HDP'nin 7 Haziran zaferi, AKP'nin intikâm uygulamaları

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'ndeki performansı, seçimlere değin karşılaştığı siyasi soykırım uygulamaları da düşünülünce, tarihsel başarı tanımını çok daha hak ediyor.

Seçim faaliyetlerinin pek çoğunda engelle karşılaşan, il ve ilçe örgütlerine yönelik saldırıların olduğu HDP, bunlara rağmen başardı. Mersin ve Adana il binalarına, 5 Haziran 2015’te Amed'deki seçim mitingine bombalı saldırı düzenlendi; bu saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 400’e yakın kişi ise yaralandı.

HER ŞEYE RAĞMEN PARLAMENTODA

Saldırılar tarihi başarıyı engelleyemedi; HDP artık parlamentodaydı. Hem de yüzde 13,2 oy, 80 milletvekiliyle.

HDP'nin başarısı, AKP için büyük kayıptı; tek başına hükûmet kurabileceği çoğunluğu kaybetti. Seçimden önce Anayasa’yı tek başına değiştirecek, mutlak bir AKP iktidarı hedeflediğini ilan etmiş olan Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir hükûmet kurulamayacağı bahanesiyle, 1 Kasım 2015 tarihinde yapılmak üzere erken seçim kararı aldı.

Erdoğan, 'Çözüm Süreci'ndeki ikiyüzlülüğünü de artık daha fazla gizleyememişti. 17 Temmuz'da Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını söyledi ve artık siyasi soykırım için şartlar daha müsaitti. Kaldı ki, bu, AKP'nin 'Çözüm Süreci'ndeki nihai hedefinin teslim almak olduğunu da anlatıyordu. Gücünü her seferinde kanıtlayan bir siyasetle masada olmak onu çıldırtacaktı!

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), HDP bileşeni. Tarihsel başarıdan biraz sonra, 20 Temmuz'da, DAİŞ çetelerinin barbarlığından kurtarılmış olan, Rojava’nın Kobanê kentindeki halkla dayanışmak istediler. Urfa’nın Kobanê ile sınırı olan Suruç ilçesine gittiklerinde, bombalı saldırıya uğradılar. 33 kişi bu saldırıda katledildi.

ERDOĞAN'DAN TALİMAT: BEDELİNİ ÖDE!

Siyasi soykırımın açık talimatı ise 28 Temmuz'da Erdoğan'dan geldi: Parlamento, bence gerekli değerlendirmelerini yapmalı. Bunları dokunulmazlık zırhından arındırmak suretiyle de terör örgütüyle iş mi tutuyorsun... Senin sırtını dayadığın yer terör örgütü mü? Bunun bedelini ödeyeceksin ve bunu ödetmeli. Yapılması gereken budur diye düşünüyorum.”

Çoğunluğu HDP ve bileşeni partilerin yönetici ve üyeleri olmak üzere 10 binden fazla kişi Erdoğan'ın talimatının ardından gözaltına alındı. Bağımlı yargı, 3 bine yakın kişiyi tutukladı. HDP’li milletvekilleri hakkında çok sayıda fezleke de bu dönemde düzenlenip Meclis Başkanlığı’na gönderilmeye başlandı.

Siyasi soykırım operasyonlarını, HDP’nin yüksek oranlarda oy aldığı yerleri ablukaya alma faaliyetleri izledi: 11 il ve 45 ilçede 'sokağa çıkma yasağı' ilan edildi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin hazırladığı raporda da bu süreç boyunca yaklaşık 2 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 500 bin kişinin de yerinden edildiği belirtiliyor.

Kürdistan'daki abluka ve saldırıların son bulması için, önemli oranda HDP'linin/bileşeninin katıldığı, 10 Ekim 2015’te düzenlenen Ankara'daki mitingde de devlet destekli DAİŞ çeteleri saldırdı. 102 kişi, bu saldırıda katledildi.

1 KASIM'A KADAR 200'DEN FAZLA SALDIRI

AKP, tarihsel başarı gösteren, halkların benimsediği HDP'den intikam almayı sürdürecekti. 1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimleri’ne gidilirken HDP il ve ilçe örgütlerine, bunların eylem ve etkinliklerine yönelik planlı ve organize bir şekilde 200’ün üzerinde saldırı düzenlendi; HDP’nin Genel Merkezi başta olmak üzere çok sayıda il ve ilçe binası yakıldı, tahrip edildi ve yıkıldı.

HDP YİNE DURMADI!

Saldırılar, katliamlar, engellemeler HDP'yi durduramadı. 1 Kasım seçimlerinde de baraj aşıldı; yüzde 10,7 oy ve 59 milletvekiliyle.

Ancak AKP de durmadı; HDP’nin bu başarısının ardından HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması bir kez daha gündeme getirildi. 20 Mayıs 2015 tarihinde Meclis'te yapılan oylamada, AKP ve MHP’nin uzlaştığı ve CHP milletvekillerinin büyük çoğunluğu aleyhte oy kullansa da yönetiminin desteklediği Anayasa değişikliği ile haklarında fezleke bulunan milletvekillerinin fezlekeleri ile ilgili yargılanmalarının önü açıldı.

AKP DARBESİ

AKP, darbe girişimini de demokratik siyasete karşı bir araca, yine bir darbeye dönüştürdü.

Meclis devre dışı bırakılarak tüm ülke OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ile yönetilmeye başlandı. Senelerdir olduğu gibi, OHAL yine en çok Kürtleri ilgilendirecekti! Demokratik mücadele yürüten muhalif tüm kesimler baskı altına alındı, HDP ve bileşenlerine yönelik operasyonlar yoğunlaştırıldı.

Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) 102 belediyesinin 94’üne kayyum atanarak 75 belediye eş başkanı ve başkanvekili tutuklandı.

OHAL sürecinde demokrasiye en büyük darbelerden biri, 4 Kasım 2016 tarihinde vurulacaktı. HDP eş başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile 11 milletvekili aynı anda gözaltına alındı, tutuklandı. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Grup Başkanvekili İdris Baluken, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Amed milletvekilleri İmam Taşçıer, Nursel Aydoğan ve Ziya Pir, Hakkâri milletvekilleri Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan ve Selma Irmak, Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Ferhat Encu ve Leyla Birlik, Van Milletvekili Tuğba Hezer hakkında Bingöl, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak ve Van savcılıklarınca gözaltı kararı verildi.

Ankara, Amed, İstanbul ve Mardin’de saat 00.45 ila 02.00 arasında yürütülen operasyon ile aralarında HDP Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahatin Demirtaş’ın da bulunduğu 12 milletvekili gözaltına alındı. Gözaltına alınan Eş Başkanlar ile milletvekilleri önceden hazırlanmış uçak, helikopter ve araçlar ile Bingöl, Amed, Hakkâri ve Şırnak emniyet müdürlüklerine götürüldü.

Sonuç olarak, HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP Grup Başkanvekili ve Amed Milletvekili İdris Baluken ile milletvekilleri Abdullah Zeydan, Ferhat Encu, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Nursel Aydoğan, Selma Irmak tutuklanırken; İmam Taşçıer, Ziya Pir, Sırrı Süreyya Önder denetimli serbestlik hükûmleri uygulanarak serbest bırakıldı.

Sadece gözaltına alınma ve tutuklanmaların eş zamanlı yapılması bile operasyonun siyasi olduğunu ele veriyordu. Belki de 'ele veriyordu' demek doğru olmayacak çünkü siyasi iktidar açık davranmaktan kaçınmıyordu. Siyasetçiler şahsında toplumu teslim almak istiyor, böylece mesaj vermek istiyordu. Neyse ki sonradan anlaşılacağı gibi, kişisel kaygılarla geri çekilen kimse olmamıştı.

HDP'nin eş başkanları ile milletvekilleri cezaevindeyken, AKP bu fırsatı değerlendirdi, daha doğrusu, tam da önünün açılması için HDP'liler cezaevindeydi. 16 Nisan 2016 tarihinde demokratik meşruiyeti ve hukuka uygunluğu son derece tartışmalı olan Anayasa değişikliği referandumu yapıldı.

Eş Genel Başkanlar dâhil olmak üzere 15 HDP milletvekili, 4 Kasım Darbesi'nden itibaren tutuklandı. 9 milletvekili hâlâ rehin tutuluyor.

HDP'nin hazırladığı 4 Kasım Raporu'na göre, siyasi soykırımın bu sürecinde, 27 milletvekili, bir kısmı birden fazla olmak üzere, gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. Ayrıca Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk 28 Aralık 2016’dan bu yana tutuklu. 20 Mayıs 2016’da Anayasa’da yapılan değişiklikle 59 HDP milletvekilinin 55’i hakkında 510 fezlekeden soruşturma yürütülmeye başlandı.

CHP ile ilgili 145, AKP ile ilgili 46, MHP ile ilgili ise sadece 20 fezleke bulunuyor. HDP milletvekilleri hakkında, 2007 yılından 2015 yılına kadar geçen sekiz yıllık süreçte 182 fezleke hazırlanmışken, 80 milletvekili ile Meclise girdiği 7 Haziran 2015 seçimleri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Temmuz 2015’deki “dokunulmazlıklar kaldırılmalı” ve “bedelini ödemeliler” talimatlarından sonraki 10 ay gibi kısa bir sürede 328 adet fezleke hazırlanarak bu sayı 510’a ulaştı.

Siyasi soykırımın bir parçası olarak, sözde yargılamalar sonucunda HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a siyaset yasağı getirilerek milletvekilliği ve Eş Genel Başkanlığı düşürüldü.

Yine Amed Milletvekili Nursel Aydoğan ve Siirt milletvekili Besime Konca’nın milletvekillikleri de düşürüldü.

Bir tutarlılık ya da emsal gerekmiyordu, AKP'nin gözünü intikam bürüyünce, gülünç adımlardan da sakınmıyordu. Mesela Tuğba Hezer ve Faysal Sarıyıldız’ın milletvekillikleri düşürülürken giderek seviye düşürülmüştü zira vekillikleri, Meclis tarihinde bir ilke imza atılarak, devamsızlık gerekçe gösterilerek düşürülmüştü.

Bir yandan tasfiyesi hedeflenen HDP, yalnızlaştırılmak da isteniyordu. Rehin tutulan milletvekilleri ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapan uluslararası kurum ve kuruluşların bu talepleri reddedildi. Yine duruşmaları izlemek isteyen uluslararası kurum temsilcilerine ve parlamenterlere izin verilmedi.

2017: BİNLERCE GÖZALTI DAHA

HDP'lilere dönük gözaltı, tutuklama, yasak ve saldırılar 2017'de de devam etti. Yıl boyunca 84'ü çocuk 12 bini aşkın kişi gözaltına alındı; 1700'ü aşkın kişi de tutuklandı ve bunların birçoğunu HDP'liler oluşturdu. Yine bu yıl içinde en az 41 etkinlik yasaklandı ve bunların da çoğu HDP'nin organize ettiği etkinliklerdi. HDP'nin yüzlerce toplantı ve gösterisi ise devlet güçlerinin saldırısına uğradı. İHD'nin 2017 raporuna göre, 50 parti ve belediye binası, gençlik federasyonu, kültür merkezi de baskına, saldırıya uğradı.

Yine İHD'nin 'OHAL’de Türkiye Raporu'nda, HDP'ye, Kürtlere dönük Uluslararası Kişisel ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’nin açıkça ihlal edildiği belirtildi. Raporda "Kürt ve siyasi temsilcileri ve seçilmişleri ‘olağanüstü hal’in yayımlanmasından beri özel olarak hedef alınmaktadır. Kürt toplumuna yönelik bu baskılar sözleşmenin 1. maddesinde yasaklanan ayrımcılık yasağının açık ihlalidir" tespitine yer verildi.

2018 VE SEÇİMLERE DOĞRU

AKP, Efrîn işgaline tepkilere de siyasi soykırımla karşılık verdi. Çok sayıda kişiyle birlikte, HDP'nin de bileşeni olduğu HDK'nin eş başkanları Onur Hamzaoğlu, Gülistan Koçyiğit ile birlikte HDK bileşenlerini oluşturan kurumların eş başkanları ve yöneticileri gözaltına alındı. HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu ve gözaltına alınanlar arasındaki ESP Genel Başkan Vekili Fadime Çelebi 16 Şubat 2018'de tutuklandı. Hükûmet, Türkiye’deki sivil ve demokratik seçenekleri tanımamaya devam ediyordu. Bu operasyonların, HDP’nin 3. Olağan Genel Kurulu öncesi gerçekleşmesi de hiç şaşırtmıyordu!

Tekirdağ’ın Ergene ilçesinde Newroz kutlamalarında yaptığı konuşmanın ardından gözaltına alınan HDP MYK Üyesi Gülsüm Ağaoğlu da 22 Mart'ta tutuklandı.

Siyasi soykırıma alet olan Türk yargısı da boş durmuyor, siyasetçilere cezalar vermeye devam ediyor. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’a 6 yıl hapis cezası verdi.

AKP, 24 Haziran seçimlerine giderken, normal şartlarda kaybedeceğini gördükçe, HDP'ye saldırılarını da artırıyor. Zaten, Erdoğan'ın seçimler için en büyük korkuyu HDP'ye dönük yaşadığı da itiraf edilmişti. AKP'nin kalemlerinden, Hürriyet Yazarı Abdulkadir Selvi, Erdoğan'ın AKP'li milletvekilleriyle yaptığı görüşmede, "Doğu ve Güneydoğu milletvekillerimizin, teşkilatların çok çalışması gerekiyor. Terörle bağını koparamayan bu partinin sandığa gömülmesi lazım" dediğini aktarmıştı.

Bu, bir itirafla birlikte, aslında siyasi soykırımın devam etmesi için de talimattı. 24 Haziran baskın seçimlerine az bir süre kala, AKP, HDP'ye saldırılarını her alanda sürdürüyor.

Yaklaşan baskın seçim çalışmaları nedeniyle toplantı yapan, HDP'nin İstanbul il ve ilçe yöneticileri ile parti çalışanları, İstanbul Nöbetçi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile gözaltına alındı. Gözaltına alınanların sayısı 39'du.

Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan’ın yerel mahkemece verilen 8 yıllık hapis cezası da, yine bugünlerde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesince hukuksuz bir şekilde onanarak kesinleştirildi.

AKP, halihazırda siyasi soykırım operasyonları/uygulamalarını, HDP'nin seçim çalışmalarını engelleyerek, çalışanlarını/yöneticilerini gözaltına alarak ve tutuklayarak sürdürüyor.