HDP’li Uluç: Erdoğan için gidişat iyi değil

Son dönemde idam tartışmasını ortaya atan Erdoğan için gidişatın iyi olmadığını söyleyen HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Uluç, hem Kandil’in hem de idamın son kozlar olduğunu ifade ediyor.

Seçimlere az bir zaman kala Kandil operasyonunun ardından bu defa AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 6-8 Ekim Kobani oyları sebebiyle Selahattin Demirtaş için idam sözlerini meydanlarda dile getirmeye başladı.

Seçim tartışmalarına yeni eklenen idam, Kandil operasyonu ile başından beri konuşulan sandıkların taşınması, ittifaklar ve baraj sorununu HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Uluç’a sorduk. Uluç, Erdoğan’ın idam tartışmalarının milliyetçi oyları konsülde etmek için son çabalar olarak görürken AKP ve MHP ittifakının iktidarda kalabilmek adına her şeyi yapabileceğini söylüyor.

HDP’nin tüm engellemelere rağmen şimdiye kadar olan çalışmalarının iyi bir şekilde yürütüldüğünü ifade eden Uluç, yurtdışı, batı ve özellikle de hareketli seçmen oylarının önemine vurgu yapıyor. 7 Haziran’da 10 binlerce hareketli seçmeni (mevsimlik tarım, inşaat ve turizm işçileri, öğrenciler) Kürdistan’a taşıdıklarını belirten Uluç, bu dönemde aynı çalışmayı başlattıklarını kaydediyor ve bu durumda olanlara HDP’ye başvurmaları konusunda çağrı yapıyor.

ERDOĞAN’IN SÖYLEDİKLERİNİN KARŞILIĞI YOK

Erdoğan bir süredir 6-8 Ekim olaylarını gündemde tutuyor ve önceki gün yaptığı bir açıklamada Selahattin Demirtaş’ı kast ederek idam tartışması başlattı. Her ne kadar Demirtaş buna yazılı bir açıklama yapsa da siz HDP olarak idam tartışmasının gündeme getirilmesine ne diyorsunuz?

Erdoğan elindeki tüm kozları oynuyor çünkü gidişat onun açısından iyi değil. Kendisinin de bizim de gördüğümüz kamuoyu yoklamaları AKP-MHP ittifakı ve kendisi için iyi işaretler vermiyor. Dolayısıyla Erdoğan ne kullanabilirsem kullanayım diye düşünüyor. Daha evvel de özellikle FETÖ tutuklamaları zamanında da idam konusunu dile getirdi. Bu tamamen kendi kitlesini tahkim ve konsülde etmek için konuşulan bir şey. Bir taraftan AB’ye üye olmaya Avrupa Konseyi’nde (AK) kalmaya çalışacaksınız ki AK izlemeye aldı Türkiye’yi, bir yandan ‘ben idam getireceğim’ diyeceksiniz bunun hiçbir inandırıcılığı yok. Tamamen yalan bir konuşma öncelikle bunu tespit etmek gerekli. İkincisi Selahattin Demirtaş hakkında açılmış davaların tamamı yapmış olduğu miting ve toplantı konuşmalarından dolayı. 6-8 Ekim olayları nedeniyle ne Demirtaş’a ne de HDP MYK’ya açılmış olan bir dava yok. Yani hem Erdoğan’ın hem de onun sözünün ardında gidenlerin 6-8 Ekim’e dair dediklerinin bir karşılığı yok.

Tayyip Erdoğan bir Cumhurbaşkanı adayı ve mahkemelere verdiği talimatla bir diğer adayı cezaevinde tutuyor. Şimdi seçim kampanyasında da kendisine eşit koşullarda cevap veremeyecek bir kişi hakkında da tamamen yanlış bilgilere dayalı konuşmalar yapıyor. 6-8 Ekim’de 53 kişi öldü diyor ama asıl sayı 43. Bunu 33’ü HDP’liydi. Biz bu konuyla ilgili Meclis’e defalarda araştırma ve soru önergeleri vermişiz ve AKP oylarıyla ret edilmiş. Bir de inatla Erdoğan bunun 7 Haziran 2015 seçimlerinde sonra diye anlatıyor. Ya tarih konusunda yanlış bilgilendiriliyor ya da kendisi bunu manipüle ederek kullanıyor. Çünkü 6-8 Ekim Kobani olayları Haziran seçiminden 8 ay önceydi. Üstelik bunlar yaşandıktan sonra İmralı görüşmeleri de devam etti. Tamamen yanlış bilgilerle halkın iradesini manipüle etmeye ve milliyetçi oyları yanında tutmaya çalışıyor.

KÜRT OYLARINI KAYBETTİĞİNİ BİLİYOR

Peki, bir yandan milliyetçi oyları yanında tutarken diğer yandan Kürt halkı açısından nasıl bir durum yaratıyor böyle tartışmalar?

Kürdistan coğrafyasında oy kaybetmekte olduğunu Erdoğan kendisi de görüyor. Ama öte yandan kendine oy veren Kürt seçmenin gitmemesi için de Yasin Börü meselesini ortaya atıyor. Hâlbuki Yasin Börü’nün ölmesi bizim için de son derece üzüntü verici bir mesele. Ama orada ölmüş onca insana var ve onların ölümüne dair hiçbir araştırma yapılmamış. Misal 33 HDP’li nasıl öldürüldü? Tamamen Yasin Börü meselesini suiistimal etmek ve insanların vicdanıyla oynama için bunu yapıyor ama benim kanaatim şudur ki Kürt halkının desteğini giderek çok daha fazla kaybediyor. O da zaten bunu gözden çıkarmış vaziyette. O yüzden AKP’ye oy veren Kürtlerin bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Bugün AKP’ye verilecek her oy Tayyip Erdoğan’ın Kürt düşmanı politikalarını daha da büyütmesine ve sürdürmesine neden olacak. Kerkük’ü Efrin’i, Cizre’yi, Nusaybin’i unutmasınlar. Öte yandan tutuklanmış eş genel başkanlarımız, vekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, üyelerimiz, seçmenlerimiz ve kayyumların unutulmaması gerekli. Bir de Kürt seçmenin şunu görmesi gerekli, HDP’nin meclise girememesi halinde yaşanacaklardan biri de Kürt halkının artık mecliste temsil edilemiyor olmasıdır.

Bekir Bozdağ’ın Kandil için ‘her an her şey olabilir’ gibi bir açıklaması oldu. Öte yandan Kandil operasyonu konusunda daha önce Efrin’i destekleyen CHP, İYİP ve SP görece eleştirel bir tutum aldı. AKP, neden 2 hafta kala böyle bir operasyona gidiyor bahsettiğiniz kendisindeki milliyetçi oyları mı konsülde ediyor yoksa daha geniş bir oy kitlesini mi hedefliyor?

Ben yeni oy kazanacağını düşünmüyorum.

Neden?

Çünkü Efrin saldırısı da aslında oy getirmedi. Belki ilk günlerde bir heyecan yarattı ama sonrasındaki aylara baktığınızda AKP-MHP ittifakına bir artısı olmadı. Çünkü insanların hayatlarına değen bir konu değildi. Özellikle de batıda yaşayanlar için. Birçok kişi de aslında bu operasyonun neden yapıldığını biliyor. Aynı şeyler Kandil için de geçerli. Seçimlere kalmış iki hafta her gün AKP’li cumhurbaşkanı ve çeşitli sözcülerinin dilinden neden bunun düşmediğini sokaktaki vatandaşa da sorsanız vereceği cevap bellidir: “Koltuklarını ve iktidarlarını korumak için!” Ama ben halkın bunun farkında olduğu düşüncesindeyim. Buradan yeni oy devşiremez ama olsa olsa İYİP’e ya da Saadet’e giden oylarını yeniden konsülde eden bir hamle olur ki onun da bir inandırıcılığı yok bence. Ben yine de tüm muhalefet partilerinin daha net bir kınama ve protesto yapmaları görüşündeyim. Hatta başta CHP’nin Kandil hakkında düşüncesi ne olursa olsun. Çünkü seçime 2 hafta kala yapılan bir operasyonun ‘vatan- millet’ için yapıldığını söylerlerse çok büyük yanlış olur.

TEK DÜŞÜNDÜKLERİ SEÇİMİ KAZANMAK

Peki, böylesi bir operasyonun sonuçları epey geniş çaplı olacaktır. Bu risklerin hepsini göze alıyorlar mı sizce?

AKP ve ortağı MHP’nin gözündeki tek şey cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerini kazanmak. Tek görebildikleri şey bu. Bunu kazanabilmek için her şeyi de yapacaklardır. Çünkü AKP ve genel başkanının seçimi kaybetmesi demek onlar açsısından çok daha ciddi sorunlara yol açacaktır. Bugüne kadar yaptıkları hukuk dışı her şey için yargılanmaları anlamına geliyor kaybetmeleri. O yüzden her türlü siyaset dışı şeyi yapacaklar. Hile hurdadan başlayarak askeri operasyonlara kadar hiçbir şeyden geri durmayacaklardır ki 7 Haziran’da da bunları gördük.

Bozdağ aynı açıklamada ‘öyle ya da böyle ülkede yeni sisteme geçilecek’ minvalinde bir beyanda da bulundu. Bu dediklerinizi de göz önünde bulundurursak AKP’nin B, C gibi planlarını da devreye sokacağını tahmin etmek zor değil sanırım?

Bu tartışmalar yapılıyor ama eğer 24 Haziran’da halk iradesini doğru kullanırsa; ilk turda AKP-MHP’nin durdurulması, ikinci turda da gitmesi doğrultusunda bir irade ortaya koyarsa bunun tanınmaması diye bir şey söz konusu olmaz. Elbette tanımama durumu ortaya çıkarsa da bu mücadelenin başka bir aşamasına geçilmesi demektir. O mücadelede de muhalefet partileri hangi adımları atacak onu da yeniden oturup konuşmak gerekiyor. Elbette dünyanın birçok yerinde hatta yakın zamanda bu seçimi tanımama yaşandı. Ama bu iradeyi tanımadığınız takdirde halkında verecek bir cevabı olacaktır.

Seçimlere son iki hafta kaldı. Çalışmaları başladığından bu yana HDP birçok saldırıya ve engellemeye maruz kaldı. Bu zamana kadarki zamanda karşınıza nasıl bir tablo çıkıyor?

OHAL koşullarında seçimlerin yapılıyor olması adaletsizlik ve eşitsizlik başlı başına valilerin, kaymakamların keyfi tutumlarını birçok yerde görüyoruz. Özellikle Kürt illerinde silahlı kuvvetlerin sürece nasıl müdahale ettiklerini de. Kimi zaman bayraklarımızı indirenler de asmamıza engel olanlar da onlar oluyor. AKP’nin üyesi gibi davranıyorlar. Ama tüm bu zorluklara rağmen üyelerimiz, dostlarımız, ittifak güçlerimiz büyük bir çabayla çalışıyor. Elimizdeki bütün imkânların en iyisini kullanarak insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Bu açıdan baktığımızda çok büyük bir fedakârlık ve kararlılık gözümüze çarpıyor. Halk kendi iradesine de mücadelesine de sahip çıkıyor. Ben o yüzden barajı aşma mücadelesinin başarıya ulaşacağını düşünüyorum. Ama son güne kadar asla ipin ucunu bırakmamız lazım. Yoksa elbette yapabilecekleri en acayip şeyleri yaptılar sandık birleştirme gibi. Bakıyorsunuz ta 90’lara dayanan gerekçeler. Ama orada güvenlik sorunu yok, tek sorun HDP’nin yüzde 80-90 oranında oy alması. Hile hurdaya başvuracaklar ama sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gerek sandık kurullarında gerekse de müşahit arkadaşlarımız yapacak bunu.

YURTDIŞI VE HAREKETLİ SEÇMENLER ÇOK ÖNEMLİ

Peki, buralardaki olası kayıpların başta İstanbul olarak metropollerde dengelemek gibi bir durum söz konusu mu?

Olabildiğince kayıpları en aza indirmeyi önemsiyoruz ama elbette batıda alınacak oylarla var olan kayıpları da telafi etmemiz gerekiyor. Buralarda çalışmalar iyi gidiyor. Yurtdışı oyları da çok önemli. Biz geçen seçimlerde yurtdışından iyi bir oy aldık bu yıl onun iki katını hedefliyoruz. Bir de özellikle şuna dikkat çekmek gerekiyor, daha önceki seçimlerde de hareketli seçmen dediğimiz bir şey vardı. İşi nedeniyle batıya gelmiş ancak Kürdistan coğrafyasında oy kullanabilecek seçmenler bunlar. Mevsimlik tarım, inşaat işçileri, öğrenciler, otel ya da yazlık bölgelerde çalışanlar. Bunlarla da kaybedilen ya da çalınan oylara telafi etmeye çalışıyoruz. Bu durumda olanların bulundukları yerde HDP İl ve İlçe binalarına başvurmaları çok önemli. Çünkü biz 7 Haziran seçimlerinde çok önemli bir desteği bu hareketli seçmen üzerinden elde ettik. 10 binlerce insan taşımıştık. Buna dair çalışmalarımız da başladı. Hem batıdaki ve yurtdışındaki oylar hem de hareketli seçmenlerin taşıması iyi giderse çalınan oylarımızı bir şekilde böyle geri alacağız.

TAKTİK OY KULLANACAĞIZ

HDP’nin meclise girip girmemesi seçimin de kaderini belirliyor. Öte yandan ikinci turda da yine HDP’nin belirleyici bir özelliği var. Selahattin Demirtaş 2. tura kalamazsa HDP nasıl bir yol izlemeyi düşünüyor?

Tabii ki birinci turda kendi adayımızın ikinci tura kalabilmesi için en güçlü desteği ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Elbette barajı geçmek için uğraşıyoruz. Çok açık ki HDP barajı geçemezse AKP ve MHP ittifakı ezici çoğunluğu alıyor. Bu Türkiye demokrasi güçleri açısından acı bir sonuç olur. İkinci tura gelince herkesin çalışmalarını izliyoruz, onların da bizi izlediği gibi. Türkiye’de demokrasi için söylemlerine, vaatlerine bakıyoruz ve bunları da bir tarafa kaydediyoruz. İkinci tura bizim kendi adayımız kalmayacak olursa birinci turda söylenenleri değerlendireceğiz. Kurullarımızla oturup hızla karar verip 25 Haziran’da biz bu kararı açıklamış oluruz. Duruşumuz net ilk turda AKP-MHP koalisyonunu durdurmak, ikinci turda da iktidardan uzaklaştırmak, bu perspektiften bakıyoruz. Biz nasıl birinci turda farklı partilerdekilerden taktik oy kullanmayı bekliyor ve talep de ediyorsak; aynı şekilde ikinci turda taktik oy kullanacağız ve bu iktidarı yerinden edecek ne gerekiyorsa yapacağız.