Cumartesi Anneleri: En ağır uygulamaları AKP ile yaşadık

 Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu. Eylemde, AKP'nin kayıplarla ilgili suçların önemli kısmını temsil ettiği vurgulandı.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 675’inci kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy İncirli’de bulunan Ömür Durağı’nda gözaltına alındıktan sonra kendisine ulaşılamayan 23 yaşındaki Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Hilmi Yarayıcı ve Sezgin Tanrıkulu ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Başkanı Avukat Eren Keskin de eyleme katıldı. Eylemde Cüneyt Aydınlar’ın annesinin ellerini İzmir’de kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız tuttu.

'SUÇLARI BUGÜNÜN İKTİDARI DEVAM ETTİRİYOR'

Eylemde ilk olarak Aydınlar’ın da avukat olan Eren Keskin söz aldı. Aydınlar’ın gözaltı sürecini ve sonrasında yürüttükleri mücadeleyi anlatan Keskin, işkence ve kayıpların devlet politikasında bir devamlılık olduğunu dile getirerek, “İktidarlar değişiyor ama politikalar değişmiyor. O dönem yaşanan kayıpları bugünün iktidarı hiçbir zaman ortaya çıkarmadı. Bu bir devlet politikasıdır” diye konuştu.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise AKP iktidarının işkence politikasını eleştirerek, “Sıfır tolerans ile geldiler, sonsuz tolerans ile devam ediyorlar” dedi.

'BİZİMLE YÜZLEŞECEKSİNİZ!'

Kardeş Recep Aydınlar da Galatasaray Meydanı’nı aynı zamanda bir suç duyurusunun yapıldığı yer olarak tanımlayarak, “Kara defter hiçbir zaman açılmadı. 24 yıldır bunu öğrendik; bu ülkede hiçbir zaman ‘insanları yaşatmak’ bir politika olmadı” diye konuştu. Sorumluların yargı önüne çıkarılması için çağrıda bulunan Aydınlar, “24 yıldır onu kaybettiniz. Bari onun emanetlerini akrabalarına verin. Bu ayıbınızı örtmek için buraya, bu meydana gelin. Bizimle yüzleşeceksiniz” dedi.

'EN AĞIRINI AKP DÖNEMİNDE YAŞADIK'

Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanlarından Hatice Onaran yaptı. Onaran, eylem yaptıkları 675 haftanın 475 haftasının AKP’nin iktidarı döneminde gerçekleştiğini dile getirerek, şöyle konuştu: “Parti programında ‘İşkence, gözaltında ölüm, kayıp, faili meçhul cinayetler gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez uygulamaların üstüne ciddiyetle gidilecek ve şeffaflık sağlanacaktır. Bu konuda her vatandaşın şikâyeti değerlendirilecek, caydırıcılığı sağlayan gerekli düzenlemeler yapılacak, sorumlular cezasız kalmayacaktır’ yazan AKP’nin iktidarında gözaltında kayıplarla ilgili hiçbir gelişme yaşanmadı. Şikâyetlerimiz ve taleplerimiz dikkate alınmadı. AKP’nin topluma vaadinin aksine, demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemez uygulamaların en ağırları ile karşı karşıya kaldık."

AYDINLAR'IN HİKÂYESİ

Onaran, 675’inci haftalarında Menekşe Aydınlar’ın “24 yıl oldu. Bilmeye hakkım var; oğluma, gözbebeğime ne yaptınız?” sorusunu devleti yönetenlere ve adli mercilere sormak için buluştuklarını vurguladı. Onaran, Aydınlar’ın kaybedilme hikayesini ise şu şekilde anlattı:

“Diyarbakırlı Cüneyt Aydınlar üniversite eğitimi için '90’ların başında İstanbul’a geldi. 23 yaşındaki Cüneyt, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiydi. 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy, İncirli’de bulunan Ömür Durağı’nda Terörle Mücadele polisleri tarafından gözaltına alındı. Aynı operasyonda gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Emniyette 7 gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra, 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı. Ancak emniyette birlikte gözaltında tutulduğu 14 kişi, mahkemeye sevk edildiklerinde aralarında Cüneyt yoktu.

Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada; Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını, Cüneyt’in başına geleceklerden Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nin sorumlu olduğunu söylediler.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise Cüneyt Aydınlar’ı soran ailesine oğullarının yer gösterme esnasında ellerinden kaçtığını söyledi. Terörle Mücadele Şubesinde görevli polisler, 28 Şubat 1994 tarihinde Cüneyt Aydınları’ın yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da ‘dur’ ihtarına uymayarak kaçtığına ve arkasından koşmalarına rağmen onun firar ettiğine dair bir tutanak düzenlediler. Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı ve yapılan araştırma sonrasında, İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihli basın açıklaması ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini duyurdu.

Ailenin başvurduğu tüm yetkili merciler, elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabileceğini sorgulamadan polisin firar senaryosunu esas aldı. Savcılar olayı soruşturmak yerine, Cüneyt hakkında firar ettiği iddiasıyla yakalama kararı çıkardı. Hakimler Cüneyt’i kaybeden polislerin ifadelerini esas alarak haklarında beraat kararı verdi. Cüneyt Aydınlar dosyası evrensel hukuka aykırı bir biçimde zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı. Aydınlar Ailesi’nin ‘Cüneyt firar etmedi, gözaltında kaybedildi. Biz onun için Galatasaray’dayız. Cüneyt’i bulana kadar, onu kaybedenler adil bir yargı önünde hesap verene kadar burada olmayı sürdüreceğiz’ diyen sesi devleti yönetenler ve adli makamlar nezdinde karşılık bulmadı."