül ayında en az 147 işçi, Ekim ayında en az 158 işçi ve Kasım ayında en az 126 işçi olmak üzere; Türkiye’de 2019 yılının ilk on bir ayında en az 1606 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Ölümler en çok inşaat, taşımacılık, tarım, ticaret/büro, metal, gıda, gemi/tersane, belediye/genel işler, madencilik, enerji ve konaklama işkollarında gerçekleşti.

2019 yılının ilk on bir ayında ise en az 1606 işçi yaşamını yitirdi."