'15 Ağustos Atılımı kesintisiz bir mücadele çizgisi oldu'

15 Ağustos Atılımı'nın yıldönümüne ilişkin konuşan YJA-Star Merkez Karargah Komutanı Gulçiya Botan, atılımın kesintisiz bir mücadele çizgisine dönüştüğünü söyledi.

YJA-Star Merkez Karargah Komutanı Gulçiya Botan, 15 Ağustos atılımının yıl dönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kürt ve Kürdistan kavramlarının yasak kavramı ile eş anlamlı olduğu gerçeğinin 1984 yılının 15 Ağustos’unda Eruh ve Şemdinli’de gerçekleştirilen PKK’nin ‘ilk Kurşun’ olarak nitelediği eylemler ile son bulduğunu söyleyen Gulçiya Botan, 19 ve 20. yüzyılların isyan ve bastırmalarla süregiden tarihin 20. yüzyılın son çeyreğinde evrim geçirdiğini kaydetti.

Diyarbakır zindanında 12 Eylül faşizmi ile PKK’nin kurucu kadroları şahsında 20. yüzyılda inkar-imha-soykırım siyasetine karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve komutan Mahsum Korkmaz (Egîd) öncülüğünde kurulan 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği'nin, 15 Ağustos 1984'de Eruh ve Şemdinli ilçe merkezlerine devrimci operasyon düzenleyerek tarihin akışını değiştirdiğini hatırlatan Botan, "15 Ağustos atılımı her şeyden önce ölüm döşeğinde tutulan Kürtlüğün özgür yaşama döndürülmesinin umudunu yaratmış ve direniş çizgisini oluşturmuştur. 15 Ağustos Atılımı’nın diriliş ve kurtuluş bayramı olarak tanımlanması ve bu uğurda atılan ilk kurşun olarak ifade edilmesi bu hakikat ile ilgilidir. Kürt kadınları ve halkının varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesinin startı olmuştur” dedi.

“36. yılına girdiğimiz 15 Ağustos atılım ruhu ve çizgisinin bugün 21. yüzyılda 3. Dünya Savaşı koşullarında Kürt kadınları ve halkı şahsında ortaya çıkardığı gelişmeler bu atılımın tarihi değerini açıkça göstermektedir” diyen Botan şöyle devam etti: “İçinde bulunduğumuz sürecin temel karakterini ve niteliğini Önderliğimiz ortaya koymaktadır. Birincisi yaşanan süreci Önderliğimiz 3. Dünya Savaşı olarak tanımlamış ve güncel olarak yaşanan çelişki ve çatışmaların şiddetinin tarihsel arka planını kapsamlı bir biçimde çözümlemiştir. Bunları anlama derinliği, güncel olarak yaşanan hızlı, çelişkili, çatışmalı durumu çözümleme netliği oluşturmak kadar, hamlesel gelişmeler sığdırmanın imkanlarını oluşturmaktadır. İkincisi de bu savaşta her ne kadar dünya, bölge devletlerinden çok sayıda güç olsa da Önderliğimiz bu çelişki ve çatışmaların özünde kapitalist modernite ve demokratik modernite arasında yaşandığını savunmalarında ve görüşme notlarında açıkça ifade etmektedir."

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA OLUŞTURULAN BÖLGE DİZAYNI ÇÖKTÜ

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile oluşturulan dünya sistemi ve bölge dizaynın çöktüğünü vurgulayan Botan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dikkat edilirse bu dizaynda Kürtlerin payına düşen Lozan Antlaşması temelinde dört parçaya bölünmek, inkar, imha temelinde soykırım kıskacına alınmak olmuştur. Ancak Önderliğimizin, hareket ve halkımızın geliştirdiği mücadele ile bu soykırım kıskacı yarılmıştır. Kapitalist modernite güçlerinin ve ulus devlet sisteminin, sömürgeci, faşist, soykırımcı uygulamalarına ve buna boyun eğerek kader bellemeye ölümcül bir darbe vurmakla kalmamış aynı zamanda özgür yaşama giden yol açılmıştır.

Bu anlamda demokratik modernite paradigması, demokratik ulus sistemi ve meşru savunma, öz savunma direniş çizgisi ile egemen zihniyetin kodlamaları büyük bir çözülmeye uğratılmış ve hezimetle karşı karşıyadır. Nitekim 15 Ağustos Atılımı ve 36 yıl kesintisiz bir biçimde geliştirilen direniş çizgisi ve ruhu çok tarihi ve temel sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Birincisi egemen zihniyetin öncelikle kadını egemen erkek ve devlet iktidarı ile köleleştiren zihniyet kodlamasına ölümcül bir darbe vurulmuştur. Kadının özgürlük bilinci kazanmasının, kadının özgürlüğü gerçekleştirecek savunma iradesi ve kararlılığına ulaşması olduğunu göstermiştir. Özgürlük çizgisinde meşru savunma gücünü oluşturan kadının aynı zamanda toplumu ve ülkesini savunmanın teminatı olduğunu ortaya koymuştur.

İkinci olarak da kadının köleleştirilmesi ile köleliği teminat altına alınan ve devlet iktidarı ile garantilenen toplum anlayışını yerle bir etmiştir. Özgürlük bilinci kazanan, meşru savunma temelinde örgütlenerek direnen toplumun hiçbir güç tarafından egemenlik altına alınamayacağını ortaya koymuştur. Yaşamda özgürlük savaşta zafer şiarının bu temelde hayat bulduğu hakikatini sadece Kürdistan değil, bölge ve dünya kadınları ve ezilen halklarına göstermiştir. 15 Ağustos atılımı ile atılan ‘İlk Kurşun!’ 36 yıllık kesintisiz direnişi ile uluslararası komplo güçlerine, bölge devletlerine, işbirlikçi ihanetçi güçlere beş bin yıllık tarihin en büyük hezimetini yaşatmaktadır."

'NE SALDIRILAR SIRADANDIR NE DE ORTAYA KOYDUĞUMUZ DİRENİŞ'

"Güncel gelişmeler itibariyle NATO’nun ikinci büyük ordusu olan ve en gelişmiş teknik ile donatılan Türk devleti ve ordusunu başarısız kılan, bu hakikatin gücü ile donanmış meşru savunma, öz savunma direnişi olmaktadır" diyen Botan devamla şunları belirtti: "Aynı zamanda kapitalist modernite güçlerinin maskesi ve tetiği olan DAİŞ barbarlığına karşı Rojava, Şengal, Maxmur, Kerkük’te kazanılan zaferler bu hakikatin sonucu olmaktadır. Rojava devriminin bir kadın devrimi olarak tanımlanması bu hakikatin sonucu olmaktadır. Yine bölge, dünya kadınlarını, halklarını özgürlüğe ulaştıracak olanın özgüçleri ile geliştirecekleri meşru savunma ve öz savunma direnişi olduğunu göstermiştir.

Kendisine giydirilen ölüm kefenini yırtan Kürt kadınları ve halkı bugün bölge ve dünya kadınları ve halkları için 3. çizgi dediğimiz özgür yaşam ve bunun için direnişin umudunu yaratmakta, cesaretini geliştirmektedir. Model alınan bir öncülük oluşturmaktadır. Kuşkusuz tüm bunlar büyük heyecan yaratmakta ve gurur kaynağımız olmaktadır. Bir o kadar da daha kapsamlı ve tehlikeli saldırı konseptlerini de karşımıza çıkarmaktadır. Güncel gelişmelere baktığımızda bu çok çarpıcı bir biçimde görülmektedir. 15 Ağustos Atılımı 20. yüzyılın son çeyreğinde dirilişi gerçekleştirmiş ve 21. yüzyılın ilk çeyreğinde kurtuluşu gerçekleştirme de kıran kırana bir mücadele vermektedir.

Önderliğimizin, hareket ve halkımızın direnişi ile Kürdistan'da önemli kazanımlar ortaya çıkarılmış, bölgesel bir etkinlik, öncülük düzeyine ulaştırmıştır. Bu gelişmeler önemlidir, tarihidir, ancak nihai hedefe ulaşmadığımız ve nihai hedefe ulaşabilmemiz için geçmişi çok aşan bir direnişi yükseltmemiz gerektiği de açıktır. Yaşadığımız 3. Dünya Savaşı gelişmeleri bu anlamda çok kritik ve kader belirleyici önemdedir. Tüm bu tarihsel arka planı ile birlikte güncel gelişmelerin çelişki ve çatışmaları oldukça hızlı bir biçimde yaşanmaktadır. Ne saldırılar sıradandır ne de buna karşı ortaya koyduğumuz direniş.

Önderliğimiz gerek mücadele tarihi boyunca gerek İmralı süreci boyunca tüm bu hususlara dikkat çekmektedir. Özellikle de son dört yılın ağırlaştırılmış tecrit koşullarında bu konudaki duruş ve tutumunu çok daha derinleştirerek ifade etmektedir. En ağır saldırıların merkezinde olan Önderliğimiz saldırıların boyutu, kapsamı, derinliği ne olursa olsun direniş tutumunda ısrar etmek kadar zafere götürecek yol, yöntem, tarzı geliştirmektedir. Devletlerarası komplo saldırıları karşısında ‘gerekmedikçe karıncayı bile incitmeyiz ama dünyada birleşip üzerimize gelse kendimizi savunacağız ve kazanacağız’ demiştir. İşte bu sözün belki de en fazla somutlaştığı, yakıcılık kazandığı gelişmeler içerisindeyiz. 3. Dünya Savaşı koşullarında güncel olarak artan ve yoğunlaşan saldırılar egemen güçlerin tarihsel öfkelerini göstermektedir. Bunun karşısında da başarının ve zaferin ancak ve ancak direnişin daha fazla büyütülmesi ile mümkün olduğu bir hakikattir."

TÜRK DEVLETİ NATO'NUN DESTEĞİNE RAĞMEN BAŞARISIZ OLDU

Türk devleti ve AKP faşizminin Kuzey Kürdistan, Rojava, Şengal, Rojhılat ve Güney Kürdistan parçalardaki kazanımlara saldırmasının sadece kendi gücü ve kudreti olmadığına dikkat çeken Botan, şu ifadeleri kullandı:

"15 Ağustos 1984 yılında gerçekleşen atılımın ardından 1985’te NATO’nun Türk devletinin ve ordusunun imdadına yetiştiği ayan beyan bir gerçektir. Türk devleti ve ordusu, gerilla direnişimiz karşısında bir yıl bile direnecek gücü gösterememiştir. 36 yıldır NATO’nun tüm desteğine karşı başarısız kaldığı da bir o kadar ayan, beyan bir gerçektir. Bu yüzden mevcut saldırıları NATO gladyosunun saldırıları olarak değerlendiriyoruz. AKP faşizmi de bu anlamda bir proje olarak şekillendirilmiştir. Ancak her türlü desteğe rağmen bu proje gelinen aşamada çöküşe geçmiştir.

2014 yılında master planı, diz çöktürme planı olarak devreye konan derinleştirilmiş, her türlü teknikle, istihbarat ve özel savaşla donatılan bu plan Önderliğimiz üzerinde ağırlaştırılmış tecrit, hareketimizi tasfiye hedefi, halkımızı baskı ve korku ile sindirme uygulamaları temelinde sonuç almak istedi. Ancak tüm bu saldırılar karşısında Önderliğimiz İmralı sürecinin direniş tutumunu sürdürmeye devam etmektedir. Saldırılar ne olursa olsun özgürlükçü ve demokratik çözüm dışında hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini tekrar tekrar ortaya koydu. Özgürlük hareketi olarak bu temelde mücadeleyi derinleştirme, yaygınlaştırma, süreklilik içinde direnişi yükseltme tutumu geliştirildi. Gerilla gücü olarak bu kapsamda 2019 yılının ilk gününden bugüne demokratik modernite gerillacılığına dayalı yeniden yapılanma temelinde eylemselliği geliştirme ve büyütme esas alındı.

Leyla Güven öncülüğünde, Kürdistan’ın her karışında ve yurt dışındaki halkımız, zindanlarda yoldaşlarımız süresiz, dönüşümsüz açlık grevleri 200. günlerine ulaştı. 30 yoldaşımız süresiz, dönüşümsüz açlık grevlerini Ölüm Orucu hamlesi temelinde derinleştirdi. Avrupa’da iki, zindanlarda yedi olmak üzere dokuz yol arkadaşımız şehadete yürüdü. Tüm bu direniş halkaları bir çember olarak düşmanın saldırı konsepti önünde durdu. Saldırı ne kadar büyük olursa olsun Önderliksiz, yani özgürlüksüz yaşamın hiçbir şekilde kabul edilmeyeceği ve artan saldırılara büyüyen direnişle cevap verileceğini ortaya koydu. Nitekim Önderliğimizin, hareket, halkımızın bu direniş tutumlarının buluşması ile Önderlikle görüşmenin yolu açıldı. Tecritin kapısı aralandı.

Önderliğimizin halkımıza, kamuoyuna çok sınırlı da olsa ulaşan sözleri, gerçekleşen bu direnişler toplamında 23 Haziran İstanbul Belediye seçimleri şahsında AKP faşizminin 17 yıllık iktidarına ölümcül bir darbe vurdu. Kürt halkı, Kürdistan’da kayyumlar şahsında özgür iradesinin zincirlenemeyeceğini, Türkiyeli halklar için özgürlük ve demokrasinin ancak mücadele edilerek gerçekleştirilebileceğini gösterdi, cesaret verdi, ruh kazandırdı. Önderliğimizin, hareket ve halkımızın mücadelesinin sadece Kürdistan’da değil, Türkiyeli halklar içinde özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğunu herkese gösterdi.”

17 YILLIK AKP PROJESİ DİRENİŞ İLE ÇÖZÜLME AŞAMASINA GETİRİLDİ

17 yıllık AKP projesinin, geliştirdiği faşizm ve elde ettiği iktidar rantını kolay bırakmasının beklenemeyeceğini söyleyen Botan, şöyle konuştu: "Nitekim AKP faşizminin 23 Haziran hezimetinden sonra geliştirdiği Xakurkê operasyonu bunu göstermektedir. AKP projesi Güney Kürdistan’da işbirlikçi, ihanetçi güçleri de dahil ederek ve uluslararası, bölgesel desteği sağlayarak medya savunma alanlarına yönelik geliştirdiği işgal hareketi ile kendisine nefes aldırabileceğini düşünmektedir. Sömürgeci faşist AKP projesi ihanetçi, işbirlikçi çizgi ile özgür Kürt kimliğini ezebileceğini düşünmektedir. Kuzey Kürdistan, Güney Kürdistan ve Rojava’da tüm kazanımlarımızı ezerek kendisini ayakta tutmaya çalışmaktadır.

Geliştirdiğimiz mücadele ve direnişle içine girmiş olduğu siyasal çöküntüyü, ekonomik krizi, toplumsal bunalımı ve diplomatik alanda alındığı kıskacı bu saldırı politikalarını arttırarak aşabileceğini düşünüyor. Görünen o ki Önderliğimizin tüm uyarı ve çözüm çabalarına rağmen aldığı darbelerle baş aşağı gitmeye başlayan AKP projesi saldırı politikaları ile kendi çöküşünü hızlandırıyor. Elbette 17 yıllık AKP projesi nasıl ki direnişle çözülüş aşamasına getirildiyse tüm gücüyle yüklenerek kendisine nefes aldırmaya çalıştığı bu saldırı konsepti de çok daha güçlü bir direniş ile başarısız kılındığı takdirde ölümcül darbe vurulmuş ve tarihi yenilgisi gerçekleştirilmiş olacaktır. İşte bu yüzden önümüzde ki süreç oldukça önemli. AKP yediği darbenin ağırlığının farkındadır.

Geri adım atmasının kendisi için yenilgiyi kabullenmek olduğunu bilmekte ve tüm gücüyle, imkanları ile saldırılarını yoğunlaştırmaktadır. Kuşkusuz bu saldırıları kıracak ve AKP projesine tarihi bir yenilgi yaşatacak olan devrimci halk savaşıdır. Bu kapsamda geliştirilecek olan demokratik modernite gerillacılığıdır. Yeniden yapılanma temelinde profesyonel ve nitelikli gerillacılık temelinde taktik derinlik, yaratıcılık, elindeki tekniği yetkince kullanarak şok ve sürpriz vuruşları gerçekleştirme tarzıdır. Savaşı derinlikli, yaygın, süreklilik kazanmış eylemsellik düzeyinde geliştirmedir. Sürecin bu tarzda derinleştirilmesi temelinde ağır darbe yiyen AKP projesine ölümcül darbeleri vurarak çöküşü sağlanacaktır."

LEYLA GÜVEN ŞAHSINDA KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN GÜCÜ ORTAYA KONULDU

Türk devleti ve gerilla arasında yaşanan çatışmalara ilişkin de değerlendirmelerde Botan konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:

"21. yüzyıl bilim ve teknik çağının imkanlarından yararlanarak savaşı teknik, istihbarat ve özel savaş ile yürüttüğü bu süreçte demokratik modernite gerillacılığını, bunun tarz, taktik gelişimini, teknik ustalığını ortaya koyan komuta ve savaşçılığı geliştirmek gelişmelerin yönünü ve sonucunu belirleyecektir. Bu konuda kadın komuta ve savaşçı gücü olarak öncülük rolü ve misyonuna sahibiz. 2019 yılına Leyla Güven şahsında kadın özgürlük mücadelesinin öncülük gücü güçlü bir biçimde ortaya konmuştur. Toplumdaki bir Kürt kadını, anası, Kürt siyasetçisi olan Leyla Güven’de somutlaşan dağlarımızda yükselen özgürlük mücadelesinin Kürt kadını ve tüm kadınları özgürlükte ne düzeyde radikalleştirdiği ve fedaileştirdiği hakikati olmuştur.

Böyle bir gelişmenin kaynağında yani özgürlük dağlarında olan kadın gerillalar olarak bu gelişmeler bize güç, moral verdiği ve gurur kaynağı olduğu kadar sorumluluklarımızın tarihi önemini, ağırlığını ve ciddiyetini de göstermektedir. Nitekim gerek mücadele tarihimiz boyunca ve gerekse de son dönemlerin gelişmeleri dikkate alındığında Önderliğimizin 21. yüzyıl kadın özgürlük çizgisinde kazanılacaktır tespitinin ne kadar yakıcı bir hakikat haline geldiğini yaşayarak görüyoruz. Bizleri bu günlere ulaştıran Diriliş ve Kurtuluş Bayramımız 15 Ağustos Atılımı’nın 36. yıldönümünde ortaya çıkan gelişmelerin yarattığı büyük heyecan ve coşku ile bu atılımın nihai hedefe ulaştırılmasında tarihsel görevlerimizi, sorumluluklarımızı başarıya taşıma inanç, kararlılığımızda her dönemden daha fazla güçlüdür.

Tarihimiz en zor koşulların, imkansızlıkların, tecrübesizliklerin özgür yaşam inancı ve kararlılığı ile zafer tarzında aşıldığını 15 Ağustos Atılım çizgisi ve ruhu ile bizlere göstermiş ve bu 36 yıldır kökleri derinleşen, kesintisiz bir mücadele çizgisi olmuştur. 15 Ağustos Atılımı’nın ruhu ve çizgisini 21. yüzyılın demokratik modernite gerillacılığını derinleştirerek yeniden yapılanma temelinde zafer gerillacılığı, komutanlığı ve savaşçılığını geliştirerek Önderlikle Özgür yaşamı kazanma temelinde zaferle taçlandıracağız. 15 Ağustos Diriliş ve Kurtuluş Bayramımızın 36. yıldönümünü Önder Apo’ya, tüm yoldaşlara, kadınlara, halkımıza, insanlığa kutluyoruz. Tarihimize altın harflerle yazılan 15 Ağustos Atılımının, başarı çizgisi ve ruhunu yaratan komutanı Egîd Mahsum Korkmaz yoldaş başta olmak üzere bu çizgiyi zafere taşıma yolunda şehadete ulaşan Delal, Armanç, Medya, Atakan, Zeki, Helmet yoldaşlar şahsında tüm devrim şehitlerimizi saygı ve minnet ile anıyoruz. 15 Ağustos ruhu ve çizgisini Önderlikle özgür yaşamı kesinleştirerek başarıya ulaşma temelinde asil ve soylu şehitlerimizin anısına bağlılık sözümüzü yineliyoruz."