Başaran: Kadınlar yeniden inşa edecek

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, "İktidarın sebep olduğu enkazlara karşı biz kadınlar yeniden inşa edeceğiz" dedi, kadın örgütlerine çağrıda bulundu.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Amed Kayapınar İlçe Örgütü'nde yaptığı basın toplantısıyla depremin gerçekleştiği yerde kadınların yaşadıkları sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Başaran'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:

"(...) Birçok arkadaşımız da bu süreçte ailesini, yakınlarını kaybetti; dostlarımızı maalesef bu büyük felakette kaybettik. Yine Diyarbakır’da Kürt kadın hareketinin ilk derneği olan Yurtsever Kadınlar Derneği kurucularından ve HADEP’in ilk kadın komisyonu başkanı, insan ve kadın hakları aktivisti olan Melike Alp arkadaşımızı bu büyük felakette kaybettik. Melike ablanın kadın mücadelesine katkılarını hiçbir zaman unutmayacağız. Anısı daima mücadelemize ışık tutmaya devam edecek. Yine bileşen partilerimizden Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun, kızı Eylem Şafak Aydın ve birçok yakınını kaybetti Hatay’da. Onların acıları hepimizin acılarıdır. Bu zorlu günleri büyük bir dayanışma ile atlatacağımıza inanıyoruz.

'DEVLET YOK, İKTİDAR YOK'

Bizler HDP olarak; Kadın Meclisimiz, Gençlik Meclisimiz, Parti Meclisimiz, il ilçe örgütlerimiz, eş genel başkanlarımız, milletvekili arkadaşlarımızla beraber depremin ilk saatlerinden itibaren bu büyük afetin yaşandığı alanlarda, bölgelerdeydik. Ben de Diyarbakır’da, Antep’te ve Maraş Elbistan’da bu süreci takip ettim. Bu süreçte gerçekten can kayıplarına depremin sebep olmadığını, doğal afetlerin değil; iktidarın yetersizliği, beceriksizliği ve koordinasyonsuzluğunun bu süreçte felaketi daha da büyüttüğüne hep beraber şahitlik ettik. Gittiğimiz her yerde en net gördüğümüz ve halkın da yüksek sesle söylediği “Devlet yok, iktidar yok” gerçekliğiydi. Büyük bir kaos yaşanırken bir trafik polisine bile rastlamadan Antep’e kadar yolculuk ettik. İnsanlar bu büyük felaketten bir taraftan kendi çabalarıyla enkazda arama kurtarma çalışmaları yaparken bir taraftan da depremin üzerinden 24 saatten fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen henüz ekmeğe ve suya ulaşamamışlardı.  Hala bazı bölgelerde su sıkıntısının olduğunu biliyoruz. Gittiğimde de su, elektrik ve ısınma en büyük problemlerdendi. Üzerinden 15 gün geçmesine rağmen bazı bölgelerde su sıkıntısının olduğunu biliyoruz.

 Halklarımızı iktidarın beceriksizliğine ve organizasyonsuzluğuna bırakmadık. Şu anda partimiz Maraş, Urfa, Adıyaman, Antep ve Diyarbakır'da depremzede halklarımızın ihtiyaçlarını en acil şekilde gidermeye çalışıyor. Hem Ankara'da hem Amed merkezde kurduğumuz koordinasyon merkezleriyle halklarımızın ihtiyaçlarını tespit etme ve karşılamaya yönelik  çalışmalarımıza ilk andan itibaren hız kesmeden devam ediyoruz. Bulunduğumuz her yerden HDP Kadın Meclisi olarak, HDP olarak kadınların özgün ihtiyaçlarını tespit etmek ve temin etmek için büyük bir çaba içerisinde olduk.

'İKTİDAR ALANLARA KAYYUMLARIYLA GELDİ'

Depremin ilk günü halkın yanında olması gereken iktidar, günlerce ortalıkta görünmediği halde söz konusu kurduğumuz dayanışma ağları olunca koşa koşa bir kez daha alanlara geldi. Yine zoruyla, kayyımlarıyla, halka saldırılarıyla alanlara geldi. Tüm kolluk Pazarcık’a yığıldı. Arama kurtarma çalışmalarında görünmeyen, halka ihtiyaçlarını ulaştırmada ortalıkta olmayan, kolluk, devlet, iktidar Pazarcık’ta dayanışma merkezimize el koymak için bütün kolluğu oraya yığdı. TIR’larımıza ve dayanışma ihtiyacı için topladıklarımıza el koydu. En temel ve en acil olan ihtiyaçlardan olan çadırı, insanlara ulaştırmamıza izin vermedi. Bugün çetin kış koşullarından geçiyoruz. İnsanlar günlerdir hala sokaklarda, kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda ya da barakalarda kalmak zorunda kalıyorlar. Bunu sağlamayan iktidar, insanlara çadır ve konteyner sağlamayan iktidar, buna  karşı bizim geliştirdiğimiz dayanışmayı yerle bir ederek, bizim de ulaşmamızı engelleyerek insanları soğuk ve hastalıkla yüz yüze bırakıyor. Pazarcık’ta da ifade etmiştik, buradan bir kere daha ifade ediyoruz asla durmadık, bizler ihtiyaçları halklarımıza ulaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz.

'HAMİLE KADINLAR DA KADINLAR KADERLERİNE TERK EDİLDİ'

Bu süreçte her yaştan insan bu felaketten yara aldı. Kadınlar için depremin çok başka boyutları var, tıpkı diğer süreçlerde olduğu gibi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle bu koşullarda dahi kadınlar ayrımcılığa uğruyor. Özgün ihtiyaçlarını gideremiyor, kadınlara bu süreçte özgün alanlar sağlanmıyor. Kadınların yaşadıkları tabii ki deprem bölgelerinde bunlarla bitmiyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun Türkiye’ye dair verdiği bilgiye göre; deprem bölgesinde en az 214 bin kadın hamile ve bu kadınlardan en az 23 bini bir ay içinde doğum yapacak. Çok sayıda hastanenin yıkıldığı, kadın doğum servislerinin hizmete kapatıldığı bilgisi geliyor ve bizler de gittiğimiz yerlerde bunu gözlemledik. Hamile, doğumu yaklaşmış, emziren kadınlar kaderlerine terk edilmiş durumda. Deprem bölgesinde çalışan ve bizim de yine yaptığımız gözlemlere göre önemli eksiklerden bir de kadın görevli sayısının az olması. Kadın görevli sayısının az olması sebebiyle kadınların ihtiyaçlarına rahatça dile getiremedikleri ve bu durumdan kaynaklı büyük bir sorun yaşadıklarını bizlere deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımız ifade ediyor. Deprem bölgesinde, barınma alanlarının, temiz suya erişimin olmaması ve hijyen ürünlerine ulaşım da kadınlar açısından sıkıntılı bir durum olarak karşımızda duruyor.

KADIN ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI

Kadınların en önemli ihtiyaçlarından, tabii ki bütün toplumun da sorunu, biri de seyyar tuvalet ve yaşanan tuvalet sorunu kadınları bu süreçte yakından ilgilendiriyor. Antep’te yaşayan depremzede bir kadının sözlerini buradan sizlere aktarmak istiyorum: “Hijyenik pedimi değiştirecek bir yer bulmakta zorlanıyorum.” En insani ihtiyaç bile şu anda deprem bölgesinde maalesef karşılanamıyor. Afet bölgeleri cinsel şiddete kadınların ve çocukların en savunmasız olduğu alanların başında gelmeye başladı. Şiddete maruz kalan kadınların gidebileceği herhangi bir mekanizma şu anda söz konusu değil.  Adliyelerin, karakolların yıkıldığı, neredeyse bir kaos ortamından bahsediyoruz. Biz bunu pandemi sürecinde de neredeyse çok net  bir biçimde gördük ki en çok kadınlar mağdur oluyor. Tüm bu psikolojik süreçleri kadınlar en ağır şekilde yaşıyor. Buradan iktidara elbette, devlete sesleniyoruz; en kısa zamanda bu mekanizmaların oluşturulmalıdır. Daha çok kadın örgütlerine çağrıda bulunmak istiyorum: Ortak ağlar kurarak kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki destek verme zamanı. Bunu da dayanışmamızla sağlayabileceğimize inanıyoruz.
Kadınlar güvenlik kaygısı ile çadır kentlerde geceleri sırayla nöbet tutuyorlar.
En acil ihtiyaç olan hijyenik ped, iç çamaşırı kadınların özgün ihtiyaçları.
İstanbul’da şu anda hazırlığı yapılan Afet için Feminist Dayanışma Grubu tarafından doldurulan Mor TIR, yola çıkmak üzere. Burada kadınların en özgün ihtiyaçları gözetilerek TIR hazırlanıyor ve deprem bölgesine intikal ettirilmeye çalışılıyor. Yine Hatay’da Mor Dayanışma çadır açarak kadınların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Buradan da kadın örgütlerine de kadınlara da bir kez daha çağrı yapmak istiyoruz; depremin yaşandığı yerlerde dayanışmayı büyütmek hepimizin ortak görevi ve sorumluluğu.
Bizler HDP Kadın Meclisi olarak, depremin gerçekleştiği yerlerde kurulmuş olan genel koordinasyonların yanında kadın kriz koordinasyonlarının bir kısmını tamamladık, geri kalan kısımlarını da tamamlayacağız. Batman ve Cizre’den kadın örgütleriyle, TJA ile ortak Mor TIR’larımız yola çıktı. Yine, kadınların özgün ihtiyaçlarını karşılamak üzere mor çadırlar kuracağız bütün deprem alanlarında. Başta; Hatay, Maraş, Adıyaman, Antep, Malatya ve Diyarbakır olmak üzere depremden etkilenen kadınların yaşadıklarını yerinde tespit etmeye devam edeceğiz ve onların ne talebi varsa karşılamaya çalışacağız. Deprem bölgesindeki hiçbir kadının şüphesi olmasın; şimdiye kadar birbirimizi yalnız bırakmadık, dayanışmamızı büyüttük, birbirimizi yalnız bırakmamaya devam edeceğiz. Hiçbiri yalnız değil. Dayanışmamızla yaralarımızı sarmaya devam edeceğiz, engellemeye çalışacaklarını biliyoruz ama biz kadınlar barikatları da engelleri de aşa aşa birbirimize güç olmaya, destek olmaya devam edeceğiz.
Depremzede olmak zor, depremde bir kadın olmak çok zor, ama bir de depremde engelli bir kadın olmak ise hepsinden zor, bunun yakinen tanıklığını ettik. Engelli kadınların yaşamın olağan akışında bile ne kadar çok sıkıntı yaşadığının bilincindeyiz, bu sıkıntıların tespitine dair birçok çalışmamız oldu. Şimdi hem deprem koşullarındaki engelli kadınlar, hem de depremden dolayı engelli kalan kadınlar için dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz.

ÇOCUKLARIN DURUMU

Maalesef yine son birkaç günde basına ve kamuoyuna yansıyan deprem bölgelerindeki çocuklarla ilgili iddiaları hepiniz takip etmişsinizdir. Ailesini yitiren bazı çocukların tarikat ve cemaat yurtlarına yerleştirildiği iddia edildi. Bu iddialar hakkında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkililerinden bir açıklama geldi.
Çocuklar için güvenli alanlar oluşturmak tarikatlar ve cemaatlerin işi değil, devletin ve yetkililerin işidir. Çocuk Komisyonumuz ile beraber bu süreci çok yakından takip ettiğimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Çocuklar; her türlü istismarın gerçekleşme olasılığı olan -daha önce bu konuda kamuoyuna yansıyan bilgileri üzerinden ifade ediyoruz- tarikatlara teslim edilemez. Buna asla izin vermeyeceğimizi, bu sürecin takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Büyük bir felaket yaşanmışken yine Diyanet tarafından verilen “evlatlık çocuğa nikah kıyılabileceğine” dair fetvaları da kabul etmediğimizi, küçücük çocukların bu süreç içerisinde istismara açılma olasılığına karşı mücadelemizi her anlamda yürüteceğimizi de buradan bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

'RANTIN SONUCUNDA ON BİNLERCE İNSAN ÖLDÜ'

Evet, iktidar çıktı bu sürece bir “doğal afet” dedi, “kader” dedi. Ama biz yaşadığımızın sadece bir doğal afet olmadığını çok iyi biliyoruz. İnsanları depremin öldürmediğinin bilincinde olmak acımızı çok daha fazla katlıyor. AKP-MHP iktidarının erkek egemen rant siyasetinin ürünü olan, deprem öncesinde imar afları verilen döküntü binalar on binlerce insanın yaşamına mal oldu, mal olmaya devam ediyor. Ve yine günlerce deprem bölgelerine girmeyen devlet kurumlarının teşrif ettikten sonra bile bir şeyler yapmak yerine gerçek dayanışmaya saldırması bir doğal afet değil. Kurulan çadır kentlerin deprem yönetmeliğine uygun olmaması doğal afet değil. Bakanlar bize çıkmış diyor ki “Biz İstanbul depremine hazırlıklıydık” Gördük ki böyle bir hazırlık da söz konusu değilmiş. Günlerce ortalıkta görünmediler. “Asrın felaketi” diye bir söylem ortaya attılar. Bu deprem sonrasında müdahale etmek yerine “Asrın felaketi” söylemine uygun olarak masa başında afişler, duyurular ve reklamlar hazırladılar.

'İKTİDARIN ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ KARŞISINDA DAYANIŞMA VAR'

Şimdi yarattıkları sistem sadece deprem değil, karşımızda bir de çürümüşlük olduğunun da bir göstergesi. Biliyoruz ki gündem saptırmaya devam edecekler, dayanışmamızı hedeflemeye devam edecekler, suçlarını örtmeye devam edecekler, hesap vermekten kaçacaklar. İstedikleri kadar gündem saptırmaya çalışsınlar çocukları hedef alan “fetvalarla” ve mültecileri hedef gösterdikleri maşalarıyla beraber kendi çürümüşlükleri karşısında bugün hepimize umut olan uçsuz bucaksız, sınırsız bir dayanışma var. Asrın felaketi diye bir söylem attılar ortaya, ama biz bugün en büyük felaketin, 20 yıllık felaketin AKP-MHP iktidarı olduğunu biliyoruz. En az imar affı verdikleri binalar kadar çürümüş zihniyetleri er geç yerle bir olmaya mahkumdur.
İktidarın sebep olduğu enkazlara karşı biz kadınlar yeniden inşa edecek, ayağa kalkacağız. İktidarın dayanışmamızı engelleme çabalarına karşılık biz kadınlar daha fazla kenetleneceğiz, daha fazla dayanışacağız. İktidar ümitsizliği, çaresizliği dayatadursun, biz mor TIR’lara umudumuzu yükleyip el ele çıkacağız hep beraber bu günlerden.

'HESAP SORACAĞIZ'

Son olarak şunu da söylemek istiyoruz; bugün dayanışıyoruz, birbirimizin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Ama bu büyük felakete neden olanlardan hesap sormayacağımız anlamına gelmiyor. Öfkemizi isyana dönüştüreceğiz. Ve vazgeçmek yok; bu iktidarı, zihniyeti ile birlikte tarihin tozlu raflarına bile kaldırmayacağımızı, direkt ait olduğu yere, tarihin çöp sepetine atacağımızı buradan bir kez ifade ediyoruz.
Dayanışmamızı büyütmeye, el ele vermeye, birbirimizin yaralarını sarmaya ve en nihayetinde sebep olanlardan hesap sormaya devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum."