Temelli: Talep çok net, tecrit kalksın

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli: Leyla Güven çok net bir talebi dile getiriyor. Tecrit kalksın, Sayın Öcalan avukatları ile bir an önce görüşsün, diyor. Tam 52 gün oldu, zaman ilerliyor ve Leyla Güven’in ciddi sağlık sorunları var.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, İzmir’de partisinin il ve ilçe örgütleri ile bir araya geldi. 

HASTA TUTSAKLAR

Temelli'nin ziyaretlerindeki konuşmasından satır başları şöyle:

"Basın toplamıza memleketimizden adaletsizlik manzaraları ile başlamak istiyorum. Maalesef dün SEGBİS ile katıldığı duruşmada hayatını kaybeden İbrahim Akbaba’yı anarak başlamak istiyorum. Bir hasta tutsak, ileri yaşına rağmen tahliye edilmedi ve en sonunda katıldığı duruşmada yaşamını yitirdi. Bu denli bir adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu bir düşman hukuku, bu artık hukuk tanımazlığın geldiği son noktayı gösteriyor.

Bildiğiniz gibi ülkemizde 1100’den fazla hasta tutsak var, bunların 500’e yakını ölümle yüz yüzedir. Adalet Bakanlığına defalarca bu konuda uyarı yapmamıza ve başvurmamıza rağmen hiçbir adım atılmadı. İbrahim Akbaba’nın kaderini paylaşacak yüzlerce hasta tutuklu var. İbrahim Akbaba'nın bir ayağı protezdi ve birçok hastalığı olmasına rağmen ilaçları verilmiyordu. Yargılandığı yer Mardin, kendisi Edirne’de tutuluyordu.

TECRİT VE LEYLA GÜVEN'İN DİRENİŞİ

"Bir büyük adaletsizlik de Leyla Güven’in açlık grevinin 52’ci gününde olmasına rağmen hiçbir girişimin yapılmamış olmamasıdır. Leyla Güven çok net bir talebi dile getiriyor. Tecrit kalksın, Sayın Öcalan avukatları ile bir an önce görüşsün, diyor. Tam 52 gün oldu, zaman ilerliyor ve Leyla Güven’in ciddi sağlık sorunları var. Bu konudaki duyarsızlık, bu talebe sessiz kalmak, sağlığı konusunda olumsuz gelişmelere yol açacaktır. 

Tecrit konusunu ısrarla dile getirmek bugün içinde bulunduğumuz koşullar açısından son derece önemlidir. Çünkü Türkiye bugün ciddi bir açmazla karşı karşıyadır. Bu açmazdan çıkmanın en güçlü adımı tecride son vermekten geçiyor. Türkiye geride bıraktığımız 3,5 yılda her alanda kötüye sürüklendi. Hem toplumsal, hem siyasi hem de  iktisadi alanda Türkiye bir yönetememe durumu ile karşı karşıya. Buna son vermenin yolu, 3,5 yıl önce demokratik siyasi alanında yapılanları yeniden hayata geçirmektir. Öncelikle tecridin sona ermesidir. Bu çok kritik bir durumdur ve bu sadece HDP’nin sırtına yüklenecek bir durum değildir. Tüm kamuoyuna sesleniyoruz; herkesin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Türkiye’de eğer toplumsal barış konusunda demokrasi konusunda adım atılacaksa bunun sorumluluğunu almalıyız ve tecridin sonlanması konusunda Leyla Güven'in sesine ses katmalıyız. Bir an önce adım atılarak bu büyük adaletsizliğin sonlanması için yan yana gelmeliyiz. 

ERDOĞAN FAŞİZMİ

TMK’ye sığınarak bütün toplumu terörize eden bir iktidar ile karşı karşıyayız. Erdoğan artık her konuşmasında toplumu daha fazla germekte, kamplaştırmakta ve nefret söylemi ile bu şiddeti olağanlaştırmaktadır. OHAL’den aldığı yetkiyi cumhurbaşkanlığı sistemi ile olağan bir sisteme çevirme peşindedir. Bu faşizmdir. Faşizme karşı tüm halkların, bu şiddete ve adaletsizliğe karşı herkesin yan yana gelip haklarına sahip çıkmasının zamanıdır. 

ROBOSKÎ KATLİAMI

Dün Roboskî’nin 7 yılını geride bıraktık. Roboskî belki de son 10 yılın en büyük adaletsizliğinin göstergesidir. Roboskî orada adaletsizliğin ne denli büyük bir acıya mal olduğunu gösteriyor. 34 can yitirdik orada, 17’si çocuk. Roboskî’deki adaletsizliğe duyarlılık göstermemenin sonucunu bütün ülke yaşıyor. Bütün topluma herkese adalet diyerek herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Adaletsizlik çerçevesinde iktisadi olarak ülke büyük bir krize sürükleniyor. 

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Ekonomik kriz devam ederken aslında bir çöküş başlamıştır. 3’üncü çeyrekte ciddi bir düşüş son çeyrekte negatife dönüşecek. Belki önümüzdeki dönem küçülme daralma devam edecek. Bu iktisadi krizin en büyük nedeni de bugünkü iktidardır. Uyguladıkları politikaların sonucu ülkeyi büyük bir krize sürüklemiştir. Belli bir kesimin refahı için Türkiye’nin büyük bir kesimi, yüzde 90’ı yoksulluğa mahkum edilmektedir.  

TALAN VE İŞGAL TEHDİDİ

İktidar sadece sınırlardan IŞİD üyelerinin geçmesine izin vermedi, bunları silahlarla besledi. IŞİD ile mücadele konusunda yeni bir safhaya geçilmişken, neredeyse IŞİD yenilmek üzereyken bu kaosun devam etmesi yönünde açıklamalar yapan bir Türkiye var karşımızda. Efrîn konusu gündeme geldiğinde iktidarı uyardık. 'Efrîn'e müdahale etmeyin, ÖSO çetelerini besleyerek bu içinden çıkılmaz durumu derinleştirir. Orada insanlar bir arada yaşıyor, bir huzur ortamı var, kendi iradelerine sahip çıkmış bir siyasi düzlem var. Neden müdahale ediyorsunuz' dedik. Bunu dinlemeyenler Efrîn'i talan coğrafyasına çevirmişler. Oradaki çetelerden milli ordu kurduk diye övünecek kadar aymazlık içindeler. Herkes biliyor ki bunlar ordu falan değil bunlar çetelerdir. Bu çetelerle hareket etmek Türkiye’nin ayıbıdır. Bugün Türkiye, dünyada en itibarsız ülkelerin içinde yer almaktadır. İdlib çözüm beklerken İdlib’deki çetelerden yararlanma peşinde olan bir anlayış var. Bütün mesele Suriye’deki Kürtlerin siyasi süreçte yer almasını engellemektir. 

SURİYE'DE ÇÖZÜM

Oysa biliyoruz ki Suriye’deki Kürtler ve diğer halklar bir arada yaşamak için ortak bir mücadeleyi var ettiler ve şimdi de demokratik siyasi çözüm için orada varlar ve var olmaya devam ediyorlar. Bugün Suriye’de demokratik ve siyasi çözümü var etmek öncelikli olmalıdır. Bunun yolu da, Rojava başta olmak üzere Kürtlerin, bütün halkların Suriye yönetimi ile bir araya gelerek bir çözüm üretmeleridir. İnanıyoruz ki Suriye yönetimi de geçmişteki hatalarına sürüklenmeden şimdiki Suriye gerçekliğini ve halkların taleplerini dikkate alarak bir çözüm üretecektir. Bunun önceliği IŞİD ve artıklarının sonlanmasından ve onlardan kurtulmaktan geçer. Uluslararası güçler sadece Suriye halklarına, Suriye yönetimine destek olmalılar ve Suriye’yi IŞİD barbarlığından ve artıklarından kurtarmalılar. Suriye’nin bir anayasaya ihtiyacı vardır ve Cenevre süreci çözüm için önemlidir. Ama Cenevre sürecinde tüm taraflar o masanın etrafında olmalılar. 

YEREL SEÇİMLER

Tüm bu adaletsizliğe ve iktidarın tekçiliğine karşı Türkiye halkları yerel seçimlerde bir itirazı bir karşı duruşu hayata geçirmeli, sandığa taşımalı ve sandıktan barışı ve demokrasiyi çıkarmalıdır. Bunu yapabiliriz, başarabiliriz. Türkiye halklarının, Türkiye toplumun, emekçilerin beklentisi bu yöndedir. 

Biz HDP olarak tek başımıza belediye başkanlığı alamayacağımız yerlerde demokrasi güçlerine ve bu anlamda belirlenmiş adaylara destek vereceğiz. Manisa, İzmir ve Aydın’da yaptığımız görüşmelerde halkımızın büyük çoğunlukla beklentisi budur."

ABD'NİN ÇEKİLME KARARI

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Temelli, ABD'nin Suriye'den çekilme meselesine ilişkin şunları söyledi:

"Dış güçlerin çekilmesi doğru bir karardır. Askeri güçlerin, orayı militarize eden silahlı çözüm üzerinden değerlendiren bütün güçlerin çekilmesini destekliyoruz. ABD’nin çekilme kararı açıkladığı gün bunu açıklamıştık, bütün dış güçler çekilsin demiştik. Ama dış güçlerin çekilme meselesi bir programa bağlanmalıdır. Suriye halklarının, Suriye yönetiminin ihtiyaç duyduğu destek hemen sonlandırılmamalıdır. Çünkü IŞİD’e karşı mücadele sürüyor. Buradaki askeri güçlerin varlık gerekçesi neydi? IŞİD ile mücadeleydi. IŞİD’i tümüyle tasfiye etmek önceliklidir. Sadece bu destek herkes tarafından olumlanmıştır. Şimdi IŞİD ile mücadeleyi bir kenara bırakıp başka pazarlıklar üzerinden çekilme çekilmeme meselesi Suriye halkları için avantajlı bir durum yaratmıyor. IŞİD ile mücadele bir an önce sonuca ulaşmalıdır ve dış güçlerin tümü ABD, Rusya ve Türkiye oradan çekilmelidir. Suriye halkları bir araya gelerek bir çözüm üretecektir. BM’ye, uluslararası kamuoyuna büyük sorumluluk düşüyor. Devletlerin askeri güçleri dayatması yolu ile çözümsüzlük yaratma politikası sona ermelidir. Buradaki tek parantez IŞİD meselesidir. IŞİD’in palazlanmasına olanak verecek adımlar atılmamalıdır."