Jinda Sozdar’ın ardından

Jinda Sozdar (Sabiha Üçoş) sonbaharın güzelliği ile yolculuk yaptı dolunay ülkesine (21 Kasım 2016’da Amed’in Bağlar ilçesinde şehit düştü). Yoldaşlık onunla dolunay gibi görkemli olurdu.

Her gidişin bir hikayesi vardır, dur durak bilmeyen gidişlerde ardılların yaşatacağı yeni hikayeler baş gösterir.

Ağız dolu gülüşlerinle umut olan yolculuğun yeni bir yaşamın kapısını aralarken, adın gibi umutsuzluğumuza yaşam olan yoldaşım...

Kezîrzer yoldaşım Jinda, klavyenin tuşlarında seni nasıl anlatacağımın muhasebesini yaparken birden Ahmet Kaya’nın Diyarbakır Türküsü kulaklarıma çınlanıveriyor... Surların direnişine şahitlik yapan koca Amed, devrimin nice yiğitlerine selam dururken, 21 Kasım günü kurşun sesleriyle yüz yüze kaldı. Kimbilir ne çok acı çekmiştir seni kuçelerinde koruyamadı, diye...

Kezîrzer yoldaşımız kimdi, şimdi hepimiz dilimiz döndüğü kadar anlatalım…

Burada herkes seni tanıyor. Bazen bu koca Hareket’in içersinde insanlar nasıl olur da unutulmuyor, diye düşünülüyor. Evet savaşın gerçekliğinde her şey çok çabuk unutulur, nihayetinde savaş, ölüm ve yok oluştur. Kezîzer yoldaşım, sen de biliyorsun; özgür dağlarda bu tabular yok edilmiş. Cesur militanlar, kendileri ile yeni bir yaşam bahşediyor. Bu yüzden de buralarda unutmak kavramı kullanılmaz. Sıraya giren yoldaşlarımız, yoldaşlarını bir diğer yoldaşına anlatır. Seni de bizlerde yaşattılar.

Sabiha Üçoş, Van’da gözlerini dünyaya açar. Kürt Özgürlük Hareketi’nin en yoğun mücadele yıllarında dünyaya ‘merhaba’ diyen bu çocuğa kaderiymiş gibi, Sabiha ismi verilir. Sabiha, Arapça bir isim; güzel hoş, sabah vakti, güneşin doğma vakti, dolunay ve ortaya çıkaran/yapan kişi anlamını taşıyor. İnsanların özelliklerini isimlerinde taşıdıklarına inanıyorum; çünkü Sabiha tam da çıkan dolunay gibi hoş ve umuttu.

Kezîzer yoldaşım, çocukluğundan itibaren hep ürkek ve sevecenliğiyle tanınırdı. Hemen hemen herkes tarafından sevilen çocukların tonton yanaklı arkadaşıydı. İçinde çok şey yaşayan ama dışarıda görünümünden hiç taviz vermeyen kontrollü biriydi. Hep böyle tanınırdı, diye anlatıyorlar onu.

‘Ürkekliği ve dış görünüşünden taviz vermez’ kişiliğin bizlere böyle anlatılırken bir de özgür dağlarla tanıştığın anı, Nuh’un yurdu seni anlatacak. Al al olmuş tombul yanakları gerilla karşısında, içindeki herşey birden dışa vurmuştu. Adeta içindeki bütünlük, dış görünüşünü süslemişti. Bir kuş gibi atan kalbi ürkekçe etrafa bakınıyordu. Kendini bulmuş gibi, bu ‘an’da Nuh Peyamber gibi yeniden kendine yaşam vermek istiyordu. Bu ‘an’lar kolay bulunmaz, bulunduğunda da kaybetmek olmaz, diye anlatırdı gözleri bize. O artık yükseklere aitti; dolunaya yakın olmalıydı. Yaşam vermeliydi; Jinda olmalıydı, bütün olmalıydı benliğiyle.

Günü geldiğinde yazılarına bir anekdot geçti. Jiyanek bê hêvi di rastiyê da mirinek bê deng e.... bu büyülü sözler umuda yeni bir yaşam verdi ve adını Jinda koydu. Gönüllüydü bu büyülü yaşama. O, artık dolunayla çıktığı yolculuğuna Jinda Sozdar olarak devam edecekti.

Militan yoldaşları, Kezîzer’in halaya olan bağlılığını bizlere anlatıp durdular. Kürt geleneğinin en yapıcı ve toplumsal kültürü olan halay, Jinda yoldaşta hakimdi, hemen hemen tüm halaylarda kendini görürdü, söz konusu gerilla halayı olunca her ritim ayrı bir senfoniye bürünürdü. Yaşamdaki duruşu, herkesi etkilerdi. Sorgulayıcı, kendini çözümleyen bir yapısı vardı. Bu da kısa sürede örgüt içerisindeki yoldaşlığını ve emeğini açığa çıkardı. Yoldaşı, son olarak Kezîzer’i şu cümlelerle tanımlıyor: Bir bütün olarak halay onunla güzelleşir, yoldaşlık onunla dolunay gibi görkemli olurdu…

İşte bu cümlelerle Jinda Sozdar (Sabiha Üçoş) yoldaşı tanıyoruz. Kelimelerin yetmediği ama anlatımlarla yasadığımız bu yoldaşımıza bir iki cümleyle hoşçakal demek istiyoruz: Özgürlüğün kolay kazanılmadığını bilen Apocu militanlar, korkusuzca düşmana yürürler. Onlar, umutla gidilen görevde ‘özgürlüğe ramak kalır’; budur işte yaşam ve ölüm arasındaki noktayı anlamlandıran.

Kezîzer, sonbaharın güzelliği ile yolculuk yaptı dolunay ülkesine (21 Kasım 2016’da Amed’in Bağlar ilçesinde şehit düştü). ‘Son muhteşem olacak’ diyenlerin hevaliydi. Şimdi sonun muhteşemliğine doğru yürüyen Apocu militanlar, dolunay olup yaşam veriyor, cenneti de cehennemi de içinde barındıran Mezopotamya topraklarına.

Hoşçakal Kezîzer…