Erzincan: İtiraza, inşa eşlik etmeli

‘Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk!’ hamlesinin sadece, itiraza dayalı eylemsel bir hamle olmadığını belirten KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, aynı zaman alternatif inşayı da kapsadığını söyledi.

Kadın hareketlerinin elit, bir kesime hitap eden değil, tüm halka dönük olması gerektiğini kaydeden KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, düşüncelerin çok güzel olmasının yetmediğini söyledi.

“Nasıl ve kimler; hangi tarz, yöntem ve üslupla, üstelik ne kadar içselleştirerek hayata geçirecek” diyen Erzincan, öncülük yapan kadınlara büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti.

Halka inmeyen, tartışmayan, paylaşmayan, halkla yaşamayan, sorunları beraber çözmeyen bir kadın hareketi olamayacağını vurgulayan Erzincan, “Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, her alanda boyutların inşa edilerek geliştirilmesi gerekiyor. Mücadeleye daha bütünlüklü bakılmalı. Kadınlar dört elle sarılmalı” dedi.

KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, Medya Haber TV’de yayınlanan Ülkeden programına katılarak, soruları yanıtladı. Kürt Özgürlük Hareketi olarak tarihi bir süreçten geçtiklerini belirten KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, öncelikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekti.

Öcalan’ın ulus devleti dışlayan demokratik ulusa dayalı özgürlükçü paradigmasından dolayı tecrit altında tutulduğunu hatırlatan Erzincan, İstanbul seçimlerinin hemen ardından tecridin devam etmesi, Xakurkê’ye işgal saldırısı, Rojava sınıra yığınak ve işgal tehdidinin, AKP-MHP iktidarının niyetini de ortaya koyduğunu söyledi.

ÖCALAN ÇÖZÜM SUNUYOR

Öcalan’ın, mevcut kriz ve tıkanmayı aşmaya yönelik çözüm sunduğunu, alternatif gösterdiğini ama kapitalist modernite ve ulus devletlerin, halkların aleyhine savaş ve kriz dayattığını kaydeden Erzincan, “Önderliğimizin ‘üçüncü yol’ dediği strateji ya da siyaset, sadece Türkiye’de AKP ile CHP arasında üçüncü yolu işaret etmiyor. Aynı zamanda Ortadoğu’ya ve tüm halklara bir yol gösteriyor. Bunun ideolojik perspektifini Savunmalar’da ortaya koyuyor; demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü. Demokratik konfederalizm, demokratik ulus, kadın öncülüğü temelini vurguluyor. Son görüşmelerde de buna işaret ediyor” dedi.

MAALESEF EN BÜYÜK DESTEK KDP’DEN

AKP-MHP yönetimindeki Türk devletinin, mevcut iç ve dış politikasının Kürt düşmanlığına, özgürlükçü paradigma düşmanlığına dayalı olduğunu hatırlatan Erzincan, böylece hem içeride toplumu susturma hem de dışarıda kapitalist modernist güçleri ikna etmeye çalıştığını ifade etti.

“Bunu tek başına yapamaz, bölgede ittifaklarının olması lazım. Ne yazık ki en büyük desteğini bir Kürt partisinden, KDP’den alıyor. KDP de onlarla işbirliği yapmadan ayakta kalabileceğine inanmıyor. Halbuki KNK’nin çağrısına göre hareket etse belki KDP daha büyük, daha kalıcı bir güç haline gelir, daha çok rolünü oynar. KDP bu haliyle ne kadar yürüyebilir? AKP ne kadar yürüyecekse KDP de o kadar yürüyebilir.”

ÊZÎDÎLERE SOYKIRIM SALDIRISI

DAİŞ’in Şengal’i işgali ve Êzîdî Soykırımı’nın 5. yıl dönümü vesilesiyle, öncesi ve sonrasını özetleyen Besê Erzincan, “2014 yılı, aynı zamanda kadın hareketimizin giderek geliştiği, büyüdüğü, Ortadoğu’da gerçekten irade olduğu, rengini verdiği, bir kadın devrimi denilen olgunun giderek somutlaştığı, pratikleştiği bir dönemdi. Êzîdî Soykırımı saldırısının aynı döneme denk gelmesi de tesadüf değildir. Bu aynı zamanda Kadın Özgürlük Hareketi’ne, kadın iradesine, Kürt kadınlarının Ortadoğu’daki çıkışına karşı gerçekleştirilmiş bir saldırıdır. Tüm Kürt kadınlarına, Kürt toplumuna mesaj verilmek istendi. Zaten devam eden saldırılar da bunun göstergesiydi” şeklinde konuştu.

BUNDAN SONRAKİ SÜREÇ

Şengal’e ve Êzîdîlere sadece siyasi gözlükle bakmanın yetmediğini, ahlaki, vicdani ve insani çerçevenin gözardı edilmemesi gerektiğini belirten Erzincan, burada bekleyen sorunların da ancak tüm Kürtlerin dahliyle çözülebileceğini söyledi. Kürt siyasi partileri bir araya gelip ulusal birliği sağlamadığı müddetçe Ortadoğu’da irade olma, güçlü bir biçimde var olma, Kürt haklarını savunmanın zorluğuna işaret eden Erzincan, “KDP, PKK’yle ilişkisini geliştirmedikçe, AKP’yle arasına mesafe koymadıkça burada garantili bir yaşam sürdüremez. Günümüz dünyası böyledir; sen çevrendeki güçlerle, siyasi güçlerle ittifak kurmazsan, onlarla uzlaşmacı bir dille birlikte yaşamayı denemezsen, bu hem siyasi partiler açısından böyledir, hem halklar açısından böyledir, her açıdan böyledir. Günümüz dünyası uzlaşı dünyasıdır. Uzlaşarak, ittifaklar kurarak, ortaklaşarak, beraber iş yaparak gelişme sağlanabilir. Bir birbirine karşı savaşarak, düşmanlık yaparak değil. KDP’nin bunları yeniden düşünmesi gerekir” dedi.

‘AYAĞA KALK’ KAMPANYASI

Kadınların öncülüğünde başlatılan ‘değişim ve özgürlük için ayağa kalk’ kampanyasını da değerlendiren KJK Koordinasyon Üyesi Besê Erzincan, özetle şunları ifade etti: “Trajik ve karamsar insanlık tablosu karşısında mücadele eden, direnen binlerce insan var. İnsanlığın mücadele eden, direnen, özgürlük umudu taşıyan; derin hayalleri, amaçları, idealleri olan boyutuna, yani kendimize daha büyük inanmamız lazım. Daha güzel, daha özgür; savaşın, ölümlerin, yıkımların, katliamların olmadığı bir yaşamı tahayyülüne tutunmak lazım. Böyle bir yaşamı inşa etmek için de daha güçlü mücadele gerekiyor. Mutlaka mevcut kapitalist modernist sisteme, faşizme karşı direniş olmalı. Birey özgürlüğü toplumsal özgürlükle bağlantılıdır. Kapitalist modernite, atomlarına kadar bireyselleştirme için parçalasa da insan, toplumsal bir varlıktır. Dolayısıyla kadınların yürüttüğü kampanyalar, bizlerin yürüttüğü mücadele bununla bağlantılıdır. ‘Kürdistan’da değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk!’ sloganı etrafında gerçekleştirilen hamleler, kampanyalar çok önemli oluyor.

SADECE İTİRAZ DEĞİL, İNŞADIR DA

Demokratik siyasetin temel öznesi kadınlardır. Kadınların siyasette aktif olmadığı, etkili/örgütlü katılmadığı bir demokratik siyaset olamaz. Kadın eksenli gelişmeyen, kadın iradesinin, sözünün, renginin her biçimde olmadığı bir demokrasi zaten olamaz. Kadının örgütlü kimliğiyle katılmasıyla demokratik siyaset gelişebilir. Dolayısıyla Önderliğimizin bu dönem açısından ortaya koyduğu demokratik siyaset anlayışının, aslında en fazla da bu kadın hamlesiyle pratikleşeceğini düşünüyorum. Bu sadece eylem, tepki, reddetme, eleştiri üzerinde yürüyen bir hamle değildir. Aynı zaman da yetersiz kaldığımız inşayı da kapsıyor.

Dünya devrimci hareketlerinin de en büyük kaybı burada oldu. Eleştiren, reddeden ama bir alternatif koymayan, hatta savaştığı gücün araçlarıyla hedefine ulaşmak isteyen bir devrim gerçekleştirilmek istendi. Şimdi kadın hareketi, bu hamleyle sadece bir tepki, protesto, memnuniyetsizlik değil aynı zamanda doğrunun da ne olduğunu bilen ve bu doğrunun pratikleşmesi için çalışan pozisyondadır. Güçlü bir motivasyon, yoğunlaşma ve planlamayla harekete geçmiş durumdalar.

MÜCADELE DAHA FAZLA TOPLUMSALLAŞMALI

Kadın hareketlerinin elit, bir kesime hitap eden değil, tüm halka dönük olması gerekiyor. Düşüncelerin çok güzel olması yetmiyor. Nasıl ve kimler; hangi tarz, yöntem ve üslupla, üstelik ne kadar içselleştirerek hayata geçirecek. Dolayısıyla öncülük yapanlara büyük sorumluluk düşüyor. PKK mücadelesi çok önemli bir zemin, kitle ortaya çıkartmıştır ama bizim daha geniş kesimlere ulaşma, tüm kadınlarla diyalog geliştirme, buluşma, ortaklaşma, paylaşma problemimiz var. Hamlenin, bu konuda da bir gelişme yaratacağını düşünüyorum. Tek tek konuşarak, evlere giderek, komün ve meclislerde insanları örgütleyerek bunu yapmamız lazım. Şu anda bu çok zayıftır.

KADINLAR DÖRT ELLE SARILMALI

Üst siyaset daha rağbet görüyor. Bu orta sınıf anlayışıdır. Halka inmeyen, tartışmayan, paylaşmayan, halkla yaşamayan, sorunları beraber çözmeyen bir kadın hareketi olamaz. Dolayısıyla bu hamlenin Türkiye’deki siyasetin demokratikleştirilmesi, yine demokratik bir anayasanın ortaya çıkartılması, halkın örgütlenmesi konusunda büyük bir hamle olacağını düşünüyorum. Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, her alanda boyutların inşa edilerek geliştirilmesi gerekiyor. Mücadeleye daha bütünlüklü bakılmalı. Kadınlar dört elle sarılmalı.”