'Devrimimiz 7 değil 40 yıllık emeğin ürünü'

Rojava direnişinde aktif yer alan ve çocuklarını da birer savaşçı yaptığını söyleyen Hediya Ramo, Rojava Devrimi'nin 7 yıllık değil 40 yıllık bir mücadelenin ürünü olduğunu kaydetti.

Hediya Ramo 1994-95 yıllarında Kürt Özgürlük Mücadelesiyle tanışmış bir anne. Kürt Özgürlük Mücadelesiyle bağları giderek güçlenen Ramo mücadelenin kadim bir emektarı olmuş. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı gören ve O’nu dinleme fırsatı bulan Ramo, Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne destek olduğu gerekçesiyle 2 defa BAAS Rejimi zindanlarına girmiş.

Başlangıcından günümüze kadar devrim çalışmalarında yer alan Hediya Ramo, 3 oğlunu YPG’ye katar. Şu anda Qamişlo’daki Şehit Kamuran Komünü Eş başkanlığını yapılan Ramo, HPC-JIN bünyesinde de yer alarak sokağını ve mahallesini koruyor. Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Rojava Devrimi’yle yaşamı iç içe geçen Hediya Ramo, "Rojava’da gerçekleştirilen devrim 7 yıllık değil 40 yıllık bir mücadelenin ürünüdür" diye konuştu.

'KADINLAR OLARAK SADECE HİZMET EDERDİK'

Tirbêspiye’nin Til Hesanake köyünde dünyaya gelen ve 15 yaşında evlendirilen Hediya Ramo, 93-94 yıllarında Qamışlo’ya taşınır. Qamişlo’da Kürt siyasetiyle tanışan Ramo, önce KDP’ye yakın partileri ve çalışanları ile karşılaşır. Apocular ismini ilk olarak KDP’ye yakın parti üyelerinden duyduğunu anlatan Hediya Ramo o dönemi şöyle anlattı: "Bizler daha önceden de Apocuların ismini duymuştuk ama Kürtlükle ilgili hiçbir şey bilmiyorduk.

Cahil bırakılmıştık, hatta Kürtler hakkında kötü sözler söylüyorduk. Kadın üzerinde hem aile hem de erkekler çok baskı yapıyorlardı. Bir şeylerin sorgulanmasına izin verilmiyordu. Gözümüzün açılmasına ve özgürlüğün gelişmesine, düşünmemize bile izin yoktu. Diğer Kürt partileri evimize gelirler, toplantı yaparlardı. Biz kadınlar olarak sadece onlara hizmet etmekle görevliydik."

REJİMİN ZİNDANI VE EVİNİN YIKILMASI ONU PES ETTİREMEDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle tanıştıkça O’nun yolunda ilerlemeye başladıklarını ve bugüne kadar da bu fikre sahip çıktıklarını söyleyen Hediya "Rejim zamanında çok zulüm ve baskı görüyorduk. Yeşil, sarı, kırmızı renklerde hiçbir şey taşıyamazdık. Bu fikri tanıyıp benimsedikten sonra, kadınlar olarak bizler de bu sistem karşısında elimizden geldiğince bir direniş gösterdik. Tabii rejim bizim mücadeleyi tanımamızı, bilmemizi istemiyordu. Bu yüzden baskı yapıyordu. Önder Apo’nun tutuklandığı yıl (1999’da) beni gözaltına aldı ve zindana attılar" diye konuştu.

2000 yılında tekrar gözaltına alınıp elleri ve ayakları bağlı halde Qamışlo zindanında kaldığını söyleyen Hediya Ramo, "Daha sonra rejim güçleri şikayet gerekçesiyle evimi yıkacaklarını söylediler. Neden yıkacaksınız dediğimde de "Siz Apocusunuz, teröristsiniz!" cevabını verdiler" dedi. İş makineleriyle Hediya Ramo ve ablasının evini yıkan rejim güçleri, O’nu bir Kürt kadını ve anne olarak çocuklarından ayırır. Kızının 15 gün boyunca sütsüz ve annesinden ayrı bırakıldığını aktaran Ramo, büyük zorluklar yaşadıklarını ama bir Kürt kadını olarak asla pes etmediğini kaydetti.

HEM MÜCADELE EDER HEM MÜCADELEYİ ÖĞRENİR

Rejim döneminde evini bir okul gibi eğitim için kullansınlar diye 3 ay boyunca boşaltıp gerillalara teslim ettiğini söyleyen Ramo, "Ders aralarında annem ve kız kardeşimle gidip onlara yemek yapardık. Bu bizim için büyük mutluluktu, onlar bizim umudumuzdu. İçlerinde çoğu gaziydi. Bizim için savaşırken ellerini ayaklarını kaybetmişti" diye konuştu.

Sadece gerillalara yardım etmekle yetinmediğini kaydeden Ramo, çevresindeki kadınlarla birlikte yavaş yavaş kadın ve Kürt kimliğini tanımaya başladığını anlatıyor. O süreçte kasetlerden ve kitaplardan Kürt Halk Önderi Öcalan’ın yaşamı ve partiyi daha iyi tanımaya başladığını belirten Ramo, "Beni en çok Önderliğin okul yaşamı, arkadaşıyla iletişimi, kız kardeşiyle ilgili anıları etkiliyordu" dedi.

'YAŞAMIMIZI DEĞİŞTİREN APO’YU GÖRECEKTİK'

Fikirlerini öğrendikçe daha da büyük bir sevgiyle bağlandığı Kürt Halk Önderi Öcalan'ı yakından görmek, O’nu dinlemek için karşısına çıkan fırsatı kaçırmayan Ramo, Önderiyle görüşme öncesi heyecanını şöyle anlatıyor: "Arkadaşlar bir 15 Ağustos günü kimin Önderliğin yanına gitmek, görmek ve tartışmak istediğini sordular. Ben gitmek istediğimi belirttim. Annem, kız kardeşim ve o zamanlar küçük olan oğlum Egîd gittik. 7 gün akademide kaldık.

Şehit Sakine Cansız o dönem zindandan yeni çıkmıştı. O da akademide Önderliğin yanındaydı. Zindanda yaşadığı işkencelerden dolayı yaralıydı. Gelip bizimle toplantı aldı. Bizlere nereden geldiğimizi ve yorgun olup olmadığımızı sorunca bizler Derik, Qamişlo, Efrîn’den geldik dedik. Bize Önderliğin geleceğini uyumamamız gerektiğini söyledi. ‘Biz Önderliği görürsek ne yapacağız, heyecandan ölürüz’ diye düşünüyorduk. Daha O’nu hiç görmemiştik ama tüm heybetiyle yaşamımızı değiştiriyordu."

'ÖNDERLİK ÇOK DUYARLIYDI'

Tüm heyecan ve beklentilerine rağmen o gece Öcalan'la görüşemediklerini dile getiren Ramo, ilk görüşmesini ise şu sözlerle anlattı: "Sonraki gece arkadaşlar bizi çağırdı. Önderlik üzerinde mavi bir gömlek ile geldi. Herkes donmuştu resmen. Heyecan, keyif ve coşkuyla Önderliğe ulaşmaya çalışıyorduk. Egîd’i anneme bırakıp Önderliğe yöneldim bana nereden geldiğimi sordu ve Qamişlo’dan geldiğimi söyleyince çok sevindi.

Ben dönüp Egîd’i alıp tekrar yanına gittim. Egîd ağlıyordu, elini Egîd’in alnına koydu ateşinin olduğunu söyledi, ismini sordu. Ben Egîd deyince ‘Doğrudur inşallah bir Egîd olacak’ dedi. Sonra Egîd’in ağladığını görünce ‘Ağlamasın, bu kadar emek, bu kadar değer, bu çocuklar ağlamasın diyedir’ dedi. Egîd’i doktora götürmeleri için arkadaşları çağırdı. Hastanede ilaç verdiler ve iyileşti. Çok insan gelmişti ve herkesin isteği Önderliği görmek, onu dinlemekti. Oturduk ve Önderlik toplantı yaptı bizimle. Konuşmaya başladı, hiç oturmadı ve sabah altıya kadar konuştu. Sürekli volta atıyordu ve bize hitap ediyordu."

'DEVRİMİMİZ ÇOK BÜYÜK BEDELLERLE İLERLEDİ'

2000’li yıllarda rejimin tüm baskısına rağmen gerillalara okul olan Ramo'nun evi Rojava Devrimi başlamadan önce de bir devrim hazırlık merkezi gibi kullanılır. Rojava Devrimi’nin sembol isimlerinden Ş. Xebat Derik’in hazırlık çalışmaları için evlerine gelmesiyle devrimin gelişeceğinden haberdar olan Ramo, tüm devrim çalışmalarında yer almaya başlar. Daha devrimin başından devrimin öncülerinin saldırıların gelişebileceklerini ve bu noktada halkı eğittiklerini belirten Ramo, diğer kadınlarla birlikte silah eğitimi alır.

Sadece kendi çocuklarının değil gençlerin çoğunun akın akın YPG saflarına katıldığı söyleyen Ramo, "Akrabalarımızdan, komşularımızdan birçok genç YPG’ye geçti. Devrime saldırılar başlayınca birçok fedakar komutan şehit oldu. Zorluklar ve güzellikleri bir arada yaşıyorduk. Ama anneler olarak en çok zorlandığımız nokta günlük olarak şehit vermekti. Bazı günler on beş bazı günler otuz şehidi bir arada uğurladığımız oluyordu. Devrimimiz çok büyük bedellerle ilerliyordu. Onlar can veriyordu, bizde emek vermeliydik" şeklinde konuştu.

'YPG VE YPJ SAVAŞÇILARI BİZİM ÇOCUKLARIMIZDIR'

Mahallesinde devrimin ilk kurumlarından olan Kadın Evleri ve Halk evlerinin kuruluşunda yer alan Ramo, daha sonra komün çalışmalarına katılır. Devrim kurumlarında yoğun bir çalışma içerisinde yer alan Ramo ve arkadaşları tatmin olmayınca YPG/YPJ savaşçılarının yükünü hafifletmek için cephedeki savaşçılara yemek yapmaya başlar. Ramo, o sürece ilişkin şunları belirtti: "Genelde yemek yapar taburlarına götürürdük. Ama sadece Qamişlo’da değil. Qamişlo dışında cepheye gittiklerinde de peşlerinden giderdik.

10-15 Kazan yemekler pişirir pilav, bazen et ne yapabilirsek yapıp gruplar olarak çocuklarımıza yemekler götürürdük. Kadın Evleri olarak yemek yapardık hepsi yine bizim çocuklarımızdı ve cephede acıkırlar, sıcak su içmek zorundadırlar, yorgundurlar diye onlara götürürdük. İnsan nasıl çocuğu soğuktayken ya da yakıcı Temmuz-Ağustos güneşinin altındayken dayanabilirdi. YPG ve YPJ savaşçıları bizim çocuklarımızdı."

'ÖNDERLİĞİMİZİN BÜYÜK EMEĞİYLE BAŞARDIK'

Hediya Ramo bugün Şehit Kamuran Komünü Eşbaşkanlığının yanı sıra kadının özsavunma gücü olan HPC-JIN bünyesinde yer alarak mahallesini savunuyor. Kürt Halk Önderi Öcalan’ın ‘İnşallah bir Egîd olacak’ dediği oğlu Egîd’in bugün bir YPG komutanı olduğunu dile getiren Ramo konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Ben de kendi çocuklarımla ve tüm çocuklarımızla gurur duyuyorum. İlk önceleri para yoktu. Ne kıyafet ne de bir mermi alabilecek durumdaydılar. Çeteler ağır bir biçimde saldırıyordu.

Ben de komşularım da çocuklarımızın silah alıp toprağını koruduğunu görünce kanatlanıp uçacaktık. Bu gururla bizler de anneler ve kadınlar olarak çocuklarımızın arkasında durmaya söz verdik. Bugüne kadar da silahımız elimizde sözümüzü yineliyoruz anneler olarak hep onların yanında olacağız. Kürt olarak silahlı gücümüz ve kadın gücümüzün oluşacağına ihtimal bile vermezken şimdi bunlar mümkün oldu. Eskiden Önderliğimizin doğum gününü ya da 15 Ağustos'u gizli kutlardık. Bugün başardık kızlı erkekli çocuklarımızın ve Önderliğimizin büyük emeğiyle kazandık ve başardık."