HDP: YSK üzerindeki tehditler son bulmalı!

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ittifaklarının YSK üzerindeki tehditleri ve baskılarına sona ermesini istedi. Oluç, “Bu yaptığınız açıkça İstanbul halkının iradesini yok saymaktır” dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Oluç, özellikle açlık grevi ve ölüm oruçları, annelere yönelik saldırılar, YSK’nin olası kararına ve bu konuda yapılan açıklamalara dikkat çekti.

Oluç’un konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

“Bugün aynı zamanda 6 Mayıs, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin 47’nci yıldönümü. Bu Meclis’in utanç oylamalarından birinin sonucunda ortaya çıkan idamların 47’nci yıldönümü. Deniz, Hüseyin, Yusuf, bağımsızlık, özgürlük, eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinde büyük insanlık değerlerini savundular ve asla boyun eğmediler. Bu 3 fidanın açtığı yol, onların onurlu mücadelesi Türkiye’de demokrasi mücadelesi yürüten herkes için o günden bugüne kadar önemli bir örnek olmuştur. Onları saygı ve minnetle tekrar anıyoruz.”

AÇLIK GREVCİLERİNİN TALEBİ YERİNE GETİRİLMELİ

“Bugün Leyla Güven’in açlık grevinde 180’inci günü. Cezaevlerinde açlık grevleri 143’üncü gününe varmış durumda. Geçmiş dönem vekillerimiz Sebahat Tuncel ve Selma Irmak açlık grevlerinin 111’inci günündeler. Şu anda milletvekillerimiz olan Dersim Dağ 64, Tayip Temel ve Murat Sarısaç 60’ıncı günündeler. 5 cezaevinde olan 15 tutsağın ölüm orucunun 7’nci günüdür. Son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu Meclis kürsüsünde de defalarca ifade ettik, talepleri son derece hukuki ve insanı taleplerdir.”

“Çok net ve açık bir şekilde bir kez daha yetkilileri, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere bu ülkeyi yönetenleri uyarıyoruz. Son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.

HDP açlık grevlerinin başlatıcısı değildir, ama HDP, bu talebin yerine gelmesi için mücadele eden, bir tek insanın bile yaşamında tahribat yaratılmadan açlık grevlerinin nihayete erdirilmesi için mücadele eden bir partidir. Bir kez daha bu konuda yetkililere hatırlatıyoruz, bu konuyu görmezden ve duymazdan gelmeyin. Bu konuda adım atılmasını sağlayın.”

KENDİNİZİ ANNELERİN YERİNE KOYUN

“Bu mübarek ayda kendinizi açlık grevinde olan insanların annelerinin yerine koyun. Empati yapın. Acıları ile hemhal olun. Günlerdir Bakırköy’de, Gebze ve Diyarbakır’da anneler açlık grevinde olan çocuklarını merak ettikleri için cezaevleri önünde oturmak istemektedirler. Yarım saat, bir saat oturmak istemektedirler. Çünkü çocukları içeride ve ölümle yüz yüzedir. Bu nedenle anneler son derece duygusaldır, bunun karşısında güvenlik güçlerinin tutumu acı ve utanç vericidir. Bu emri verenlerin de uygulayanların da tutumu asla kabul edilemez.”

Elindeki bir fotoğrafı gösteren Oluç şöyle devam etti: “Bu gösterdiğim fotoğrafların her birinde olan, annelerin itilip kakılmaları, 70-80 yaşındaki annelerin bu şekilde gözaltına alınmaları, böyle bir muamele ile karşı karşıya kalmaları, bu şekilde kollarından sürüklenmeleri asla kabul edilebilir görüntüler değildir. Türkiye açısından ve işletilmeyen hukuk açısından asla kabul edilebilir değildir.”

“Anneler, çocukları ile dayanışma içinde olmak istemektedir. Orada oturarak çocuklarına iyi niyet duygularını göndermek istemektedirler. Buna rağmen gayri insani ve gayri hukuki bir davranışla karşı karşıyadırlar. Bu emri verenler, başta İçişleri Bakanı olmak üzere, bu emri uygulayanlar bu mübarek ayda kendinizi annelerin yerine koyun, empati yapın, onların acılarını anlamaya çalışın ve bu berbat görüntüleri ne bizlere ne de insanlara yaşatmayın.”

HANGİ VATANDAŞIN CUMHURBAŞKANISIN?

Son değinmek istediğim konu İstanbul köyünün seçim sonuçları. 16 milyon insanın yaşadığı bir kentten değil, bir köyden bahsediyoruz sanki… Sanki küçük bir kasabadan bahsediyoruz. 31 Mart’tan bugüne 1 ay ve 1 hafta geçmiş, hala İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin sonuçları kesinleşmemiş durumda.

Bir rezaletle karşı karşıyayız. Olabilecek bir şey değil bu. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de adayların, siyasi partilerin itiraz hakları vardır ve bu hakkı kullanmak son derece demokratiktir. Hukukun gereğini yerine getirmek için itiraz hakkı kullanılmak istenmektedir. Bizler de bu yerel seçimlerde itiraz hakkımızı birçok yerde kullanmak istedik. Ve son derece haklı olan, sağlam belgelere dayanan itiraz dilekçelerimiz ilçe ve il seçim kurulları ve en son YSK tarafından büyük bir hızla reddedildi.”

“Muş’ta böyle, Tatvan ve Viranşehir’de böyle oldu, saymakla bitmez. Ama İstanbul’daki itiraz hakkının kullanılması, ne yazık ki artık hukukun uygulanması, usulsüzlüğün ortadan kaldırılması için bir itiraz değildir.

Tam tersine hukuksuzluk yaratmak için bir itiraz haline gelmiştir. Bütün itiraz edilen maddeler boş çıkmıştır. KHK’liler oy kullanmasın denmiş, reddedilmiş; kısıtlı seçmen iddiası ortaya atılmış, reddedilmiş; sandık kurulları ile ilgili iddialar boş çıkmıştır.”

“Şimdi bütün bu gerçeklik ortada olmasına rağmen, büyük bir pişkinlikle kimi insanlar çıkıp aslında İstanbul’daki seçimlerin iptal edilmesi gerektiğini belirterek YSK üzerinde siyasi bir baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Bunların başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gelmektedir. Bir partinin genel başkanıdır. Diyor ki “vatandaşım bana diyor, başkanım bu seçimi yenileyin”. Sen hangi vatandaşın Cumhurbaşkanısın? “Yüzde 48 oy verenlerin Cumhurbaşkanı değilim” diyorsun yani. Sadece sana oy vermiş olanların Cumhurbaşkanı olduğunu söylüyorsun yani. Sana oy vermemiş, seni desteklememiş olanların Cumhurbaşkanı olmadığını vurgulamış oluyorsun.”

BÖYLE CUMHURBAŞKANLIĞI YAPILAMAZ

“Böyle bir Cumhurbaşkanlığı yapılabilir mi? Yapılamaz. Bakın hakkınız olmayan bir seçimi almak için demokratik itiraz hakkını suistimal ediyorsunuz. Birisi, “Hiçbir şey olmamış olsa da bir şey olmuş olduğunu hissediyoruz” diyor. Ne hissediyorsunuz, seçimi kaybettiniz bunu hissediyorsunuz. Ve bu seçimi kaybettiğinizi kabullenmek istemiyorsunuz.”

YSK ÜZERİNDEKİ TEHDİTLERE SON VERİN

“YSK üzerinde Demokles’in kılıcını sallıyorsunuz, ‘kendinizi aklayın’ diyorsunuz YSK üyelerine. Çok açık bir şekilde Anayasa’nın 138. Maddesi çiğnenmektedir. Erdoğan’ın ilk icraatı değildir Anayasa çiğneme konusunda. Birçok kez çiğnemiştir Anayasa’nın ilgili maddesini. YSK bugün bir kez daha toplanacak ve son değerlendirmelerini yapacaktır ve bir sonuca varacaktır. Cumhur İttifakı’nın sözcüleri, YSK üzerindeki tehditlerinizi ve baskılarınızı sona erdirin. Bu yaptığınız açıkça İstanbul halkının iradesini yok saymaktır.”

“Basın toplantımızın sonunda bir konuya daha değinmek istiyorum. Türkiye’deki hukukun ve siyasi tablonun geldiği noktayı göstermek için ibret verici bir tablodur bu.

Hekimler ve TTB yöneticileri hakkında iki kez 10 ay, toplamda 20 ay verilen cezalar savaşa karşı çıkmalarından dolayı kesildi. Yani bir doktor ettiği yemin gereği savaşa karşı çıktığı için, savaşa hayır dediği için 20 ay cezalandırılmıştır. İbret verici bir yargı kararıdır bu.

Bakın yarın barış için imza atmış olan akademisyenlerden Prof. Füsun Üstel 15 aylık cezasını çekmek üzere cezaevine girecektir. 200’den fazla gündür akademisyenler duruşmalara gidip gelmektedir, 2 bine yakın duruşma yaşanmıştır. Yüzlercesi yargılanmakta, barış için imza attıklarından dolayı ceza almaktadır.

Füsun Üstel hocamıza bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Attığı onurlu imza için ve bunun arkasında durduğu için, barış için mücadelesinden asla vazgeçmediği için kendisine saygılarımızı ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Barış bu ülkede mutlaka kazanacaktır. HDP de bu mücadeleden asla vazgeçmeyecektir.”