'Katiller dışarıda, çocuklarımız tutuklu'

Katiller dışarda dolaşırken, insanca çalışma koşulları talep eden çocuklarının tutsak olmasına isyan eden 3. Havalimanı işçilerinin aileleri çocuklarının biran önce serbest bırakılması gerektiğini belirtti.

Çarşamba günü Gaziosmanpaşa 14 Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek ilk duruşma öncesi ANF’ye konuşan tutuklu 3. Havalimanı işçilerinin aileleri, çocuklarının derhal serbest bırakılmasını istediler. Katiller elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşırken, insanca çalışma koşulları talep eden çocuklarının tutsak olduğuna dikkat çeken Atay, Özkanlı ve Gider aileleri, tıka basa dolu küçük koğuşlarda uyuşturucu satıcılarıyla bir arada tutulan çocuklarının yerinin cezaevi olmadığını vurguladılar.

İşçilerin dosyalarını ilk günden beri takip eden İnşaat-İş Sendikası avukatı Ekin Güneş Saygılı ise, anayasal haklarını kullandıkları için tutuklanan işçilerin 14 Eylül günü yaptığı protestonun bir suçun ihbarı niteliğinde olduğuna işaret ederek, kötü koşullarda çalıştırarak maaşları yatırmayan patronların değil, haklarını talep eden işçilerin cezalandırıldığını kaydetti.

OKUL HARÇLIĞINI ÇIKARTMAK İÇİN HAVALİMANINDA ÇALIŞIYORDU

3. Havalimanı şantiyesinde köle gibi çalışma koşullarını protesto ettikleri için 2.5 aydır tutsak olan inşaat işçileri ve sendika yöneticilerinin davasında ilk duruşma Çarşamba günü saat 10:30'da Gaziosmanpaşa Adliyesi’nde görülecek. Duruşma öncesi meclisteki siyasi partilerin grup toplantılarına katılacak olan işçilerin aileleri, çocuklarına yaşatılan bu hukuksuzluğun derhal sonlanmasını istedi.

Atay ailesi, oğulları Mustafa Atay (23) tutuklandığından beri gözlerine uyku girmediğini belirtiyor. Silivri 5 No’lu Cezaevi’nde 2.5 aydır tutuklu bulunan oğlu Mustafa’yı görebilmek için Urfa-İstanbul arasında mekik dokuyan 8 çocuk babası emekli Şerif Atay, Kastamonu Fen ve Edebiyat Fakültesi’nde Coğrafya bölümü 3. sınıf öğrencisi olan oğlunun okul harçlığını çıkartabilmek için 3. Havalimanı’nda çalışmaya başladığını belirtti.

7 KİŞİLİK KOĞUŞTA 45 KİŞİ KALIYOR

Oğlunun havalimanı şantiyesinde 20 gün çalıştıktan sonra apar topar gözaltına alınıp, tutuklandığına dikkat çeken baba Atay, "Kötü koşullar protesto edilirken uyumak üzere koğuşa çekilen oğlum terliklerini çıkartma fırsatı bile bulamadan kapıyı kıran jandarma ve polis tarafından atılan gaz bombalarının hedefi oluyor. Boğulmamak için dışarıya fırlıyor ve peş peşe sıkılan gazlara maruz kalmamak için şantiyenin tel örgüsünü kaldırdığı gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklanıyor" dedi.

Oğlunun tutuklandığını 6 gün sonra öğrenen Atay, sürekli Urfa’dan İstanbul’a gelip gitmesine emekli maaşının yetmediğini söyledi. Atay, oğlunu keyfi bir biçimde tutuklayan yargının tüm bir aileyi mağdur ettiğini vurguladı. Bu mağduriyetin bir an önce son bulmasını isteyen Atay, şöyle konuştu:

Oğlumun serbest bırakılıp okuluna dönmesi gerek. Oğlum okul harçlığını çıkartmak için o şantiyedeki ağır koşullarda çalıştı. Eğer durumumuz iyi olsaydı orada çalışmazdı." Oğlunun cezaevinde de kötü koşullarda tutulduğunu; 7 kişilik koğuşta 45 kişi kaldıklarına dikkat çeken Atay, Çarşamba günü oğlunu alıp eve götürmek istediğini söyledi. Atay, Çarşamba günü görülecek duruşmada tüm işçilerin özgürlüğüne kavuşması gerektiğini vurguladı.

İŞE BAŞLAMASIYLA TUTUKLANMASI BİR OLDU

Tutuklu işçilerden Özkan Özkanlı’nın annesi Raife Özkanlı, yaşanan hukuksuzluğa isyan ediyor. 7 yaşında bir çocuk babası olan oğlunun boşu boşuna 2.5 aydır Silivri 6 No’lu Cezaevi’nde tutulduğunu belirten acılı anne, iki taraflı çok büyük bir mağduriyet yaşadıklarını vurguladı. Havalimanında iş yapan bir taşeron firmaya bağlı çalışan oğlunun sadece 3 gün havalimanında iş başı yaptığına dikkat çeken Özkanlı, "Oğlumun sürekli omuzu çıktığı için ameliyat oldu ve yaklaşık 3 ay çalışmadı. Havalimanında iş alan taşeron firmanın çağırması üzerine gitti ve işe başlamasıyla tutuklanması bir oldu" dedi.

Oğlunun cezaevinde uyuşturucu satıcıları ile aynı koğuşa konulduğunu aktaran anne Özkanlı, küçük bir koğuşta 40 kişi kaldıkları için yerde yattığını anlattı. Her görüşte oğlunun biraz daha eridiğini gören anne Özkanlı, "Cumhurbaşkanı’na seslenmek istiyorum: Bizim çocuklarımız niye içeride? Ne yapmışlar? Katiller dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşırken, hak arayan işçi çocuklarımız neden cezaevlerinde" diye sitem etti. Torununun sürekli ağladığını, babasını istediğini belirten Özkanlı, "Çocuklarımızın serbest bırakılmasını istiyorum, artık canımıza tak etti. Onların hiçbir suçu yok, tek istedikleri hakları" diye konuştu.

İŞÇİLERİN YERİ CEZAEVİ DEĞİL

İnşaat-İş Sendikası yöneticisi Anıl Deniz Gider’in annesi Sevim Gider de, bu zulmün derhal son bulmasını istedi. Meclis’teki grup toplantılarına katılmaya hazırlanan Gider, "Boşu boşuna çocuklarımızı alıp içeriye attılar. Çok mağdur ve üzgünüz. Oğlum şu an Silivri Cezaevi’nde. Uyuşturucu satıcılarının içinde kalan oğlum o günkü kargaşada dahi yoktu. Ertesi gün daha şantiyeye bile giremeden 2 arkadaşı ile apar topar gözaltına alınıp tutuklandı" şeklinde konuştu. Tutuklanan hiçbir işçinin yerinin cezaevi olmadığını vurgulayan Gider, tüm tutukluların Çarşamba günü serbest bırakılmasını istedi.

HALAY ÇEKMEK DE 'SUÇ' UNSURU SAYILDI

İşçilerin dosyasını ilk günden beri takip eden İnşaat-İş Sendikası avukatı Ekin Güneş Saygılı, tutuklu olan 31 işçiden 1’inin Bitlis'te, diğerlerinin ise Silivri Cezaevi’nde birbirinden ayrı bölümlere ve koğuşlara dağıtıldığını belirtti. Tutuklanan işçilerin tek talebinin insanca çalışma koşulları olduğunu hatırlatan Saygılı, işveren eşliğinde gözaltına alınıp darp edilen işçilerin 14 Eylül günü çektikleri halay ve attıkları sloganların dahi iddianamede suç unsuru olarak gösterildiğine işaret etti.

İddianamede işçilerin çalışmaktan alıkonulduğu gibi asılsız iddiaların yer aldığını belirten Saygılı, "Bu kesinlikle doğru değil çünkü zaten şartlar apaçık ortada ve işveren de bunu gizlemiyor. İGA CEO’su işçilerin taleplerinde haklı olduğunu beyan ediyor. Ancak savcının hazırladığı iddianamede sanki 10 bin işçi zorla yürütülmüş gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Kusura bakmasınlar ama 10 bin kişiyi kimse zorla yürütemez" dedi.

Olay günü jandarmaların koç başıyla kırdığı kapıların faturasının da işçilere çıkartıldığını belirten Saygılı, iddianamede işçilere isnat edilen suçlar arasında “mala zarar” da olduğunu belirtti. Saygılı, olaylardan bir gün sonra şantiyeye girmek isteyen TİP milletvekili Erkan Baş’ın şoförü Yusuf Yılmaz ve İnşaat-İş Sendikası yönetici Yunus Özgür ve Anıl Deniz Gider’in de aynı gerekçelerle tutuklandığını kaydetti.

İDDİANAME HAK ARAYANLARA MİSİLLEME

3. Havalimanı’nda iş cinayeti sonucu hayatını kaybeden işçilerin sayısının en son resmi rakamlara göre 52’ye çıktığına dikkat çeken Saygılı, şunları kaydetti: "İşçiler 14 Eylül’de yaptıkları protestoda anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen haklarını kullandılar. Kaldı ki kötü koşullarda çalışma dayatmasına maruz kalan işçiler bu protesto ile esas olarak kendilerine dönük işlenen bir suçu ihbar etmişlerdir. TCK 117/2’ye göre işçilerin veya kimsesizlerin çaresizliğini kullanarak düşük ücret veya hiç ücret vermeyerek çalıştırmak suçtur; aynı şekilde TCK 117/3’e göre de işçileri insani olmayan koşullarda çalıştırmak suçtur.

Ancak burada kötü koşullarda çalıştırarak maaşları yatırmayan patronlar değil, haklarını talep eden işçiler cezalandırılmaktadır. Birincisi, burada hakkını arayana gözdağı var, ikincisi üretimden gelen gücünü kullanarak sendikacılık yapmayacaksın dayatması var. Yapılan bu tutuklama ve hazırlanan iddianame işçilerin haklı taleplerine bir misillemedir. Hiç tutuklanmamaları gerekirken 2 ayı aşkın bir süredir cezaevindeler. Burada resmen bir cezalandırma söz konusu ve derhal serbest bırakılmaları gerekir."

Saygılı, davanın görüleceği Gaziosmanpaşa 14. Asliye Ceza Mahkemesi salonu 10 kişilik olduğu için duruşmanın Bakırköy Adliyesi’ne alınmasını talep ettiklerini, ancak savcıdan Gaziosmanpaşa Adliyesi’ndeki tek büyük salonun yemekhane olduğu cevabını aldıklarını aktardı.