Kalkan: 21. yüzyılın gidişatını Efrîn direnişi belirleyecek

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan: Ortadoğu’da çeyrek asırı aşan bir savaş var. Bu savaşın en önemli odak noktasını Efrîn savaşı oluşturmakta. 21. yüzyılı Efrîn savaşı belirleyecek. Bu temelde Efrîn'e sahip çıkılmalı.

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan ve PKK Eğitim Komitesi üyesi Nurettin Demirtaş Medya Haber’de yayınlanan özel programda gündemdeki konuları değerlendirdi.

Sayın Kalkan, bilindiği üzere 12 Mart 1971 yılında Türkiye’de bir askeri darbe gerçekleşti. Siz de bizzat o dönemin tanığısınız, bu darbenin gerçekleşme nedenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu darbenin Türkiye darbe mekaniği içerisindeki yeri nedir?

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan: Ben öncelikle 12 Mart 1971 darbesine karşı kahramanca direnen devrimcileri selamlıyorum. Şehitlerini, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve İbrahim Kaypakkaya şahsında saygı ve minnetle anıyorum. Türkiye’yi faşist Oligarşist diktatörlüğe götürmek isteyen 12 Mart darbesine karşı Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan yürüyüşünü bu büyük devrimciler başlattı. Hem mücadelenin hedeflerini hem de pratik çizgisini, tarzını, üslubunu, temposunu ortaya çıkardılar. Bu temelde 50 yıla yaklaşan bir mücadele var. Türkiye’de başlayan bu mücadele Kürdistan’da sürdü. Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan hedefi somutlaştı. Bu temelde darbenin bir yıl dönümünde de Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimciler bir araya gelerek Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni kurdular. Bu hareketin de ilan edilişinin 2. yıl dönümünü yaşıyoruz, 3. mücadele yılına giriyoruz. Bu vesile ile de ben tüm HBDH savaşçılarını, onlar şahsında tüm Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan için mücadele eden herkesi selamlıyorum, başarılar diliyorum.

HBDH sözcülerimizden olan Ulaş ve Delal yoldaşlar yine HBDH çalışmalarına büyük katkılar sunmuş olan Nudem Mercan ve Alişer Yoldaşlar şahsında tüm HBDH şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. 2. yılda HBDH’nin büyük mücadelesi, yaptıklarıyla ve verdiği şehitlerle kanıtlanmış bulunuyor. 3. yılda çok daha büyük bir kararlılıkla mücadele edeceğine ve HBDH’nin ilkelerinin, amaçlarının daha çok başarıya ulaşacağına inanıyoruz. 3. yıl mücadelesini bu temelde yürüteceğiz.

'DÜNYA KRİZİNE VERİLEN EN ÖNEMLİ CEVAP 1968 GENÇLİK DEVRİMİDİR'

Bunu öncelikle belirtmek istiyorum. 47-48 yıldır Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de süren büyük bir mücadele var. Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan mücadelesi, aslında yeni bir sürece tekabül ediyor. Osmanlı’nın çözülüşü ardından oluşan Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1920’den 1970’e kadar geçirdiği bir süreç var. Mustafa Kemal dönemi, İsmet İnönü dönemi ve DP dönemi olarak tarihe geçiyor. Bunların sonunda gelen 27 Mayıs 1960 askeri darbesi var ki aslında darbeden sonra ortaya çıkan gelişmeler toplumsal durum, sosyo-ekonomik yapısına göre Türkiye’de resmi ideolojinin parçalandığı yeni ideolojik eğilimlerin, akımların ortaya çıktığı yeni toplumsal kesimlerin bu temelde kendilerini ifade ederek mücadele ettiklerini görüyoruz. Aslında 60-70 yılları arasındaki süreç böyle bir süreçtir. 27 Mayıs darbesi ile birlikte Türkiye egemen yapısı açısından da şu gündeme geliyor; bu devlet ne olacak, nereye oturacak, nasıl bir devlet olacak? İşte 60’lı yıllar 70’lerin başında dünya genelinde bir kiriz yaşanırken Türkiye’de de bir kiriz yaşanıyor. Türkiye nereye gidecek sorusu soruluyor ve bu soruya cevaplar aranıyor. Dünya krizine verilen en önemli cevap 1968 gençlik devrimidir. Gerçekten de 68 gençlik devrimciliği, hem kapitalizmin yeni sömürgecilik temelinde geliştirdiği vahşi baskı ve sömürüsü ile ağırlaşan krizine karşı hem de reel sosyalizm alternatif olma iddiasında iken olamama, kendi iç bunalımına girme durumuna karşı bir çözümü tüm ezilenler acısından ifade ediyor. İşçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar acısından bir çözümü, alternatif bir dünyayı aramayı ifade ediyor. Bunun gençlik öncülüğünde olması da daha büyük bir önem taşıyor. Çünkü aydın bir gençlik gerçekten de geleceğini arıyor, sorumlu yaklaşıyor, bilinci açık.

TÜRKİYE DARBELER ÜLKESİDİR

Egemen güçler, NATO ve ABD öncülüğünde kendi çözümlerini faşist askeri darbelerle bulmaya çalışıyor; Pakistan’dan Şili’ye kadar birçok alanda söz konusu darbeler oldu. Türkiye zaten darbeler ülkesidir. Ezilenler de 68 gençlik devrimciliği öncülüğünde demokratik bir yaşamı gerçekten de kadın özgürlüğüne, ekolojik sisteme dayalı demokratik bir yaşamı arıyorlar. 70’lerin başında Türkiye’de yaşanan olayların esas anlamı bu her iki cepheden de söz konusu soruya verilen cevaptır. İşte 12 Mart 1971 faşist askeri darbesi NATO’ya dayalı ABD öncülüğünde Türk egemen güçlerinin işbirlikçi tekelci burjuvazisinin Türkiye’yi faşist askeri bir diktatörlük haline getirmek için askeri darbeye başvuruşudur. Soruya cevabı Türkiye faşist bir diktatörlük olacak biçimde oluyor. Buna karşı Mahirler, Denizler, İbrahimler öncülüğünde eyleme geçen Türkiye devrimci gençlik hareketi ise Türkiye için demokratik bir gelecek ön görüyor. Bağımsızlığı, demokrasiyi, özgürlüğü öngörüyor. Demokratik Türkiye Özgür Kürdistan çözümünü öngörüyor ve faşist diktatörlük ile demokratik Türkiye arasındaki kıyasiye mücadele böyle bir dönemde başlıyor. 1971’den bu yana 45 yılı aşkın 50 yıla yaklaşan bu büyük mücadele bu temelde başlamış bir mücadeledir. Bugün de çözümü aranan mücadele bu oluyor. HBDH burada 12 Mart 71 darbesine karşı birlikte devrimci direnişi başlatan büyük devrimci önderlerin ruhunu, çizgisini, amaçlarını devam ettiren başarıya götürmek isteyen bir hareket oluyor.

Sayın Demirtaş, özellikle AKP döneminde darbe sistematiği nasıl gelişti ve günümüzde bu darbelerin yol ve yöntemleri nasıl gelişmektedir?

PKK Eğitim Komitesi üyesi Nurettin Demirtaş: Türkiye darbeler içerisinde uluslararası güçlerin gerçekleştirdiği Türkiye’nin de dahil olduğu darbelerden biriydi. Bu anlamda bu duruş aynı zamanda tüm darbelere karşı bir duruş olmaktadır. Darbe ile yaşanamayacağının açık ifadesidir. Faşizmin asla kazanamayacağının göstergesidir. Bu iradeli duruşun anısı önünde bir kez daha saygı ile eğildiğimi belirtmek istiyorum. Dün darbeler dinamiği Türkiye’de 10 yılda bir gerçekleşiyor iken son yıllarda artık 10 yıllarda tekrarlanmaktan ziyade adeta Türkiye siyasetinin, Türk devlet geleneğinin özünü açığa çıkarır bir şekilde günlük gerçekleşmeye başlandı. Örneğin geçmişte askeriye, ordu vardı, Türk ordusu vardı yanı başında. Siyasetçiler vardı. Yani klasik bir tanımlama ile Türkiye devlet haline gelmeye çalışırken henüz tam bir devlet şeklini almazken bile bir ulus devlet olarak şeklini almaya çalışırken herkes işte belirlenmiş yerlerden birbirlerine cevap veriyor ve darbeler gerçekleşebiliyordu. Bugün AKP eli ile gerçekleşen darbelere bakıldığında; aslında çeteleşmiş bir devlet yapısının açığa çıktığı ve çetelerin birbiri ile savaşı şeklinde sürdüğü görünüyor. Belki dün bu kadar açık ortaya çıkmayan olgu bugün çok net ortaya çıktı ki ortada devlet filan yok, tamamen çetelerden ibaret iktidarlar var, grupçuklar var; bunların birbiri ile çatışmaları var. Şimdi de bunların el birliği yaparak faşist provokasyonlarla, saldırılarla darbeyi sürekli toplum üzerinde bir mekanizma haline getirdiklerini görüyoruz. Yani bir tarafta askeriye bir tarafta siyaset kurumu, birbirlerine karşı konumlanmışlar, birbirlerine darbe yapıyorlar; pozisyonunu çok aşan bir durum söz konusudur.

EN ZAYIF ÇETE ÖRGÜTÜ AKP'DİR

Tüm bu güçler içerisinde elbette kendi iktidarını test etmek isteyen belirli eğilimler var, ama AKP bunların tamamını çeteleştirme konusunda hepsini geçti. AKP’nin geçmişten bir farkı daha var; geçmişte darbeler karşısında toplumsal bir tavır söz konusuydu, şimdi AKP darbeleri destekleyen faşist tutumu toplumsal tavırmış gibi darbe karşıtı bir tutummuş gibi yansıtıyor. Bu konuda bir başarı gösteriyor. Kesinlikle AKP’nin halk desteği falan yok. Tamamen çeteleştirdiği ve faşist kitle haline getirdiği bir faşist hareket var, bir faşist dalga var. Bu anlamda geçmişin klasik darbelerinden farkını hem toplumsal cephedeki duruş ve yaklaşım, hem de AKP’nin bir siyasi parti olmaktan ziyade bir çete konumuna gelmesini ve bütün çetelerle yeri geldiğinde ittifak yapması veya bazı çeteleri yanına alıp bazı grupları karşısına alarak mücadele etmesinden bu farkı ortaya koyabiliriz. Geçmişte Fetullahçıları yanına alarak Ergenekon ile mücadele etme yoluna girdiler. Bugün Ergenekon ile ittifak yaparak Fetullahçılara karşı bir duruş içerisindedirler. En fazla çeteleşmiş yapı AKP olmasına rağmen, en zayıf çete örgütü de AKP’dir. Bunun için bütün gruplar ile ittifak yapma ihtiyacı duyuyor. Aslında AKP diye bir şey kalmadı. Bunu her kes biliyor. Tamamen MHP ile birleşmiş faşist bir güruh söz konusudur. Kendi başına bir darbedir. 7 Haziran seçimlerini de hatırlatırsak; ona benzer darbeler olağan hale getirilmiş ve bu darbe iktidarı varlığını sürdürüyor. Bu saatten sonra askeri-sivil darbe tartışmasını yürütmenin de bir anlamı yok. Zaten AKP’nin kendisi sivil bir yapı değildir, tamamen faşist militarist güçlerden oluşan paramiliter bir güç haline gelmiştir. Bunun için siyasi ve askeri darbe tanımlamaları realiteyi tam olarak ifade etmiyor. Bu realiteye göre bakıldığında da toplumsal örgütlenmenin ve bunun karşısında nasıl durulması gerektiği açısından bu tespitlerin önemli olduğunu düşünüyorum.

Sayın Kalkan siz birebir HBDH’nin kuruluşunda yer aldınız. 12 Mart’da HBDH’nin ilan edilmesinin nedeni nedir? Böyle bir oluşuma neden gidildi ve bu 2 yıllık süreçte HBDH nasıl bir rol oynadı?

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan: HBDH yeni bir harekettir. 47 yıldır Demokratik Türkiye Özgür Kürdistan için mücadele eden devrimci hareketlerin toplamından oluşan, onların yoldaşça birliğini ifade eden yeni bir devrimci harekettir. Türkiye halklarına öncülük etme iddiasında olan Kürdistan devrimini, Türkiye devrimi ile birlikte zafere taşıma iddiası güden, esas alan bir hareket. Böyle olunca Türk egemen sistemine, TC diktatörlük sistemine karşıt ve alternatif olma konumu var. Bu yönüyle TC’nin gerisinde olan, onu ayakta tutan kapitalist modernite sistemine, emperyalizme, faşizme karşıt olma konumu var. Bunlar HBDH’nin temel ilkeleri olarak belirginleşiyor ve böylece baştan beri emperyalizme, kapitalizme, faşizme, sömürgeciliğe, ulus devlet baskı sistemine karşı mücadele eden tüm devrimci hareketlerin amaç ve hedeflerini bu temel hedeflerde birleştirerek günümüzde zafere taşıma iddiasını taşıyor. Tarihsel dayanakları bunlardır. Mustafa Suphilerin amaçlarını hedeflerini başarmayı öngörüyor. Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin çizgisinde yürüyor. Bir defa öncelikle bunu tespit etmek gerekiyor. Fakat güncel planda şunu görmeliyiz; 12 Mart 2016’da kendini ilan etti, kuruldu ve mücadele sahnesine çıktı. 2015-16 kışında ve 2016 baharında yürütülen tartışmaların sonucunda böyle bir ittifak gündeme geldi ve birliğe ulaştı. Güncel planda bu durum neyi ifade ediyor? Şunu hepimiz iyi biliyoruz; 24 Temmuz 2015 tarihinde AKP yönetiminin başta Kürdistan Özgürlük Hareketi olmak üzere bütün Türkiye devrimci güçlerine, kadın, genç ve emekçilerine karşı yönelttiği faşist soykırımcı bir saldırı var. MHP ile birleşerek, ABD ile ittifak yaparak bu faşist sömürgeci saldırganlığını geliştirdiğini biliyoruz. 2015-16 kışında bu saldırıların, Cizre ve Sur’da vahşi katliamlar düzeyine ulaştığını da hepimiz iyi biliyoruz.

'HBDH BÜYÜK BİR DİRENİŞ, ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ HAREKETİ OLDU'

HBDH, faşizmin başarısını engellemeyi ona karşı Türkiye’yi alternatif bir yapıya taşımayı öngörerek ve Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan formülasyonu yaparak mücadele sahnesine çıktı. Bu anlamda HBDH’nin AKP/MHP faşist diktatörlüğünün alternatifi olurken bu diktatörlüğe karşı Cizre’de, Sur, Nusaybin, Şırnak’ta, Gever’de kahramanca mücadele eden bu mücadeleye İstanbul’da, İzmir’de, Çukurova’da destek veren devrimci direnişlerin ateşi içinde doğan ve bu temelde yükselen bir hareket olduğunu da görmek gerekiyor. HBDH’yi bu direnişler ortaya çıkardı. HBDH’yi bu direnişlerin gücü var etti. Böyle bir direniş çizgisi ile doğdu ve böyle yükseldi. Faşizmin 24 Temmuz saldırısı ile Türkiye’yi tümden ele geçirme hamlesine karşı Cizre’de, Sur’da gelişen devrimci demokratik direnişi, duruşu geliştirerek zafere taşımayı öngören ve bunu esas alan bir hareket oldu. Büyük bir direniş, özgürlük, devrim ve demokrasi hareketi oldu. Temel karakteri böyle olan bir hareket için kuruluş ilanın böylesi bir günde olması anlamlıdır. Bu tartışmaları yürüten söz konusu ittifakı oluşturan devrimci güçler tarafından da bilinçli bir şekilde 12 Mart günü ilan edildi.

'DARBELERE KARŞI DİRENEN DEVRİMCİLERİN AMAÇLARINI GERÇEKLEŞTİRMEYE KARARLIYIZ'

Biz 12 Mart faşist darbesinin başlattığı faşist diktatörlüğe karşıyız. Onun alternatifi olan demokratik Türkiye, özgür Kürdistan’ı yaratmakta kararlıyız. Darbelere karşı direnen devrimcilerin amaçlarını ve hedeflerini gerçekleştirmede, başarıya götürmede kararlı ve ısrarlıyız. 12 Mart darbesi ile başlatılan Türkiye’yi faşistleştirme sürecine meydan okuyoruz. Onun alternatifi olan Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan’ın var olduğunu ilan ediyoruz. Türkiye’nin bütün halklarına, ezilenlerine, işçi ve emekçilerine, kadınlarına ve gençlerine, Alevilere ve tüm farklı inanç gruplarına böyle bir çağrı yaptı. Bu tarihi ve önemli bir duruştu. 12 Mart aynı zamanda Gazi katliamının ve 12 Mart Qamişlo katliamının yıl dönümüdür. 12 Mart günü birçok katliamın gerçekleştirildiği bir gündür. HBDH, ulus-devlet ve gericiliğin geliştirdiği katliamlara karşı çıkma, şehitleri sahiplenme, halkların özgürlük ve demokrasi amaçlarını, özlemlerini özümseme, benimseme, onları başarıya götürmede ısrarlı ve kararlı bir hareket olduğunu ortaya koydu. Böylece katliamlara karşı kardeşçe, özgürce, demokratik var oluşun yegane temsilcisi olduğunu ortaya koydu. Bunun da ilanını yaptı. HBDH’yi böyle tanımlamak daha doğru olur. 2 yılda bu çizgi de derinleşti. İdeolojik ve teorik olarak derinleşti. Ortak mücadele anlayışı ve kültüründe derinleşti. Çok fazla birlikte mücadele etme kültürünün olmadığı bir alan Türkiye. Birlikler kurulmaya çalışılıyor ama çok erken dağılıyorlar. Böyle bir ortamda 2 yıllık mücadele sürecinde geri düşme durumu değil, tam tersine daha fazla yakınlaşma, daha fazla yoldaş olma, ortak mücadele kültürünü daha fazla geliştirme, daha fazla yakınlaşarak birlikte mücadele etme gereğine inanarak ortaya çıktı.

'DEVRİM İÇİN BÜYÜK İMKAN VE FIRSAT VAR'

İki yıllık süreç diğer yandan şunu da gösterdi bugünün Türkiye’sinde HBDH’den öte AKP/MHP faşist diktatörlüğüne karşı mücadele eden, alternatif olan yeni bir Türkiye’yi yaratma gücü ve iddiasına sahip olan bir hareket de yoktur. Bunu kesinlikle HBDH temsil ediyor. Diğer yandan 2 yılda gerçekten büyük bir mücadele verildi özellikle de askeri alanda. Hem Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de AKP/MHP faşist diktatörlüğüne karşı hem de Suriye’de DAİŞ faşizmine karşı savaş içerisinde yer aldı. Türkiye’de savaştı, Suriye’deki savaşa destek verdi. Her alanda da kahraman şehitler verdi. Fakat şunu da bu vesileyle belirteyim. Büyük bir mücadele verildi. Kahramanlık sergilendi ve büyük çıkışlar oldu. Fakat içinde bulunduğumuz koşullara göre, devrimci ortama göre yine de çok yetersiz ve zayıftır. Çünkü bir devrimci durum yaşanıyor. Devrim için büyük imkan ve fırsatlar var. Bunların doğru ve yeterli değerlendirilmesi Türkiye’de demokratik devrimi, Kürdistan’da özgürlük devrimini zafere taşıyabilirdi. Bu konuda da zayıf kalınmıştır. Pratikleşmede yetersizlikler var. 3. yıla girerken HBDH’nin ilgili organları, kurumları bunların hepsini değerlendirdi. Eleştirel ve özeleştiril yaklaşımlar içerisinde hata ve eksik nerede, bu imkan ve fırsatlar daha başka nasıl değerlendirilebilir bunların yol ve yöntemlerini araştırdı, buldu. 3 yılı bu açıdan daha hazırlıklı daha kararlı bir şekilde AKP/MHP faşist diktatörlüğünü yıkma hedefi doğrultusunda daha güçlü ve daha kararlı savaşacak ve kazanacak.

Sayın Demirtaş, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da birleşik cephe bağlamında HDP ve HDK gibi önemli güçler var. OHAL uygulamalarının olduğu, herkesin tehdit edildiği bir ortamda özellikle HDP ve HDK gibi güçlerin önemi aynı zamanda seçim tartışmaları var. Seçim ittifakları ve koalisyonların olduğu böylesi bir dönemde HDP, HDK ve devrimci demokratik güçler nasıl bir strateji izlemeli?

PKK Eğitim Komitesi üyesi Nurettin Demirtaş: HDP ve HDK çatısı altında yer alan herkes tarih bilincine sahiptir ki dünyanın herhangi bir yerinde faşizm varsa orada seçim işlemez. Faşizme karşı da seçimle herhangi bir yerde başarı elde edilebilmiş değildir. Tarihte böylesi bir örneğe tanık olunmamıştır. Madem ki Türkiye’de faşizm var o zaman faşizme karşı mücadelenin gereklilikleri neler ise buna göre konumlanması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de bazı çevreler Türkiye’de faşizm mi var acaba başka bir şey mi var diye tartışıyor. En birikim dergisi çevresinde bazı tartışmalar vardı. Geçmişte 12 Eylül darbesine darbe demeyenler bile vardı. Bugünde Türkiye’de faşizm yok diyenler de var tabi ki. İster teorik ister propagandist anlamda yürütülen taraflı tartışmalar olsun her gün yaşanan soykırım, katliamlar faşizmin çok açık bir biçimde olduğunun en büyük göstergesidir. Bunu halklar görüyor. Halkların böylesi teorik tartışmalara ihtiyacı yok. Herkesin gözleri önünde soykırım ve katliamlar yaşanıyor. Dolayısıyla faşizm var. Faşizme karşı yeni bir konum kazanmak gerekiyor. Bu konum sadece siyasette yol açmaya çalışan HDP yönetimine düşmez. Aynı zamanda devrimci demokrat tüm kesimlerin el birliği yapması, birlikte mücadeleyi geliştirmesi gerekiyor. Bu anlamda cephe demokratik bir cephenin faşizme karşı mücadele cephesinin gelişmesinde elbette HDP’ye rol düşer. Buna öncülük yapmada da üstüne düşen rolü oynayacağına da inanıyoruz. Fakat özellikle de HDP ve HDK’yi destekleyen tüm kesimlerin halk tabanında kendisini örgütlemesi üniversitelerde, üniversite gençliğinin hangi parti, örgüt taraftarı olursa olsun yeter ki faşizme karşı olsun. Küçük gruplar şeklinde de olsa bir araya gelinmesi faşizme karşı bir duruş gösterilmesi, bir eylemlilik içinde olunması bence bu süreçte en anlamlı tavır, en anlamlı tutum ve bu anlamda da HDP’ye en büyük destek olacaktır. HDP’nin önünün açılmasında en büyük katkı olacaktır.

'FAŞİZMİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ BİR YERDE DEMOKRATİK SİYASETTEN BAHSEDİLMEZ'

Fabrikalarda, sokaklarda bir araya gelinmesi ve mücadele sergilenmesi en anlamlı yanıt olacaktır. Bunun da yolu yöntemi var. Faşizme karşı en gizli birlikler bile faşizme karşı en meşru mücadele hakkına sahiptir. Faşizme karşı en demokratik duruş faşizmi yıkacak eylemlilik içinde olmaktır. Bu anlamda tüm toplum gerilla olabilir. Faşizme karşı her yerde vur kaç eylemlerinin yapılması, faşizmi yıkmak için bütün dünyada bütün insanlık nezdinde en meşru duruştur. Her yerde mahallede, okulda, sokakta, iş yerlerinde iki kişi bir araya geldiğinde hatta tek kişi bile kendisini örgütlediğinde mutlaka faşizme darbe vuracak bir yol ve yöntem üzerinde yoğunlaşarak normal siyaset denilen biz onu çok öyle adlandırmayalım ama işte demokratik siyasetin önünün açılması anlamında bir adım atılması bile buna bağlı. Faşizmin hüküm sürdüğü bir yerde demokratik siyasetten bahsetmek mümkün değildir. Gerçekçi olmak gerekiyor. Fakat HDP’ye de rol düşmez. Faşizm var HDP hiçbir şey yapamaz biçiminde bir değerlendirme yapmak da doğru olmaz. Örneğin bugün AKP, Efrîn’e dönük işgal saldırısı ile Türkiye’deki tüm faşizan uygulamaların üstünü ört bas etmiş durumda. HDP elbette savaşın ört bas ettiği tüm gerçeklikleri dile getirmede rolünü oynamalıdır. Ve HDP’nin üstüne düşen rol ve misyonu oynayacağından şüphemiz yok. HDP dışında bu konuda başka rol oynayacak bir parti de Türkiye’de yok. Bu anlamda hem AKP/MHP faşizminin gerçekliğini açıklığa çıkarma, ona karşı mücadeleci konumunu sürdürme, direnişi örgütleme hem de Türkiye’de demokrasinin ne duruma düştüğünü tüm dünyaya gösterme konusunda HDP’nin önemli rolü vardır.

'HBDH FAŞİZMDEN HESAP SORAN DEVRİMCİ ALTERNATİFTİR'

Eğer CHP’ye kalırsa bir yandan faşizm var diyor, bir yandan Erdoğan’ı Hitler’e benzetiyor ve bir diğer yandan da Efrîn’e dönük olarak geliştirilen en vahşi, en pervasız saldırıları da destekliyor. Yani böyle çelişkileri yaşayan bir parti Türkiye’de hiçbir kesime öncülük yapamaz. Bu anlamda CHP vasfını yitirmiş ve AKP ile siyasi çizgi olarak birleşmiştir. Geriye bir tek halklara umut olan HDP kalıyor. Bu anlamda HDP ve bileşeni olduğu HDK’de mevcut duruma göre yeni bir konum kazanmalıdır. Yapılan toplantıları imkanlar el verdiğince takip etmeye çalışıyoruz. Elbette daha derli, toplu bir cevap verme ihtiyacında oldukları görülüyor. Yani bu anlamda önümüzdeki süreci karşılarken elbette daha planlı, daha cesur bir tutum içinde olunması gerekiyor. Fakat HDP ve HDK’yi destekleyen milyonların daha örgütlü hale getirilmesi ve harekete geçirilmesi için farklı yol ve yöntemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu anlamda hiçbir kaygıya yer verilmemesi gerekiyor. Yüz binler zindanlara konulsa ne olur? Kaldı ki zindanlarda ki devrimci tutsakların hepsi faşizme karşı kendi komitelerini oluşturmalı. Faşizme karşı böylesi bir tutum sahibi olunmalı. Bu anlamda HDP, faşizmden muzdarip olan tüm kesimlerin mücadele birliğini temsil ediyor. Onun siyasi kimliğini temsil ediyor. Fakat faşizm her alanda askeri saldırılarını artırmış durumda. HBDH faşizmden hesap soran, faşizmi yıkabilecek tek devrimci alternatifidir. Bu anlamda HBDH’nin toplum içinde devrimci kimlik olarak tanıtmak, onu geliştirmek bu süreci tamamlayabilecek, zafere ulaştırabilecek en önemli duruş olacaktır. Yine bu anlamda nasıl ki 68 gençliği o ruh ile direnişi geliştirdi bugün hepsini temsil eden HBDH vardır. Bu anlamda bir sabah Türkiye uyandığında her yerde HBDH yazılamalarını gördüğünde bile anlayacaklar ki onları bekleyen günler öyle güllük-gülistanlık günler değildir. Faşizmi bekleyen günler hiçte hayal edemeyecekleri, akıllarına getiremeyecekleri kadar hesap sorma günleridir. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor.

Sayın Kalkan 12 Mart’ta yapılan katliamlar var. Gazi katliamı var. Yine Qamişlo katliamı var. Ve yine 16 Mart’ta Beyazıt’ta, Kürt halkının hafızasında hala yakıcılığını koruyan Halepçe katliamları var. Bütün bu katliamların gerçekleştirilmesinin nedeni nedir? Ve görülüyor ki Efrîn’de bugün bu katliamlar güncellenmek isteniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan: 12 ve 16 Mart şehitleri başta olmak üzere Mart ayı içerisinde ölümsüzleşen tüm şehitleri saygı ve minnetle anıyorum. Amaçlarını ve hayallerini gerçekleştireceğimizin sözünü yineliyoruz. Bizler hepsini hareketimizin, HBDH’nin şehitleri olarak kabul ediyor ve sahipleniyoruz. Kürt halkı gerek Halepçe, gerekse de Qamişlo’da Arap milliyetçiliğinin vahşi saldırganlığı ile karşı karşıya geldi. Yine Türkiye’deki halklar faşist güruhlar tarafından sürekli katliamlara uğratıldı. PKK, HBDH olarak büyük hesap sordu. Bundan sonra da bu hesap sormayı çok daha güçlü bir biçimde her alanda yapacağız. Bu katliamcı ruh, çizgi, histerik saldırganlık kendisini Efrîn’de gösteriyor. Efrîn halkı üzerinde kan kusmaya çalışıyor. Kendi bahçesinde, evinde bin yıllara yayılmış yurdunda özgürce yaşamak isteyen, çalışarak kendi yaşamını yaratmak isteyen insanlara savaş uçakları, helikopterler, tanklar, obüsler ile 50 gündür saldırıyor. Sözde BM güvenlik konseyi ateşkes ilan etti. Bu ateşkes ilan edildikten sonra AKP/MHP faşizmi, sömürgeci, soykırımcı faşist TC diktatörlüğünün vahşi saldırıları kat be kat arttı. Köyleri, kasabaları vuruyor, yakıp, yıkıyor. Yine yüzlerce sivili en barbar şekilde katlediyor, yaralıyor. Bütün dünya bunu seyrediyor. Sessiz kalınıyor. Mevcut devletçi sistemler ‘Türkiye’nin kendisini savunma hakkı var’ safsatasını dillendirdiler. Zeytin bahçesinde çalışan köylü, çalışan kadın, genç o zeytin bahçelerini daha güzel yaptıkları için Ankara’daki yöneticilerin geleceğini tehdit ediyormuş. Güvenliklerini sarsıyorlarmış. TC’nin bekasını tehdit ediyormuş. Böyle uyduruk, gerçekten de vahşi, histerik bir zihniyet ve siyaset ile Efrîn’e saldırı oluyor. Saldırı gerçekliğini görmek gerekiyor. Diğer yandan böylesi bir saldırganlığa karşı kahramanca direniş var.

'TC FAŞİZMİNİN KARŞISINDA EFRÎN'DE TARİH YAZILIYOR'

İfade ettiğimiz katliamlar karşısında bütün halklar, devrimciler nasıl büyük tarihi bir duruş gösterdiyseler, direniş ruhu ile nasıl var oldularsa şimdi bu direniş ruhu kendisini Efrîn’de gösteriyor. Önder Apo’nun 79 Temmuz’undan itibaren Rojava’ya geçerek başlattığı özgürlükçü çalışmalar şimdi Efrîn’de kendisini dünya gericiliğinin, bölge gericiliğinin desteğinde TC faşizminin topyekün saldırganlığı karşısında tarihin en büyük kahramanlığı çerçevesinde direniyor. Gerçekten de tarih yazılıyor. Bu direniş gençlere, kadınlara, emekçilere ilham veriyor. Rojava halkının, tüm Kürt halkının, Ortadoğu halklarının, dünya halklarının, bütün insanlığın desteğini alıyor. Bugün nasıl ki faşist gericilik, ulus-devlet diktatörlükleri TC faşist saldırganlığının arkasına gizlenmişler oradan bazı çıkarlar elde etmek için çaba harcıyorlarsa bütün Ortadoğu halkları, tüm ezilenler, kadınlar, gençler tüm insanlık da Efrîn halkının kadınlarının, gençlerinin, YPG/YPJ savaşçılarının, QSD savaşçılarının Avesta Xaburların, Barin Kobanêlerin varlıklarında kendi özgür varlıklarını görüyorlar. Efrîn’de önümüzdeki yüz yılı belirleyecek olan bir savaş yaşanıyor. Ortadoğu’da çeyrek aşırı aşan bir savaş var. Bu savaşın en önemli odak noktasını Efrîn savaşı oluşturmakta. 21. Yüzyılı Efrîn savaşı belirleyecek. Efrîn savaşı böylesi bir karaktere sahiptir. Herkes bunu böyle bilmeli. Bu temelde Efrîn savaşına sahip çıkılmalı. Herkes Efrîn direnişini kendi direnişi olarak görmeli ve 21. yy. demokrasi ve özgürlük yüzyılı haline getirmeli. HBDH olarak yaklaşımız ve görüşümüz bu şekilde. HBDH, Avrupa’da bu temelde birçok yürüyüş gerçekleştirdi. Zaten DAİŞ faşizmine karşı Rojava ve Suriye halklarının demokratik direnişinin yanında oldu.

'HBDH, EFRÎN HALKI İLE BİRLİKTE FAŞİZMİ YENMEK İÇİN EFRİN'DE DİRENİYOR'

Bugün AKP/MHP faşizmine karşı Efrîn halkının ve insanlığın varlık ve özgürlük direnişini desteklemiyor onun bizzat içinde. Onun bir parçası, o mücadeleyi kendi mücadelesi olarak görüyor. AKP/MHP faşizmini yıkmanın önemli zeminlerinden birisi olarak Efrîn’i görüyor. Efrîn’de AKP/MHP faşizminin yıkılacağına inanıyor. Efrîn’i, AKP/MHP faşizmine, Erdoğan/Bahçeli diktatörlüğüne mezar yapmak için kesinlikle kararlı bulunuyor. Nasıl ki Erdoğan/Bahçeli diktatörlüğü hiçbir ölçü ve kural tanımıyor, Efrîn halkını yok etmek için böyle vahşi saldırı yürütüyorsa Türkiye halklarının, ezilenlerinin, kadınlarının, gençlerinin temsilcisi olarak HBDH, Efrîn halkı ile birlikte faşizmi Efrîn’de yenmek için direniyor ve mücadele ediyor. Bunu herkes görmeli. Bu anlamda ben şunları ifade etmek istiyorum. Özellikle Türkiye’nin gençlerine çağrı yapmak istiyorum. Üniversitelerde, liselerde, metropollerde, Karadeniz’de, İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Çukurova’da okuyan aydınlanan tüm gençler gerçeği görün, yönünüzü Efrîn’e dönün. Efrîn halkının mücadelesine sahip çıkın. Efrîn’e yürüyün. AKP/MHP faşizmini Efrîn’de yıkarak Türkiye’nin demokrasisini, Kürdistan’ın özgürlüğünü kazanın. Özgür geleceğinizi kazanın. İstanbul’un, Mersin’in, Adana’nın, İzmir’in tüm sokaklarını Efrîn yapın. Faşizm önünüzdedir. Birleşin, bir araya gelin ve direnin. HBDH sizi mücadeleye çağırıyor. HBDH, Efrîn’de savaşıyor, Karadeniz’de de Akdeniz’de de, İstanbul’da da savaşıyor. Direniş saflarına katılın. Dağlara gelin, şehirlerde bir araya gelin, her yerde direnin.

'BİR YERDE FAŞİZM VARSA DİRENMEKTEN BAŞKA SEÇENEK YOKTUR'

AKP/MHP faşizmi Efrîn’de insanlık suçu işlerken sırtını Türkiye’ye ve imkanlarına dayanarak yapıyor. Dolayısıyla AKP/MHP faşizmine karşı çıkılmaz ve faşizm yıkılmazsa o zaman Efrîn’deki soykırıma, işgale, katliamlara ortak olunacaktır. Faşizmin suç ortağı haline gelinecektir. İstenmese de doğal sonuç bu olacaktır. O halde bu duruma düşmemek için, alnınıza kara leke sürmemek için, faşizmin başarı elde etmesini engellemek için her yerde eyleme ve direnişe geçilmeli. Faşizm direnmek ile yıkılır. Bir yerde faşizm varsa direnişten başka seçenek yoktur. Faşizme karşı şu mücadele yöntemi ile mücadele edilmez, bununla edilmez, şununla edilmez, şurada edilmez, burada edilmez gibi bir kural yok. Her yer faşizme karşı direniş alanıdır. Her yöntem faşizme karşı direnme yöntemidir. Deniliyor ya işte ‘Her yer Efrîn, Her an her yer direniş’. Evet, aynen öyle Türkiye’nin her yerinde her gün Efrîn’de soykırım saldırılarına karşı direniş olmazdı. Yani bu faşist güruh sadece Efrîn’de değil, İstanbul’da da yapıyor, Çukurova da yapıyor. Kuzey Kürdistan’ın her yerinde yapıyor. Cizre’yi yaktı, Sur’u yakıp yıktı. Bugün aynı güruh Efrîn’de bunu yapıyor. Faşizm yer ve mekan tanımıyor saldırıyor. O halde faşizme karşı direniş de her yerdedir. Herkesi HBDH’nin açtığı direniş bayrağı altında toplanarak AKP/MHP faşizmine karşı Türkiye ve Kürdistan’ın her yerinde direnmeye ve bu temelde Efrîn halkı ile kardeşleşmeye, faşizmi yıkıp halkların demokrasisini ve özgürlüğünü kazanmaya çağırıyorum.

Sayın Demirtaş Rojava, Kuzey Suriye devrimi, bugün Efrîn direnişi birleşik devrimci cephenin büyütülmesi ve geliştirilmesi açısından nasıl bir öneme sahip?

PKK eğitim Komitesi üyesi Nurettin Demirtaş: 21. yy. belirleyecek bir savaş söz konusu. Efrîn’de tarihi bir direnişe imza atan Efrîn halkımızı selamlıyor, fedaice direnerek ölümsüzleşen şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum. Her daim halkımızın yanında olacağımızı ifade ediyorum. AKP’nin sınırsız saldırganlığına karşı HBDH’nin tüm Türkiye sathında geliştireceği direniş faşizmin yıkılmasında tarihi bir rol oynayacaktır. Türkiye faşizmine buradan bir şey hatırlatmak gerekiyor. Özellikle de AKP/MHP milletvekillerine şunu hatırlatmak istiyorum;’ Her yerde sınırsız saldırganlık gerçekleştirirken sanmasınlar ki İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya’da rahat oturacaklar, dolaşabilecekler. Bahar ve yaz ayları geliyor. Geçmişte Sur ve Cizre’de yaptıkları katliamlar ardından demiştik ki Kürt gençleri gelir öfkelerini Ankara’nın göbeğinde kusarlar. Öyle de oldu. Bu konuda söylediklerimizi yazdıklarımızı, söylediklerimizi mecliste okudular bunun üzerinden propaganda yapmaya çalıştılar. Faşist saldırganlıkları ve soykırımlarıyla her gün savaş uçaklarıyla Efrîn’de sivil insanlarımızı katlediyorlar. Buna karşı muazzam bir direniş sergileniyor. Tarihte böylesi direnişlere ender rastlanır. Onlarca, yüzlerce kanıtı ile doludur. Sadece AKP ve MHP çeteleştirdiği faşist sürekli sürü haline getirdiği militarist çevreler var. Onlar dışında tutulursa, Karadeniz’in yiğit insanları tek başına AKP’yi devirmeye yetecek kadar güçlüdürler. Çok yakından biliyorum. Ege’nin Efe ruhu, Zeybek ruhu AKP’ye teslim olmaz. AKP-MHP faşizmini yenecek bir ruhtur. Antalya’nın geçmişte ki Likyalılar direniş ruhu bugün açığa çıktığı zaman AKP-MHP faşizmi onun karşısında duramaz. Anadolu’nun tüm illerinde, kent kasabalarında ve köylerinde emekçi halkın direngen ruhu vardır. Faşizme teslim olmaz. Bugün muazzam şovenizim, milliyetçilikle yaratıkları özellikle çetecilikle yaratıkları kitle var. O ön plandadır. Medya gücü ile bunu sonuna kadar destekleyerek halkın üzerine saldırtıyorlar. Sadece Kürt gençleri değil, öfkeli bazı gençlerde değil çok bilinçli faşizme karşı atılan adımlar söz konusudur. Yarın Ankara’da, İstanbul’da, Antalya’da Türkiye’nin herhangi bir yerinde faşizmin tam merkezinde kendilerine karşı yönlendirebilecek çok bilinçli, planlı büyük eylemlerin Türkiye halkların kendisi yapabilir. Buna ne diyecekler. Bunu bu şekilde hazırlaya bilecek sadece halkların birleşik devrimci hareketin merkez yapısı ve örgütlü komiteleri değil. Bu inançta olan herkes bu kimlik altında eylem gerçekleştirebilir. Kaldı ki bunu Türkiye’de potansiyeli çok fazla vardır. Ulaşılan bilinç düzeyi bunu göstermektedir.

'TÜRKİYE'DE AKP/MHP FAŞİZMİ VAR OLDUKÇA HİÇ KİMSEYE HUZUR YOK'

Artık korku cepheleri yıkılmalıdır. Kesinlikle herkesin her yerde yapabilecek eylemler vardır. Yarın Newroz’dur. Herkes kapısının önünde bir eylem yapsa Newroz ruhu AKP faşizmini devirmeye AKP-MHP’yi tarihin karanlıklarına gömmeyi yeterlidir. Bu karanlık ruh kesinlikle tarihin çöp sepetine atılmalı. Türkiye halkları böyle bir yönetimi hak etmiyor. Dünyanın en basit düşmüş adeta en rezil olmuş yönetim söz konusudur. Şimdiki yönetimi Türkiye halkları niye kabul etsin. Türkiye emekçi halkları elbette bunu kabul etmeyerek buna karşı direnişi gösterecektir. Bu anlamda Halkların Birleşik Devrimci Hareketi kimliğini sahiplenen herkes bulunduğu her yerde bir kibrit, bir çakmak çaksa bile kesinlikle AKP-MHP faşizminden geriye eser kalmaz. Kaldı ki herkes bilir ki tüccardırlar. Satmayacakları herhangi bir değer yoktur. HBDH’nin öncü güçlerinden bunu beklerken bizde bu anlamda kendi görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışırken hiç kimse şaşmasın ki bizzat Ankara’nın göbeğinde bu patlamalar olabilir. Çok iyi biliyorum ki Ankara’da genelkurmaya bağlı özel kuvvetlerde onları vurmaya hazır bir sürü subay var. Bunlar birbirlerini öldürmeye hazırlar. Dün yaptılar yarın da yapacaklar. O nedenle sınır tanımıyor pervasızca, vahşice Efrîn’e saldırıyorlar. Savaş durursa birbirlerini yiyecekler. Bu kadar saldırının arkasında böylesi bir gerçeklik var. Türkiye’de AKP/MHP faşizmi var oldukça hiç kimseye huzur yok. Bu çok açık ve nettir. O halde bu faşizmi ortadan kaldırmanın mücadelesi vermek için Efrîn direnişi gerekli ruh, bilinç ve cesareti herkeste oluşturuyor ki önümüzdeki süreçte bunun büyük yankılarını da göreceğimize inanıyorum. Efrîn için her alanda ayağa kalkmak gerekiyor. Bu anlamda özellikle gençliğe büyük bir rol ve misyon düşüyor. Bu temelde tüm gençleri özgür Kürdistan dağlarında buluşmaya çağırıyorum.