‘Direniş ruhuyla festivale’

Zilan Kadın Festivali Hazırlık Komitesi üyesi Dilda Roj, “Bu yıl Kürt kadınlar olarak her zamankinden daha çok enternasyonalist mücadelenin yarattığı ruh etrafında kenetleniyoruz” dedi.

"Efrîn’i savunmak, kadın devrimini savunmaktır” diyen kadınlar, 23 Haziran'da Almanya’nın Dortmund kentinde buluşmaya hazırlanıyor. Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve Belçika’da yaşayan kadınların da katılacağı festivali Ceni Kürt Kadın Barış Bürosu ve Almanya Kürt Kadın Birliği (YJK-E) organize ediyor.

Sayılı günler kala Festival Hazırlık Komitesi üyesi Dilda Roj, sorularımızı cevapladı.

Düzenlemeyi öngördüğünüz festivalin sloganıyla başlayalım. Rojava Kadın Hareketi’nin dünya çapında Efrîn’i sahiplenmek için başlattığı bir slogan. Festivalle nasıl bir sahiplenmeyi öngörüyorsunuz?

Her yıl gerçekleştirdiğimiz festivallerde slogan belirleyerek bir temayı öne çıkarıyoruz. Bu yılki festivalimizin sloganı; kadın özgürlük mücadelesi açısından Kobanê ile evrensel bir kimlik kazanıp hem ideolojik hem pratik anlamda evrensel örgütlülük gerekçesine dönüşen Efrîn direnişinden geliyor.

Bu yıl Kürt kadınlar olarak her zamankinden daha çok enternasyonalist mücadelenin yarattığı ruh etrafında kenetleniyoruz. Rojava Kadın Devrimi yolunda şehit düşen Anna Campbell (Hêlîn Qereçox) ve Alina Sanchez (Lêgerîn Çiya) arkadaşların mücadeleci yaşam tarzlarının yarattığı bir sonuç olarak, bu festivalde ‘Efrîn’i Savunmak Kadın Devrimi’ni savunmaktır’ diyoruz.

Aslında kadın özgürlük mücadelesi uzun yıllara dayanan tarihi ile ortaya çıktığı ilk günden beri sosyal, kültürel, siyasal her alanda özgür kadın kimliğini, bilincini ve kurumunu inşa temelinde önemli bir gelişme yaratarak bugünlere geldi. Her gelişme karşısında mücadele ettiği erkek egemen zihniyet kurumlaşması da giderek daha hırçın, daha çirkin oyunlarla saldırılarını arttırıyor. Bu yüzden hem kadının Efrîn’de yarattığı destansı direniş hem devletlerin her türlü desteği ile Efrîn’de geliştirdiği işgal sadece coğrafik sınırlara bağlı bir çatışma değildir. Bu nedenle mesajı şöyle formüle edebiliriz: Efrîn’i savunmak, kadın devrimini savunmaktır. Çünkü Efrîn’de, Avrupa’nın ortasında taciz edilen, tecavüz edilerek katledilen kadının, Silopi’de cenazesi günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet ananın, daha çocuk yaşta savaşlarda parçalanan binlerce çocuktan biri olan Ceylan Önkol’un, cezaevlerine kapatılmış yüzlerce kadın siyasetçinin, Meksika’da fuhuş ticaretinde kaybedilen binlerce kadının, fabrikalarda emeği sömürülen, eşit olmayan koşullarda çalışan milyonlarca kadının ve Şengal’de DAİŞ vahşetiyle yüz yüze kalan binlerce kadının da umudu olan demokratik konfederal Sistem boğdurulmak istendi. Bizler o umudu dünyanın her yerinde, kadınların olduğu her yerde örgütlü mücadeleyi geliştirerek büyüteceğiz. Bu anlamda festivalimiz programı, konuşmacıları ve kadınların katılımıyla bu umut etrafında kenetlenmenin ve bunu haykırmanın alanı olacaktır.

Festivalin kültürel sanatsal içeriğine neler sığdırdınız?

Kadın özgürlük mücadelesine karşı erkek egemen zihniyetin yaşamın her alanına dönük komple saldırısı var. Bu nedenle kadın mücadelesini, örgütlülüğünü bir kez daha vurgulamak amacıyla değişik konularda paneller organize ettik. Tartışma platformuyla kadınların ortak akıl ile hareket ederek dünyayı değiştirebilecekleri bilincini oluşturmayı hedefliyoruz.

Kültür sanat programıyla da kadınların biriktirdikleri yorgunluğu üzerlerinden atmalarını sağlamak istiyoruz. Dünyanın değişik yerlerinden kadınları bir araya getirerek farklı dilleri konuşsak da müziğin, sanatın dilinin özgürlük arayışları çerçevesinde ortak olduğunu göstereceğiz. Bu anlamda özellikle kaybolmaya yüz tutmuş Mezopotamya kültürlerini zengin bir biçimde dahil etmek istedik. Bu anlamda Kürtçenin her lehçesinde müzik yapan Koma Dengê Xwezayê festivalin önemli bir konuğu olacak. Yine Kirmanckî lehçesinde Sena Dersimî de sahne alacak diğer bir kadın sanatçımız olacak.

Tabii ki gençleri de unutmadık. Silbûs û Tarî grubu hareketli müzikleriyle özellikle gençlere hitap edecek. Kendisi Ermeni bir sanatçı olan Yekşa’nın ve Soran halkından olan Jala’nın da programımıza zenginlik katacağını, seyircilere keyifli anlar yaşatacağını düşünüyoruz.

Alman dans grubu Duo Wabohu, Hindistan kadın dans grubu ve TEVÇAND dans grubu da programa zenginlik katacak.

Bu yılki festival programı çerçevesinde hazırlığı yapılan diğer önemli bir çalışma ise her yıl kurulan kondur (kıl çadır). Koçerlerin kültürünü yansıtan bu gösterimin yanı sıra Kürdistan’da yok edilmeye çalışılan toplumların hafızası olan tarihi yerlerin maketleri sergilenecek. Böylelikle hem coğrafyamızın zenginliklerini gösterecek hem de egemen zihniyet tarafından yok edilmeye çalışılan bir insanlık kaynağının tüm güzelliklerini Avrupa’da yaşayan insanlarımızla buluşturup, orada yaşanan uygarlık katliamına dikkat çekeceğiz.

Ayrıca her yıl olduğu gibi bu yıl da kadınların el emeğinin sergileneceği çok sayıda stant kurulacak.

Kadın festivallerinin önemli bir bileşeni de çocuklar. Çocukları nasıl bir karşılama bekliyor?

Yine çocuklar için özgün bir komisyon kurduk. Çocuklar özel hazırlanan park alanında İtalya’dan dayanışma amacıyla gelen 5 kişilik profesyonel bir palyaço ekibi onları karşılayacak. Yüz boyama, el üzerine desenler çizme gibi birçok hazırlık da tamamlanmış durumda. Çocuklar için en heyecan verici olanı ise kaybolmaya yüz tutmuş çocuk oyunlarının yeniden canlandırılması amacıyla oluşturulan oyun grupları olacak. Bugün çocuk oyunlarının yerini modern oyuncaklar almış durumda. Bu anlamda herkesin çocukluğunda, köy, mahalle kültüründe gruplar halinde oynanan oyunlarımızı, festival vesilesiyle çocuklara öğretip komünal kültürün çocuk boyutunu eğlenceli bir şekilde canlandırmayı hedefliyoruz.

Festival için çağrınız nedir?

Biz toplum olarak tarihi bir süreçten geçiyoruz. Aslında 40 yıllık mücadele tarihinin her anı hepimize tarihi rol ve misyonlar yüklüyor. Bu anlamıyla bu yıl festival tarihinin Türkiye’de gerçekleşecek olan 24 Haziran seçimlerinin arifesine denk gelmesi bir tesadüf, ancak festivali bir miting havasında değerlendirmek istiyoruz. O gün tüm duyarlı kesimlerin festivale kendi renkleriyle coşkulu bir biçimde katılmalarını bekliyoruz.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA