KCK: Tecrit kalkmadı, direnişçilerin talepleri karşılanmadı

KCK: Tecrit kalkmamış, direnişçilerin talepleri karşılanmamıştır. Sadece tecridi kırma direnişinin yarattığı iç ve dış kamuoyunun baskısını kaldırmak ve direnişi zayıflatmak için avukatların İmralı’ya gidişi planlanmıştır.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile avukatlarının 2 Mayıs’ta yaptığı görüşmenin kamuoyuna deklare edilmesi ardından yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Kürt halkı ve demokrasi güçleri tecride karşı çıktığı gibi dünya halkları ve demokrasi güçleri de karşı çıkmaktadır. Tecride karşı mücadele Kürdistan ve Türkiye sınırlarını aşmış, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Tecride karşı mücadele özellikle beyaz türbentli Kürt anaları şahsında tüm insanlığa mal olmuştur” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklaması şöyle: “Önder Apo 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarla görüştürülmüyordu. 5 Nisan 2015’ten bu yana bu tecrit daha da ağırlaştırılmış, aile dahil hiç kimseyle görüşme yaptırılmamıştır. Sadece Önder Apo değil, İmralı cezaevinde kalan 3 PKK’li tutsak da 5 Nisan 2015’ten beri aileleriyle görüştürülmemektedir. 5 Nisan’daki tecritle birlikte Kürt halkına yönelik savaş politikası derinleştirilerek yürütülmüştür. Önder Apo üzerindeki tecrit Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerindeki baskı ve zulüm olarak sürdürülmektedir. İmralı’daki tecrit ve baskının Kürt halkı ve demokrasi güçleri için de bir tecrit ve baskı olduğu bir daha görülmüştür.

KÜRT HALKI ÖNDER APO ÜZERİNDEKİ TECRİTLE YAN YANA YAŞAMAK İSTEMEMEKTE

Bu gerçekliği gören Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Hewlêr HDP temsilciliğinde çalışan Nasır Yağız, zindandaki tutsaklar ve Avrupa’daki yoldaşlarımız tecridi kıralım, faşizmi yıkalım hedefiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamışlardır. Aylardır süren dönüşümsüz açlık grevleri 30 Nisan’da 15 tutsağın eylemlerini ölüm orucuna evriltmesiyle birlikte yeni bir aşamaya varmıştır. Şu anda binlerce tutsak zindanlarda, yüzlerce yurtsever, demokrat ve devrimci de dışarda ölüm sınırına gelmişlerdir. Önder Apo üzerindeki tecridin kaldırılması için yürütülen bu direnişi Kürt halkı ve demokrasi güçleri desteklemektedirler. Kürt halkı artık Önder Apo üzerinde uygulanan tecritle yan yana yaşamak istememektedir. AKP-MHP iktidarı çok ağır baskı uygulayarak toplumsal hareketliliği engellemeye çalışsa da Kürt halkı ve demokrasi güçleri tecridin kaldırılmasında ısrarlıdır.

31 Mart seçimleri göstermiştir ki, Kürt halkı ve demokrasi güçleri AKP-MHP faşist iktidarının savaş politikalarına, baskı, zulüm ve şiddet uygulamalarına karşıdır. Bu aynı zamanda AKP-MHP ittifakını savaş politikalarına yönelten 5 Nisan 2015 İmralı tecridine de karşı olmaktır. Çünkü AKP-MHP ittifakı 5 Nisan 2015’te ağırlaştırılan İmralı tecridi ve Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı yürütülen savaş politikası üzerinden şekillenmiştir.

Kürt halkı ve demokrasi güçleri tecride karşı çıktığı gibi dünya halkları ve demokrasi güçleri de karşı çıkmaktadır. Tecride karşı mücadele Kürdistan ve Türkiye sınırlarını aşmış, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Tecride karşı mücadele özellikle beyaz türbentli Kürt anaları şahsında tüm insanlığa mal olmuştur. Kürt halkının vicdanı ve iradesi olan Kürt analarının her türlü baskı, zulüm ve şiddete rağmen direnişlerini kararlılıkla sürdürmeleri AKP iktidarını temelinden sarsmış, oldukça zayıflayan meşruiyetlerine ağır bir darbe vurmuştur. Büyük zindan direnişi, 31 Mart yerel seçimleri, Kürt anaları şahsında tecride karşı direniş AKP-MHP faşist iktidarını Türkiye’yi yönetemez hale getirmiştir.

BASKIYI AZALTMAYI AMAÇLAYAN BİR GÖRÜŞME

Tecride karşı direnişin Kürt anaları şahsında yükselmesi sonucu 8 yıl sonra avukatların İmralı’ya gidişine izin verilmiştir. Ancak Önderlikle görüşmede not tutmalarının engellenmesi, diğer tutsakların görüştürülmemesi ve açlık grevlerinin talebi olan tecridin kaldırılarak Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır talebinin karşılanmaması bu görüşmenin bir defalık ve iktidarın üzerindeki kamuoyu baskısını azaltmaya yönelik olduğunu ortaya koymaktadır.

Önder Apo her görüşmede olduğu gibi bu görüşmede de siyasi duruşunu ortaya koymuştur. Türkiye ve Ortadoğu’da sorunların ağırlaştığı bir süreçte tarihi bir sorumlulukla sorunlara yaklaşımını, çözüm yol ve yöntemini bir daha kamuoyuna deklare etmiştir. Kuşkusuz tecridin kaldırılması için sürdürülen dönüşümsüz açlık grevlerinin ölümle sonuçlanmaması yönündeki düşünce ve duygularını da dile getirmiştir.

Önderlik mesajında her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak derin bir toplumsal uzlaşma ihtiyacına vurgu yapmıştır. Türkiye’nin ve bölgenin sorunlarının da savaş ve fiziki baskı araçlarıyla değil, akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz, demiştir. Sorunların çözümünde ise demokratik müzakere yönteminin esas alınmasını ortaya koyarak onurlu barış ve demokratik çözüm istemini dile getirmiştir. Bu değerlendirmelerin AKP-MHP iktidarının politikalarına karşı demokratikleşme seçeneği olduğu açıktır. Önder Apo’nun duruşunu ortaya koyan bu değerlendirmeler esas olarak da Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve halklarına bir mesaj olmaktadır. 

İKTİDARIN SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMESİ GEREKİYOR

Önder Apo ve yanındaki yoldaşları tecridi kıralım direnişini meşru müdafaa doğrultusunda haklı bulmakta ve saygı duymaktadır. Çünkü bu direniş tüm Kürt halkını ve demokrasi güçlerini ilgilendiren bir direniştir. Önder Apo kendi üzerindeki tecridi Kürt halkı üzerindeki tecrit olarak görmektedir. Bu eylemler ölümle sonuçlanacak noktaya gelmemeli, derken bizzat iktidara ve bu tecridi uygulayanlara da bir çağrı yapmış olmakta, onların da sorumluluğunu yerine getirmesini istemektedir. Çünkü eylemciler tecridin kaldırılması için direnişe geçmişlerdir; tecridi kaldırarak bu talebi karşılayacak olan da bizzat iktidarın kendisidir.

Avukatların söylediklerinden anlaşılmaktadır ki, tecrit kalkmamış, direnişçilerin talepleri karşılanmamıştır. Sadece tecridi kırma direnişinin yarattığı iç ve dış kamuoyunun baskısını kaldırmak ve direnişi zayıflatmak için avukatların İmralı’ya gidişi planlanmıştır. Nitekim açlık grevi direnişçileri daha önce Önder Apo’nun kardeşinin İmralı’ya gitmesinin tecridin kalkması anlamına gelmediğini söyledikleri gibi bu avukat görüşmesinin de tecridin kalktığı anlamına gelmediğini vurgulayıp direnişlerini kararlıca sürdüreceklerini açıklamışlardır. Önder Apo üzerindeki tecritle birlikte yaşamak istemeyen bizler de başta zindan direnişçileri olmak üzere tecridi kıralım, faşizmi yıkalım direnişçilerinin bu değerlendirmelerine katılıyor, kararlarına saygı duyuyoruz. Kürt halkını, demokrasi güçlerini, tüm iç ve dış kamuoyunu da direnişçilerin bu kararı temelinde direnişi desteklemeye ve tecridi kırma mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.

ÖNDER APO İMRALI’DAKİ DURUŞUNU YENİDEN HATIRLATIYOR

Avukatların okuduğu metnin başında belirtildiği gibi Önder Apo’nun ortaya koyduğu bu çağrı ne bir mutabakat ne de müzakere metnidir. Tamamen Türkiye halklarına ve demokrasi güçlerine İmralı’daki duruşunu bir daha hatırlatmaktadır. Önder Apo tüm demokrasi güçlerini Türkiye’nin ve bölgenin sorunlarını kutuplaşma ve çatışma politikalarından uzak biçimde demokratik müzakere yoluyla onurlu barış ve demokratik çözüm doğrultusunda çaba göstermeye çağırmıştır. Böylece Türkiye ve Ortadoğu halklarına kaostan ve sorunlardan kurtulma yolunu bir daha göstermiştir.”