Çapraz: Çok geç olmadan hasta tutsaklar serbest bırakılmalı

Kendisi de 1 yılı aşkın bir süre ağır yaralı olarak tutsak kalan Sibel Çapraz, hasta tutsakların durumuna dikkat çekerek bir an önce serbest bırakılmaları gerektiğini vurguladı.

Tahliye olduğundan beri tedavisi süren siyasetçi Sibel Çapraz hasta tutsaklar için duyarlılık çağrısı yaptı. Tencere ve tavalı protestoda polis tarafından vurularak ağır yaralanan ve 1 sene boyunca çok kötü koşullarda cezaevinde kalan Çapraz, kendi tecrübesinden yola çıkarak, hasta tutsakların durumunu ANF’ye anlattı. 3.5 ay kaldığı İzmir R Tipi Cezaevi’nin kötü koşullarını paylaştığı hasta tutsak Ergin Aktaş’tan mektup alan Çapraz, İzmir R Tipi Cezaevi’nin hasta tutsaklar için ölümle dans anlamına geldiğini vurguladı.

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden 1.5 yıl önce tahliye olan ve hala tedavisi süren siyasetçi Sibel Çapraz’ın cezaevinde yaşadığı eziyetli süreç, hasta tutsakların yaşadığı zulmün bir özeti niteliğinde. Tahliye olduktan sonra hasta tutsaklarla irtibatını kesmeyen Çapraz, duyarlılık çağrısı yaptı.

POLİS KURŞUNUYLA AĞIR YARALANMIŞTI

Sibel Çapraz DBP Hakkari İl Genel Meclisi üyesiyken, 27 Kasım 2015 tarihinde Gever’de öz yönetimler sürecinde devlet ablukasını tencere ve tavayla protesto ederken polis kurşunuyla ağır yaralanmıştı. Karnından yaralandığı ve kolu parçalandığı için 96 günlük tedavi sürecinde 14 ameliyat geçiren Çapraz, polisin yoğun baskısı üzerine henüz daha narkoz etkisini bile üzerinden atamadan gözaltına alınıp, çıkartıldığı savcılıkta “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanmıştı. Bağırsakları dışarıda olduğu için 1 yıllık tutukluluk sürecinde sondayla yaşayan ve kendi başına kişisel ihtiyaçlarını gideremeyen Çapraz için, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden gönderildiği ve sadece tabelasında rehabilitasyon yazan İzmir Menemen R Tipi Cezaevi’nde eziyetli günler başladı. İstanbul’da buluştuğumuz Çapraz, bu süreci anlatırken tüm hasta tutsakların durumuna da ışık tuttu.

TUVALET İHTİYACI İÇİN BOYA KUTUSU VERDİLER

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne getirildiği günü dünmüş gibi anımsayan Çapraz, vücudunun her yeri pansuman ile sarılı halde bile çıplak aramaya tabi tutulmak istendiğine dikkat çekti. Tek başına ihtiyaçlarını karşılayamamasına rağmen bir gece hijyenik olmayan müşahedede tutulan Çapraz, revire çıkma talebinin karşılanmadığını belirtti. Tuvalet ihtiyacının bile karşılanmadığına dikkat çeken Çapraz, “Koğuşta klozet şeklinde tuvalet olmadığı için tuvalet ihtiyacımı karşılayamadım çünkü ağrıdan eğilemiyordum. Gardiyanı çağırdım ve durumu anlattım. 5 dakika sonra elinde altı delinmiş boş bir boya kutusuyla geldi. Bu kutunun hijyenik olmadığını ve enfeksiyon kapabileceğimi defalarca belirtmeme rağmen yardımcı olmadılar; o geceyi öyle geçirdim ne ağrı kesici ne tuvalet ihtiyacı hiçbir talebim karşılanmadı” dedi.

Ertesi gün cezaevi idaresinin, yetkileri olmamasına rağmen, koğuşa geçmeden kendisinden ifade almaya kalkıştıklarını anlatan Çapraz, koğuşa giriş yapmanın kendisi için adeta bir kurtuluş olduğunu ifade etti. Yaklaşık 2 ayı yatakta geçiren Çapraz’ın tüm ihtiyaçları koğuş arkadaşlarının yardımıyla karşılandı. Sarıyer’deki Baltalimanı Hastanesi’ne yapılan sevklerinin bire bir işkenceye dönüştüğünü belirten Çapraz, defalarca kelepçe dayatmasına maruz bırakıldığını aktardı.

İZMİR R TİPİ’NE SAĞLIKLI GİREN DE HASTA ÇIKARDI

Tam kendini toparladığı bir süreçte kendi isteği dışında fizik tedavi adı altında İzmir Menemen R Tipi Cezaevi’ne sürgün edildiğini kaydeden Çapraz, rehabilitasyonun sadece tabelada kaldığı cezaevinde hasta tutsakların nasıl yavaş yavaş ölüme terk edildiğini bizzat yaşayarak tecrübe ettiğini söyledi. Tedavi adı altında aylarca tek kişilik hücrede tutulan Çapraz, yaşadığı koşulları, “Koşullar o kadar korkunçtu ki oraya sağlıklı giren bir insan hasta olarak çıkardı” diyerek özetledi. İki eli olmayan hasta tutsak Ergin Aktaş ile orada tanışan Çapraz, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Lağım kokan tek kişilik hücrede tuvalet, mutfak, banyo ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyordum. Ergin Aktaş’ın da orada olduğunu öğrendim. Birbirimizle hep havalandırma yoluyla konuşabildik çünkü iletişim kurmamıza izin vermediler. Sözde oraya hastalar tedavi olmak için gidiyordu ama hiçbir sosyal etkinlik yoktu; tam tersine hastalar hem fiziki hem psikolojik tamamen tecrit altında tutuluyordu. Cezaevinde hastalar için hiçbir teknik donanım da yoktu; doktorlar da taşerona bağlı doktorlardı ve Bakırköy’de olduğu gibi şikayetinize göre hastaneye sevk ediliyordunuz. Yani değişen bir şey yoktu. Kaldı ki hastane cezaevinden 1.5 saat uzaklıktaydı ve her defasında bir de ring aracı eziyetini çekiyorduk.”

HASTANEDE FİZİK TEDAVİ ODASI DAHİ YOKTU

“Tek siyasi kadın tutsak olarak defalarca ellerim kelepçeli bir şekilde adli erkek tutsakların bulunduğu aynı ring aracında ve hastane mahkum koğuşunda tutuldum ve sık sık onların sözlü sataşmalarına muhatap oldum. Fizik tedavi için gittiğim hastanede fizik tedavi odası dahi yoktu. Tutukluların hastanede aileleriyle görüştüğü bir odada, ilkel koşullarda ve bilinçsiz bir şekilde tedavi ediliyordum. Adli tutsaklarla aynı havalandırma ve banyoyu kullanıyorduk ve her an bir provokasyonla karşı karşıyaydık. Nitekim orada olduğum süreçte, Ergin Aktaş yan hücresinde kalan ve tecavüz suçundan tutuklu bir askerin sürekli sözlü taciz, tehdit ve hakaretlerine maruz kalıyordu. Birkaç kere karşı çıkmaya çalıştım, kapıları yumrukladım, aynı şekilde bana bir haksızlık yapıldığında Ergin aynı tepkiyi gösteriyordu. Birbirimizle her konuda dayanışma içerisindeydik. Cezaevindeki bu kötü koşulları protesto etmek için son çare olarak beraber bir haftalık açlık grevi yaptık. Açlık grevi sürecinde basının ve kadın hareketinin yoğun tepkisi üzerine apar topar tekrar Bakırköy Cezaevi’ne sevk edildim.”

R TİPİ HASTA TUTSAKLAR İÇİN ÖLÜMLE DANS ANLAMINA GELİYOR

Adli kontrol şartıyla 28 Şubat 2017 tarihinde tahliye olan Çapraz, bir dizi riskli ameliyat sonrasında bağırsağının dikilmesiyle tekrar yürüyebilse de tedavisinin gecikmesinden dolayı sağ el ve kolunu hâlâ kullanamıyor. Kendisini kasten vuran polisler hakkında açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanırken, Çapraz’ın örgüt üyeliği iddiasıyla yargılandığı dava istinaf mahkemesi tarafından bozularak, 302’den devletin birliğini bozmaktan suçlamaya çevrilerek ağırlaştırıldı. Tedavi süreci nedeniyle artık siyaset yapamayan Çapraz, sesi yeterince duyulmayan hasta tutsaklar için bir kez daha duyarlılık çağrısı yaptı. “İzmir R Tipi Cezaevi’nden ben çıktım belki ama orasının bir işkencehane olduğu gerçeği orta yerde duruyor” diyen Çapraz, bu insanlık dışı koşulların yanı sıra, yanlarındaki hücrelere konulan DAİŞ çeteleri tarafından tehdit edilmelerine karşı 36 gün açlık grevi yapan Ergin Aktaş’tan aldığı son mektupta koşulların hiç değişmediğini öğrendiğine dikkat çekti.

NE SEVK EDİLİYORLAR NE DE SERBEST BIRAKILIYORLAR

Açlık grevi sonrası varılan anlaşma sonucunda Ergin Aktaş’ın hücresinin değiştirildiğini ve yanına Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı savaşırken belden aşağısı felç kalan Ehmedî Xamî’nin konulduğunu belirten Çapraz, “Birinin eli yok, diğerinin bacakları. Biri birinin eli, biri diğerinin bacağı oldu. Değişen tek şey bu oldu. İşte cezaevi idaresinin ‘çözüm’ den anladığı bu. Ne ailelerine yakın başka bir cezaevine sevk ediliyorlar, ne de serbest bırakılıyorlar” dedi. Çapraz, internet sitelerinde kırmızı halılı, tam teşekküllü bir cezaevi olarak lanse edilen İzmir R Tipi’nin hasta tutsaklar için ölümle dans anlamını taşıdığını vurguladı. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki tüberküloz hastası Süreyya Bulut’un durumuna da dikkat çeken Çapraz, kan kusan Bulut’un 2 ay hastanede tedavi gördüğünü, ancak hastalık bulaşıcı olduğu için beraberinde kaldığı koğuş arkadaşlarının kan değerlerinin de yüksek çıktığına işaret etti. Bu konu hakkında tutsak kadınların TTB’ye mektup da yazdığını aktaran Çapraz, şu an koğuşun karantinaya alınıp alınmadığını da bilmediğini söyledi. Çapraz son olarak çok geç olmadan bir an önce hasta tutsakların serbest bırakılmasını istedi.