Oluç: Ortaklaşırsak rejime karşı güçlü ses oluruz

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, toplumsal mücadelenin güçlendirilmesi ve ittifaklara ihtiyacın olduğunu söyleyerek, "Bütün demokratik ve alternatif mücadele yöntemlerini kullanma konusunda kararlıyız" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, hafta sonu gerçekleşen Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu toplantılarının sonuçlarına ilişkin genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi.

'PARMAKLA GÖSTERİLEN ÜLKEYİZ!'

Oluç, gündemdeki konulara değinerek başladığı konuşmasında, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Bütün dünyanın parmakla gösterdiği ülke olmaya doğru hızla ilerliyoruz” sözlerini hatırlatarak, şunları söyledi: “Giresun’da 82 yaşındaki yurttaşımız Yusuf Topal, asabi bir konuşma yaptığı için ters kelepçe yapıldı, biber gazı sıkıldı, kalp krizi geçirdi ve öldürüldü. 82 yaşındaki Yusuf Topal’a böyle kahramanca davrananlar seçimin hemen öncesinde Urfa Suruç’ta 3 kişiyi öldürenler hala ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Meclis’te bu konuda verdiğimiz araştırma önergesi de biliyorsunuz, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.”

Ayvalık’ta aralarında bebeklerin olduğu bir botun batması sonucu Ayvalık Kaymakamı’nın sözlerine tepki gösteren Oluç, “Ayvalık ilçesinde bir bot battı, 3’ü bebek 6 kişi öldü, 2 kişi kayıp. Ayvalık Kaymakamı bu insanlar için ‘FETÖ üyesi terörist’ dedi. İnanılmaz bir tanımlama. Son çıkartılan kalıcı OHAL yasası ile bulundukları illerdeki toplumsal muhalefete inanılmaz sert yöntemlerle müdahale ediyorlar. Kaymakamken bebeklere terörist diyorlar büyüdükleri zaman da Vali olarak herkesi terörist olarak hedeflemeye başlıyorlar” dedi.

Zarok TV’ye bir şarkıda geçen “Kürdistan” kelimesi için kesilen cezaya da değinen Oluç, “Zarok TV anadilinde yayın yapan bir kanaldır. 5 kez yayın durdurma ve para cezası aldı. Neden? Çalan türküdeki bazı sözlerden dolayı. Neymiş o sözler? Kürtlerin yaşadığı Kürdistan kelimesi geçiyor diye. Bu da parmakla gösterilecek bir olay” diye kaydetti.

'KÜRDİSTAN'DAKİ YANGINLARI NİYE SÖNDÜRMEDİNİZ?'

Oluç, Yunanistan’da yaşanan yangın faciasının ardından önümüzdeki günlerde bir HDP’li heyetin Yunanistan’a gideceğini ve dayanışma amaçlı temaslarda bulunulacağını aktararak, “Yunanistan’da yangınlar başlayınca Türkiye yangın söndürme uçaklarını göndererek yardım teklifinde bulunmuş. Çok güzel bu teklifte bulunulması; ama biliyorsunuz Türkiye’de orman yangınları çıkartılıyor. Dersim, Nusaybin, Lice ve Kulp’ta yangınlar çıkartıldı. O yangın söndürme uçakları Dersim, Lice ve Kulp’taki yangınları neden söndürmedi? Çünkü orada yaşayanlar Kürtler” diye konuştu.

'CEZAEVLERİNDE İŞKENCE VAR'

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini de dikkat çeken Oluç, şöyle dedi: “Son zamanlarda cezaevlerinde ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Özellikle Erzurum, Elazığ, Tarsus cezaevlerinde işkenceler yaşanıyor ve avukatlarla aileler bunun için başvurularda bulunuyor. Ancak henüz bir sonuç alınmış değil. İşkence ve kötü muamele cezaevlerinde yeniden olağan hale gelmiş durumda. Sîsê Ana 78 yaşında ve hala cezaevinde tutuluyor, parmakla gösterilecek bir olay gerçekten. Tecrit İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanıyor ve 3 yılı aşkın bir süredir avukatları ve ailesi ile görüştürülmüyor. Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven, bir başka milletvekili Enis Berberoğlu cezaevinde tutuluyor. Bir başka parmakla gösterilecek bir durum."

'KATLİAMDA İHMALİ BULUNANLAR...'

Oluç, yarın görülmeye başlanacak olan 10 Ekim Katliamı'nın karar duruşmasına da işaret ederek, “10 Ekim Gar Katliamı duruşması var ve karar duruşması olacak. Bir vekil heyetimiz bu duruşmayı izleyecek. Müdahil olma başvurumuz var. Katliamda ihmali bulunan kamu görevlileri hâlâ araştırılmadı. Çok sayıda dosya ve belge duruşma dosyasına dahil edilmedi. Peki, neden alelacele karar aşamasına geldi? Çünkü o zaman kamu görevlilerinin araştırılması gerekecek. Biz bu konuda gereken hukuki müdahaleleri ve itirazları yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

'TOPLUMSAL MUHALEFET VE İTTİFAKLARI GÜÇLENDİRMELİYİZ'

Oluç, şu hususlara da değindi:

“Bugün Türkiye toplumu yöntemleri ve sonuçları itibari ile ortaya çıkan yeni bir rejim ve yasal çerçeveyi ve bunun dayattığı cendereyi kabul etmiyor. Türkiye toplumunun yarısından fazlası bu cendereyi kabul etmiyor, itiraz ediyor. Hukukun üstünlüğünün kalmamış olmasına, denge denetleme ve fren mekanizmasının olmamasına, ülkeyi atanmışların yönetmesine itiraz ediyor. Bizlerin görevi, toplumsal muhalefeti, demokratik muhalefeti sürdürenlerin, HDP’nin bütün bileşenleri ile birlikte görevi, bu itirazları örgütlemek, sivil ve demokratik mücadeleyi yükseltmek, yerel toplumsal muhalefet odaklarını güçlendirmek, esas mesele olarak gündemdedir.

Bu inşa edilmekte olan, demokratik meşruiyeti olmayan seçim sonuçları ile bir rejim ilan ediliyor. Kalıcı OHAL yasası, süper yetkili valiler, gözaltı sürelerinin uzatılması anayasaya, uluslararası sözleşmelere aykırı, AİHM içtihatlarına aykırı, Venedik Komisyonu kararlarına aykırı. İşte bu demokratik meşruiyeti olmayan rejim inşasına itiraz edenlerin muhalefetini örgütlemeyi tartıştık. Seçimli bir hükümdarlık inşa edilmek isteniyor. Bir tür anayasal diktatörlük, keyfiliğe dayanan, hukukun üstünlüğünü çiğneyen bir sistemle karşı karşıyayız. Bunun karşısında demokrasi talebini merkeze alan, iktisadi krizin faturasının emekçilere ödetilmesine müsaade etmeyen, toplumu kutuplaştırıp böl-yönet taktiğini boşa çıkaran geniş bir siyasi ve toplumsal ittifaklar zinciri ile cevap vermek gerekiyor. Bu acil bir ihtiyaçtır. Demokratik ve toplumsal muhalefetin ortak davranışını sağlayabilirsek bu meşru olmayan rejim inşası karşısında güçlü bir ses yükseltmek ve bunu durdurmak mümkün hale gelecektir. Bir kez daha demokratik siyaset yürütenlere sesleniyoruz.

'ALTERNATİF YÖNTEMLERİ KULLANACAĞIZ'

Seçim döneminde topluma verdiğiniz taahhütlere sahip çıkın, bu lafları sadece seçim döneminde etmiş olmayın. Biz yapacağız, biz bütün vaatleri yerine getirmek için önümüzdeki dönem mücadelesini örgütlemeye devam edeceğiz. Anayasal olarak baktığımızda bir tür çifte devlet yapısı görüyoruz. Bir yandan AKP-MHP koalisyonu otokrasiyi anayasallaştırmaya çalışıyor ama çıkardıkları her yasa, her cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile anayasal suç işliyor ama bunu nasıl aşacaklarını bilmiyorlar. Bir taraftan normlar var, kurumlar var, ancak buna uyulmuyor, yapılan her iş anayasa ile çelişiyor. Toplumsal muhalefeti bunun etrafında şekillendirmek önemli bir görev olarak önümüzde duruyor. Yani bir otoriter yeniden yapım süreci var. Bunu AKP-MHP koalisyonu eliyle sürdürüyorlar. Demokratik toplumsal muhalefeti sürdürenler olarak demokratik bir yeniden yapım sürecini tartışmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştirme kararlılığında olmamız gerekiyor. Bizim toplumsal muhalefetin bütün yapılarına çağrımız ve teklifimiz budur; demokratik bir yeniden yapım sürecini birlikte örgütleyelim istiyoruz. Barış, ekmek ve adalet mücadelesi yolunu güçlendirmek atılması gereken en önemli adımlardır. Biz bütün demokratik ve alternatif mücadele yöntemlerini kullanma konusunda kararlıyız. Yerel toplantılarımızla halk buluşmalarımızla bu teklifimizi her tarafta dillendirme ve güçlendirme konusunda kararlıyız. Özellikle yerel toplumsal muhalefet odaklarının güçlenmesi konusunda kararlıyız.

'MERKEZİ İKTİDARI YERELDEN KUŞATMALIYIZ'

Olağan koşullarında yerel seçimler yapılacaktır. Yerel seçimler konusundaki hazırlıklarımızın ikinci aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Yerel yönetimler ve belediyeciliğin önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğini tartıştık. Katılımcı demokrasi anlayışımızla nasıl halkın huzuruna getiririz, bunu tartıştık. Esas hedefimiz yerel seçimlerde merkezi iktidarı yerelden kuşatma stratejisidir. Doğru adaylar ve doğru ittifaklarla bunun başarı ile gerçekleşebileceğini düşünüyoruz."