Oluç: Açıkça tehcir hedefleniyor

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, tüm dünyanın AKP'nin karşısında olduğunu vurgularken, "AKP, otoyolda ters giden araç gibi. Kürtlere karşı IŞİD artığı çetelerle hareket ediyor" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik işgal girişimine ilişkin bilgilendirme yaptığı Meclis oturumunda söz aldı.

'YURTTA SAVAŞ CİHANDA SAVAŞ!'

Oluç'un konuşmasından satır başları şöyle:

AKP iktidarı, istikrarlı bir şekilde dış politikada yanlışlar yapma istikrarına sahiptir. Dış politikada son derece sorumsuz davranan bir iktidardır. Diplomasi yerine kabadayılık yapan, rasyonel devlet aklı yerine akılsızlığı koyan, iç iktidar hesapları ile dışarıda savaşa giren bir zihniyet… Yani adeta 'yurtta sulh cihanda sulh' yerine 'yurtta savaş cihanda savaş' diyecek noktaya geldiniz.

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer değil, yenilgi yenilgi büyüyen bir çöküştür sizinki.

Kuzey ve Doğu Suriye işgal girişimi ile birlikte bugün bütün dünya AKP iktidarına karşı bir tutum almıştır. Sadece tek tek devletler değil, Türkiye’nin üyesi olduğu bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar da bu savaş politikasının karşısında yer almışlardır. Bakınız dünkü IPU kararı. Uluslararası Parlamentolar Birliği daha dün 677’ye karşı 73 oyla karar aldı ve Türkiye’yi kınadı. Adeta otoyolda ters giden şoför gibisiniz.

'ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE GÖRE BU SALDIRI SAVAŞIDIR'

Dünya ülkeleri bu yaptığınızı istila, işgal veya zorla girme olarak tanımlıyor. Savaş, fetih sözleri size ait.

BM Şartı’nın 51’inci maddesini dayanak olarak gösteriyorsunuz. BM Şartı’nın 51’inci maddesi üye ülkelere saldırı olduğunda meşru savunma hakkı tanır. İşgal girişimi başlatılana kadar Türkiye'ye herhangi bir saldırı oldu mu, olmadı. O nedenle bu bir meşru savunma durumu değil bir saldırı savaşıdır. Bu nedenle de durdurulmalıdır.

Suriye, Suriye’de yaşayan halklarındır, diğer tüm güçler Suriye'den çıkmalıdır.

'SURİYE'DE TEK YOL MÜZAKERE'

Barış ve müzakere tek geçerli yoldur. Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde güçlü bir yerel demokrasi üzerinde yükselen bir demokratik rejim inşası adımları atılmalıdır. Bütün etnik, toplumsal, inançsal ve kültürel oluşumların kendilerini kurumları aracılığıyla ifade ettiği, toplumsal mutabakata, demokrasiye ve çoğulculuğa açık; Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve insan haklarına saygılı bir rejimden söz ediyorum. Türkiye, elindeki bütün imkanlarla bu yöndeki adımları desteklemeli, komşusunun geleceğini barış içinde inşa edebilmesinin yollarını kolaylaştırmalıdır, zorlaştırmamalıdır.

'FİYASKOYLA SONUÇLANIYOR'

Barış diyenlere öfkenizin nedeni bu yapay savaşın fiyaskoyla sonuçlanması korkusudur.

Savaşın korkunç yıkımını bilmeyenler barışın kıymetini de bilemez. Hâlbuki bugün en çok zayıflatılan ‘barış ve müzakere’ politikası elimizdeki en güçlü silahtır. Zaten sizin barışa, barış diyenlere öfkenizin nedeni de kendi iktidarınızı sürdürmek için başlattığınız bu yapay savaşın fiyaskoyla sonuçlanmasından duyduğunuz korkudur. İktidarınız zayıflıyor diye halklara acı çektiriyorsunuz.

İktidar kendi işlediği suçlara bütün toplumun ortaklık etmesini bekliyor.

Suriye toprakları üzerinde demografik değişiklik yapma adımları ve planı uluslararası bir suçtur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, insansızlaştırılarak oluşturulacak güvenli bölgeye Suriye’nin dört bir yanından evlerini terk ederek Türkiye’ye gelen mültecileri yerleştireceğini söylemektedir. BM kürsüsünde elinde haritalarla anlattığı güvenli bölge kemerinin Selefi bir kemer olacağı çok açıktır. Hafız Esad’ın Arap kemeri anlayışı ile birebir örtüşmektedir.

'KÜRTLERİ TEHCİR ETMEYİ HEDEFLİYOR'

Bir coğrafyanın nüfus yapısıyla oynamanın kendisi uluslararası hukukta suç kategorisine girmektedir. Türkiye’nin de taraf olduğu 1949 Cenevre Sözleşmesi Madde 49 ihlal edilmek istenmektedir. Madde 49 der ki, işgal edilmiş olsun olmasın başka bir devletin topraklarına ferdi olarak veya kitle halinde cebren nakiller veya tehcirler, her ne sebeple olursa olsun, yasaktır.

İktidarınız, Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda yaşayan Kürtleri açıkça tehcir etmeyi hedeflemektedir. Birleşmiş Milletler, 13 Ekim itibariyle 130 bin kişinin evlerinden ayrılmak zorunda kaldığını duyurdu. Yerel verilere göre bu sayı 275 bini bulmuştur. Bir kez daha hatırlatalım ki Kuzey ve Doğu Suriye 4 milyondan fazla insanın yaşadığı bir coğrafyadır. Orada sosyal ve ekonomik bir hayat vardır. İnsansız bir bölge değildir. Bir yerde demografiyi zorla değiştirmek gelecek çatışmaların tohumunu ekmektir.

IŞİD yalnızca Suriye’de değildir, Irak’ta değildir, içimizdedir.

Şimdi, 'Operasyon alanındaki tüm IŞİD'lilerin sorumluluğunu alıyoruz' diyorsunuz. Pimi çekilmiş bir bomba gibi. En az 10 bin tutuklu, aileleri 60 - 70 bin kişi kamplarda. Bu çok büyük bir tehlikedir.

‘Kürtlere karşı savaşmıyoruz’ diyorlar ama Kürtler öyle düşünmüyor. Türkiye, Kürtlerin statü sahibi olmaması için IŞİD artığı çetelerle hareket etmektedir.

'HERKESE ÇAĞRIMIZ...'

Son bir sözle bitireyim: Bir işgal girişimi ile Kürtlerin ve Kuzey Suriye halklarının kazanımlarının yok edilmeye çalışılması ve demografik bir değişim yaratılması kabul edilemez. Bizler, meşru olan demokratik çözüm ve barış mücadelemizin hem ülkemizde hem de komşularımızda kararlı takipçisi olmayı sürdüreceğiz. Diyoruz ki ,eşitliği ve kardeşliği sağlamlaştıralım. Gelin beraberce barışı örelim. Parti, görüş ya da konum fark etmeksizin insanların ölümüne, yerinden edilmesine karşı çıkan, savaş karşıtı olan herkesedir çağrımız. Biz insanlar ölmesin, bu topraklara barış gelsin diye bu yola çıktık ve ne olursa olsun asla bu yoldan dönmeyeceğiz ve halkların barış talebi kazanacak."