Xelil: Qamişlo serhildanları devrim için cesaret kaynağı oldu

TEV-DEM Yürütme Konseyi'nden Aldar Xelil, Qamişlo serhildanlarının cesaret verdiğini 19 Temmuz Devrimi'ni sağladığını belirtirken, Efrîn direnişinin de bu ruhla zafere ulaşacağını söyledi.

Serhildanlara öncülük eden PYD’nin kurucularından olan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Konseyi Üyesi Aldar Xelil, 2004'teki Qamişlo serhildanlarını, serhildan kültürüyle devrimin nasıl geliştiğini ve Efrîn direnişindeki son durumu değerlendirdi. 

‘BAŞKA BİR ÖRNEĞİ YOKTU’

Xelil, Qamişlo Serhildanlarının kendi döneminde örneği olmayacak kadar önemli olduğuna dikkat çekerek, şunları belirtti:

“Rejimin çok güçlü olduğu, kurumlar ve toplum üzerinde güçlü bir egemenlik kurduğu, kendi dışında hiçbir görüşü kabul etmediği bir süreçte gelişti. Rejimin o süreçte istihbaratı ve askeri gücünden dolayı kimse ona karşı bir söz söylemeye cesaret edemiyordu. Hatta şu anda kendini Suriye muhalifleri olarak adlandıran güçler o dönemde devlet görevlileri ve subaylarıydı. Bu kişiler Kürtlere karşı inkâr ve imha siyasetini yürütüyorlardı. Kimliğimiz, kültürümüz ve varlığımız üzerinde oynuyorlardı.

12 Mart serhildanları da bir komplo sonucu gelişti. Kürtler ve Arapları birbirine düşürerek Kürtler aleyhine bir süreç oluşturmak istediler. Fakat Baas Rejiminin kurumları halkımıza saldırınca rejimin gerçeği ortaya çıktı. Başlangıçta Kürtler ve milliyetçi bir Arap kitlesi arasında başlayan çatışmalar Baas Rejimine ve egemenliğine karşı serhildanlara dönüştü. 

Bu olaylar ve serhildanlarda şehitler ve yaralılar da oldu fakat bir gerçek ortaya çıktı ki Kürt halkı Qamişlo, Kobanê, Efrîn, Halep ve Şam’da sokaklara çıkararak Rejimin merkezi ve despotik egemenliğine karşı tavrını ve görüşünü ortaya koydu.”

‘SURİYE HALKLARINA DEVRİM CESARETİ VERDİ’

O süreçte Suriye’deki tüm siyasi kesimlerin Rejimle birlik olarak serhildanlara saldırdıklarını, önemli şehadetler ve tutuklamalar olduğunu fakat bunun serhildanların önemini kıramadığını kaydeden Xelil, şöyle devam etti:

"Bizim dışımızda herkes Rejimle birlik oldu ve bizim karşımızda savaşa girdiler. Hatta öyle bir düzeye geldi ki şu anda kendini Suriye muhalifleri olarak adlandıran birçok kişi harekete geçerek Kürtlerin evlerini, mallarını, dükkanlarını kendilerine hedef yaptılar ve talan ettiler. Birçok Kürt zindana girdi ve şu ana kadar da o dönemde tutuklanan bazı arkadaşlarımız halen bırakılmış değiller ve akıbetini bilmiyoruz. 

Fakat en önemli olan nokta Baas Rejimi tarihinde ilk kez Kürtler 'Bana dayattığını kabul etmiyorum, gerçeğim budur' diyerek kendi gerçeğini serhildanla ısrarlı bir biçimde ortaya koyuyordu. Eğer bundan sonraki süreçte Suriye halklarında bir devrime girişme cesareti yaşandıysa, o da Suriye’de bir ilk olarak Kürtlerin Rejimin egemenlikçi uygulamalarına karşı serhildana kalkmaya cesaret etmesi nedeniyledir. Hem Kürtler tüm dünyaya kendi gerçeklerini gösterdiler, hem de Rejimin uygulamalarından rahatsız olanlar tavırlarını koyma ve serhildana kalkma cesaretini aldılar. Aynı zamanda bu Rojava Devrimi için de bir temel oldu.”

‘DEVRİM VE PROJELERİMİZ HALKLARA İLAÇ OLDU’

Qamişlo Serhildanlarının Rojava Devrimi'nin temeli olmasına rağmen, devrimin bu serhildanlardan farklı olarak, hazırlıklı ve planlı geliştiğini ifade eden Xelil, şu saptamaları yaptı:

"2004 yılında gelişen bu serhildanlar öncesinde halkın bir yurtseverliği, bağlılığı ve örgütlenme düzeyi olmasına karşın planlı geliştirilmedi. Gerçekleştirilen provokasyon karşısında halkın tepkisi serhildana dönüştü. Bu nedenle öyle uzun süreli gelişmedi. Halkın kendini örgütleme ve hareketine dönüştürülmesi amacıyla gelişmedi.

Sadece geliştirilen baskı ve zulmün önünü almak için gelişti. Fakat 2011 ile birlikte başlayan devrim süreci planlı ve hazırlıklı bir biçimde geliştirildi. Her şey hazırlandı, toplumsal bir sistem oluşturuldu. Yani sadece egemenlik ve zulme karşı bir tepki olarak gelişmedi. Doğru egemenlik ve zulme karşı bir tepkiydi fakat bu tepkinin nasıl bir halk örgütlülüğüne, toplumsal sisteme dönüşeceği noktasında bir hazırlığımız vardı.”

Xelil, 2011 sonrası Suriye, Rojava üzerine geliştirilen uluslararası ve bölgesel konseptin, bu devrim çalışmalarıyla boşa çıkarıldığına dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“2011 sonrası kapitalist modernite güçleri de, bölgenin egemen rejimleri, sistemin çıkarlarını korumak isteyen kişiler, hatta Suriye muhalifleri adıyla iktidarı ele geçirmek için savaşanlar, aslında hepsi bazı noktalarda bir oldular.

Bu birlikleri demokratik bir sistemin oluşmaması ve Kürtlerin haklarını almamaları, yine özgürlük, eşitlik ve huzurun olmaması içindi. Tek dertleri kimin iktidarı ele geçireceğine ve Suriye’de egemenliğini geliştireceğine ilişkindi. Ama bunlar bizim bu egemenlik savaşına kaymamamızla ve halkların kardeşliğine dayanan demokratik ulus projemizle boşa çıkarıldı. Bu proje Suriye kaosu ve yıkımı içerisinde hem Kürt halkı, hem de Suriye’nin tüm halkları için bir ilaç oldu.”

‘EFRÎN DİRENİŞİ DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZU GÖSTERDİ’

Xelil, Türk devletinin devrimi tasfiye etme, Kürtlerin haklarını elde etmemesi, özgür demokratik bir yaşamın oluşmaması için 2011’den bu yana dolaylı olarak her türlü yöntemi kullandığını söyledi. Buna rağmen bu yöntemlerin demokratik ulus projesiyle başarısızlığa uğratıldığını belirtti. Xelil, Türk devletinin 7 yılda başaramadıklarını başarmak amacıyla her şeyi kullanarak Efrîn’e açıktan vahşi bir işgal saldırısı yürüttüğünü ifade etti.

Xelil, “Ama önemli olan, bugün Efrîn’de ortaya çıkıyor ki 2004’le başlayan serhildan kültürü, sonrasında ve devrim sürecinde yapılan çalışmalar, izlenmesi gereken en doğru yoldu. Hem demokratik bir sistem kuruldu, hem aralıksız bir mücadele yürütülüyor, hem dünyanın en faşist ve vahşi saldırısına karşı bir direniş gelişiyor. Evet, Türk ordusunun coğrafyamızda biraz ilerleme durumu oldu. Ama Erdoğan rejiminin çelişkileri çoğaldı. Örneğin ordu içindeki çelişkiler çoğaldı. Dün Erdoğan NATO’dan yardım istedi. Bütün bunlar gösteriyor ki biz başarılıyız” diye konuştu. 

‘O ZAMAN REJİMLE, BUGÜN İŞGALCİYLE...'

Xelil, 2004'te Baas ile ittifak yapıp serhildanları durdurma çağrısı yapan bazı Kürt güçlerinin ve partilerinin, bugün de Efrin direnişinde umutsuzluğu geliştirmeye çalıştığını söyledi. Xelil, şöyle dedi:

"2004 serhildanlarında bu güçler PYD ve serhildanlara destek vereceklerine, Rejimle diyalog içerisine girdiler ve tavizler verdiler.  Halka çağrı yaptılar, halkı durdurdular, Rejimle diyalog yaparak taviz verdiler. Sözde kendilerini çok bilinçli görüyorlardı ve halka bir şey olmasın propagandasıyla halkı durdurdular. Tamam, halka fiziki açıdan sonrasında belki daha fazla zarar gelmedi. Ama halkın öfkesi, halkın özgürlük ve sorunun çözümüne ilişkin istemi durduruldu. 

Bugün Rojava ’da bir devrim süreci, demokratik bir sistemin kurulması, direniş ve halkımız üzerine geliştirilen işgal ve yok etme hareketi var ama yine aynı partiler Türkiye tarafından beslenen ve geliştirilen muhalif güçlerle bir ittifak halindeler. O zaman rejimle ittifaka girdiler, şimdi de sözde ona muhalif olanlarla ittifak halindeler. Sadece mevzi değiştirdiler. Bu her iki mevzi de esasta birdir. Çünkü her iki taraf da iktidar tarafıdır; iktidarı istiyorlar ve halkımızın iradesini kabul etmiyorlar. Rejim insanları tutukluyordu ama kendilerini Suriye Koalisyonu olarak adlandıran bu sözde muhalifler Türk devletiyle birlikte şehirlerimize, Efrîn’e saldırıp, işgal ediyorlar. Ferman çıkarıp bizi katletmek istiyorlar. O zaman Rejimle ittifaka giren aynı Kürt güçleri bugün de direnişi destekleyeceklerine ve şehirlerini savunacaklarına her zaman halkımıza teslim olma çağrılarını ön plana çıkarıyorlar. Umut kırmaya çalışıyorlar. Yani 2004 serhildanlarından bu yana tavır aynı fakat biçim değişik.”

‘EFRÎN’İ ONLARA BIRAKMAYACAĞIZ’

TEV-DEM Yürütme Konseyi Üyesi Aldar Xelil, son olarak Efrîn direnişinde gelinen aşamayı ve direnişin önemini şöyle değerlendirdi: 

“Türk devleti arazide ilerlemiş ve şehri çembere almış durumda. Şüphesiz tehlike var. Çünkü düşman sen özgür yaşama, halklarınla ve iradenle yaşama diye her şeyiyle saldırıyor.  Erdoğan'ın amaçları bellidir. Sadece Efrîn’i istemiyor, yeryüzünde yaşayan tek Kürt bile istemiyor aslında. Tüm Kürdistan ve dünyadaki Kürtlerin iradesini kırmak istiyor. Bu nedenle Efrîn zaferi Erdoğan’ın Kürtleri imha planı ve çabasının kırılması anlamına geliyor. 

Ama Efrîn’de iradenin kırılması her 4 parçadaki Kürtlerin kaybetmesi anlamına gelir. Bu nedenle Efrîn’deki direniş Kürtler için bir var olma, yok olma sorunudur. Ne olursa olsun, ne kadar kayıp verirsek verelim, Efrîn’i onlara bırakmayacağız. Direnişimiz ve halkımızın bu duruşuyla kazanacağımıza inanıyoruz. Şehitlerimiz olacak. Fakat özgürlük irademizi ortaya koyacağız ve herkes de bu gerçeği kabul etmek zorunda kalacak.

2004 Serhildanı ruhu ve bunun bir devamı olan 19 Temmuz Devrimi ruhuyla başaracağız. Serhildan ruhuyla devrim başladı ve bugün de Efrîn direnişiyle zafere ulaşacağız. 12 Mart, 19 Temmuz, Rojava Devrimi ve Kuzey Suriye’nin bugüne kadar verdiği tüm şehitlerinin özlemi ve istemi olan özgür yaşamı geliştirmek için sonuna kadar direnip zafere ulaşacağız.”