Ararat: Onurlu Kürt AKP’ye oy vermez

PAJK Koordinasyon Üyesi Evindar Ararat, onurlu hiçbir Kürt’ün AKP’ye oy vermeyeceğini belirterek, AKP’nin Kürdistan’da tabela partisi durumuna getirileceğini söyledi.

PAJK Koordinasyon Üyesi Evindar Ararat, HDP’nin barajı geçme sorunu olmadığını, ancak HDP oylarının faşist iktidarın oyun ve hilelerini de etkisiz kılacak tarzda yükseltilmesi gerektiğini belirtti. Ararat, özellikle yurt dışındaki seçmene de seslendi: "Özellikle yurt dışı oyları oldukça kritiktir. Yurt dışındaki oyların kullanma süreci tamamlanıyor. Yurt dışındaki ve Türkiye metropollerindeki halklarımız, özellikle kadınlar ve gençler son saate kadar sandığa gitmeli, sandığa gitmeyenleri oy kullanmaya yöneltmelidir."

PAJK Koordinasyon Üyesi Evindar Ararat, ANF’nin sorularını yanıtladı.

 

Seçimlere bir hafta kaldı. Hangi koşullarda seçime gidiliyor, şimdiye kadar yürütülen seçim çalışmalarıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

 

OHAL koşullarında, anti demokratik, faşist uygulamalarla yönetilen bir Türkiye’de yapılan 24 Haziran seçimleri de anti demokratik, hukuksuz, adaletsiz bir ortamda yapılmaktadır. Tüm devlet ve medya AKP-MHP’ye çalışıyor. Muhalefete hemen hemen hiç yer verilmiyor. Hatta HDP’yi karalayan, terörize eden bir yayın yapılıyor.

Seçim çalışmalarının yürütüldüğü bir ortamda bile hala her gün onlarca HDP’li gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. HDP’nin bürolarına, seçim standlarına saldırılar oluyor, seçim çalışmaları engellenmeye çalışılıyor. HDP’nin en yüksek oy aldığı yerlerdeki yüzlerce sandığın ve 144 binin üzerindeki seçmenin farklı yerlere taşınması kararı bu seçimlerdeki hilenin, oyunların düzeyini gözler önüne sermektedir. Bu seçimlerin ne kadar anti demokratik ve adil olmayan bir ortamda yürütüldüğünün en büyük göstergesi kuşkusuz cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’ın hala tutuklu olması, seçim çalışmasını özgürce yürütememesidir. Böyle bir durum dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş seçim propagandası konuşmasını zindanda yapılacak on dakikalık iki konuşmayla ve avukatları üzerinden yayınladığı kısa mesajlarla yürütüyor.

24 Haziran seçimleri çok dar bir zamana sıkıştırılmasına rağmen HDP çok hızlı bir biçimde seçim çalışmalarını organize etti ve çok yüksek bir kararlılık, moral ve umutla seçim çalışmalarını yürütmektedir. Kürtler ve Türkiye halkları tüm demokrasi dinamiklerini harekete geçirerek, güç birliği yaparak HDP etrafında demokrasi bloğunu örgütlediler. Bu tablo AKP- MHP faşist ittifakının bütün kirli anti propagandalarını, psikolojik savaş argümanlarını boşa çıkarmıştır. Her zaman olduğu gibi, Kürt halkı, Türkiyeli halkları, sol-sosyalist ve demokrasi güçleri dayanışma ve direnişle mücadelelerini en zor koşullarda sürdürmenin yeni bir tarihi dönemecini yaşıyorlar. Erdoğan- Bahçeli faşist ittifakı devletin tüm imkanlarını kullanmasına rağmen bu seçimde istediği sonucu alamamakta, beklediği halk desteğini bulamamaktadır.

Özellikle HDP ve diğer muhalefet partileri toplumda yeni bir sinerji yaratmayı başardılar. Bu, 24 Haziran seçimlerinde faşist ittifakın, dikta rejiminin yenilgiye uğratılacağının ve demokrasi cephesinin kazanacağının da en bariz göstergesi olmaktadır.

Sizce Erdoğan ve AKP-MHP ittifakının belirlediği seçim stratejisi sonuç alabilir mi?

16 yıllık AKP iktidarında yürütülen siyasete baktığımızda temel stratejisi; kandırma, yalan, manipülasyon ve algı operasyonları, yine baskı siyaseti ile halkı sindirmek, biat eder duruma getirmektir. Bunu deşifre eden, buna karşı duran herkesi terörize ederek etkisiz kılmak istedi. AKP’nin bu baskı siyasetine karşı duran ve en radikal, örgütlü mücadele eden Kürtler ve HDP siyasetidir. Kürtler tarihsel direniş bilinci ve örgütlülükleri ile 40 yıldır bu ceberut devlet zihniyeti ve faşist saldırılarına karşı mücadele ediyor. Bu mücadele geleneği içerisinden örgütlenen ve siyaset yürüten HDP de Türkiye’deki demokrasi dinamiklerini; halkları, inançları, kültürleri ve siyasi görüşleri demokrasi-barış-adalet- kardeşlik- eşitlik ilkeleri etrafında buluşturarak, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye için mücadele vermektedir. Bu yönüyle Erdoğan’ın tek adam dikta rejimi için en büyük engel durumundadır. Bundan dolayı Erdoğan- Bahçeli faşist ittifakı, HDP’ye bu kadar saldırmakta, etkisiz kılmaya çalışmaktadırlar. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini, AKP-MHP faşist ittifakının parlamento çoğunluğunu ele geçirmesini engelleyecek olan HDP’dir. Herkes bu seçimde HDP’nin böyle bir kilit bir role sahip olduğunu ve bu seçimin kaderini HDP’nin alacağı oyların, dolayısıyla barajı aşıp aşmamasının belirleyeceğini belirtiyor. Bu tespit doğrudur. Eğer HDP baraj altında kalırsa HDP’nin alması gereken oylar ve milletvekilleri AKP-MHP faşist ittifakına gidecek ve böylece parlamento çoğunluğunu ele geçirecekler. Bununla da istedikleri gibi anayasayı, yasaları, böylece rejimi değiştirecekler ve tek adam faşist rejimi resmileşmiş olacak.

O zaman Türkiye’yi çok daha karanlık günlerin beklediğini bugünkü iktidarın uygulamalarından hareketle görmek zor değil. Şu anda nefes alamaz hale gelen Türkiye toplumu, artık ölümlerden ölüm beğenmek gibi cehennemi bir yaşamla karşı karşıya kalacak. Bunu engelleyecek tek yol; HDP’nin Meclis’e girmesi, Meclis çoğunluğunun muhalefet partilerine geçmesi, AKP-MHP’nin Meclis’teki varlıklarının sınırlandırılmasıdır. Diğer önemli bir adımı da kuşkusuz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın yenilgiye uğratılması, kazanmasının engellenmesidir. Bunun için HDP’nin ve Demirtaş’ın alacağı oylar sadece HDP’nin, Kürtlerin ve Türkiye demokrasi güçlerinin geleceğini belirlemeyecek, Türkiye’de yaşayan herkesin geleceğini belirleyecek bir öneme sahiptir. Bundan dolayı HDP’ye bu kadar saldırıyorlar, Selahattin Demirtaş’a karşı bu kadar karalama, suçlamada bulunuyorlar.

Üzerindeki tüm ağır saldırılara rağmen HDP en radikal muhalefet gücü olarak şimdiye kadar mücadelesinden hiç taviz vermedi. Bunu AKP-MHP de Türkiye’de yaşayan herkes de görüyor. Erdoğan-Bahçeli faşist ittifakı bu radikal muhalefet gücünü tasfiye etmeyi hedeflerken, Türkiye’de tek adam rejimine teslim olmak istemeyen kadınlar, gençler başta olmak üzere tüm direnen kesimler de HDP’nin bu direnişi, radikal muhalefeti etrafında yeniden birleşmek, Gezi ve Kobanê ruhu ile faşizmi yenilgiye uğratmak için birleşti. Bundan dolayı AKP-MHP’nin faşizan yol ve yöntemlerle yürüttükleri bu baskıcı, saldırgan politikaları sonuç alamayacaktır. Savaş çığırtkanlığının, kan üzerinden iktidar devşiren siyaset tarzının iflas ettiği ortadadır. Kazanan HDP etrafında oluşan radikal muhalefet gücü ve halkların, kadınların faşizme karşı direniş cephesi olacaktır. Anket sonuçları, seçim çalışmalarındaki atmosfer, halktaki kararlı duruş bunun müjdesini vermektedir.

Suruç’ta AKP’li milletvekili adayı, akrabaları ve korumaları tarafından HDP’ye oy vereceğini belirten esnafa silahlı saldırı oldu. Bu saldırıda 4 kişi yaşamını yitirdi. AKP ve medyası bu olayı PKK ve HDP’ye yükleyerek gerçeği çarpıtmaya çalışıyor. Bu saldırıdaki amaç nedir?

Bu durum, AKP faşist iktidarının gerçek yüzünü bir kez daha deşifre etmiştir. Savaş, şiddet, katliam ve zulüm üzerine iktidarını idame eden Erdoğan- AKP faşist rejimi bu seçimde Kürt halkından tek bir oy alamayacağını ve kazanamayacağını gördüğü için tekrardan bu tür provokasyonlara başvurarak kendini kurtarmaya çalışıyor. Bu olay açık bir provokasyondur. Efrîn’i işgal ederek oy devşirmeye çalıştı, bundan beklediği sonucu alamadı. Kandil’e operasyon yapacağının propagandasını yapıyor ama beklediği desteği alamıyor ve oylarında bir artış olmadığını görüyor. Hatta oylarında düşüş yaşanıyor. Bu seçimde her seçimden çok daha fazla hile, hırsızlık, oyun ve bunun için de gerilim siyaseti yürüteceğini herkes tahmin ediyor, zaten kara propaganda ve baskı siyaseti ile bunu şimdi de yürütüyor. Silah, çatışma ve gerginlik yaratarak bu sahtekarlıklarını gizlemeye, kılıf giydirmeye çalıştığı açıktır.

Katledilen Şenyaşar ailesi ve Suruç, bilinçli seçilmiştir. Bu katliam planlıdır. Olay yaşanır yaşanmaz Erdoğan ve özel savaş mekanizmalarının olayı "PKK’liler ve HDP’liler’’ yaptı demeleri suçüstü yakalanmaları anlamına geliyor. Seçime kadar ve özellikle seçim günü bu tür provokatif olaylara, saldırılara başvurma ihtimalleri vardır. Bu tür saldırılarla toplumda kutuplaşma, çatışma ortamını tahrik etmek, özelde Kürtler içerisinde parçalanma ve çatışma yaratmayı amaçlamaktadırlar. Bunun için halkımızın bu tür provokatif girişimler karşısında duyarlı, tedbirli olması, bunlara zemin sunmaması, birlik ve bütünlük içinde hareket etmesi önem taşımaktadır.

Bu faşist saldırıda hayatını kaybeden değerli yurtseverlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Şenyaşar Ailesi’ne ve tüm Suruç halkına başsağlığı dileklerimi belirtmek istiyorum. Kaybettiğimiz üç değerli yurtseverimiz, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesinin şehitleridirler. Anıları mücadeleyi büyüterek, faşist iktidar yenilgiye uğratılarak yaşatılacaktır.

Son günlerde yoğunca Kandil’e operasyon yapılacağına ilişkin tartışmalar var. Erdoğan ve AKP, ona bağlı medya bu operasyonu gündeme oturtmuş durumda. Tam da seçime az bir zaman kala neden bu gündem yaratıldı, Kandil operasyonu bir seçim argümanı olarak mı gündeme konuldu, böylesi bir operasyon sonuç alabilir mi?

Suruç’ta üç yurtseverimizin katledilmesi gibi, Kandil operasyonu da iktidarını sürdürmek için AKP-MHP tarafından başvurulan bir saldırı girişimidir. Bu işgal planının kısa vadedeki hedefi seçimi kazanmak için toplumdaki şovenizmi tahrik ederek milliyetçi oyları almaktır. Uzun vadeli hedefi ise Efrîn’i işgal saldırısında olduğu gibi, yeni Osmanlıcılığın yayılmacılığı temelinde Misak-ı Milli sınırlarına geri dönme hayalini gerçekleştirmektir. Söylemde Kandil’i işgal dile getirilse de asıl amaç Güney Kürdistan’daki işgalini genişletmektir. Musul, Kerkük’ü ele geçirme hayalini gerçekleştirmenin zeminini hazırlamaktır. Yıllardır Güney Kürdistan’da kurduğu askeri üslerle zaten bir işgal vardır. Şimdi Güney Kürdistan Hükümeti, özelde KDP’nin de desteği ile bunu daha da ilerletmenin adımlarını atmaya çalışıyor Erdoğan. Erdoğan ve Bahçeli yeminli Kürt düşmanı olduklarını Efrîn işgali ile zaten ortaya koydular. PKK’nin varlığını gerekçe göstererek şimdi Güney Kürdistan’ın en kritik yerlerini ve en önemlisi de İran ile sınır olan Irak topraklarını işgali gündeme koyuyor. Bu nedenle Kandil’e yönelik işgal girişimi kesinlikle Güney Kürdistan’ın ve Irak topraklarının işgalidir. Tehdit tüm Kürtler, Güney Kürdistan halkına yöneliktir. Aynı zamanda Irak’ın toprak bütünlüğüne ve İran’ın geleceğine yönelik bir tehdittir. Irak’ın 12 Mayıs seçimlerinden sonra hükümeti oluşturmaya çalıştığı, seçimin bu kadar tartışmada olduğu, yine İran’a yönelik müdahalenin gündeme konulmaya çalışıldığı bir süreçte Kandil adı altında Güney’in işgalinin gündeme konulması, Kürtler kadar, Irak ve İran halkları ile iktidarları açısından uzun vadede ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bundan dolayı Irak ve İran tarafından işgal girişiminin kabul edilmeyeceğine ilişkin açıklamalar yapılmaktadır.

Güney Kürdistan halkı ve siyasi yapılarının tutumu nasıldır?

Güney Kürdistan halkımızın gençler ve kadınlar öncülüğünde işgale karşı canlı kalkan olma, topraklarına sahip çıkma yönünde eylemleri, açıklamaları olmaktadır. Ancak KDP ve Güney Hükümeti’nden bu işgale karşı net bir tutum gelişmemekte, alttan destek verdiklerine dair bilgiler yansımaktadır. Bazı siyasi partiler, işgali kabul etmeyeceklerini açıklasalar da yeterli değildir. Kürdistan’ı savunma, Kürt halkı adına siyaset yapma görevini üzerine alan her parti, örgüt ve kurumun bu işgal tehdidine karşı çok daha radikal, net tutum içinde olması ve işgale izin vermemesi gerekir. Çünkü bu tehdit Güney Kürdistan halkı başta olmak üzere tüm Kürt halkının geleceğine karşı geliştirilen bir tehdit ve saldırıdır.

Tüm Kürtlerin, özelde Güney Kürdistan halkımızın bu işgale karşı çok daha etkili eylemlerle karşı koyması, Güney Hükümeti ve siyasi partilerini işgale karşı net tutum almaya zorlaması hayatidir. Gençler, kadınlar, eski- yeni tüm peşmergelerin işgale karşı direniş mevzilerinde yer alması gerekir. Kendi toprağına, ulusal onuruna, geleceğine ulusal birlik ruhuyla sahip çıkılmalıdır. Herkesi Türk faşist işgalci güçlerine karşı Kandil’de, Kürdistan dağlarında direniş mevzilerinde yer almaya çağırıyorum. 2008’de Zap’a yönelik saldırıda Güney Kürdistan halkımız nasıl tankların önüne geçerek işgale izin vermediyse aynı tavrı bu süreçte de göstermeli, işgalcilere geçit vermemelidir.

Türk ordusunun başarma şansı var mı?

Gerillanın ve halkımızın direnişiyle faşist Türk ordusu ve Erdoğan’ın paralı çeteleri Kandil’de tarihi yenilgilerini alacaklardır. Kürdistan gerillası 40 yıldır NATO’nun ikinci ordusu olan Türk ordusuna karşı kahramanca mücadele etmektedir. 40 yıldır faşist Türk ordusu gerilla karşısında başarılı olamadı, bundan sonra da olamayacaktır. Bundan dolayı Kandil’e yönelik olası işgal saldırısı da başarılı olamayacaktır. Kandil, Türk faşist güçleri için bir bataklık olacak ve tarihi yenilgiyi yaşatacaktır. Ancak halkımız gerilla ile birlikte omuz omuza işgale karşı direnişe hazırlanmalı, kendi onurunu ve topraklarını büyük savunmanın örgütlülüğünü her yerde yapmalıdır. Gerillanın Kürdistan dağlarındaki kutsal direnişi ile seçim sandıklarındaki demokrasi güçlerinin başarısı AKP-MHP faşist iktidarına ve Erdoğan’ın tek adam rejimine tarihi yenilgisini yaşatacaktır.

Hemen herkes bu seçimin kaderini HDP’nin seçmenlerinin, özelde de Kürt oylarının belirleyeceğini dile getiriyor. Sizce HDP bu seçimlerde nasıl bir sonuç elde edecek?

HDP’nin 7 Haziran’dan daha fazla oy alacağına inanıyorum. Halklarımızın bu kararlılık içinde 24 Haziran’a hazırlandığını görüyoruz. İradelerini kırdım diye heveslenen AKP’ye en büyük cevabı seçim çalışmalarındaki coşkusu ile Cizre, Nusaybin, Silopi, Amed, Gever, Şırnak, Serhat’taki halkımız, analarımız, gençlerimiz vermektedirler. Halkımız, Kürtlerin kendi küllerinden yeniden nasıl bir dirilişi ve direnişi yarattıklarını bu seçim çalışmalarında bir kez daha gösteriyor. Sandıkta da bunu çok daha güçlü göstereceklerdir.

Kadınlar ve gençler bu seçimlerde nasıl bir tercihte bulunmalı, tercihlerini belirlerken neleri kıstas almalı?

Her dönemde olduğu gibi, bu dönemde kadınlar ve gençler direnişin, mücadelenin, örgütlenmenin öncülüğünü büyük bir coşkuyla yapmaktalar. 16 yıllık AKP faşist iktidarının anti demokratik uygulamalarından, ekonomi politikalarının yarattığı sonuçlardan, toplumsal yaşamdan dışlanmaktan, cinsiyetçi siyasetten en çok kadınlar ve gençler etkilendi. AKP ve Erdoğan’ın tüm vaatleri özellikle kadınlara katliam, şiddet, tecavüz, giyiminden bedenine, kaç çocuk doğuracağına müdahaleye kadar yaşamının her alanına erkekliğin nüfuz etmesi olarak döndü. Üniversitelerin açık zindanlara dönüştüğü, gençlerin ve çocukların zindanlara tıkıldığı, fuhuş-uyuşturucu-ajanlık- işsizlik dışında bir yaşam alternatifinin bırakılmadığı, çocukların öğrenci yurtlarında her türlü insanlık dışı saldırıyla karşı karşıya kaldığı bir Türkiye gerçeğini bu iktidar yarattı. Artık kadınlar ve gençler buna dur demek, özgürce yaşamak, geleceğini demokratik bir ülkede kendi iradesi ile belirlemek istiyor. Bundan dolayı kadınlar ve gençler bu seçimde faşizm mi, demokrasi ve özgürlük mü kazanacak tercihinde çok hayati bir rol ve misyon üstlenmiş durumdalar. Kadınlar ve gençler oldukça bilinçliler ve tercihlerini demokrasi ve özgürlükten yana koyacaklardır. HDP’nin oylarının artışında bu anlamda kadınlar ve gençlerin oylarının çok önemli rol oynayacağına inanıyorum. Kadınlar ve gençler seçime az bir zaman kaldığını görerek HDP’nin oylarını arttırmak, sandığa gidenlerin sayısını çoğaltmak ve oyların güvenliğini sağlamak için gece gündüz demeden çalışmalıdırlar. Kendi özgürlüklerine ve geleceklerine halkların geleceğinin güvencesi olma sorumluluğuyla sahip çıkmalıdırlar.

Seçimlerin başarısında sandığa gitme oranının yüksekliği ve kime oy verileceği kadar, kullanılan oyların güvenliğinin alınmasının önemine herkes dikkat çekiyor. Buna neden ihtiyaç duyuluyor, oyların ve sandığın güvenliği neden bu kadar önem taşıyor?

Suruç’ta üç yurtseverimizin katledilmesi de gösterdi ki, AKP-MHP faşist iktidarı ve Erdoğan diktatörlüğü kaybetmemek için her türlü kirli yönteme başvurmaktan çekinmiyor, çekinmeyecek. HDP üzerindeki baskılar, seçim yasalarında yaptıkları değişiklikler, sandıkların taşınması seçime kadar ve özellikle seçim günü hile, baskı, oyunlarla seçimi kazanmaya çalışacaklarının somut verileridir. Bunun için herkesin çok duyarlı, örgütlü ve iradeli bir duruş içinde olması lazım. AKP-MHP ve faşist Erdoğan seçimi kazanmasının tek yolunun HDP’yi baraj altında bırakmak olduğunu biliyor ve bunun için her yolu deneyecektir. Bunun için herkesin sandığa gitmesi, HDP’ye oy vermeye ikna etmek için son saate kadar hummalı bir çalışma içinde olması gerekiyor.

HDP’nin barajı geçme sorunu yok, ancak faşist iktidarın oyun ve hilelere başvuracağını görerek bunun boşa çıkarılması için HDP’nin oylarının hileleri de etkisiz kılacak tarzda yükseltilmesi gerekiyor. Eğer oy oranı yüksek olursa ne kadar hile yapılırsa yapılsın başarılı olamayacaklardır. Bunun için herkesin sandığa gitmesi gerekiyor. Özellikle yurt dışı oyları oldukça kritiktir. Yurt dışındaki oyların kullanma süreci tamamlanıyor. Yurt dışındaki ve Türkiye metropollerindeki halklarımız, özellikle kadınlar ve gençler son saate kadar sandığa gitmeli, sandığa gitmeyenleri oy kullanmaya yöneltmelidir.

Diğer önemli bir nokta sıkça dikkat çekildiği gibi, sadece oy kullanmak yetmiyor, kullanılan oyların son ana kadar güvenliğinin sağlanması için sandık başından kimsenin ayrılmaması önem taşıyor. Sandık müşahitleriyle birlikte oy kullanan herkes oy sayımı kesinleşinceye kadar sandıkların başından ayrılmamalıdır. Bu konuda halkımız deneyimlidir, nasıl bir örgütlülük içinde olacağını biliyor. Birlik, dayanışma içerisinde herkes kendi geleceğine sahip çıkmalı, iradesinin meclise taşınmasını sağlamalı, bu faşist iktidarı sandıkta tarihi yenilgisine uğratmalıdır.

Kadınlar ve gençler, halklarımızla birlikte bu seçimlerde özgür bir gelecek için oy kullanacaklar. Tarihi sorumluluklarının bilinciyle AKP- MHP faşist ittifakını sandığa gömmenin, özgür geleceğini yeniden inşa etmenin, demokratik Türkiye’yi yeniden örmenin kararlı tutumuyla 24 Haziran seçimlerinde sandığa gitmeli, iradesini sonuna kadar savunmalıdır.

Burada özellikle Serhat, Botan, Amed ve Güneybatı’da yaşayan kadınlara, gençlere ve halkımıza çağrı yapmak istiyorum. Yılların intikamını almanın; Cemilelerin, Taybet Ananın, Kemal Korkutların, Berkin Elvanların, Şenyurt ailesinin, mezarlıkları yıkılan, cenazelerinden dahi korkulan şehitlerimizin, Efrîn’de direnen kahramanların intikamını almanın günüdür. Bu ruhla Serhat, Botan, Cizre, Sur, Şırnak, Amed başta olmak üzere Kürdistan, Türkiye ve yurtdışında yaşayan halkımızı, Türkiye halkları ve demokrasi güçlerini özgür geleceklerini güvenceye almak için bir oy HDP’ye, bir oy Demirtaş’a diyerek iradelerini ortaya koymaya, iradelerine sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu seçimde özgür yaşamak isteyen hiçbir kadının, gencin Erdoğan’a, AKP-MHP faşist ittifakına oy vermeyeceğine inanıyorum. Onurlu hiçbir Kürt, AKP’ye oy vermeyecektir. AKP, Kürdistan’da tabela partisi durumuna getirilecektir.

Bu kararlılık ve umutla kadınlar ve gençler öncülüğünde halklarımızın sandığa giderek oy kullanacaklarına ve 25 Haziran sabahı aydınlık, güzel bir geleceğe, demokratik bir ülkeyi inşaya uyanacağımıza inanıyorum. Böyle bir gelecek için mücadele eden tüm kadınları, gençleri, halklarımızı selamlıyor, şimdiden 24 Haziran zaferlerini kutluyorum.