‘Savaş tezkeresine hayır diyelim‘

KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, savaşın daha fazla yoksulluk, işsizlik ve kaynakların halk aleyhine kullanılması olduğunu belirterek, savaş tezkeresine ‘hayır’ denilmesi gerektiğini söyledi.

Muhalif olan tüm toplumsal kesimlerin, işçilerin, emekçilerin, grubu bulunan siyasi partilerin tezkereye karşı tutum almaları gerektiğini belirten KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, ”Meclis’e gelecek tezkere, muhalif partiler açısından da bir sınav niteliğindedir. Tüm muhalif partileri, savaş politikalarını ve halklar arasında yeniden gerilimi güçlendirecek tezkereye karşı tutum almaya çağırıyoruz” dedi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, 2022 bütçesi ve savaş tezkeresi hakkında ANF’nin sorularını yanıtladı.

Bütçe görüşmelerinin ülkedeki kamu gelir ve giderlerinin planladığı, harcamaların nereye aktarıldığına dair yazılı metinlerin Meclis’te görüşülerek karara bağlandığı bir süreç olduğunu hatırlatan Bozgeyik, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte bütçe yapma hakkı da ortadan kaldırıldı. Bütçe, Meclis’te reddedilse bile Cumhurbaşkanlığına bu yetki verilmiş durumda. Bizim itiraz noktamızın başlangıcı da bütçe yapımının başladığı süreçlerde emekçilerin, halkın, grubu bulunan siyasi partilerin dahil edilmemesinden kaynaklanıyor. Bütçe hakkının ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir süreç işletiliyor. Bütçe gelirlerine baktığımızda dörtte üçü maaşlı çalışanlardan alınan vergilerden oluşuyor. Harcanma süreçlerine baktığımızda da vergi veren halkın, harcama dönemlerinde hiçbir etkilerinin ve söz haklarının olmadığı görülüyor. Siyasal islam ve neo liberalizmin bütünleştiği bir süreç yaşanıyor” dedi.

BÜTÇEYİ DENETLEME OLANAĞI YOK

Tercihin emekçilerden ve halktan yana bir bütçe olmadığını, kaynakların daha çok güvenlikçi politikalara, yandaş sermaye gruplarına, tarikatlara transfer edildiğini kaydeden Bozgeyik, denetleme sorununa dikkat çekti.

2021 yılı bütçesinde eğitim, sağlık, ulaştırma ve çalışma bakanlıklarına ayrılan bütçelerden ne kadarının harcandığı, ne kadarının istihdam politikalarına ayrıldığı, ne kadarının barış ve ekolojik yaşamdan yana kullanıldığını denetleme olanağı olmadığını belirten Bozgeyik, “Sayıştay’ın da 2021 yılı bütçesini denetlemesi, bunu kamuoyuyla paylaşması, kaynakların yerinde ve zamanında kullanılıp kullanılmadığına dair bilgilendirme yaptığı bir durum yok. Öncelikle bir hesap verirliliğin işletilmesi gerekiyor. Denetimin olmadığı, yasama, yürütme ve yargı organlarının da etkileyemediği; halktan, emekçiden yana olmayan bir bütçe” şeklinde konuştu.

TERCİHLER EMEKTEN YANA

Ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluğun derinleştiği bir süreçten geçildiğini; Türkiye’de 10 milyona yakın işsiz bulunduğunu kaydeden Bozgeyik, şöyle devam etti: “Her geçen gün artan ekonomik kriz emekçiler açısından çok yoğun bir yoksullaşma ve geçinememe sorunu karşımıza çıkarıyor. Emekliler, kamu emekçileri ve işçilerin aldığı ücret, yoksulluk sınırının çok çok altında, neredeyse açlık sınırında. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir dönem yaşıyoruz. Asgari ücret 2 bin 850 TL civarındayken açlık sınırı 3 bin 50 TL’ye yükseldi. 2022 yılı bütçe yapım dönemi tam da böyle bir kriz sürecine denk geliyor. Bu ekonomik krizi aşacak, kaynakların yandaştan, sermayeden, savaştan yana kullanılması yerine işsizliği ortadan kaldıracak, istihdam, eğitim vs. sağlık politikalarına dönük harcamaların artırılması gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir bütçenin oluşturulması, kadın istihdamının arttırılması, kamu veya özel sektörde çalışan kadın emekçilerin bütçeden yeterince pay almaları gerekiyor. Doğanın talanına yönelik politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor. Tercihler emekten yana kullanıldığında bu kriz ancak atlatılabilir.”

TEZKERE MUHALEFETİN SINAVI OLACAK

İktidarın, ömrünü uzatmak için ötekileştirici, milliyetçi, savaş politikalarıyla kutuplaştırmayı tercih ederek kendi kitlesini konsolide etme çabası içinde olduğunu vurgulayan Bozgeyik, “Kaybetmemek için milliyetçilik ve dincilik sosuyla bölgemizde savaş ve güvenlikçi politikaları tetikleyen bir tutum içindeler. Meclis’e sunulacak olan Suriye ve Irak tezkerelerinin yenilenmesi de çok tehlikeli bir süreç. Ülke bir yıkım sürecinde. Suriye’de, Ortadoğu’da, Afrika’da devam eden savaş süreçlerine de baktığımızda tamamen yoksullukla, işsizlikle ve gıda kriziyle karşı karşıyalar. Muhalif olan tüm toplumsal kesimlerin, işçilerin, emekçilerin, grubu bulunan siyasi partilerin tezkereye karşı tutum almaları gerekiyor. KESK olarak bizim politikamız barıştan yanadır. Savaş ve güvenlikçi politikalara karşıyız. Meclis’e gelecek tezkereye karşı barıştan ve demokrasiden yana tutum alacağız. Muhalif partiler açısından da bir sınav niteliğindedir. Önümüzdeki dönem gelişecek olan ittifak politikaları, Türkiye’de demokrasinin yeniden inşa edilmesine dönük atılan adımlar açısından muhalefet için sınavdır. Tüm muhalif partileri Meclis’te, savaş politikalarını, halklar arasında yeniden gerilimi güçlendirecek tezkereye karşı tutum almaya çağırıyoruz.”

BARIŞIN SESİ YÜKSELMELİ

AKP ve yandaşları hariç tüm kesimlerin yoksullukla mücadele ettiğinin altını çizen KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, savaşa karşı tutum almanın tüm halkların çıkarına olduğunu tekrarlayarak, şunları ekledi: “Bütçeleri büyük oranda toplanan vergilerimizle, silahlanmaya, otoriterleşmeye ayırdığınız zaman yatırıma, istihdama ayıracağınız kaynaklardan kısmanızı gerektirir. Eğitime, sağlığa ayrılan kaynakları azaltmanız gerekiyor. Tarıma, çiftçiye verilen desteği azaltmanız gerekiyor. Önümüzdeki günlerde işçilerin asgari ücret görüşmeleri başlayacak. İşçilere vereceğiniz asgari ücret miktarından azaltma yapmanız gerekiyor. AKP’ye yakın olan kesimler dışında tüm toplumsal kesimler, toplumun neredeyse yüzde 80’ini oluşturan tüm kesimler yoksullukla boğuşuyor. Demokrasiden ve barıştan yana tutum alan ülkeler kaynaklarını istihdama, sosyal devlet politikalarına ayırmışlardır. Dolayısıyla gelişmişlik düzeyleri de halkın milli gelirden almış oldukları payda her geçen gün artmıştır. Türkiye’de sadece iki yıl içinde bizim milli gelirden almış olduğumuz pay giderek azalırken sermaye gruplarının almış olduğu payın katlanarak büyüdüğünü ifade etmemiz gerekiyor. Kaynaklarımızı, İHA’lara, SİHA’lara ve büyük oranda askeri harcamalara ayırdığımızda toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklardan tasarruf etmiş olursunuz. Demokrasiden tasarruf ettiğinizde de baskıcı, otoriter bir rejimle karşılaşırsınız. Bu nedenle güvenlikçi politikalara, tezkerelere karşı tutum almak gerekiyor.”